- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 5521-5530 )
ALEYHISSALATU VESSELAM'IN
ALAMETLERI
5521 - Hz. Ali Ibnu Ebi
eTalib radiyallahu anh anlatiyor: "Babam anlatmis ve demisti ki:
"Kureys buyuklerinden bir grubla Sam'a gitmistik; beraberimde Muhammed
aleyhissalatu vesselam da vardi. Yolda bir rahib(in manastirin)a yaklastik ve
yakinina konakladik. Develerimizi cozmustuk ki rahib yanimiza geldi. Daha
onceki gelislerimizde yanimiza hic ugramamisti. Aramizda dolasmaya basladi ve
Muhammed'i (bulup) elinden tuttu ve:
"Bu alemlerin
efendisidir!" dedi. Kureys buyukleri ona:
"Bu soyledigini
nereden biliyorsun?" diye sordular. Adam:
"Ben onun sifat ve
evsafini bize indirilen kitapta bulmusum! Nitekim siz yaklastiginiz zaman, O'na
secde etmedik ne tas, ne agac kaldi, hepsi de secde ettiler. Bu cansiz seyler
ancak bir peygambere secde ederler. Ben O'nu ayrica peygamberlik muhruyle de
biliyorum, bu muhur omuz basindaki duz kemige bas kisminin asagisinda bulunur, elma
buyuklugundedir" dedi. Sonra bizden ayrildi, yemek hazirlayip getirdi.
Muhammed o sirada, develeri gozetliyordu. Yanimiza geldiginde uzerinde ona
golge yapan bir bulut vardi. Yaklasinca, halkin kendinden once agacin golgesini
kaptiklarini gordu. O da guneste oturdu. Agacin golgesi, uzerine meyletti,
onlar guneste kaldilar. Rahib:
"Bakin, agacin golgesi
O'nun uzerine meyletti" dedi. Rahib onlarin yaninda iken, bu cocugu Allah
askina Rum (diyarin)a goturmeyin diye ricada bulundu ve: "Eger O'nu
gotururseniz, tasidigi sifatlariyla O'nu tanirlar ve oldururler" dedi. O,
bu hususta Allah'in adini vererek onlara ricada bulunurken, yan tarafina bir
goz atti. Manastirina dogru gelen yedi Rum gordu. Onlari karsiladi ve:
"Niye geldiniz?"
dedi.
"Rahiplerimiz bize
Araplar arasinda cikacak bir peygamberin bu ayda memleketimize dogru gelmekte
oldugunu soylediler. (Buralara giris saglayan) her yola bir grup insan
cikarildi. Biz de senin su yoluna gonderildik" dediler. Rahip:
"Sizden daha hayirli birini geride biraktiniz mi?" dedi. Onlar:
"O sahsin senin
yolunun uzerinde oldugu bize haber verildi!" dediler. Rahib:
"Allah'in icra etmek istedigi bir is hakkinda ne dersiniz, insanlardan
bunu geri cevirebilecek biri var mi?" diye sordu. Onlar:
"Hayir!" dediler. Rahip:
"Oyleyse su kimseye
biat edin. Zira bu, gercek peygamberdir" dedi. Onlar da ona biat ettiler,
Rahiple birlikte orada kaldilar. Sonra rahip bize dondu, ve:
"Allah icin soyleyin,
bunun velisi kim?" dedi. Beni kastederek: "Su" dediler. Rahib
bana hususi sekilde, geri donmemiz icin ricada bulundu. Ben de O'nu iclerinde,
Hz. Ebu Bekr'in gonderdigi, Bilal'in de bulundugu bir grup kimse ile geri
cevirdim. Rahip O'na kek ve zeytinyagindan azik koydu."
Bu rivayeti Tirmizi,
(Menakib 5, (3624) Ebu Musa el-Es'ari radiyallahu anh'tan tahric etmistir.
Rivayete: "Ebu Talib
Sam icin yola cikti...." diye baslar ve yukarida kaydedildigi sekilde
zikreder. Yukaridaki metni Rezin, Hz. Ali radiyallahu anh'in babasindan
rivayeti olarak, kaydedilen elfazla tahric etmistir.
5522 - Ata Ibnu Yesar
rahimehullah anlatiyor: "Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As radiyallahu anhuma'ya
rastladim ve: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'in Tevrat'ta zikredilen
vasiflarini bana soyle" dedim. Bunun uzerine hemen:
"Pekala dedi ve devam
etti: Allah'a yemin olsun! O, Kur'an'da gecen bazi sifatlariyla Tevrat'ta da
mevsuftur (ve soyle denmistir:) "Ey peygamber, biz seni insanlara sahid,
mujdeleyici ve korkutucu (Ahzab 45) ve ummiler icin de koruyucu olarak
gonderdik. Sen benim kulum ve elcimsin. Ben seni mutevekkil diye tesmiye ettim.
O, ne kati kalpli, ne de kaba biri degildir. Carsi pazarda rastgele bagirip
cagirmaz. Kotulugu kotulukle kaldirmaz, bilakis affeder, bagislar. Allah,
bozulmus dini onunla tam olarak ikame etmeden onunla kor gozleri, sagir kulaklari,
paslanmis kalpleri acmadan onun ruhunu kabzetmez."
Buhari, Buyu' 50, Tefsir,
Feth 3.
5523 - Abdullah Ibnu Selam
radiyallahu anh anlatiyor: "Tevrat'ta Hz. Muhammed aleyhisselam'in sifati
ve Isa Ibnu Meryem'in de O'nunla birlikte defnedilecegi yazilidir.
Ebu Mevdud el-Medeni der
ki: "(Resulullah'in kabrinin bulundugu) hucrede bir kabir yeri var."
Tirmizi, Menakib 3, (3621).
5524 - Ebu Musa radiyallahu
anh anlatiyor: "Habesistan'in sahibi (krali) Necasi merhum'u isittim,
demisti ki:
"Ben sehadet ederim ki
Muhammed Allah'in Resuludur. O, Hz. Isa aleyhisselam'in gelecegini mujdeledigi
zattir. Eger ben, su saltanatin basinda olmasaydim ve uzerimdeki insanlarla
ilgili yuk bulunmasaydi onun ayakkabilirini tasimak uzere yanina
giderdim."
Ebu Davud, Cenaiz 62,
(3205).
5525 - Ibnu Abbas
radiyallahu anhuma anlatiyor: "Bana Ebu Sufyan Ibnu Harb anlatti ve dedi
ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam ile aramizda sulh(-u Hudeybiye)
oldugu bir sirada Sam'a gitmistim. Ben orada iken, Herakliyus'a, Resulullah
aleyhissalatu vesselam'dan bir mektup getirildi. Mektubu Dihyetu'l-Kelbi
getirmisti. Onu Busra emirine teslim etti. O da, Rum Krali Herakliyus'a
ulastirdi. Herakliyus:
"Peygamber oldugunu
zanneden su adamin kavminden buralarda birileri var mi?" diye sordu. Ona
"evet var!" dediler ve ben bir grup Kureysliyle birlikte cagirildim.
Yanina girdik. Bizi onune oturttu.
"Ona nesebce en yakin
olan kimdir?" dedi. Ben atildim:
"Benim!" dedim.
Bunun uzerine beni, arkadaslarim arkamda kalacak sekilde onune oturttu. Sonra
tercumanini getirtti.
"Sunlara soyle, ben
suna, o peygamber oldugunu zanneden kimse hakkinda soracagim. Eger cevaplarinda
bana yalan soylemeye kalkarsa, onu tekzib etsinler!" dedi. Ebu Sufyan der
ki:
"Allah'a yemin olsun.
Eger yalanim, aleyhime tesir hasil eder korkusu olmasaydi, cevaplarim sirasinda
yalan soylerdim. Sonra Herakliyus, tercumanina:
"Sor suna! O zatin
aranizdaki nesebi nasildir?" dedi. Ben:
"O, aramizda asil bir
nesebe sahiptir" dedim. O tekrak sordu:
"O'nun ecdadi arasinda
kral var mi?
"Yok!" dedim.
"Siz onu bu
iddiasindan once hic yalanla itham ettiniz mi?" dedi. Ben:
"Hayir!" dedim.
"Ona insanlarin esraf
takimi mi tabi oluyor, zayiflar takimi mi? dedi.
"Zayiflar
takimi!" dedim.
"Artiyorlar mi
azaliyorlar mi?" dedi. Ben:
"Eksilmiyorlar, bilakis
artiyorlar" dedim. O tekrar sordu:
"Dine girdikten sonra
hosnutsuzlukla dininden vazgecen, irtidad eden oldu mu?"
"Hayir!" dedim.
"Onunla hic savastiniz
mi?" dedi. Ben:
"Evet!" dedim.
"Onunla savasiniz
nasil oldu?" dedi.
"Harb onunla bizim
aramizda munavebeli oldu. O bize karsi kazandi, biz de ona karsi
kazandik!" dedim.
"Verdigi sozden
caydigi oldu mu?" dedi.
"Hayir! Ancak,
aramizda bir sulh var, bu esnada ne yapacak bilmiyoruz!" dedim.
Ebu Sufyan der ki:
"Allah'a yemin olsun o konusmamizesnasinda, (aleyhte) bundan baska bir sey
soyleme imkani bulamadim." Herakliyus sormaya devam etti:
"Muhammed'den once bu
sozu soyleyen bir baskasi var miydi?" dedi.
"Hayir!" dedim.
Bunun uzerine tercumanina:
"Soyle ona! Ben sana
"aranizdaki nesebi" nden sordum, sen onun asaletli biri oldugunu
soyledin. Iste peygamberler de boyledir, hep kavimleri arasinda neseb
sahiplerinden gonderilirler. Ben sana "ecdadi icinde kral var mi?"
diye sordum "yok!" dedin. Ben de "eger ecdadi arasinda bir kral
olsaydi bu ecdadinin kraliyetini arayan bir adam" diyecektim. Ben,
"ona tabi olanlar" dan sordum: "Cemiyetin zayif takimi mi yoksa
esraf kesimi mi?" diye. Sen "zayiflar!" dedin. Peygamberlere
tabi olanlar iste bunlardir. Ben sana "bu iddiasindan once onu hic yalanla
itham ettiniz mi?" diye sordum, sen "hayir!" dedin. Boylece
anladim ki o, ne insanlara ne de Allah'a yalan soyleyecek biri degildir. Ben
sana "dine girdikten sonra, hosnut olmayarak dininden donen oldu mu?"
diye sordum, sen "Hayir!" dedin. Iman boyledir, onun nesesi kalplere
bir girdi mi, bir daha solmaz. Ben senden "onlar artiyorlar mi,
eksiliyorlar mi?" diye sordum, sen arttiklarini soyledin. Iman isi
boyledir, tamamlanincaya kadar artarlar. Ben sana "onlarla savastiniz
mi?" diye sordum, sen savastiginizi, savasin aranizda munavereli cereyan
ettigini, onlarin size, sizin de onlara galebe caldigini soyledin. Peygamberler
de boyledir, imtihandan gecirilirler, sonunda akibet onlarin olur. Ben, sana
"verdigi sozden dondugu olur mu?" dedim, sen olmadigini soyledin. Peygamberler
de boyledir, sozlerinden donmezler. Ben, "Bu iddiayi ondan once soyleyen
oldumu?" diye sordum. sen "Hayir!" dedin. Ben "Eger bu sozu
ondan once biri soylemis olsaydi, "Bu adam, kendinden once soylenmis bir
sozu tamamlamaya calisan birisi" diyecektim.
Herakliyus sonra:
"Size ne emrediyor?" diye tekrar soru sordu. Biz:
"Namaz, zekat, sila-i
rahim ve iffet" dedik. Bunun uzerine herakliyus dedi ki:
"Eger, senin
soylediklerin gercekse, O peygamberdir! Ben onun cikacagini biliyordum. Ancak
sizin aranizdan cikacagini zannetmiyordum. Eger, O'na kavusabilecegimden emin
olsam karsilasmayi cok isterdim. Yaninda olsaydim, ayaklarina su dokerdim.
O'nun hakimiyeti, ayaklarimin altinda olan su diyarlara kadar uzanacaktir.
Sonra Resulullah
aleyhissalatu vesselam'in mektubunu getirtti ve okuttu. Soyle diyordu:
"Bismillahirrahmanirrahim.
Allah'in elcisi
Muhammed'den Rum'un buyugu Herakliyus'a,
Selam hidayete tabi
olanlara olsun.
Emma ba'd! Seni Islam'a
cagiriyorum. Islam'a gir, selameti bul! Allah da ecrini iki kat versin. Yuz
cevirirsen, butun tebeanin gunahi uzerine olsun. "Ey Ehl-i Kitap! Sizinle
bizim aramizda musterek olan bir soze gelin: Allah'tan baskasina ibadet
etmeyelim. Ona hicbir seyi ortak kosmayalim, Allah'i birakip da birbirimizi
Rabb edinmeyelim.! Eger onlar yuz cevirirse siz deyin ki: "Sahit olun, biz
muslumanlariz" (Al-i Imran 64).
Herakliyus, mektubun
okunusunu tamamlayinca, yaninda sesler yukseldi ve gurultuler artti. Bize
emretti, cikarildik. Ben arkadaslarima:
"Ibnu Ebi Kebse'nin
isi ciddidir. Su Beni Asfer'in (Rumlarin) krali ondan korkuyor!" dedim.
Allah Islam'i bana nasib edinceye kadar onun galip gelecegi inancini tasidim.
Herakliyus, ileri gelen
cemaatini hep davet etti, kendine ait saraylarin birinde toplandilar. Onlara:
"Ey Rum cemaati! Ebedi
bir kurtulusunuz ve su saltanatinizin bekasina ne dersiniz?" dedi. Bunun
uzerine, hep birden vahsi esekler gibi urkup kapilara kostular. Ancak hepsini
kapatilmis buldular. Herakliyus onlari geri cagirdi.
"Ben sizin dindeki
salabetinizi imtihan ettim. Sizde gordugum durum hosuma gitti!" dedi.
Bunun uzerine, ona secde ettiler ve ondan razi oldular."
Buhari, Bed'u'l-Vahy 1,
Iman 37, Sehadat 28, Cihad 11, 99, 102, 122, Cizye 13, Tefsir, Al-i Imran 4,
Edeb 8, Isti'zan 24, Ahkam 40; Muslim, Cihad 73, (1773); Tirmizi, Isti'zan 24,
(2718).
5526 - Ibnu Abbas
radiyallahu anhuma anlatiyor: "Cinler semaya yukselip, orada vahyi
dinliyorlardi. Bir tek kelime isitince, ona doksandokuz tane de (kendilerinden)
ilave ediyorlardi. O tek kelime hak, ilave edilenler batildi. Resulullah
aleyhissalatu vesselam gonderilince, semadaki yerlerine yukselmeleri sihablarla
(goktaslari) onlendi. Bundan once gokte sihablar (bu kadar cok) atilmazdi.
Iblis onlara:
"Nedir bu? Herhalde
muhim bir hadise var!" dedi. Askerlerini gonderdi. Onlar Resulullah
aleyhissalatu vesselam'i Mekke'de iki dagin arasinda namaz kiliyor buldular.
Iblise tekrar donup gorduklerini haber verdiler. O da:
"Arzda meydana gelen
hadise iste bu! (Sizin semadan haber almaniz bu sebeple engelleniyor)
dedi."
Tirmizi, Tefsir, Cin,
(3321)
VAHYIN BASLANGICI
5527 - Hz. Aise radiyallahu
anha anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a vahiy olarak ilk baslayan
sey uykuda gordugu salih ruyalar idi. Ruyada her ne gorurse, sabah aydinligi
gibi aynen vukua geliyordu. (Bu esnada) ona yalnizlik sevdirilmisti. Hira
magarasina cekilip orada, ailesine donmeksizin birkac gece tek basina kalip,
tahannus'de bulunuyordu. -Tahannus ibadette bulunma demektir.- Bu maksadla
yanina azik aliyor, azigi tukenince Hz. Hatice radiyallahu anha'ya donuyor,
yine ayni sekilde azik alip tekrar gidiyordu. Bu hal, kendisine Hira
magarasinda Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gun ona melek gelip:
"Oku!" dedi.
Aleyhissalatu vesselam:
"Ben okuma
bilmiyorum!" cevabini verdi. (Aleyhissalatu vesselam hadisenin gerisini
soyle anlatir: "Ben okuma bilmiyorum deyince) melek beni tutup kucakladi,
takatim kesilinceye kadar sikti. Sonra birakti. Tekrar:
"Oku!" dedi. Ben
tekrar:
"Okuma
bilmiyorum!" dedim. Beni ikinci defa kucaklayip takatim kesilinceye kadar
sikti. Sonra tekrar birakti ve: "Oku!" dedi. Ben yine: "Okuma
bilmiyorum!" dedim. Beni tekrar alip, ucuncu sefer takatim kesilinceye
kadar sikti. Sonra birakti ve:
"Yaratan Rabbinin
adiyla oku! O, insani bir kan pihtisindan yaratti. Oku! Rabbin kerimdir, o
kalemle ogretti. Insana bilmedigini ogretti" (Alak 1-5) dedi."
Resulullah aleyhissalatu
vesselam bu vahiyleri ogrenmis olarak dondu. Kalbinde bir titreme (bir korku)
vardi. Hatice'nin yanina geldi ve:
"Beni ortun, beni
ortun!" buyurdu. Onu orttuler. Korku gidinceye kadar oyle kaldi. (Sukunete
erince) Hz. Hatice radiyallahu anha'ya, basindan gecenleri anlatti ve:
"Nefsim hususunda
korktum!" dedi. Hz. Hatice de:
"Asla korkma! Vallahi
Allah seni ebediyen rusvay etmeyecektir. Zira sen, sila-i rahimde bulunursun,
dogru konusursun, isini goremeyenlerin yukunu tasirsin. Fakire kazandirirsin.
Misafire ikram edersin. Hak yolunda zuhur eden hadiseler karsisinda (halka) yardim
edersin!" dedi. Sonra Hz. Hatice, Aleyhissalatu vesselam'i alip Varaka
Ibnu Nevfel Ibni esed Ibni Abdi'l-Uzza Ibni Kusay'a goturdu. Bu zat, Hz.
Hatice'nin amcasinin oglu idi. Cahiliye devrinde hiristiyan olmus bir kimseydi.
Ibranice (okuma) yazma bilirdi. Incil'den, Allah'in diledigi kadarini Ibranice
olarak yazmisti. Gozleri ama olmus yasli bir ihtiyardi. Hz. Hatice kendisine:
"Ey amcamoglu!
Kardesinin oglunnu bir dinle, ne soyluyor!" dedi. Varaka Aleyhissalatu
vesselam'a:
"Ey kardesimin oglu!
Neler de goruyorsun?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam gorduklerini
anlatti. Varaka da O'na:
"Bu gordugun melektir.
O Hz. Musa'ya da inmistir. Keske ben genc olsaydim (da sana yardim etseydim);
keske, kavmin seni surup cikardiklari vakit hayatta olsaydim!" dedi.
Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Onlar beni buradan
surup cikaracaklar mi?" diye sordu. Varaka:
"Senin getirdigin gibi
bir din getiren hic kimse yok ki, O'na husumet edilmemis olsun! O gununu
gorursem, sana muessir yardimda bulunurum!" dedi. Ancak cok gecmeden
Varaka vefat etti ve vahiy de fetrete girdi (Kesildi)."
Buhari, Bed'u'l-Vahy,
Enbiya 21, Tefsir, Alak Ta'bir 1; Muslim, Iman 252, (160); Tirmizi, Menakib 13,
(3636).
5528 - Yahya Ibnu Ebi Kesir
anlatiyor: "Ebu Seleme Ibnu Abdirrahman'a Kur'an'dan ilk inenin ne
oldugunu sordum.
"Ya eyyuhe'l-Muddessir
(ey ortusune burunmus)! (suresi)dir!" dedi. Ben:
"Iyi ama, baskalari
ilk inenin Ikra'bismi Rabbikellezi halak (suresi) dir diyorlar" dedim.
Bunun uzerine Ebu Seleme:
"Ben bu hususta Hz.
Cabir radiyallahu anh'a sormustum. O bana:
"Sana, Resulullah
aleyhissalatu vesselam'in soylediginden baska bir sey soylemeyecegim.
Aleyhissalatu vesselam:
"Bir ay kadar Hira
magarasina mucavir oldum (itikafa girdim). Mucaveretimi (itikafimi)
tamamlayinca, dagdan indim. Derken bana bir seslenen oldu. Sagima baktim,
hicbir sey gormedim. Soluma baktim, yine bir sey gormedim. Arkama baktim bir
sey gormedim. Derken basimi kaldirdim, bir sey gordum, ama (bakmaya)
dayanamadim. Hemen Hatice'nin yanina geldim:
"Beni ortun!"
dedim. Derken su ayetler nazil oldu. (Mealen): "Ey ortusune burunen! Kalk!
(Insanlari ahiretle) korkut! Rabbini buyukle, elbiseni temizle. Pislikten
kacin.." (Muddessir suresi). Bu vahiy namaz farz kilinmazdan
onceydi."
Buhari, Bed'u'l-Vahy, Bed'ul-Halk
6, Tefsir, Muddessir, Tefsir, Alak, Edeb 118; Muslim, iman 257, (161).
5529 - Hz. Omer radiyallahu
anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a vahiy indigi zaman,
yuzunun yakinlarinda ari ugultusu gibi bir ses isitilirdi. Bir gun, O'na vahiy
indirildi. Bir muddet oyle kaldi. Sonra o hal acildi. O da Mu'minun suresinden
ilk on ayeti okudu:
"Mu'minler kurtulusa
ermis, umduklarina kavusmuslardir. Onlar namazlarini Allah'tan korkarak, hurmet
ve tevazu icinde ve tadil-i erkan ile kilarlar. Onlar dunya ve ahiretlerine
faydasi dokunmayan her turlu seyden yuz cevirirler. Onlar nail olduklari her
turlu nimetin zekatini aksatmadan verirler. Onlar namuslarini korurlar. Ancak
hanimlarina ve cariyelerine karsi mustesna; bunlarla olan yakinliklarindan dolayi
kinanmazlar. Kim helal sinirini asarak bunlarin otesine gecmek isterse, iste
oyleleri haddini asmis olanlardir. O mu'minler ki, Allah'a ve kullara karsi
olan emanet ve mesuliyetlerini yerine getirirler ve sozlerinde dururlar. Onlar
namazlarini devamli olarak, vaktinde ve sartlarina riayet ederek kilarlar. Iste
onlar varislerin ta kendileridir. Onlar Firdevs cennetine varis olurlar. Onlar
orada ebedi olarak kalacaklardir" (Mu'minun, 1-11).
Arkadan dedi ki: "Kim
bu on ayeti yerine getirirse cennete girer."
Sonra kibleye yoneldi ve
ellerini kaldirip:
"Allahim (hayrimizi)
artir, bizi (iyilik yonuyle) noksanlastirma. Bize ikram et, zillete dusurme.
Bize ihsanda bulun, mahrum etme. Bizi tercih et, (dusmanlarimizi) bize tercih
etme. Allahim, bizi razi kil, bizden de razi ol!" buyurdular."
Tirmizi, Tefsir, Mu'minun,
(3172).
5530 - Ibnu Abbas
radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a inen en
son ayet Riba ayetidir."
Buhari, Bakara 53).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 5521-5530 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.