- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1551-1560 )
1551 - Ibnu Abbas
(radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) dort
umre yapti: 1- Hudeybiye umresi, 2-Muteakip sene Zilkade ayinda yaptigi
umretu'1-kada, 3-Ciirrane'den yapti-gi umre, 4- (Veda hacci sirasinda) hacc
ederken yaptigi umre."
Tirmizi, Hacc 7, (816); Ebu
Davud, Menasik 80, (1993); Ibnu Mace, Menasik 50, (3003).
1552 - Hz.Urve
(rahimehullah) demistir ki:
"Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) uc umre yapti: Biri Sevval ayinda, ikisi de Zilkade
ayindadir."
Muvatta, Hacc 56, (1, 342).
1553 - Imam Malik'e
ulastigina gore: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) uc sefer umre
yapmistir:1- Hudeybiye senesinde, 2- (Hudeybiye yilini takip eden) kaza
senesinde, 3-C'urrane senesinde"
Muvatta, Hacc 5, (1, 342).
1554 - Ibnu Omer
(radiyallahu anhuma) anlatiyor:
"Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) aramizda oldugii halde biz Veda haccindan bahsederdik
ve Veda haccinin ne oldugunu bilmezdik. (Veda haccinda Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) Allah'a hamd ve sena edip sonra da Mesih Deccal'i
mevzubahis etmisti, sozu onun hakkinda epeyce uzatip sunlari da soylemisti:
"Allah'in gonderdigi
her peygamber, ummetini onunla korkuttu. Hz.Nuh (aleyhisselam) ve ondan sonra
gelen butun peygamberler onunla korkuttular. Bilesiniz o, aranizdan cikacaktir.
Onun se'ninden (yapacgi icraatler) hic bir sey size gizli kalmayacak. Cunku
sizlere gizlemez. Rabbinizin gozu kor degildir. Halbuki onun sag gozu kordur.
Onun gozu pertlek bir uzum gibidir.
Haberiniz olsun! Allah
sizlere birbirinizin kanini, malini haram kildi, bunlar,su gunlerinizin, su
beldenizdeki haramligi gibi haramdir.
Acaba teblig ettim
mi?" (Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bu sorusuna cemaat hep bir
agizdan:
"Evet" diye cevap
verdi. Bunun uzerine uc sefer:
"Ya Rab sahid ol! Ya
Rab sahid ol! Ya Rab sahid ol!" dedi ve tekrar cemaate yonelerek:
"Vah size! -veya eyvah
size!- Benden sonda donup birbirlerinizin boyunlarini vuran kafirler
olmayin!" dedi."
Buhari, Hacc 132, Edeb 43,
95, Hud 9, Diyat 2, Fiten 8; Muslim, Iman 119, (66).
1555 - Ibnu Abbas
(radiyallahu anhuma) anlatiyor:
"Resulullah
(aleyhissalatu vesselam), saclarini tarayip yagladiktan, rida ve izarini
giydikten sonra Medine'den ashabiyla birlikte ayrildi. Rida ve izar
cesitlerinden, vucudun cildine boyasi gecen za'feranla boyanmis olanlar disinda
hic bir seyi yasaklamadi. Boylece Zulhuleyfe'ye geldi. Orada devesine bindi.
Devesi onu Beyda sirtina cikarinca O (aleyhissalatu vesselam) da, Ashab'i
(radiyallahu anhum) da telbiye getirdiler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
kurbanligina takisini takip nisanladi. Bu is, Zilkade ayinin sondan besinci
gununde cereyan etmisti. Mekke'ye Zilhicce'nin dordunde indi. (Ilk is)
Beytullah'i tavaf etti, Safa ve Merve arasinda sa'yde bulundu. Kurbanligi
sebebiyle ihramdan cikmadi. Cunku ona (kurbanlik alameti olan takiyi) takmisti.
Sonra Mekke'nin Hacun yanindaki en yuksek yerine indi. Artik hacc icin telbiye
getiriyordu. Kabe'ye onu tavaf ettikten sonra, Arafat'tandonunceye kadar
hicyaklasmadi.Asabina ise, Kabe'yi tavaf etmelerini, Safa ile Merve
arasindasa'yetmelerini emretti, sonra saclarini kisaltarak ihramdan cikmalarini
emretti. Butun bu emirler, beraberinde kurbanlik olaraktakilanmis devesi
olmayanlar icindi. Beraberinde hanimi bulunanlara, hanimlarida helaldi. Keza
koku ve elbisede helaldi."
Buhari, Hacc,21,70,128
1556 - Hz. Ali (radiyallahu
anh) anlatiyor:
"Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) Arafat'ta vakfe yapti ve: "Burasi Arafat'tir,
vakfe yeridir, Arafat'in her yeri vakfe yeridir" dedi.
Sonra gunes batar batmaz
ifaza yapti. (Arafat'i terketti). Devesinin terkisine Usame Ibnu Zeyd
(radiyallahu anhuma)'i bindirdi. Efendimiz (aleyhissalatu vesselam), -halk
saginda ve solunda (develere telasla vururlarken) onlara donup bakmadan her
zamanki sukun ve rifk halini koruyarak eliyle isaret edip: "Ey insanlar!
Sakin olun" diyordu.
Sonra Cem'e (Muzdelife'ye)
geldi. Orada iki namazi da (aksam ve yatsi) beraberce kildirdi. Sabah olunca
Kuzah tepesine gelip uzerinde vakfe yapti.
"Burasi Kuzeh'dir,
vakfe yeridir. Cem'in tamami vakfe yeridir!"dedi. Sonra oradan ayrildi,
Muhassir vadisine geldi. Devesine vurdu. Deve dort nala kosarak vadiyi gecti.
Orada durup, amcasi Abbas (radiyallahu anh)'in oglu Fazl'i devesinin terkisine
aldi.
Oradan Cemretu'l-Akabe'ye
geldi ve taslama yapti. Sonra menhara (kesim yerine) geldi:
"Burasi menhardir (kurbanlarimizi
kesecegimiz yer), Mina'nin her tarafi menhardir" buyurdu. Has'am
kabilesinden genc bir kadin gelerek:
"Ey Allah'in Resulu!
Babam yaslanmis bir ihtiyardir, Allah'in hacc farizasi kendisine terettup
etmektedir. Ben ona bedel hacc yapabilir miyim?" diye bir sual sordu.
Resulullah (aleyhissalatu vesselàm):
"Babana bedel hacc
yap!"cevabini verdi. Bu sirada eliyle, devenin terkisinde bulunan Fazl'in
basini buktu. Amcasi Abbas (radiyallahu anh):
"Ey Allah'in Resulu!
Amcanin oglu Fazl'in basini niye buktun?" diye sordu.
"Ikisini de birer genc
goruyorum. Onlar hakkinda seytanin serrinden emin degilim!" dedi. Derken
bir adam daha gelip:
"Ey Allah'in Resulu,
ben tras olmazdan once ifaza tavafini yaptim!" dedi.
"Tras da ol, bunda
mahzur yok!" cevabini aldi. Derken bir baskasi daha gelip:
"Ey Allah'in Resulu,
ben taslama yapmazdan once kurbanimi kesmis bulundum!" dedi.
"Taslarini da at,
bunda bir mahzur yok!" cevabini aldi. Sonra Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) Beytullah'a geldi, onu tavaf etti, sonra zemzem'e geldi ve:
"Ey
Abdulmuttalibogullari, eger halk size bunun uzerine galebe etmeyecek olsa
mutlaka cekerdim" dedi."
Tirmizi, Hacc 54, (885).
IRTIDAD VE YOL KESME HADDI
1557 - Zeyd Ibnu Eslem
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Dinini degistirenin boynunu vurun."
Imam Malik, bu hadisi
Muvaffa'da Akdiye 15, (2, 736)kaydeder ve hadis hakkinda su aciklamayi sunar:
"Bu hadisin manasi sudur: "Her kim Islam'dan cikarak zindiklik ve
benzeri bir dine girecek olursa, kendisine galebe calindigi takdirde oldurulur.
Oyle birine tevbe teklif edilmez. Zira gercekten tevbe edip etmedigi bilinemez.
Cunku bunlar (galebeden once) kufurlerini gizleyip, Musluman olduklarini ilan
ediyorlardi. Ben, boylelerinin kufru, delille subut buldugu takdirde tevbe
etmeye cagirilmalarini uygun bulmam, (tevbe etse de kabul edilmemeli)."
Devamla der ki: "Bizim nezdimizde, esas olan sudur: "Bir kimse
irtidad ederse tevbeye cagirilir, (kendisine galebe calinmazdan once) tevbe
ederse (hayati bagislanir), aksi takdirde oldurulur."
Imam Malik devamla der ki:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in:"Dinini terkedeni
oldurun" hadisinin manasi: "Kim Islam'dan cikip bir baska dine
gecerse" demektir. "Islam'dan baska bir dinden cikarak bir diger dine
gecerse..." demek degildir. Sozgelimi Yahudiligi terkederek Hiristiyanliga
veya Mecusilige gecen kastedilmemistir. Binaenaleyh ehl-i zimmeden herhangi
biri boyle bir din degistirmesi yapacak olsa ne tevbeye cagirilir, ne de
oldurulur."
1558 - Ibnu Abbas
(radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Abdullah Ibnu Sa'd Ibni Ebi s-Sarh Hz.
Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e katiplik yapiyordu. Seytan ayagini
kaydirdi; adam irtidad ederek kafirlere sigindi. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) Fetih gunu, onun oldurulmesini emretti. Ancak, Hz. Osman (radiyallahu
anh) onu himayesi altina aldi. Resulullah da bu himayeyi tanidi."
Ebu Davud, Hudud 1, (4358);
Nesai, Tahrimu'd-Dem 15, (7,107).
Bu hadis Tefsir bolumunde,
Nahl suresinin tefsiri sirasinda Nesai rivayeti olarak daha uzun bir hadiste
gecmistir.
1559 - Hz. Enes
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Ukl ve Ureyne kabilelerinden bir grup insan
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yanina gelip:
Ey Allah'in Resulu! Biz
hayvancilikla ugrasip sutle beslenen (col) insanlariyiz, (cift-cubukla ugrasan)
koyluler degiliz" dediler. Bu sozleriyle, Medine'nin havasinin kendilerine
iyi gelmedigini ifàde ettiler. Resulullah, onlara (hazineye ait) develerin ve
cobanin (bulundugu yeri) tavsiye etti. Kendilerine oraya gitmelerini, develerin
sutlerinden ve bevillerinden icmelerini soyledi. Gittiler, Harra bolgesine
varinca, Islam'dan irtidad ettiler. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in
cobanini da oldurup develeri surduler. Haber, Hz. Peygamber (aleyhissalatu
vesselam)'e ulasti.
Resulullah, derhal
arkadaslarindan takipci cikardi (yakalanip getirildiler). Gozlerinin
oyulmasini, ellerinin kesilmesini ve Harra'nin bir kenarina atilmalarini ve o
sekilde olume terkedilmelerini emretti. "
Buhari, Muharibin 16,17,18,
Diyat 22, Vudu 66, Zekat 68, Cihad 152, Megazi 36, Tefsir, Maide 5, Tibb 5, 6,
29; Muslim, Kasame 9, (1671); Tirmizi, Taharet 55, (72), Et'ime 38, (1846); Ebu
Davud, Hudud 3, (4364-4371); Nesai, Tahrimu'd-Dem 7, (7, 93-98); Ibnu Mace,
Hudud 20, (2578).
1560 - Ebu'z-Zinad (merhum)
anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) develerini calanlarin (el
ve ayaklarini) kestigi, gozlerini de atesle oydugu zaman, Allah zulcelal
hazretleri, Hz. Peygamber'i itab etti ve mesele uzerine su ayeti inzal buyurdu:
"Allah ve Resulu'ne harp acanlarin cezasi..:" (Maide 33).
Ebu Davud, Hudud 3, (4370);
Nesai, Tahrimu'd-Dem 7, (7,100).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1551-1560 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.