- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 5531-5540 )
5531 - Hz. Cabir
radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, hacc
mevsiminde vakfe mahallinde kendini hacilara arzediyor: "Beni kavmine
goturecek bir kimse yok mu? Kureys, Rabbimin kelamini teblig etmeme mani
oldu" diyordu."
Ebu Davud, Sunnet 22,
(4734); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 24, (2926).
ISRA
5532 - Hz. Enes radiyallahu
anh Malik Ibnu Sa'sa'a radiyallahu anh'tan naklen anlatiyor: "Resulullah
aleyhissalatu vesselam, onlara, Mirac'a goturuldugu geceden anlatarak demistir
ki:
"Ben Ka'be'nin
avlusunda Hatim kisminda -belki de Hicr'da demisti- yatiyordum. -Bir rivayette
su ziyade var: Uyku ile uyaniklik arasinda idim.- Derken bana biri geldi,
suradan suraya kadar (gogsumu) yardi. -Bu sozuyle bogaz cukurundan kil biten
yere kadar olan kismi kasdetti.- Kalbimi cikardi. Sonra bana, icerisi imanla
(ve hikmetle) dolu, altindan bir kab getirildi. Kalbim (cikarilip su ve zemzem
ile) yikandi. Sonra icerisi (imanla) doldurulup tekrar yerine kondu. Sonra
merkepten buyuk katirdan kucuk beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak'ti. On
ayagini gozunun gittigi en son noktaya koyarak yol aliyordu. Ben onun uzerine
bindirilmistim. Boylece Cibril aleyhisselam beni goturdu. Dunya semasina kadar
geldik. Kapinin acilmasini istedi.
"Gelen kim?"
denildi.
"Cibril!" dedi.
"Beraberindeki
kim?" denildi.
"Muhammed
aleyhissalatu vesselam!" dedi.
"Ona Mirac daveti
gonderildi mi?" denildi.
"Evet!" dedi.
"Hos gelmisler! Bu
gelis ne iyi gelistir!" denildi.
Derken kapi acildi. Kapidan
gecince, orada Hz. Adem aleyhisselam'i gordum.
"Bu babaniz Adem'dir!
Selam ver O'na!" dendi. Ben de selam verdim. Selamima mukabele etti. Sonra
bana:
"Salih evlad hos
gelmis, salih peygamber hos gelmis!" dedi. Sonra Hz. Cebrail beni
yukseltti ve ikinci semaya geldik. Kapiyi caldi.
"Bu gelen kim?"
denildi.
"Ben Cibril'im!"
dedi.
"Beraberindeki
kim?" denildi.
"Muhammed!" dedi.
"Ona Mirac daveti
gonderildi mi?" denildi.
"Evet!" dedi.
"Hos gelmisler! Bu
gelis ne iyi gelis!" dediler. Derken bize kapi acildi. Iceri girince, Hz.
Yahya ve Hz. Isa aleyhimasselam ile karsilastim. Onlar teyze ogullariydi. Hz.
Cebrail:
"Bunlar Hz. Yahya ve
Hz. Isa'dirlar, onlara selam ver!" dedi. Ben de selam verdim. Onlar da
selamima mukabelede bulundular. Sonra:
"Hos geldin salih
kardes, hos geldin salih peygamber" dediler. Sonra Cebrail beni ucuncu
semaya cikardi. Kapiyi caldi.
"Bu gelen kim?"
denildi.
"Cibril'im!"
dedi.
"Yanindaki kim?"
denildi.
"Muhammed'dir!"
dedi.
"Ona Mirac daveti
gitti mi?" denildi.
"Evet!" dedi.
"Hos gelmisler! Bu
gelis ne iyi gelis!" denildi. Kapi bize acildi. Iceri girince Hz. Yusuf
aleyhisselam'la karsilastik. Cebrail:
"Bu Yusuf'tur! Ona
selam ver!" dedi. Ben de selam verdim. Selamima mukabele etti. Sonra:
"Salih kardes hos
gelmis, salih peygamber hos gelmis!" dedi. Sonra Cebrail beni dorduncu
semaya cikardi. Kapiyi caldi.
"Bu gelen kim?"
denildi.
"Cibril'im!"
dedi.
"Beraberindeki
kim?" denildi.
"Muhammed!" dedi.
"Ona Mirac davetiyesi
indi mi?" denildi.
"Evet!" dedi.
"Hos gelmisler! Bu
gelis ne iyi gelis!" dediler. Kapi acildi. Iceri girdigimizde, Hz. Idris
aleyhisselam ile karsilastik. Hz. Cebrail:
"Bu Idris'tir, ona
selam ver!" dedi. Ben selam verdim. O da selamima mukabele etti. Sonra
bana:
"Salih kardes hos
geldin, salih peygamber hos geldin!" dedi. Sonra Hz. Cebrail beni
yukseltti. Besinci semaya geldik. Kapiyi caldi.
"Kim bu gelen?"
denildi.
"Ben Cibril'im!"
dedi.
"Beraberindeki
kim?" denildi.
"Muhammed!" dedi.
"Ona Mirac daveti
indirildi mi?" denildi.
"Evet!" dedi.
"Hos gelmisler! Bu
gelis ne iyi gelis!" denildi. Kapi acildi. Iceri girince, Harun
aleyhisselam ile karsilastik. Cebrail aleyhisselam:
"Bu Harun
aleyhisselam'dir. Ona selam ver!" dedi. Ben selam verdim, o da selamima
mukabelede bulundu ve:
"Salih kardes hos
geldin, salih peygamber hos geldin!" dedi. Sonra Cebrail beni yukseltti ve
altinci semaya geldik. Kapiyi caldi.
"Bu gelen kim?"
denildi.
"Ben Cibril!"
dedi.
"Beraberindeki
kim?" denildi.
"Muhammed!" dedi.
"Ona Mirac daveti
indirildi mi?" denildi.
"Evet!" dedi.
"Hos gelmisler! Bu
gelis ne iyi gelis!" dendi. Kapi acildi. Iceri girince, Hz. Musa
aleyhisselam ile karsilastik. Hz. Cebrail:
"Bu Hz. Musa'dir! Ona
selam ver!" dedi. Ben selam verdim, o da selamima mukabelede bulundu.
Sonra:
"Salih kardes hos
geldin, salih peygamber hos geldin!" dedi. Ben onu gecince agladi.
Kendine: "Niye agliyorsun?" denildi.
"Cunku dedi, benden
sonra bir delikanli peygamber oldu. Onun ummetinden cennete gidecekler benim
ummetimden cennete gideceklerden daha cok!" dedi. Sonra beni yedinci
semaya cikardi ve kapiyi caldi.
"Bu gelen kim?"
denildi.
"Cibril'im!"
dedi.
"Beraberindeki
kim?" denildi.
"Muhammed!" dedi.
"Ona Mirac daveti
indirildi mi?" denildi.
"Evet!" dedi.
"Hos gelmisler! Bu
gelis ne iyi gelis!" denildi. Iceri girince, Hz. Ibrahim aleyhisselam ile
karsilastik. Cebrail:
"Bu baban Ibrahim'dir,
ona selam ver!" dedi. ben selam verdim. O da selamima mukabele etti.
Sonra:
"Salih oglum hos
geldin, salih peygamber hos geldin!" dedi.
Sonra Sidretu'l-Munteha'ya
cikarildim. Bunun meyveleri (Yemen'in) Hecer testileri gibi iri idi, yapraklari
da fil kulaklari gibiydi. Cebrail aleyhisselam bana:
"Iste bu
Sidretu'l-Munteha'dir!" dedi.
Burada dort nehir vardi:
Ikisi batini nehir, ikisi zahiri nehir.
"Bunlar nedir, ey
Cibril?" diye sordum. Hz. Cebrail:
"Su iki batini nehir
cennetin iki nehridir. Zahiri olanlarin biri Nil, digeri Firat'tir!" dedi.
Sonra bana el-Beytu'l-Ma'mur yukseltildi. Sonra bana bir kabta sarap, bir kapta
sut, bir kapta da bal getirildi. Ben sutu aldim. Cebrail aleyhisselam:
"Bu (aldigin),
fitrat(a uygun olan)dir, sen ve ummetin bu fitrat (yaratilis) uzerindesiniz!"
dedi.
Resulullah devamla dedi ki:
"Sonra bana, her gunde elli vakit olmak uzere namaz farz kilindi. Oradan
geri dondum. Hz. Musa aleyhisselam'a ugradim. Bana:
"Ne ile
emrolundun?" dedi.
"Gece ve gunduzde elli
vakit namazla!" dedim.
"Ummetin, her gun elli
vakit namaza muktedir olamaz. Vallahi ben, senden once insanlari tecrube ettim.
Beni Israil'e muamelelerin en siddetlisini uyguladim (muvaffak olamadim). Sen
cabuk Rabbine don, bunda ummetine hafifletme talep et!" dedi. Ben de hemen
dondum (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi. Musa
aleyhisselam'a tekrar ugradim. Yine:
"Ne ile
emrolundun?" dedi.
"Benden on vakit
namazi kaldirdi!" dedim.
"Rabbine don! Ummetin
icin daha da azaltmasini iste!" dedi. Ben dondum. Rabbim benden on vakit
daha kaldirdi. Donuste yine Musa aleyhisselam'a ugradim. Ayni seyi soyledi.
Ben, bes vakitle emrolunmama kadar bu sekilde Hz. Musa ile Rabbim arasinda
gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. Musa'ya ugradim. Yine:
"Ne ile emredildin?"
dedi.
"Her gun bes vakit
namazla!" dedim.
"senin ummetin her gun
bes vakit namaza da takat getiremez. Rabbine don, hafifletme talep et!"
dedi.
"Rabbimden cok
istedim. Artik utaniyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben bes vakte
raziyim. Allah'in emrine teslim oluyorum!" dedim. Musa aleyhisselam'i
gecer gecmez bir munadi (Allah adina) nida etti:
"Farzimi
kesinlestirdim, kullarimdan hafiflettim de!"
Bir rivayette su ziyade
geldi: "Namazlar (gunde) bestir. Ve onlar ellidir de. Indimde hukum
degismez artik!"
Buhari, bed'u'l-Halk 6,
Enbiya 22, 43, Menakibu'l-Ensar 42; Muslim, Iman 264 (164); Tirmizi, Tefsir,
Insirah, (3343); Nesai, Salat 1, (1, 217-218).
5533 - Nesai'nin bir
rivayetinde soyle gelmistir: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, bes vakit
namazla gonderilince, Hz. Musa aleyhisselam kandisine:
"Rabbine don! Daha da
azaltmasini talep et. Cunku, Beni Israil'e iki namaz farz etmisti, onlari
kilmadilar!" dedi. Bunun uzerine aziz ve celil olan Rabbime tekrar donup
daha da hafifletmesini istedim. Rabb Teala su cevabi verdi:
"Semavat ve arzi
yarattigim zaman ben sana ve ummetine elli vakit namaz yazmistim. Oyleyse elli
olan bestir. Sen ve ummetin bunlari kilin!" Boylece anladim ki, bu bes
vakit namaz Rabbim Teala'dan kesin bir emirdir. Hemen Hz. Musa'ya dondum. O
yine "Don!" dedi. Fakat ben, artik geri donmedim."
Nesai, Salet 1, (1,
223,-224).
5534 - Hz. Cabir
radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular
ki:
"Kureys beni tekzib
ettigi vakit, Hicr'da dogruldum. Allah Teala hazretleri Beytu'l-Makdis'i bana
tecelli ettirdi. Ben onlara onun alametlerini birer birer haber vermeye
basladim. Hem Beytu'l-Makdis'e bakiyor hem de haber veriyordum."
Buhari, Menakibu'l-Ensar
41, Tefsir, Isra 3; Muslim, Iman 276, (170); Tirmizi, Tefsir, Beni Israil,
(3132).
5535 - Hz. Enes radiyallahu
anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Isra gecesinde Hz.
Musa'ya ugradim. Kirmizi kum tepesinin yanindaki kabrinde namaz
kiliyordu."
Muslim, Fezail 164, (2375);
Nesai, Kiyamu'l-Leyl 15, (3, 215).
HZ. PEYGAMBER'IN GAYBTAN
HABER VERMESI
5536 - Cabir Ibnu Semure
radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular
ki:
"Kisra olunce, ondan
sonra baska kisra yoktur. Kayser de oldu mu ondan sonra kayser yoktur. Nefsimi
kudret elinde tutan Zat-i Zulcelal'e yemin olsun, siz her ikisinin de
hazinelerini Allah yolunda harcayacaksiniz."
Buhari, Menakib 25, Humuz
8, Eyman 3; Muslim, Fiten 77, (2919).
5537 - Adiyy Ibnu Hatim
radiyallahu anh anlatiyor: "Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'in
yaninda iken bir adam geldi ve fakirlikten sikayet etti. Derken biri daha
gelip, o da yol kesilmesinden sikayet etti. (Aleyhissalatu vesselam bana
donerek:)
"Ey Adiyy dedi, sen
Hire sehrini gordun mu?"
"Hayir gormedim, ancak
isittim!" dedim. Bunun uzerine:
"Eger omrun biraz
uzarsa, devesine binen bir kadinin Hire'den (tek basina) kalkip Ka'be'yi tavaf
edecegini mutlaka goreceksin. O bu seyahatini yaparken Allah'tan baska hicbir
seyden korkmayacak!"
Adiyy der ki:
"Icimden, kendi kendime: "Memlekete dehset sacan Tayy eskiyalari
nereye gidecek?" dedim. Resulullah sozlerine devam etti:
"Eger omrun olursa
Kisra'nin hazinelerinin de fethedildigini goreceksin!"
"Kisra Ibnu Hurmuz
mu?" diye araya girdim.
"Evet Ibnu Hurmuz olan
kisra!" buyurdu ve devam etti:
"Eger hayatin uzarsa
mutlaka goreceksin: "Kisi eli altin ve gumus parayla dolu oldugu halde
bunu tasadduk etmek uzere fakir arayacak fakat kendinden onu kabul edecek bir
tek adam bulamayacak. Her biriniz, mutlaka bir gun gelecek aranizda herhangi
bir perde, bir tercuman olmaksizin Allah'la karsilasacaksiniz. O zaman Allah
Teala hazretleri:
"Sana teblig getiren
bir peygamber gondermedim mi?" diye soracak. Muhatabi: "Evet
gonderdin!" diyecek. Rabb Teala:
"Ben sana mal vermedim
mi, ikram etmedim mi?" diye soracak, kul:
"Evet! Ey Rabbim,
verdin!" deyip sagina bakacak, cehennemden baska bir sey gormeyecek,
soluna bakacak cehennemden baska bir sey gormeyecek."
Adiyy der ki:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam'in soyle soyledigini isittim:
"Bir hurmanin yarisi da
olsa onu sadaka olarak vererek atesten korunun! Kim yarim hurma bulamazsa guzel
bir sozle korunsun!"
Yine Adiyy radiyallahu anh
dedi ki:
"Ben Hire'den kalkip,
Beytullah'i tavaf eden ve Allah'tan baska kimseden korkmayan yasli kadini
gordum. Kisra Ibnu Hurmuz'un hazinelerini fethedenler arasinda ben bizzat
bulundum. Eger sizlerin omru uzun olursa mutlaka, Ebu'l-Kasim aleyhissalatu
vesselam'in su soyledigini de goreceksiniz: "Kisi, eli altin veya gumusle
dolu olarak cikacak, onu kendinden (sadaka olarak) kabul edecek adam
bulamayacak."
Buhari, Menakib 25).
5538 - Hz. Ebu Zerr
radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular
ki:
"Sizler Misir'i
fethedeceksiniz. Orasi (paraya) "kirat" denilen yerdir. Oranin
halkina hayir tavsiye edin. Onlarin bir zimmet, bir de rahim (hakki)
vardir."
Muslim, Fezailu's-Sahabe
226, (2543).
5539 - Hz. Sevban
radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular
ki:
"Allah Teala
hazretleri yeryuzunu benim icin durup topladi, ben de dogusunu da batisini da
gordum. Ummetimin mulku, bana gosterilen yerlere kadar uzanacaktir. bana iki
hazine verildi: Kirmizi ve beyaz hazineler. Ben Rabbimden, ummetimi umumi bir
kitlikla helak etmemesini, ummetime kendi nefislerinden baska bir dusman musallat
edip cogunlugu helak etmelerine meydan vermemesini talep ettim.
Rabbim Teala hazretleri bu
isteklerime soyle cevap verdiler:
"Ey Muhammed! Bir
hukum verdim mi artik o geri alinmaz. ben senin ummetine "Onlari umumi bir
kitlikla helak etmeyecegim, kendileri disinda, cogunu helak edecek bir dusman
da musallat etmeyecegim, hatta yeryuzunun her tarafinda bulunanlar, onlar
aleyhinde toplansalar da. Ama kendi aralarinda birbirlerini helak
edecekler."
Muslim, Fiten 19, (2889);
Tirmizi, Fiten 14, (2177); Ebu Davud, Fiten 1, (4252).
5540 - Hz. Cabir
radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bir gun:
"Haliniz var mi?" diye sordular.
"Bizde hali da nasil
olsun?" dedim.
"Surasi muhakkak ki o
da olacak!" buyurdular. Nitekim dedigi gibi oldu. Gun geldi ben hanimima
(israf ve mekruh addettigim icin):
"Su halini benden bari
uzak tut!" diye cikistigim vakit:
"Resulullah
aleyhissalatu vesselam: "Sizlerin de halilari olacak!" dememis
miydi?" diye karsilik verdi."
Buhari, Menakib 25, Nikah 62;
Muslim, Libas 39; Ebu Davud, Libas 45, (4145); Tirmizi, Edeb 26, (2775); Nesai,
Nikah 83, (6, 136).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 5531-5540 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.