Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 101-110 )

101 - Yine Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in zevcelerinden biri, mustehaza haliyle Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la birlikte itikafa girdi. Oyle ki, kadin, kani ve elbisesinde sari lekeyi de goruyor bu halde de namaz kiliyordu. Kanin siddetli akmasi halinde (kirletmeyi onlemek icin) altina legen koydugu oluyordu."
Buhari, Hayz 10, Itikaf 10; Ebu Davud, Savm 81, (2476);

102 - Ali Ibnu'l-Huseyn anlatiyor: Safiyye (radiyallahu anha) buyurdu ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) itikafta iken ziyaret maksadiyla geceleyin yanina ugradim. Bir muddet konustuk. Sonra geri donmek uzere kalktim. Ugurlamak uzere de o kalkti. Kapiya kadar gelmisti ki, Ensar'dan iki kisi oradan geciyordu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i gorunce hizlandilar. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Agir olun dedi, su yanimdaki Huyey'in kizi Safiyye'dir." Onlar: "Subhanallah, dediler bu da ne demek ey Allah'in Resulu" Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Seytan, insana, damarlardaki kan gibi nufuz eder. Ben, onun kalplerinize bir kotuluk atmasindan korkarim" buyurdu."
"Buhari, I'tikaf 8, 11, 18 Farzu'l-Humus 4, Bed'u'l-Halk 11, Edeb 121, Ahkam 21; Muslim, Selam 23-25 (2174, 2175); Ebu Davud, Siyam 79, (2470).

103 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Babam Omer (radiyallahu anh) cahiliye devrinde iken geceleyi itikafa girmek uzere nezretmisti (adamisti). -Hatta Mescid-i Haram'da bir gun itikaf yapmayi adamisti diye de rivayet edilir- Durumu Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Nezrini yerine getir" buyurdu."
Buhari, Itikaf 5, 15, 16; Humus 19, Megazi 54, Eyman 29; Muslim, Eyman 27, (1656) Tirmizi, Nuzur 12, 12, (1539); Ibnu Mace, Keffarat 18, (2129).

IHYAU'L-MEVAT BOLUMU

104 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:"Sahibi olmayan bir araziyi kim ihya ederse, bu araziyi herkesten ziyade o hak kazanir." Urvetu'bnu Zubeyr "Hz. Omer (radiyallahu anh) halife iken bu hadisin hukmunu tatbik etti" dedi.
Buhari, Hars 15.

105 - Urvetu'bnu Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim olu bir araziyi ihya ederse, burasi onun olur. Baskasinin arazisine izinsiz agac dikene hicbir hak taninmaz.
Muvatta, Akdiye 26, (2, 743); Tirmizi, Ahkam 38, (1379); Ebu Davud, Harac 37, (3073).
Ebu Davud'da su ziyade var: Urve (radiyallahu anh) dedi ki: "Sehadet ederim ki, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) suna hukmetti: Arz, Allah'in arzidir, insanlar da Allah'in kullaridir. Kim bir olu araziyi (mevat) ihya ederse, bu yere, o, herkesten ziyade hak sahibi olur. Bu hukmu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'dan bize, ondan namazi getirenler getirdi."

106 - Urve (radiyallahu anh) dedi ki: "Bana bu hadisi rivayet eden kimse sunu da anlatti: Iki kisi Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e muracaat ederek aralarindaki ihtilafi arzettiler: Bunlardan biri, digerinin arazisine hurma agaci dikmisti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Tarla, eski sahibine aittir, agac diken de diktiklerini tarlada soksun" diye hukmetti. Ben agaclarin koklerine baltalarla vuruldugunu gordum. Agaclar boylu boslu tam haldeydiler, hepsi de tarladan sokulduler."
Ebu Davud, Harac 37, (3074).

107 - Semuratu'bnu Cundub (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) dedi ki: "Mevat (olu) bir araziyi kim bir duvarla cevrelerse, burasi onun olur."
Ebu Davud, Harac 37, (3077).
Rezin, Said Ibnu Zeyd (radiyallahu anh)'den su ziyadeyi kaydetti: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) dedi ki: "Sahibi bir arazinin bakimindan aciz kalarak helak olmaya terkedince biri gelip bu araziyi ihya ederse, arazi kendinin olur."

ILA BOLUMU

108 - Enes (radiyallahu anh) 'in anlattigina gore, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i bir at yere atmisti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in (sag) tarafi veya (sag) omuzu ezildi. Bu O'na ayakta duramayacak kadar izdirab verdi. O siralarda hanimlarini da bir ay muddetle terketti. Bu esnada, hurma kutugunden yapilmis bir merdivenle cikilan tenezzuh odasina (mesrube) cekildi. Ashab (radiyallahu anhum ecmain) kendisine "gecmis olsun" ziyaretine geliyorlardi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) oturarak namaz kilardi, onlar ise ayakta durarak namaza uymuslardi. Selami verince soyle dedi: "Imam, kendisine uyulmak icin vardir. Oyle ise ayakta namaz kildiriyorsa siz de ayakta kilin, sayet oturarak kildiriyorsa siz de oturarak kilin, imam rukuya varmadan rukuya gitmeyin, o basini kaldirmadan siz de kaldirmayin."
Ravi der ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ayin 29'unda mesrubeden indi. Ashab: "Ey Allah'in Resulu, sen bir aylik bir muddet icin ila'ya (ayri kalmaya) karar vermistin" dediler. Onlara: "Bu ay yirmi dokuz gundur" cevabini verdi."
Buhari, Salat 18, Ezan 51, 82, 128, Sifatu's-Salat 83, 128, Savm 11, Mezalim 25, Nikah 91, Talak 21, Eyman 20; Tirmizi, Savm 6, (690); Nesai, Talak 32, (6, 166).
Buhari ve Muslim'de Ummu Seleme'den gelen bir rivayette: "Bu ay yirmi dokuz cekiyor" buyurmustur.
Muslim'de Cabir (radiyallahu anh)'dan kaydedilen bir rivayette: "Sonra iki elini uc sefer uzatti, ikisinde her iki elinin butun parmaklariyla, sonuncu kerede sadece dokuz parmagiyla isaret etmisti" diye (yirmi dokuzu gosterdigi aciklanir) (Siyam 24).

109 - Ibnu Omer (radiyallahu anh), "Kadinlarina yaklasmamaya yemin edenler icin dort ay beklemek vardir. Eger erkekler (o muddet icinde kefaret yaparak zevcelerine) donerlerse suphe yok ki Allah cidden gafur ve rahimdir..." (Bakara 226) ayetinin aciklamasi ile alakali olarak) soyle demistir: "Ayette zikredilen) dort ay gectikten sonra ya rucu etmek veya bosamak uzere zevc tevkif olunur. Ila yapan fiilen bosamayinca (bu muddetin dolmasiyla) bosanma husule gelmez." Bu gorus, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Ebu'd-Derda ve Hz. Aise (radiyallahu anhum ecmain)'den ve Ashab'tan on iki kisiden de rivayet edilmistir.
Buhari, Talak 21; Muvatta Talak 19, (2, 557).
Buhari'nin bir baska rivayetinde Ibnu Omer demistir ki: "Cenab-i Hakk'in ayette zikrettigi ila, dort aylik muddet disinda hic kimseye helal olmaz. Bu mudded dolunca ya tatlilikla hanimini tutar veya, Allah'in emrettigi sekilde bosamaya karar verir. (Ila muddetini uzatarak kocasinin ayrica birde bosanmasini beklemek gibi ucuncu bir yola suluk edilemez.)"

110 - Hz. Ali (kerremallahu vechehu) buyurmustur ki: "Bir kimse hanimina yaklasmamaya yemin ederse (ila'ya karar verirse), bundan bosanma hasil olmaz. Dort aylik muddet gecince, ila yapan koca tevkif olunur, ya bosar ya da kefaret odeyerek rucu eder."
Muvatta, Talak 17, (2, 556).
Imam Malik der ki: "Bir kimse, cocugu sutten kesilinceye kadar hanimina yaklasmamaya yemin edecek olsa, bu ila yemini sayilmaz. Bana Hz. Ali'den ulasan bir rivayete gore, bu durumdan kendisine soruldugu vakit bunun ila olmadigini belirtmistir."




Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça “kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte” kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.



----

Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 101-110 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.



Kur’an’ı Kerim

Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:

“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.

İlahi Kitapların Özelliği


İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.

KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)


Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.

KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?

Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler

Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.

Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.