Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4951-4960 )

4951 - Ebu Seleme Ibnu Abdirrahman ve Suleyman Ibnu Yesar, Resulullah aleyhissalatu vesselam'in bir sahabisinden naklen anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, kasameyi cahiliye devrindeki sekliyle takrir edip kabul etti. Hatta, Hayber yahudileri aleyhine dava ettikleri bir olu icin Ensardan bir kisim insanlar arasinda kasameye hukmetti."
Muslim, Kasame 8, (1670); Nesai, Kasame 2, (8, 5).

4952 - Seh! Ibnu Ebi Hasme anlatiyor: "Abdullah Ibnu Sehl ve Muhayyisa Ibnu Mes'ud Hayber'e gittiler. O gunlerde Hayber'le sulh yapilmisti. ODnlar (hususi isleri icin) birbirlerinden ayrildilar.
Muhayyisa, Abdullah Ibnu Sehl'e rastladi; kan revan icindeydi, son nefeslerini verdi. Muhayyisa, arkadasini orada defnetti ve Medine'ye dondu. Mes'ud'un iki oglu Muhayyisa ve Huvayyisa, Abdurrahman Ibnu Sehl ile birlikte (durumu haber vermek uzere) Resulullah aleyhissalatu vesselam'in yanina gittiler. Yasca hepsinin kucugu olan Abdurrahman konusmaya basladi. Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Buyugu buyukle, buyugubuyukle!" diyerek mudahale etti. Bunun uzerine o sustu, oburleri anlattilar. Aleyhissalatu vesselam:
"Elli yemin yapip arkadasinizin diyetini hak etmek ister misiniz?" buyurdular. Onlar:
"Nasil yemin ederiz, ne sahid olduk, ne de gorduk!" dediler. Aleyhissalatu vesselam:
"Yahudiler elli yeminle sizi tebrie etsinler mi?" buyurdular. Onlar:
"Biz kafir insanlarin yeminine nasil itibar ederiz?" dediler. Resulullah aleyhissalatu vesselam onlarin bu halleri uzerine, adamin diyetini kendi nezdinden odedi."
Buhari, Diyat 22, Sulh 7, Cizye 12, edeb 89, Ahkam 38; Muslim, Kasame 1, (1669); Muvatta, Kasame 1, (2, 877, 878); Ebu Davud, Diyat 8, 9, (4520, 4521, 4523); Tirmizi, Diyat 23, (1422); Nesai, Kasame 3, (8, 5-12).

4953 - Amr Ibnu Su'ayb an ebihi an ceddihi radiyallahu anhuma anlatiyor: "Muhayyisa'nin kucuk oglu Hayber'in kapisi onunde maktul bulundu. Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Olduren hakkinda iki sahid bul, katili sana ipiyle teslim edeyim!" buyurdu. Muhayyisa:
"Ey Allah'in Resulu! Biz nereden iki sahid bulalim? Zira, onlarin kapilari onunde katledildi" dediler. Aleyhissalatu vesselam:
"Oyleyse elli kere kasame yemini edersin" buyurdular. Muhayyisa:
"Ey Allah'in Resulu dedi, ben bilmedigim bir kimse hakkinda nasil yemin ederim?" Aleyhissalatu vesselam:
"Onlardan elli kasame yemini talep edersin" buyurdular. Muhayyisa:
"Ey Allah'in Resulu! Onlar yahudidir, biz onlara nasil yemin teklif ederiz?" dedi. bunun uzerine olenin diyetini Aleyhissalatu vesselam onlara (yahudilere) hukmetti ve yarisiyla onlara yardimda bulundu."
Nesai, Kasame 4, (8, 12).

4954 - Yine Amr Ibnu Suayb an ebihi an ceddihi tarikinden anlatildigina gore, "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Liyyetu'l-Bahre nam mevkiin kenarinda yer alan Bahretu'r-Ruga'da meskun Beni Nadr Ibni Malik kabilesinden bir adami kasame yoluyla oldur(t)du ve:
"katil de maktul de kendilerinden!" buyurdu."
Ebu Davud, Diyat 8, (4522).

MUDARABE

4955 - Zeyd Ibnu Eslem radiyallahu anh babasindan naklen anlattigina gore, "Omer Ibnu'l-Hattab'in iki oglu Abdullah ve Ubeydullah radiyallahu anhum, Irak'a giden bir orduya katilip sefere ciktilar. Bu seferde, Basra emiri olan Ebu Musa el-Es'ari radiyallahu anh'a ugradilar. Ebu Musa onlarla merhabalasip, kolaylik diledikten sonra:
"Size faydasi dokunacak bir sey yapabilmeyi ne kadar isterdim!" dedi ve az sonra hatirladi: "Evet evet! Surada Allah'in malindan mal var. Onu Ebiru'l-Mu'minin (Hz. Omer)'e gondermek istiyorum. Ben onu size karz olarak vereyim. Siz onunla Irak mallarindan satin alin, sonra da Medine'de satin. Sermayeyi emiru'l-mu'minin'e odeyin, kar da sizin olsun!" dedi. Abdullah ve Ubeydullah:
"Bunu yapmak isteriiz" dediler ve yaptilar. Ebu Musa, Hz. Omer radiyallahu anhuma'ya onlardan mali almasini yazdi.
Medine'ye geldikleri vakit mali sattilar, kar ettiler. Parayi Hz. Omer'e verdikleri zaman:
"Ebu Musa, her askere size yaptigi gibi borc veriyor mu?" diye sordu. Ogullari, "Hayir!" dediler. Bunun uzerine Hz. Omer:
"Ebiru'l-mu'minin'in iki oglu oldugunuz icin borc vermis. (Olmaz boyle sey!) Sermayeyi de, kari da getirin!" diye gurledi. Abdullah sukut etti. Ubeydullah ise:
"Ey Emiru'l-mu'minin, bu davranis sana yakismaz! Eger bu sermaye noksanlassa veya kaybolsa idi, biz tazmin edecektik" dedi. Fakat Hz. Omer:
"Kari da getirin!" diye israr etti. Abdullah yine sesini cikarmadi. Ubeydullah (onceki soylediklerini tekrar ederek) karsilik verdi. Bunun uzerine Hz. Omer'in meclis arkadaslarindan bir adam:
"Ey Emiru'l-mu'minin! Bunu mudarabe saysan!" teklifinde bulundu. Hz. Omer de:
"Evet, onu mudarabe kildim!" deyip, sermayeyi ve karin yarisini aldi. Abdullah'la Ubeydullah da diger yarisini aldilar."
Muvatta, Kiraz 1, (2, 687, 688).

4956 - Ala Ibnu Abdirrahman babasi vasitasiyla dedesi (Yakub el-Medeni)'den naklediyor: "Osman Ibnu Affan kendisine, calistirmasi icin, mudarabe olarak mal verdi ve kar ikisinin oldu."
Muvatta, Kiraz 2, (2, 688).

HZ. IBRAHIM VE HZ. ISMAIL ALEYHIMASSELAM'IN KISSALARI

4957 - Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatiyor: "Hz. Ibrahim beraberinde Hz. Ismail aleyhimasselam ve onu henuz emzirmekte olan annesi oldugu halde ilerledi. Kadinin yaninda bir de su tulumu vardi. Hz. Ibrahim, kadini Beyt'in yaninda, Devha denen buyuk bir agacin dibine birakti. Burasi Mescid'in yukari tarafinda ve Zemzem'in tam ustunde bir nokta idi. O gun Mekke'de kimse yasamiyordu, orada hic su da yoktu. Iste Hz. Ibrahim anne ve cocugunu buraya koydu, yanlarina, icerisinde hurma bulunan eski bir azik dagarcigi ile su bulunan bir tuluk birakti.
Hz. Ibrahim aleyhisselam bundan sonra(emr-i ilahi ile) arkasini donup (Sam'a gitmek uzere) oradan uzaklasti. Ismail'in annesi, Ibrahim'in pesine dustu (ve ona Keda'da yetisti).
"Ey Ibrahim, bizi burada, hicbir insanin hicbir yoldasin bulunmadigi bir yerde birakip nereye gidiyorsun?" diye seslendi. bu sozunu birkac kere tekrarladi. Hz. Ibrahim, (emir geregi) ona donup bakmadi bile. Anne, tekrar (ucuncu kere) seslendi:
"Boyle yapmani sana Allah mi emretti?" dedi. Hz. Ibrahim bunun uzerine: "Evet!" buyurdu. Kadin:
"Oyleyse (Rabbimiz hafizimizdir), bizi burada perisan etmez!" dedi, sonra geri dondu. Hz. Ibrahim de yoluna devam etti. Kendisini goremeyecekleri Seniyye (tepesine) gelince Beyt'e yoneldi, ellerrini kaldirdi ve su dualari yapti: "Ey Rabbimiz! Ailemden bir kisminni, senin hurmetli Beyti'inin yaninda, ekinsiz bir vadide yerlestirdim -namazlarini Beyt'inin huzurunda dosdogru kilsinlar diye-. Ey Rabbimiz! Sen de insanlardan mu'min olanlarrin gonullerini onlara meylettir ve onlari meyvelerle riziklandir ki, onlar da nimetlerinin kadrini bilip sukretsinler" (Ibrahim 37).
Ismail'in annesi, cocugu emziriyor, yanlarindaki sudan iciyordu. Kaptaki su bitince susadi, (sutu de kesildi), cocugu da susadi (Ismail bu esnada iki yasinda idi). Kadincagiz (susuzluktan) kivranip izdirap ceken cocuga bakiyordu. onu bu halde seyretmenin acisina dayanamayarak oradan kalkti, kendisine en yakin buldugu Safa tepesine gitti. Uzerine cikti, birilerini gorebilirmiyim diye (o gun derin olan) vadiye yonelip etrafa bakti, ama kimseyi goremedi. safa'dan indi, vadiye ulasti, entarisinin etegini topladi. Ciddi bir isi olan bin insanin kosusuyla kosmaya basladi. Vadiyi gecti. Merve tepesine geldi, uzerine cikti, oradan etrafa bakti, bir kimse gormeye calisti. Ama kimseyi goremedi. bu gidip-gelisi yedi kere yapti. Iste (hacc esnasinda) iki tepe arasinda hacilarin kosmasi buradan gelir.
Anne, (bu sefer) Merve'ye yaklasinca bir ses isitti. Kendi kendine: "Sus" dedi ve sese kulagini verdi. O sesi yine isitti. Bunun uzerine:
"(Ey ses sahibi!) sen sesini isittirdin, bir yardimin varsa (gecikme)!" dedi. Derken Zemzem'in yaninda bir melek (tecelli etti). Bu Cebrail'di. Cebrail kadina seslendi: "Sen kimsin?" Kadin: "Ben Hacer'im, Ibrahim'in oglunun annesi..."
"Ibrahim sizi kime tevkil etti?"
"Allah Teala'ya."
"her ihtiyacinizi gorecek Zat'a tevkil etmis."
Ayaginin okcesi -veya kanadiyla- yeri eseliyordu. Nihayet su cikmaya basladi. Kadin (bosa akmamasi icin) suyu eliyle havuzluyordu. Bir taraftan da sudan kabina doldurdu. Su ise, kadin aldikca dipten kayniyordu."
Ibnu Abbas radiyallahu anhuma dedi ki: "Allah Ismail'in annesine rahmetini bol kilsin, keske zemzemi oldugu gibi akar biraksaydi da avuclamasaydi. Bu takdirde (zemzem, kuyu degil) akar su olacakti."
Kadin sudan icti, cocugunu da emzirdi.
Melek, kadina: "Zayi ve helak oluruz diye korkmayin! Zira, Allah Teala Hazretleri'nin burada bir Beyt'i olacak ve bunu da su cocuk ve babasi bina edecek. Allah Teala Hazretleri o isin sahiplerini zayi etmez!" dedi. Beyt yerden yuksekti, tipki bir tepe gibi. Gelen seller sagini solunu asindirmisti.
Kadin bu sekilde yasayip giderken, oraya Curhum'den bir kafile ugradi. Oraya Keda yolundan gelmislerdi. Mekke'nin asagisina konakladilar. Derken orada bir kusun gelip gittigini gorduler.
"Bu kus su uzerine donuyor olmali, (burada su var). Halbuki biz bu vadide su olmadigini biliyoruz!" dediler. Durumu tahkik icin, yine de bir veya iki atik adam gonderdiler. Onlar suyu gorunce geri donup haber verdiler. Curhumluler oraya gelip, suyun basinda Ismail'in annesini buldular.
"Senin yaninda konaklamamiza izin verir misin?" dediler. Kadin:
"Evet! Ama suda hakkiniz olmadigini bilin!" dedi. Onlar da:
"Pekala!" dediler. Aleyhissalatu vesselam der ki:
"Unsiyet istedigi bir zamanda bu teklif Ismail'in annesine uygun geldi. Onlar da oraya indiler. Sonra geride kalan adamlarina haber saldilar. Onlar da gelip burada konakladilar. Zamanla orada cogaldilar. Cocuk da buyudu. Onlardan Arapca'yi ogrendi. Buyudugu zaman onlar tarafindan en cok sevilen, hoslanilan bir genc oldu. Buluga erince, kendilerinden bir kadinla evlendirdiler. Bu sirada Ismail'in annesi vefat etti.
Derken Hz. Ibrahim aleyhisselam, Ismail'in evlenmesinden sonra oraya gelip, biraktigi (hanimini ve oglunu) aradi. Ismail'i bulamadi. Hanimindan Ismail'i sordu. Kadin:
"Rizkimizi tedarik etmek uzere (avlanmaya) gitti" dedi. Hz. Ibrahim, bu sefer gecimlerini, hallerini sordu. Kadin:
"Halimiz fena, darlik ve sikinti icindeyiz!" diyerek sikayetvari konustu. Hz. Ibrahim:
"Kocan gelince, ona benden selam etve "kapisinin esigini degistirmesini" soyle!" dedi. Ismail geldigi zaman, sanki bir sey sezmis gibiydi:
"Eve herhangi bir kimse geldi mi?" diye sordu. Kadin:
"Evet su su evsafta bir ihtiyar geldi. senden sordu, ben de haberini verdim, yasayisimizdan sordu, ben de sikinti ve darlik icinde oldugumuzu soyledim" dedi. Ismail:
"sana bir tavsiyede bulundu mu?" dedi. Kadin:
"Evet! sana selam soylememi emretti ve kapinin esigini degistirmeni soyledi!" dedi. Ismail:
"Bu babamdi. seninle ayrilmami bana emretmis. Haydi artik ailene git!" dedi ve hanimini bosadi. Curhumlulerden bir baska kadinla evlendi.
Hz. Ibrahim onlardan yine uzun muddet ayri kaldi. Bilahare bir kere daha gormeye geldi. Yine Ismail'i evde bulamadi. Haniminin yanina gelip, Ismail'i sordu. Kadin:
"Maisetimizi kazanmaya gitti!" dedi. Hz. Ibrahim:
"Haliniz nasildir?" dedi, gecimlerinden, durumlarindan sordu. Kadin:
"Iyiyiz, hayir uzereyiz, bolluk icindeyiz" diye Allah'a hamd ve senada bulundu.
"Ne yiyorsunuz?" diye sordu. Kadin:
"Et yiyoruz!" dedi.
"Ne iciyorsunuz?" diye sorunca da:
"Su!" dedi. Hz. Ibrahim:
"Allahim, et ve suyu haklarinda mubarek kil!" diye dua ediverdi." Aleyhissalatu vesselam der ki:
"O gun onlarin hububati yoktu. Eger olsaydi Hz. Ibrahim, hububatlari icin de dua ediverirdi."
Ibnu Abbas der ki: "Bu iki sey (et ve su) Mekke'den baska hicbir yerde Mekke'deki kadar sihhata muvafik dusmez (karin sancisi yaparlar). (Bu, Hz. Ibrahim'in duasinin bir bereketi ve neticesidir).
(Resulullah aleyhissalatu vesselam Hz. Ibrahim'den anlatmaya devam etti:)
"Ibrahim (Ismail'in hanimina) dedi ki:
"Kocan geldigi zaman, benden ona selam soyle ve kapisinin esigini sabit tutmasini emret!" (Cunku esik, evin dirligidir).
"Hz. Ismail gelince (evde babasinin kokusunu buldu ve) "yaniniza bir ugrayan oldu mu?" diye sordu. Kadin:
"Evet, bize yasli bir adam geldi, kilik kiyafeti duzgundu!" dedi ve (ihtiyar hakkinda) bir kisim ovgulerden sonra:
"Benden seni sordu. Ben de haber verdim. Yasayisimizin nasil oldugunu sordu, ben de hayir uzere oldugumuzu soyledim!" dedi. Ismail:
"Sana bir tavsiyede bulundu mu?" diye sordu. Kadin:
"Evet sana selam ediyor, kapinin esigini sabit tutmani emrediyor" dedi. Hz. Ismail:
"Bu babamdi. Esik de sensin, seni tutmami, evliligimizin devamini emrediyor! (Sen yanimda degerli idin, kiymetin simdi daha da artti" der ve kadin Ismail'e on erkek evlad dogurur.)
Sonra, Hz. Ibrahim Allah'in diledigi bir muddet onlardan ayri kaldi. Derken bir muddet sonra yanlarina geldi. Bu sirada Hz. Ismail Zemzem'in yanindaki Devha agacinin altinda kendisine ok yapiyordu. Babasini gorunce ayaga kalkip karsilamaya kostu. Baba-ogul karsilasinca yaptiklarini yaptilar (kucaklastilar, el, yuz, goz opuldu).
Sonra Hz. Ibrahim: "Ey Ismail! Allah Teala Hazretleri bana ciddi bir is emretti" dedi. Ismail de:
"Rabbinin emrettigi seyi yap!" dedi. Hz. Ibrahim:
"Bu iste bana sen yardim edecek misin?" diye sordu. O da:
"Evet sana yardim edecegim!" diye cevap verdi. Bunnun uzerine Hz. Ibrahim:
"Allah-Teala Hazretleri, bana burada bir Beyt yapmami emretti!" diyerek etrafina nazaran yuksekce bir tepeyi gosterdi."
(Ibnu Abbas) dedi ki: "Ismail'le Ibrahim iste orada Ka'be'nin (daha onceki) temellerini yukselttiler. Hz. Ismail tas getiriyor, Hz. Ibrahim de duvarlari oruyordu. Bina yukselince, Hz. Ismail, babasi icin (bugun Makam olarak bilinen) su tasi getirdi. Yukselen duvari orerken, Hz. Ibrahim (iskele olarak) onun ustune cikiyordu. Ismail de ona (asagidan) tas veriyordu. Bu esnada onlar:
"Ey Rabbimiz! (Bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen goren ve bilensin!" diyorlardi."
Ibnu Abbas der ki: "Hz. Ismail ve Hz. Ibrahim binayi yaparken (zaman zaman) etrafinda dolasarak: "Ey Rabbimiz (bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen goren ve bilensin!" (Bakara 127) diye dua ediyorlardi."
Buhari, Enbiya 8.

ASHABU'L-UHDUD

4958 - Hz. Suheyb radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Sizden oncekiler arasinda bir kral vardi. Onun bir de sihirbazi vardi. Sihirbaz yaslaninca Kral'a: "Ben artik yaslandim. Bana bir oglan cocugu gonder de sihir yapmayi ogreteyim!" dedi. Kral da ogretmesi icin ona bir oglan gonderdi. Oglanin gectigi yolda bir rahip yasiyordu. (Bir gun giderken) rahibe ugrayip onu dinledi, konusmasi hosuna gitti. Artik sihirbaza gittikce, rahibe ugruyor, yaninda (bir muddet) oturup onu dinliyordu.
(Bir gun) delikanliyo sihirbaz, yanina gelince dovdu. Oglan da durumu rahibe sikayet etti. Rahip ona:
"Eger sihirbazdan (dovecek diye) korkarsan: "Ailem beni oyaladi!" de; ailenden korkacak olursan, "beni sihirbaz oyaladi" de!" diye tenbihte bulundu.
O bu halde (devam eder) iken, insanlara mani olmus bulunan buyuk bir canavara rastladi. (Kendi kendine:)
"Bugun bilecegim; sihirbaz mi efdal, rahip mi efdal!" diye mirildandi. Bir tas aldi ve:
"Allahim! Eger rahibin isi, sana sihirbazin isinden daha sevimli ise, su hayvani oldur de insanlar gecsinler!" deyip, tasi firlatti ve hayvani oldurdu. Insanlar yollarina devam ettiler. Delikanli rahibe gelip durumu anlatti. Rahib ona:
"Evet! Bugun sen benden efdalsin (ustunsun)! Goruyorum ki, yuce bir mertdebedesin. Sen imtihan gecireceksin. Imtihana maruz kalinca sakin benden haber verme!" dedi. Oglan anadan dogma korleri ve alaca hastaligina yakalananlari tedavi eder, insanlari baskaca hastaliklardan da kurtarirdi. Onu kralin gozlyeri kor olan arkadasi isitti. Bircok hediyeler alarak yanina geldi ve: "Eger beni tedavi edersen, sunlarin hepsi senindir" dedi. O da:
"Ben kimseyi tedavi etmem, tedavi eden Allah'tir. Eger Allah'a iman edersen, sana sifa vermesi icin dua edecegim. O da sifa verecek!" dedi. Adam derhal iman etti, Allah da ona sifa verdi.
Adam bundan sonra kralin yanina geldi. Eskiden oldugu gibi yine yanina oturdu. Kral:
"Gozunu sana kim iade etti?" diye sordu.
"Rabbim!" dedi. Kral:
"Senin benden baska bir Rabbin mi var?" dedi. Adam:
"Benim de senin de Rabbimiz Allah'tir!" cevabini verdi. Kral onu yakalatip iskence ettirdi. O kadar ki, (gozunu tedavi eden ve Allah'a iman etmesini saglayan) oglanin yerini de gosterdi. Oglan da oraya getirildi. Kral ona:
"Ey ogul! Senin sihrin korlerin gozunu acacak, alaca hastaligini tedavi edecek bir dereceye ulasmis, neler neler yapiyormussun!" dedi. Oglan:
"Ben kimseyi tedavi etmiyorum, sifayi veren Allah'tir!" dedi. Kral onu da tevkif ettirip iskence etmeye basladi. O kadar ki, o da rahibin yerini haber verdi. Bunun uzerine rahip getirildi. Ona:
"Dininden don!" denildi. O bunda direndi. Hemen bir testere getirildi. Basinin ortasina konuldu. Ortadan ikiye bolundu ve iki parcasi yere dustu. Sonra oglan getirildi. Ona da:
"Dininden don!" denildi. O da imtina etti. Kral onu da adamlarindan bazilarina teslim etti.
"Onu falan daga goturun, tepesine kadar cikarin. Zirveye ulastiginiz zaman (tekrar dininden donmesini talep edin); donerse ne ala, aksi takdirde dagdan asagi atin!" dedi. Gittiler onu daga cikardilar. Oglan:
"Allahim, bunlara karsi, diledigin sekilde bana kifayet et!" dedi. Bunun uzerine dag onlari salladi ve hepsi de dustuler. Oglan yuruyerek kralin yanina geldi. Kral: "Arkadaslarima ne oldu?" dedi.
"Allah, onlara karsi bana kifayet etti" cevabini verdi. Kral onu adamlarindan bazilarina teslim etti ve:
"Bunu bir gemiye goturun. denizin ortasina kadar gidin. Dininden donerse neala, degilse onu denize atin!" dedi. Soylendigi sekilde adamlari onu goturdu. Oglan orada:
"Allahim, diledigin sekilde bunlara karsi bana kifayet et!" diye dua etti. Derhal gemileri alabora olarak boguldular. Cocuk yine yuruyerek hukumdara geldi. Kral:
"Arkadaslarima ne oldu?" diye sordu. Oglan.
"Allah onlara karsi bana kifayet etti" dedi. Sonra Kral'a:
"benim emrettigimi yapmadikca sen beni olduremeyeceksin!" dedi. Kral: "O nedir?" diye sordu. Oglan:
"Insanlari genis bir duzlukte toplarsin, beni bir kutuge asarsin, sadagimdan bir ok alirsin. Sonra oku, yayin ortasina yerlestir ve: "Oglanin Rabbinin adiyla" dersin. Sonra oku bana atarsin. Iste eger bunu yaparsan beni oldurursun!" dedi. Hukumdar, hemen halki bir duzlukte topladi. Oglani bir kutuge asti. Sadagindan bir ok aldi. Oku yayinin ortasina yerlestirdi. Sonra:
"Oglanin Rabbinin adiyla!" dedi ve oku firlatti. Ok cocugun sakagina isabet etti. Cocuk elini sakagina okun isabet ettigi yere koydu ve Allah'in rahmetine kavusup oldu. Halk:
"Oglanin Rabbine iman ettik!" dediler. Halk bu sozu uc kere tekrar etti. Sonra krala gelindi ve:
"Ne emredersiniz? Vallahi korktugunuz basiniza geldi. Halk oglannin Rabbine iman etti!" denildi. Kral hemen yollarin baslarina hendekler kazilmasini emretti. Derhal hendekler kazildi. Iclerinde atesler yakildi. Kral:
"Kim dininden donmezse onu bunlara atin!" diye emir verdi. Yahut hukumdara "sen at!" diye emir verildi.
Istenen derhal yerine getirildi. Bir ara, beraberinde cocugu olan bir kadin getirildi. Kadin oraya dusmekten cekinmisti, cocugu:
"Annecigim sabret. zira sen hak uzeresin!" dedi."
Muslim, Zuhd 73, (3005); Tirmizi, Tefsir, Buruc, (3337).

BESIKTE KONUSANLARIN KISSASI

4959 - Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Uc kisi disinda hic kimse besikte iken konusmamistir. Bunlar: Hz. Isa Ibnu Meryem aleyhima's-selam, Cureyc'in arkadasi.
Cureyc, kendini ibadete vermis abid bir kuldu. Bir manastira cekilmis orada ibadetle mesguldu. Derken bir gun annesi yanina geldi, o namaz kiliyordu.
"Ey Cureyc! (Yanima gel, seninle konusacagim! Ben annenim)" diye seslendi. Cureyc:
"Allahim! Annem ve namazim (hangisini tercih edeyim?" diye dusundu). Namazina devama karar verdi.
Annesi cagirmasini (her defasinda uc kere olmak uzere) uc gun tekrarladi. (Cevap alamayinca) ucuncu cagirmanin sonunda:
"Allahim, kotu kadinlarin yuzunu gostermedikce canini alma!" diye bedduada bulundu. Beni Israil, aralarinda Cureyc ve onun ibadetini konusuyorlardi. O diyarda guzelligiyle herkesin dilinde olan zaniye bir kadin vardi.
"Dilerseniz ben onu fitneye atarim" dedi. Gidip Cureyc'e satasti. Ancak Cureyc ona iltifat etmedi.
Kadin bir cobana gitti. Bu coban Cureyc'in manastiri(nin dibi)nde barinak bulmus birisiydi. Kadin onunla zina yapti ve hamile kaldi. Cocugu dogurunca:
"Bu cocuk Cureyc'ten!" dedi. Halk (ofkeyle) gelip Cureyc'i manastirindan cikarip manastiri yiktilar, (hakaretler ettiler), kendisini de dovmeye basladilar, (linc edeceklerdi). Cureyc onlara:
"Derdiniz ne?" diye sordu.
"Su fahise ile zina yaptin ve senden bir cocuk dogurdu!" dediler. Cureyc:
"Cocuk nerede, (getirin bana?)" dedi. Halk cocugu ona getirdi. Cureyc:
"Birakin beni, namazimi kilayim!" dedi. Biraktilar ve namazini kildi. Namazi bitince cocugun yanina gitti, karnina durttu ve:
"Ey cocuk! Baban kim?" diye sordu. Cocuk: "Falanca coban!" dedi. Bunun uzerine halk Cureyc'e gelip onu opup oksadi ve: "senin manastirini altindan yapacagiz!" dedi. Cureyc ise:
"Hayir! Eskiden oldugu gibi kerpicten yapin!" dedi. Onlar da yaptilar.
(Ucuncusu): Bir zamanlar bir cocuk annesini emiyordu. Oradan sahlanmis bir at uzerinde kilik kiyafeti guzel bir adam gecti. Onu goren kadin:
"Allah'im su oglumu bunun gibi yap!" diye dua etti. Cocuk memeyi birakarak adama dogru yonelip bakti ve:
"Allahim beni bunun gibi yapma!" diye dua etti. Sonra tekrar memesine donup emmeye basladi."
Ebu Hureyre der ki: "Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'i, sehadet parmagini agzina koyup emmeye baslayarak, cocugun emisini taklid ederken gorur gibiyim."
(Resulullah anlatmaya devam etti:) "(Sonra annenin yanindan) bir kalabalik gecti. Ellerinde bir cariye vardi. Onu dovuyorlar ve:
"(Seni zani seni!) Zina yaparsin, hirsizlik yaparsin ha!" diyorlardi. Cariye ise:
"Allah bana yeter, o ne iyi vekildir!" diyordu. Cocugun annesi:
"Allahim cocugumu bunun gibi yapma!" dedi. Cocuk yine emmeyi birakti, cariyeye bakti ve:
"Allahimbeni bunun gibi yap!" dedi. Iste burada anne-evlat karsilikli konusmaya basladilar: (Anne dedi ki:
"Bogazi tikanasica! Kiyafeti guzel bir adam gecti. Ben: "Allahim, oglumu bunun gibi yap" dedim. sen: "Allahim! Beni bunun gibi yapma!" dedin. Yanimizdan cariyeyi doverek, zina ve hirsizlik yaptigini soyleyerek gecenler oldu. Ben: "Allahim, oglumu bunun gibi yapma" dedim. sen ise: "Allahim, beni bunun gibi yap!" dedin).
Oglu su cevabi verdi: "Guzel kiyafetli bir adam gecti. Sen: "Allahim, oglumu bunun gibi yap!" dedin, ben ise: "Allahim beni bunun gibi yapma!" dedim. Yanimizdan bu cariyeyi gecirdiler. Onu hem dovup hem de: "Zina ettin, hirsizlik ettin!" diyorlardi. Sen: "Allahim, oglumu bunun gibi yapma!" dedin. Ben ise: "Allahim, beni bunun gibi yap!" dedim. (Sebebini aciklayayim:) O atli adam cebbar zalimin biriydi. Ben de: "Allahim beni boyle yapma!" dedim. "Zina ettin, hirsizlik ettin!" dedikleri su zavalli cariye ise ne zina yapmisti, ne de calmisti! Ben de "Allahim beni bunun gibi yap!" dedim."
Buhari, Enbuya 50, Amil fi's-Salat 7; Muslim, Birr 7, 8, (2550). Metin Muslim'den alinmadir.

MAGARA ASHABININ KISSASI

4960 - Ibnu Omer radiyallahu anhuma anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Sizden once yasayanlardan uc kisi yola ciktilar. (Aksam olunca) geceleme ihtiyaci onlari bir magaraya sigindirdi ve icine girdiler. Dagdan (kayan) bir tas yuvarlanip, magaranin agzini uzerlerine kapadi. Aralarinda:
"sizi bu kayadan, salih amellerinizi sefaatci kilarak Allah'a yapacaginiz dualar kurtarabilir!" dediler. Bunun uzerine birincisi soyle dedi:
"Benim yasli, ihtiyar iki ebeveynim vardi. Ben onlari cok kollar, aksam olunca onlardan once ne ailemden ne de hayvanlarimdan hicbirini yedirip icirmezdim. Bir gun agac arama isi beni uzaklara atti. Eve dondugumde ikisi de uyumustu. Onlar icin sutlerini sagdim. Hala uyumakta idiler. Onlardan once aileme ve hayvanlarima yiyecek vermeyi uygun bulmadim, onlari uyandirmaya da kiyamadim. Geciktigim icin cocuklar ayaklarimin arasinda kivraniyorlardi. Ben ise sut kaplari elimde, onlarin uyanmalarini beklliyordum. Derken safak soktu:
"Ey Allahim! Bunu senin rizan icin yaptigimi biliyorsan, bizim yolumuzu kapayan su tastan bizi kurtar!"
Tas bir miktar acildi. Ama cikacaklari kadar degildi.
Ikinci sahis soyle dedi: "Ey Allahim! benim bir amca kizim vardi. Onu herkesten cok seviyordum. Ondan kam almak istedim. Ama bana yuz vermedi. Fakat gun geldi kitliga ugradi, bana basvurmak zorunda kaldi. Ona, kendisini bana teslim etmesi mukabilinde yuzyirmi dinar verdim; kabul etti. Arzuma nail olacagim sirada:
"Allah'in muhrunu, gayr-i mesru olarak bozman sana haramdir!" dedi. Ben de ona temasta bulunmaktan kacindim ve insanlar arasinda en cok sevdigim kimse oldugu halde onu biraktim, verdigim altinlari da terkettim.
Ey Allah'im, eger bunlari senin riza-yi serifin icin yapmissam, bizi bu sikintidan kurtar."
Kaya biraz daha acildi. Ancak onlar cikabilecek kadar acilmadi. Ucuncu sahis dedi ki:
"Ey Allahim, ben isciler calistiriyordum. Ucretlerini de derhal veriyordum. Ancak bir tanesi (bir farak pirincten ibaret olan) ucretini almadan gitti. Ben de onun parasini onun adina isletip kar ettirdim. Oyle ki cok mali oldu. Derken (yillar sonra) cikageldi ve:
"Ey Abdullah! bana olan borcunu ode!" dedi. Ben de:
"Butun su gordugun sigir, davar, deve ve koleler senindir. Git bunlari al gotur!" dedim. Adam:
"Ey Abdullah, benimle alay etme!" dedi. Ben tekrar:
"Ben kesinlikle seninle alay etmiyorum. Git hepsini al gotur!" diye tekrar ettim. Adam hepsini aldi goturdu.
"Ey Allahim, eger bunu senin rizan icin yaptiysam, bize su halden kurtulus nasip et!" dedi. Kaya acildi, cikip yollarina devam ettiler."

Buhari, Enbiya 50, Buyu' 98, Icare 12, Hars 13, Edeb 5; Muslim, Zikr 100, (2743); Ebu Davud, Buyu' 29, (3387).


Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 4951-4960 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.