Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1491-1500 )

1491 - Yine Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'in anlattigina gore: "Babasi Hz.Omer, necib (denen cok muteber cinsten bir deveyi) Kabe'ye kurban olarak bagislamisti. (O ara necibe) uc yuz dinar verdiler.Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gidip sordu:
"Ben necibi Kabe'ye bagislamistim. Bu ara bazilari gelip uc yuz dinar verip satin almak istediler. Bunu satip yerine bir baska deve alayim mi?" "Hayir, dedi. Baskasini degil, onu keseceksin!"
Ebu Davud, Menasik 16, (1756).

1492 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hudeybiye senesinde, Kabe'de kesilmek uzere bir cok deveyi kurban kildi. Bunlar arasinda (vaktiyle) Ebu Cehl'e ait olan, basinda gumusten -bazi raviler altindan der- mamul bir bure bulunan deve de vardi. Bununla, musrikleri ofkelendiriyordu."
Ebu Davud,Menasik 13, (1749).

1493 - Nafi' anlatiyor: "Ibnu Omer (radiyallahu anhua), kurbanlik devesine kabati ketenden, yunden mamul renkli kilimlerden, iki parcali takimlardan cul sarar, sonra bunu Kabe'ye yollardi. Bunlarla orada Kabe'ye orgu yapilirdi."
Muvatta, Hacc 146, (1, 379, 380).

1494 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor:"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), (beni gondererek), kurbanlik develeriyle ilgilenmemi, onlarin etlerini, derilerini, cullarini tasadduk etmemi, bunlardan kasaba bir (ucret) vermememi tenbih etti."
Hz. Ali (radiyallahu anh) der ki: "Kasaba ucretini kendimizden oderdik."
Buhari, Hacc 122,112,120,122, Vekalet 1; Muslim, Hacc 348, (1317); Ebu Davud, Menasik 20, (1769); Ibnu Mace, Menasik 97, (3099).

1495 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kurbanligini (Mekke ile Medine arasinda bir mevki olan) Kudeyd'de satin almisti. Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) de aynen oyle yapti."
Tirmizi, Hacc 68, (907).

HASTALIK VE EZA SEBEBIYLE MAHSUR KALANLAR

1496 - Ka'b Ibnu Ucre (radiyallahu anh) anlatiyor: "(Biz Hudeybiye'de iken), Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yanima geldi. O sirada ben tenceremin altini yakiyordum. Yuzumde de bitler kaynasiyordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana:
"Basindaki su bocekler seni rahàtsiz etmiyor mu ?" diye sordu. Ben:
"Evet! ediyor!" dedim.. Bana: "Oyleyse tras o1 ve uc gun oruc tut veya alti fakiri, her birine yarimsa' vermek suretiyle doyur veya bir kurban kes. (Bunlardan hangisini yaparsan olur)" dedi. Ancak bu saydiklarinin once hangisini zikretmisti bilmiyorum" diye cevap verdi. Tam o sirada su ayet nazil oldu:
"Artik icinizden kim hasta olur, yahud basindan bir eziyeti bulunursa ona oructan, ya sadakadan, yahud da kurbandan biriyle fidye vacib olur..." (Bakara 196).
Buhari, Muhsar 5, 6, 7, 8, Me-gazi 35, Tefsir, Bakara 32, Merda 16, Tibb 16; Muslim, Hac 80, (1201); Muvatta, Hacc 337,. (1,417); Ebu Davud, Menasik 43, (1856-1861); Tirmizi, Hacc 107 (953); Nesai, Hacc 96, (5, 194,195); Ibnu Mace, Menasik 91, (3079).

1497 - el-Haccac Ibriu Amr el-Ensari (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Kimin (bir bacagi) kirilir veya sakatlanirsa ihramdan cikar (ve memleketine doner ve muteakip sene yeniden hacc yapar. "
Tirmizi, Hacc 96, (940); Ebu Davud, Menasik 44 (1862); Nesai, Hacc 102, (5,198,199).

1498 - Ebu Esma Mevla Abdillah Ibni Ca'fer (rahimehullah)'in anlatigina gore: "Efendisi Abdullah Ibnu Ca'fer'le beraber Medine'den ciktilar. Sukya'da hasta olan Huseyin Ibnu Ali (radiyallahu anhuma)'ye ugradilar, Abdullah Ibnu Ga'fer, Hz. Huseyin'le ilgilenmek icin yaninda kaldi. Haccin fevte ugramasindan (o sene kacirmaktan) korkarak Medine'de mukim Hz. Ali ve (zevcesi) Esma Bintu Umeys (radiyallahu anhuma)'e haber gonderdi, bunlar derhal yanina geldiler. Hz. Huseyin (radiyallahu anh) (agridan sikayet ederek) basina isaret etti. Hz. Ali (radiyallahu anh) basinin tras edilmesini emretti. Sonra onun adina Sukya'da kurban kesilmesini emretti ve bir deve kesildi."
Yahya Ibnu Said der ki: "Bu seferinde Hz. Huseyin (hacc maksadiyla) Mekke'ye muteveccihen Hz. Osman (radiyallahu anh)'la birlikte yola cikmisti."
Muvatta, Hacc 165, (1, 388).

1499 - Amr Ibnu Said en-Nehai (rahimehullah)'nin anlattigina gore: "(Umre yapmak uzere ihrama girdikten sonra) Zatu's-Sukuk denen yere varinca orada kendisini yilan sokar. Arkadaslari, bu meseleyi sorabilecekleri bir kimseyle karsilasmak uzere, (herkesin gelip gectigi ana) yola cikarlar. Derken Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) karsilarina cikar. Onlara su fetvayi verir:
"Hemen bir hedy (kurbanlik) veya onun degeri miktarinca nakit parayi (Mekke'ye) gonderin. Onunla kendi araniza bir gunluk alamet koyun, hedy kesildi mi ihramdan ciksin. Ayrica, bu umreyi de bilahere kaza etmen gerekir."
Rezin tahric etmistir.

DUSMAN TARAFINDAN MANI OLUNAN KIMSE

1500 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), (Hudeybiye'de) engellenmisti. Basini tras etti, kurbanini kesti, hanimlarina temasta bulundu, muteakip sene umresini yapti."

Buhari, Muhsar 1.



Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1491-1500 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.