Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 5521-5530 )

ALEYHISSALATU VESSELAM'IN ALAMETLERI

5521 - Hz. Ali Ibnu Ebi eTalib radiyallahu anh anlatiyor: "Babam anlatmis ve demisti ki: "Kureys buyuklerinden bir grubla Sam'a gitmistik; beraberimde Muhammed aleyhissalatu vesselam da vardi. Yolda bir rahib(in manastirin)a yaklastik ve yakinina konakladik. Develerimizi cozmustuk ki rahib yanimiza geldi. Daha onceki gelislerimizde yanimiza hic ugramamisti. Aramizda dolasmaya basladi ve Muhammed'i (bulup) elinden tuttu ve:
"Bu alemlerin efendisidir!" dedi. Kureys buyukleri ona:
"Bu soyledigini nereden biliyorsun?" diye sordular. Adam:
"Ben onun sifat ve evsafini bize indirilen kitapta bulmusum! Nitekim siz yaklastiginiz zaman, O'na secde etmedik ne tas, ne agac kaldi, hepsi de secde ettiler. Bu cansiz seyler ancak bir peygambere secde ederler. Ben O'nu ayrica peygamberlik muhruyle de biliyorum, bu muhur omuz basindaki duz kemige bas kisminin asagisinda bulunur, elma buyuklugundedir" dedi. Sonra bizden ayrildi, yemek hazirlayip getirdi. Muhammed o sirada, develeri gozetliyordu. Yanimiza geldiginde uzerinde ona golge yapan bir bulut vardi. Yaklasinca, halkin kendinden once agacin golgesini kaptiklarini gordu. O da guneste oturdu. Agacin golgesi, uzerine meyletti, onlar guneste kaldilar. Rahib:
"Bakin, agacin golgesi O'nun uzerine meyletti" dedi. Rahib onlarin yaninda iken, bu cocugu Allah askina Rum (diyarin)a goturmeyin diye ricada bulundu ve: "Eger O'nu gotururseniz, tasidigi sifatlariyla O'nu tanirlar ve oldururler" dedi. O, bu hususta Allah'in adini vererek onlara ricada bulunurken, yan tarafina bir goz atti. Manastirina dogru gelen yedi Rum gordu. Onlari karsiladi ve:
"Niye geldiniz?" dedi.
"Rahiplerimiz bize Araplar arasinda cikacak bir peygamberin bu ayda memleketimize dogru gelmekte oldugunu soylediler. (Buralara giris saglayan) her yola bir grup insan cikarildi. Biz de senin su yoluna gonderildik" dediler. Rahip: "Sizden daha hayirli birini geride biraktiniz mi?" dedi. Onlar:
"O sahsin senin yolunun uzerinde oldugu bize haber verildi!" dediler. Rahib: "Allah'in icra etmek istedigi bir is hakkinda ne dersiniz, insanlardan bunu geri cevirebilecek biri var mi?" diye sordu. Onlar: "Hayir!" dediler. Rahip:
"Oyleyse su kimseye biat edin. Zira bu, gercek peygamberdir" dedi. Onlar da ona biat ettiler, Rahiple birlikte orada kaldilar. Sonra rahip bize dondu, ve:
"Allah icin soyleyin, bunun velisi kim?" dedi. Beni kastederek: "Su" dediler. Rahib bana hususi sekilde, geri donmemiz icin ricada bulundu. Ben de O'nu iclerinde, Hz. Ebu Bekr'in gonderdigi, Bilal'in de bulundugu bir grup kimse ile geri cevirdim. Rahip O'na kek ve zeytinyagindan azik koydu."
Bu rivayeti Tirmizi, (Menakib 5, (3624) Ebu Musa el-Es'ari radiyallahu anh'tan tahric etmistir.
Rivayete: "Ebu Talib Sam icin yola cikti...." diye baslar ve yukarida kaydedildigi sekilde zikreder. Yukaridaki metni Rezin, Hz. Ali radiyallahu anh'in babasindan rivayeti olarak, kaydedilen elfazla tahric etmistir.

5522 - Ata Ibnu Yesar rahimehullah anlatiyor: "Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As radiyallahu anhuma'ya rastladim ve: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'in Tevrat'ta zikredilen vasiflarini bana soyle" dedim. Bunun uzerine hemen:
"Pekala dedi ve devam etti: Allah'a yemin olsun! O, Kur'an'da gecen bazi sifatlariyla Tevrat'ta da mevsuftur (ve soyle denmistir:) "Ey peygamber, biz seni insanlara sahid, mujdeleyici ve korkutucu (Ahzab 45) ve ummiler icin de koruyucu olarak gonderdik. Sen benim kulum ve elcimsin. Ben seni mutevekkil diye tesmiye ettim. O, ne kati kalpli, ne de kaba biri degildir. Carsi pazarda rastgele bagirip cagirmaz. Kotulugu kotulukle kaldirmaz, bilakis affeder, bagislar. Allah, bozulmus dini onunla tam olarak ikame etmeden onunla kor gozleri, sagir kulaklari, paslanmis kalpleri acmadan onun ruhunu kabzetmez."
Buhari, Buyu' 50, Tefsir, Feth 3.

5523 - Abdullah Ibnu Selam radiyallahu anh anlatiyor: "Tevrat'ta Hz. Muhammed aleyhisselam'in sifati ve Isa Ibnu Meryem'in de O'nunla birlikte defnedilecegi yazilidir.
Ebu Mevdud el-Medeni der ki: "(Resulullah'in kabrinin bulundugu) hucrede bir kabir yeri var."
Tirmizi, Menakib 3, (3621).

5524 - Ebu Musa radiyallahu anh anlatiyor: "Habesistan'in sahibi (krali) Necasi merhum'u isittim, demisti ki:
"Ben sehadet ederim ki Muhammed Allah'in Resuludur. O, Hz. Isa aleyhisselam'in gelecegini mujdeledigi zattir. Eger ben, su saltanatin basinda olmasaydim ve uzerimdeki insanlarla ilgili yuk bulunmasaydi onun ayakkabilirini tasimak uzere yanina giderdim."
Ebu Davud, Cenaiz 62, (3205).

5525 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Bana Ebu Sufyan Ibnu Harb anlatti ve dedi ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam ile aramizda sulh(-u Hudeybiye) oldugu bir sirada Sam'a gitmistim. Ben orada iken, Herakliyus'a, Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan bir mektup getirildi. Mektubu Dihyetu'l-Kelbi getirmisti. Onu Busra emirine teslim etti. O da, Rum Krali Herakliyus'a ulastirdi. Herakliyus:
"Peygamber oldugunu zanneden su adamin kavminden buralarda birileri var mi?" diye sordu. Ona "evet var!" dediler ve ben bir grup Kureysliyle birlikte cagirildim. Yanina girdik. Bizi onune oturttu.
"Ona nesebce en yakin olan kimdir?" dedi. Ben atildim:
"Benim!" dedim. Bunun uzerine beni, arkadaslarim arkamda kalacak sekilde onune oturttu. Sonra tercumanini getirtti.
"Sunlara soyle, ben suna, o peygamber oldugunu zanneden kimse hakkinda soracagim. Eger cevaplarinda bana yalan soylemeye kalkarsa, onu tekzib etsinler!" dedi. Ebu Sufyan der ki:
"Allah'a yemin olsun. Eger yalanim, aleyhime tesir hasil eder korkusu olmasaydi, cevaplarim sirasinda yalan soylerdim. Sonra Herakliyus, tercumanina:
"Sor suna! O zatin aranizdaki nesebi nasildir?" dedi. Ben:
"O, aramizda asil bir nesebe sahiptir" dedim. O tekrak sordu:
"O'nun ecdadi arasinda kral var mi?
"Yok!" dedim.
"Siz onu bu iddiasindan once hic yalanla itham ettiniz mi?" dedi. Ben:
"Hayir!" dedim.
"Ona insanlarin esraf takimi mi tabi oluyor, zayiflar takimi mi? dedi.
"Zayiflar takimi!" dedim.
"Artiyorlar mi azaliyorlar mi?" dedi. Ben:
"Eksilmiyorlar, bilakis artiyorlar" dedim. O tekrar sordu:
"Dine girdikten sonra hosnutsuzlukla dininden vazgecen, irtidad eden oldu mu?"
"Hayir!" dedim.
"Onunla hic savastiniz mi?" dedi. Ben:
"Evet!" dedim.
"Onunla savasiniz nasil oldu?" dedi.
"Harb onunla bizim aramizda munavebeli oldu. O bize karsi kazandi, biz de ona karsi kazandik!" dedim.
"Verdigi sozden caydigi oldu mu?" dedi.
"Hayir! Ancak, aramizda bir sulh var, bu esnada ne yapacak bilmiyoruz!" dedim.
Ebu Sufyan der ki: "Allah'a yemin olsun o konusmamizesnasinda, (aleyhte) bundan baska bir sey soyleme imkani bulamadim." Herakliyus sormaya devam etti:
"Muhammed'den once bu sozu soyleyen bir baskasi var miydi?" dedi.
"Hayir!" dedim. Bunun uzerine tercumanina:
"Soyle ona! Ben sana "aranizdaki nesebi" nden sordum, sen onun asaletli biri oldugunu soyledin. Iste peygamberler de boyledir, hep kavimleri arasinda neseb sahiplerinden gonderilirler. Ben sana "ecdadi icinde kral var mi?" diye sordum "yok!" dedin. Ben de "eger ecdadi arasinda bir kral olsaydi bu ecdadinin kraliyetini arayan bir adam" diyecektim. Ben, "ona tabi olanlar" dan sordum: "Cemiyetin zayif takimi mi yoksa esraf kesimi mi?" diye. Sen "zayiflar!" dedin. Peygamberlere tabi olanlar iste bunlardir. Ben sana "bu iddiasindan once onu hic yalanla itham ettiniz mi?" diye sordum, sen "hayir!" dedin. Boylece anladim ki o, ne insanlara ne de Allah'a yalan soyleyecek biri degildir. Ben sana "dine girdikten sonra, hosnut olmayarak dininden donen oldu mu?" diye sordum, sen "Hayir!" dedin. Iman boyledir, onun nesesi kalplere bir girdi mi, bir daha solmaz. Ben senden "onlar artiyorlar mi, eksiliyorlar mi?" diye sordum, sen arttiklarini soyledin. Iman isi boyledir, tamamlanincaya kadar artarlar. Ben sana "onlarla savastiniz mi?" diye sordum, sen savastiginizi, savasin aranizda munavereli cereyan ettigini, onlarin size, sizin de onlara galebe caldigini soyledin. Peygamberler de boyledir, imtihandan gecirilirler, sonunda akibet onlarin olur. Ben, sana "verdigi sozden dondugu olur mu?" dedim, sen olmadigini soyledin. Peygamberler de boyledir, sozlerinden donmezler. Ben, "Bu iddiayi ondan once soyleyen oldumu?" diye sordum. sen "Hayir!" dedin. Ben "Eger bu sozu ondan once biri soylemis olsaydi, "Bu adam, kendinden once soylenmis bir sozu tamamlamaya calisan birisi" diyecektim.
Herakliyus sonra: "Size ne emrediyor?" diye tekrar soru sordu. Biz:
"Namaz, zekat, sila-i rahim ve iffet" dedik. Bunun uzerine herakliyus dedi ki:
"Eger, senin soylediklerin gercekse, O peygamberdir! Ben onun cikacagini biliyordum. Ancak sizin aranizdan cikacagini zannetmiyordum. Eger, O'na kavusabilecegimden emin olsam karsilasmayi cok isterdim. Yaninda olsaydim, ayaklarina su dokerdim. O'nun hakimiyeti, ayaklarimin altinda olan su diyarlara kadar uzanacaktir.
Sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam'in mektubunu getirtti ve okuttu. Soyle diyordu: "Bismillahirrahmanirrahim.
Allah'in elcisi Muhammed'den Rum'un buyugu Herakliyus'a,
Selam hidayete tabi olanlara olsun.
Emma ba'd! Seni Islam'a cagiriyorum. Islam'a gir, selameti bul! Allah da ecrini iki kat versin. Yuz cevirirsen, butun tebeanin gunahi uzerine olsun. "Ey Ehl-i Kitap! Sizinle bizim aramizda musterek olan bir soze gelin: Allah'tan baskasina ibadet etmeyelim. Ona hicbir seyi ortak kosmayalim, Allah'i birakip da birbirimizi Rabb edinmeyelim.! Eger onlar yuz cevirirse siz deyin ki: "Sahit olun, biz muslumanlariz" (Al-i Imran 64).
Herakliyus, mektubun okunusunu tamamlayinca, yaninda sesler yukseldi ve gurultuler artti. Bize emretti, cikarildik. Ben arkadaslarima:
"Ibnu Ebi Kebse'nin isi ciddidir. Su Beni Asfer'in (Rumlarin) krali ondan korkuyor!" dedim. Allah Islam'i bana nasib edinceye kadar onun galip gelecegi inancini tasidim.
Herakliyus, ileri gelen cemaatini hep davet etti, kendine ait saraylarin birinde toplandilar. Onlara:
"Ey Rum cemaati! Ebedi bir kurtulusunuz ve su saltanatinizin bekasina ne dersiniz?" dedi. Bunun uzerine, hep birden vahsi esekler gibi urkup kapilara kostular. Ancak hepsini kapatilmis buldular. Herakliyus onlari geri cagirdi.
"Ben sizin dindeki salabetinizi imtihan ettim. Sizde gordugum durum hosuma gitti!" dedi. Bunun uzerine, ona secde ettiler ve ondan razi oldular."
Buhari, Bed'u'l-Vahy 1, Iman 37, Sehadat 28, Cihad 11, 99, 102, 122, Cizye 13, Tefsir, Al-i Imran 4, Edeb 8, Isti'zan 24, Ahkam 40; Muslim, Cihad 73, (1773); Tirmizi, Isti'zan 24, (2718).

5526 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Cinler semaya yukselip, orada vahyi dinliyorlardi. Bir tek kelime isitince, ona doksandokuz tane de (kendilerinden) ilave ediyorlardi. O tek kelime hak, ilave edilenler batildi. Resulullah aleyhissalatu vesselam gonderilince, semadaki yerlerine yukselmeleri sihablarla (goktaslari) onlendi. Bundan once gokte sihablar (bu kadar cok) atilmazdi. Iblis onlara:
"Nedir bu? Herhalde muhim bir hadise var!" dedi. Askerlerini gonderdi. Onlar Resulullah aleyhissalatu vesselam'i Mekke'de iki dagin arasinda namaz kiliyor buldular. Iblise tekrar donup gorduklerini haber verdiler. O da:
"Arzda meydana gelen hadise iste bu! (Sizin semadan haber almaniz bu sebeple engelleniyor) dedi."
Tirmizi, Tefsir, Cin, (3321)

VAHYIN BASLANGICI

5527 - Hz. Aise radiyallahu anha anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a vahiy olarak ilk baslayan sey uykuda gordugu salih ruyalar idi. Ruyada her ne gorurse, sabah aydinligi gibi aynen vukua geliyordu. (Bu esnada) ona yalnizlik sevdirilmisti. Hira magarasina cekilip orada, ailesine donmeksizin birkac gece tek basina kalip, tahannus'de bulunuyordu. -Tahannus ibadette bulunma demektir.- Bu maksadla yanina azik aliyor, azigi tukenince Hz. Hatice radiyallahu anha'ya donuyor, yine ayni sekilde azik alip tekrar gidiyordu. Bu hal, kendisine Hira magarasinda Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gun ona melek gelip:
"Oku!" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Ben okuma bilmiyorum!" cevabini verdi. (Aleyhissalatu vesselam hadisenin gerisini soyle anlatir: "Ben okuma bilmiyorum deyince) melek beni tutup kucakladi, takatim kesilinceye kadar sikti. Sonra birakti. Tekrar:
"Oku!" dedi. Ben tekrar:
"Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni ikinci defa kucaklayip takatim kesilinceye kadar sikti. Sonra tekrar birakti ve: "Oku!" dedi. Ben yine: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni tekrar alip, ucuncu sefer takatim kesilinceye kadar sikti. Sonra birakti ve:
"Yaratan Rabbinin adiyla oku! O, insani bir kan pihtisindan yaratti. Oku! Rabbin kerimdir, o kalemle ogretti. Insana bilmedigini ogretti" (Alak 1-5) dedi."
Resulullah aleyhissalatu vesselam bu vahiyleri ogrenmis olarak dondu. Kalbinde bir titreme (bir korku) vardi. Hatice'nin yanina geldi ve:
"Beni ortun, beni ortun!" buyurdu. Onu orttuler. Korku gidinceye kadar oyle kaldi. (Sukunete erince) Hz. Hatice radiyallahu anha'ya, basindan gecenleri anlatti ve:
"Nefsim hususunda korktum!" dedi. Hz. Hatice de:
"Asla korkma! Vallahi Allah seni ebediyen rusvay etmeyecektir. Zira sen, sila-i rahimde bulunursun, dogru konusursun, isini goremeyenlerin yukunu tasirsin. Fakire kazandirirsin. Misafire ikram edersin. Hak yolunda zuhur eden hadiseler karsisinda (halka) yardim edersin!" dedi. Sonra Hz. Hatice, Aleyhissalatu vesselam'i alip Varaka Ibnu Nevfel Ibni esed Ibni Abdi'l-Uzza Ibni Kusay'a goturdu. Bu zat, Hz. Hatice'nin amcasinin oglu idi. Cahiliye devrinde hiristiyan olmus bir kimseydi. Ibranice (okuma) yazma bilirdi. Incil'den, Allah'in diledigi kadarini Ibranice olarak yazmisti. Gozleri ama olmus yasli bir ihtiyardi. Hz. Hatice kendisine:
"Ey amcamoglu! Kardesinin oglunnu bir dinle, ne soyluyor!" dedi. Varaka Aleyhissalatu vesselam'a:
"Ey kardesimin oglu! Neler de goruyorsun?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam gorduklerini anlatti. Varaka da O'na:
"Bu gordugun melektir. O Hz. Musa'ya da inmistir. Keske ben genc olsaydim (da sana yardim etseydim); keske, kavmin seni surup cikardiklari vakit hayatta olsaydim!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Onlar beni buradan surup cikaracaklar mi?" diye sordu. Varaka:
"Senin getirdigin gibi bir din getiren hic kimse yok ki, O'na husumet edilmemis olsun! O gununu gorursem, sana muessir yardimda bulunurum!" dedi. Ancak cok gecmeden Varaka vefat etti ve vahiy de fetrete girdi (Kesildi)."
Buhari, Bed'u'l-Vahy, Enbiya 21, Tefsir, Alak Ta'bir 1; Muslim, Iman 252, (160); Tirmizi, Menakib 13, (3636).

5528 - Yahya Ibnu Ebi Kesir anlatiyor: "Ebu Seleme Ibnu Abdirrahman'a Kur'an'dan ilk inenin ne oldugunu sordum.
"Ya eyyuhe'l-Muddessir (ey ortusune burunmus)! (suresi)dir!" dedi. Ben:
"Iyi ama, baskalari ilk inenin Ikra'bismi Rabbikellezi halak (suresi) dir diyorlar" dedim. Bunun uzerine Ebu Seleme:
"Ben bu hususta Hz. Cabir radiyallahu anh'a sormustum. O bana:
"Sana, Resulullah aleyhissalatu vesselam'in soylediginden baska bir sey soylemeyecegim. Aleyhissalatu vesselam:
"Bir ay kadar Hira magarasina mucavir oldum (itikafa girdim). Mucaveretimi (itikafimi) tamamlayinca, dagdan indim. Derken bana bir seslenen oldu. Sagima baktim, hicbir sey gormedim. Soluma baktim, yine bir sey gormedim. Arkama baktim bir sey gormedim. Derken basimi kaldirdim, bir sey gordum, ama (bakmaya) dayanamadim. Hemen Hatice'nin yanina geldim:
"Beni ortun!" dedim. Derken su ayetler nazil oldu. (Mealen): "Ey ortusune burunen! Kalk! (Insanlari ahiretle) korkut! Rabbini buyukle, elbiseni temizle. Pislikten kacin.." (Muddessir suresi). Bu vahiy namaz farz kilinmazdan onceydi."
Buhari, Bed'u'l-Vahy, Bed'ul-Halk 6, Tefsir, Muddessir, Tefsir, Alak, Edeb 118; Muslim, iman 257, (161).

5529 - Hz. Omer radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a vahiy indigi zaman, yuzunun yakinlarinda ari ugultusu gibi bir ses isitilirdi. Bir gun, O'na vahiy indirildi. Bir muddet oyle kaldi. Sonra o hal acildi. O da Mu'minun suresinden ilk on ayeti okudu:
"Mu'minler kurtulusa ermis, umduklarina kavusmuslardir. Onlar namazlarini Allah'tan korkarak, hurmet ve tevazu icinde ve tadil-i erkan ile kilarlar. Onlar dunya ve ahiretlerine faydasi dokunmayan her turlu seyden yuz cevirirler. Onlar nail olduklari her turlu nimetin zekatini aksatmadan verirler. Onlar namuslarini korurlar. Ancak hanimlarina ve cariyelerine karsi mustesna; bunlarla olan yakinliklarindan dolayi kinanmazlar. Kim helal sinirini asarak bunlarin otesine gecmek isterse, iste oyleleri haddini asmis olanlardir. O mu'minler ki, Allah'a ve kullara karsi olan emanet ve mesuliyetlerini yerine getirirler ve sozlerinde dururlar. Onlar namazlarini devamli olarak, vaktinde ve sartlarina riayet ederek kilarlar. Iste onlar varislerin ta kendileridir. Onlar Firdevs cennetine varis olurlar. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardir" (Mu'minun, 1-11).
Arkadan dedi ki: "Kim bu on ayeti yerine getirirse cennete girer."
Sonra kibleye yoneldi ve ellerini kaldirip:
"Allahim (hayrimizi) artir, bizi (iyilik yonuyle) noksanlastirma. Bize ikram et, zillete dusurme. Bize ihsanda bulun, mahrum etme. Bizi tercih et, (dusmanlarimizi) bize tercih etme. Allahim, bizi razi kil, bizden de razi ol!" buyurdular."
Tirmizi, Tefsir, Mu'minun, (3172).

5530 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a inen en son ayet Riba ayetidir."

Buhari, Bakara 53).


Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 5521-5530 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.