Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1101-1110 )

1101 - Malik Ibnu Evs Ibni Hadesan (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh) bana haber gonderdi. Ben de gun yukseldigi zaman ona gittim. Kendisini evinde bir sedirin uzerinde, deri yuzlu bir yastiga dayanmis vaziyette oturmus buldum. Sedirin orgu ipleri adalelerine gomulmus durumdaydi. Bana:
"Ey Malik, seni sunun icin cagirdim: Senin kavminden bir kac hane halki pes pese geldiler (ihtiyac arzettiler). Ben de kendilerine biraz bagista bulunulmasini soyledim. Iste! Albunu aralarinda dagitiver!" dedi. Ben:
"Bu isi benden baskasina soyleseniz daha iyi olur!" dedim. Ancak o israrla:
"Ey Malik al sunu!" dedi. Az sonra Hz. Omer'in azadlisi (kapici) Yerfe' geldi ve:
"Ey mu'minlerin emiri! Osman, Abdurrahman Ibnu Avf, Zubeyr ve Sa'd (radiyallahu anhum)'in girmelerine izin veriyor musunuz? (sizi gormek istiyorlar!) dedi. O da:
"Evet, buyursunlar!" diyerek izin verdi. onlar da girip selam vererek oturdular.
Az sonra Yerfe' tekrar gelip: "Abbas'la Ali (radiyallahu anhuma) icin de izin var mi?" dedi. Hz. Omer, onlara da izin verdi. Girdiler, selami verip oturdular. Abbas (radiyallahu anh) soz alarak:
"Ey mu'minlerin emiri! Benimle Ali arasinda hukmet!" dedi.
Bunlar bir meselede ihtilafa dusmus, birbirlerini dava ediyorlardi. Oradaki cemaat de:
"Evet ey mu'minlerin emiri, aralarinda hukmet, onlari rahatlat!" dediler. Hz. Omer (radiyallahu anh) (onceden gelenlere yonelerek):
"Soyle bir sakin olun!" deyip devam etti:
"Arzi ve semayi ayakta tutan Allah askina soruyorum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyle soyledigini biliyor musunuz? "Bize mirasci olunmaz, ne birakmissak o sadakadir."
"Evet!" dediler. Sonra da Hz. Abbas ve Hz. Ali'ye yonelerek:
"Arz ve sema izniyle ayakta duran Zat'in askina size soruyorum, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in: "Bize mirasci olunmaz, her ne birakmissak sadakadir" dedigini biliyor musunuz?"
O ikisi de: "Evet" dediler. Hz. Omer de:
"Allahu Teala hazretleri, Resulu'ne (aleyhissalatu vesselam) bazi imtiyazlar bahsetmistir, bunlari ondan baska kimseye vermemistir. Soz gelimi, beldeler ahalisinden Allah'in fey kildigi seyler (hassaten) Allah ve Resulu'ne aittir. Allah Resulu (aleyhissalatu vesselam) Beni Nadir'in mallarini aranizda taksim etti. Allah'a kasem olsun, o iste, kendisini size tercih etmedi, sizi birakip, onu kendisi almadi. (Nitekim, onu aranizda dagitti.) Sadece su mal (kendisine) kaldi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bundan (ailesinin) yillik nafakasini alir, mutebakisini beytu'l-male koyardi" dedi."
Buhari, Feraiz 3, Humus 1, Cidad 80, Megazi 14, Tefsir, Hasr 3, Nafakat 3, I'tisam 5; Muslim, 48, (1757); Tirmizi, Siyer 44, (1619); Ebu Davud Harac 19, (2963, 2964, 2965, 2967); Nesai, Fey 1, (7,136,137).

1102 - (Yukaridaki vak'a ile alakali olan) bir rivayet soyledir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (yillik ihtiyacini aldiktan sonra) geri kalani Allah'in mali kilar (Beytu'l-male koyar) idi." Omer (radiyallahu anh) sonra (cemaate yonelerek) dedi ki:
"Arz ve semanin izniyle ayakta durdugu Zat askina sizden soruyorum, bunu biliyor musunuz?"
Onlar: "Evet!" dediler. Sonra Hz. Omer teker teker, Hz. Abbas ve Hz. Ali'ye yonelerek, obur cemaate yaptigi gibi, ayni sekilde yemin vererek bu hususu bilip bilmediklerini sordu. Her ikisi de: "Evet, biliyoruz!" dediler. Sonra Hz. Omer (radiyallahu anh) sozune devam etti:
"(Hatirlayin! Siz,) Resulullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edince Ebu Bekir'e bu meseleyi goturdunuz. O, size: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in velisiyim, ikiniz bana ihtilafinizi getirdiniz, sen ey Abbas, kardesin oglunun mirasini taleb ediyorsun, sen de ey Ali, hanimin Fatima'nin babasindan olan mirasini taleb ediyorsun" dedi ve devamla: "Ebu Bekir (radiyallahu anh) size, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in su sozunu hatirlatti: "Bize varis olunmaz. Her ne birakti isek sadakadir." Siz ikiniz (onu ithamda) ittifak ettiniz. (Allah biliyor o, bu tatbikatta dogru, iyi, isabetli ve hakka uygun hareket ediyordu. Sonra Ebu Bekir (radiyallahu anh) vefat etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Ebu Bekir'in velisi ben oldum, boylece o malin sorumlulugu bana gecti. Allah biliyor, bu iste ben de dogru, iyi, isabetli ve hakka uygun hareket ediyorum. Simdi (ey Abbas!) sen ve Ali bana geldiniz. Meseleniz ayni mesele. Bana: "(Beni Nadir'den kalan fey malini) bize ver!" diyorsunuz. Ben de su cevabi veriyorum: "Dilerseniz, bir sartla o mali size vereyim. O sart da sudur: "Bu mali, Resulullah (aleyhissalatu vesselam), (Ebu Bekir ve sorumlulugunu aldigim gunden beri ben) nasil kullandi isek sizin de oyle kullanacaginiza dair Allah'a soz vermenizdir. Onu bu sartla aldiniz mi? Tamam mi?" Onlar: "Evet!" dediler. Hz. Omer de: "Sonra siz bana aranizda (baska sekilde) hukmedeyim diye (mi)? geldiniz. Hayir, vallahi aranizda, kiyamet kopuncaya kadar, bundan baska bir hukum veremem. Bu sarti yerine getirmede aciz kalirsaniz, mali bana iade ediverin" dedi.
Buhari, Feraiz 3, Humus 1, Cidad 80, Megazi 14, Tefsir, Hasr 3, Nafakat 3, I'tisam 5; Muslim, 48, (1757); Tirmizi, Siyer 44, (1619); Ebu Davud Harac 19, (2963, 2964, 2965, 2967); Nesai, Fey 1, (7,136,137).

1103 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a Bahreyn'den bir mal getirildi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Bunu mescide dokun" dedi. Bu mal (simdiye kadar) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelenlerin en cok olani idi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namaza gitti ve mala hic nazar etmedi. Namaz bitince gelip malin yaninda durdu. Her gordugune ondan veriyordu. Derken amcasi Abbas (radiyallahu anh) geldi ve:
"Ey Allah'in Resulu, bana da ver. Zira ben hem kendimin, hem de Akil'in (esaretten kurtulus) fidyesini verdim!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da: "Al!" dedi.
Bunun uzerine o da torbasini iyice doldurdu. Sonra onu sirtlamaya calisti, ancak muvaffak olamadi.
"Ey Allah'in Resulu, birilerine soyle de sirtima kaldiriversin" dedi ise de: "Hayir" cevabini aldi. Bunun uzerine; Abbas:
"Oyleyse sen sirtima kaldiriver!" dedi. Yine: "Hayir!" cevabini aldi. Bunun uzerine Abbas, torbadan bir miktarini doktu, tekrar sirtlamaya calisti, yine kaldiramadi. Ve:
"Birilerine soyle sirtima kaldiriversin!" dedi. "Hayir!" cevabini alinca, yine: "Oyleyse sen kaldiriver" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buna da "Hayir!" deyince Abbas bir miktar daha bosaltti, sonra kaldirip omuzuna koyup cekip gitti.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Abbas (radiyallahu anh)'taki para hirsina taaccubunden, bize gorunmez oluncaya kadar gozleriyle onu takip etmisti.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tek dirhem kalincaya kadar oradan ayrilmadi."
Buhari, Salat 42, Cizye 4, Cihad 172).

1104 - Avf Ibnu Malik (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a fey mali gelince, hemen gununde dagitirdi. Evliye iki hisse, bekara bir hisse verirdi."
Ebu Davud Harac 14, (2953).

1105 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hayber mahsulunden her sene zevcelerine yuz vaskveriyordu. Bunun seksen vaski hurma, yirmi vaski arpa idi. Hz. Omer (radiyallahu anh) halife olunca, Hayber'den Yahudileri cikardigi zaman orayi taksim etti ve Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in zevcelerini muhayyer birakti. Dileyene arazi ve (sulama) suyu verecek, dileyene de eskiden oldugu sekilde belli miktardaki vaski verecekti. Bazilari arazi ve suyu tercih etti -ki Hz. Aise ve Hafsa (radiyallahu anhuma) bu gruptandi- bir kismi da kendilerine hurma verilmesini tercih etti."
Buhari, Hars 8, 9, 11, Icare 22, Sirket 11, Surut 5, Megazi 40; Muslim, Musakat 1,(1551); Ebu Davud, Harac 24, (3008); Ibnu Mace, Ruhun 14, (2467).

1106 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Peygamberlerden (aleyhimusselam) biri, gazveye cikti da kavmine: "Nikahla baglanip, gerdege girmek istedigi halde henuz gerdek yapmadigi kadini olan benimle gelmesin, keza bina yapip henuz catisi atilmamis inssaati olan da gelmesin, keza gebe koyun veya develer satin alip dogurmalarini bekleyeniniz varsa o da gelmesin" dedi. .
Gazveye cikti. Derken tam ikindi namazi sirasinda veya buna yakin bir zamanda (fethedecegi) beldeye yaklasti. Gunes'e: "Sen bir memursun, ancak ben de bir memurum" dedi ve Allah'a yonelerek: "Ey Rabbim, su gunesi bize durdur (da namazimiz gecmesin!)" diye dua etti. Gunes, o yerlerin fethini Allah muyesser kilincaya kadar durduruldu. Sonra elde edilen ganimetleri topladilar. Toplanan ganimetleri yemek uzere ates geldi. Fakat ates tatmadi bile. Bunun uzerine Peygamber:
"Icimizde ganimetten calan bir hirsiz var, her kabileden bir kisi bana biat etsin!" dedi. Bu suretle ona biat etmeye basladilar. Derken bir adamin eli peygamerin eline yapisip kaldi."Hirsiz bu kabilede. Kabilenin her ferdi bana teker teker biat etsin !" dedi.
Biat etmeye basladilar. Iki veya uc kisinin eli O'nun eline yapisti kaldi. "Ganimet hirsizi sizde" dedi.
Okuz basi kadar iri bir altin getirdiler. Ganimet yigininin icine o da atildi. Ates gelip ganimeti yedi.
Bilesiniz, bizden once hicbir ummete ganimet helal kilinmamistir. Ganimetleri Allah sadece bize helal kildi. Bu da, bizde gordugu aczimiz ve za'fimiz sebebiyledir.
Buhari, Humus 8, Nikah 58; Muslim, Cihad 32.

1107 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir gun kalkip gulul'u (yani ganimet malindan calma) hatirlatti, bunun kotulugunu, gunahinin buyuklugunu belirtti ve bu meyanda sunlari soyledi:
"Sakin sizden birini, kiyamet gunu, boynunda bogurmesi olan bir deve oldugu halde bana gelmis: "Ey Allah'in Resulu, bana yardim et!" diye yalvariyor ve kendimi de cevaben: "Senin icin hicbir sey yapamam, ben sana teblig etmistim" der bulmayayim..." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu tarzda hayvanlari ve diger ganimet mallarini teker teker zikretti."
Buhari, Cihad 189; Muslim, Imaret 24, (1831).

1108 - Semure Ibnu Cundeb (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini haber verdi: "Kim ganimet hirsizini gizlerse bu da onun gibi olur."
Ebu Davud, Cihad 146, (2716).

1109 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'1- As (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir ganimet ele gecirilince, Hz. Bilal (radiyallahu anh)'e emrederdi, o da halka yuksek sesle duyulur, askerler de ganimet olarak ne ele gecirmisse getirip teslim ederdi. Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) de once beste birini (humus) alir, geri kalani taksim ederdi.
Bir gun, (Bilal'in) cagirmasindan sonra bir adam kildan mamul bir yular getirdi ve:
"Ey Allah'in Resulu, ganimet olarak biz de bunu ele gecirmistik!" dedi.
"Sen, dedi, uc kere bagirdigi vakit Bilal'i isitmedin mi? O zaman niye getirmedin ?"
Adam, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a (gecikmenin sebebiyle ilgili olarak kabul gormeyen) ozurler beyan etti. Ancak neticede su cevabi aldi:
"Hayir! Bunu senden kabul etmiyorum. Kiyamet gunu sen bununla birlikte geleceksin."
Ebu Davud, Cihad 144, (2712).

1110 - Yine Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in agirliklarinin basini bekleyen Kerkere denen bir zat vardi, derken vefat etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"O cehennemdedir!" buyurdu. Bu soz uzerine adami gormeye gittiler. uzerinde, ganimetten calinmis bir aba buldular."

Buhari, Cihad 190; Ibnu Mace, Cihad 34, (2849).




Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.

----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1101-1110 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.