- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 571-580 )
571 - Yine
Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Mu'minlerden ozur sahibi olmaksizin
(evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir
olmaz" (Nisa, 95) ayetini Bedir savasina katilanlara uygulayarak soyle
demistir: "Bedir savasina gitmeyip (evlarinde) oturanlarla ona katilanlar
bir olmaz" (Bu rivayet Buhari'ye aittir).
Tirmizi'nin
rivayetinde su ziyade var:
Bedir Gazvesi
oldugu zaman Abdullah Ibnu Cahs ve Ibnu Ummi Mektum: "Ey Allah'in Resulu,
biz amayiz, bize bir ruhsat var mi?" dediler. Bunun uzerine su ayet indi:
"Insanlardan ozursuz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyla
Allah yolunda cihad edenler birbirine esit degildir. Allah, mal ve canlariyla
cihad edenleri, mertebece, oturanlardan ustun kilmistir. Allah hepsine de
cenneti vaadetmistir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, buyuk ecirler,
dereceler, magfiret ve rahmetle ustun kilmistir. Allah bagislar ve merhamet
eder." (Nisa, 95-96).
Buhari,
Megazi 4; Tefsir, Nisa 18; Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3035).
572 - el-Bera
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Mu'minlerden oturanlarla Allah yolunda
mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayeti nazil oldugu
zaman Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Zeyd (radiyallahu anh)'i cagirdi.
Zeyd bir kurek kemigi ile, ayeti yazmaya geldi. Bu sirada Ibnu Mektum
gozlerinin ama olusundan yakiniyordu. Bunun uzerine ayetin devaminda ozur
sahipleri istisna edildi: "Mu'minlerden, ozur sahibi olmaksizin
(evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir
olmaz.."
Buhari, Cihad
31, Tefsir, Nisa 18, Fezailu'l-Kur'an 4; Tirmizi, Cihad 1 (1670), Tefsir, Nisa
(3034); Nesai, Cihad 4, (6, 10).
573 -
Etbauttabiin'den Muhammed Ibnu Abdirrahman anlatiyor: (Abdullah Ibnu Zubeyr'in
hilafeti sirasinda Samlilara karsi gonderilmek uzere) Medine halkindan askeri
bir birlik teskili kararlastirildi. Birlige de yazildim. Bu esnada Ibnu Abbas
(radiyallahu anhuma)'in azadlisi Ikrime ile karsilastim, durumu ona
anlatmistim. Bu sefere katilmayi bana siddetle yasakladi. Sonra da sunu
anlatti: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) bana haber verdi ki:
"Muslumanlardan bir grup (Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devrinde)
musriklerle beraberdi ve onlarin sayilarini artiriyorlardi. Musriklere atilan
ok, bazan gelip onlardan birine isabet etip oldurdugu oluyordu. Kilic
darbeleriyle hayatlarini kaybedenler de vardi. Bunun uzerine Cenab-i Hak su
ayeti indirdi: "Kendilerine yazik edenlerin canlarini melekler aldiklari
zaman onlara: "Ne yaptiniz bakalim? deyince, "Biz yeryuzunde zavalli
kimselerdik" diyecekler, melekler de: "Allah'in arzi genis degil
miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabini verecekler, onlarin varacaklari yer
cehennemdir. Orasi ne kotu donulecek yerdir" (Nisa, 97).
Buhari,
Tefsir, Nisa 19; Fiten 12.
574 - Ibnu
Abbas (radiyallahu anh) "...Yagmurdan zarar gorecekseniz veya hasta
olursaniz, silahlarinizi birakmaniza engel yoktur. Fakat butun ihtiyat
tedbirlerini alin..." (Nisa 102) ayeti Abdurrahman Ibnu Avf (radiyallahu
anh) hakkinda, o yarali iken nazil oldu" demistir.
Buhari, Tefsir,
Nisa 22.
575 - Ya'la
Ibnu Umeyye anlatiyor: "Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh)'a:
"Ayet-i kerime'de: "Yerzuzunde sefere ciktiginiz zaman, kafirlerin
size fenalik yapacagindan endise ederseniz, namazdan kisaltmanizda uzerinize
bir vebal yoktur" (Nisa, 101) buyuruluyor. Simdi ise halk emniyet
icerisinde, buna ragmen, sefer halinde niye namaz kasrediliyor
(kisaltiliyor)" diye sordum. Bana su cevabi verdi:
"Senin
gibi, ben de ayni sekilde merak ederek, bu meselede Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'a sormustum. Bana su aciklamayi yapmisti: "Namazin kisaltilmasi,
Allah'in sizlere yaptigi bir sadakadir. Rabbinizin sadakasini kabul edin."
Muslim,
Salatu'l-Musafirin 4, (686); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3037); Ebu Davud, Salat
270, (199); Nesai, Taksiru's-Salat 1 (3, 116).
576 - Umeyye
Ibnu Abdillah Ibnu Halid merhumun anlattigina gore Abdullah Ibnu Omer
(radiyallahu anhuma)'e soyle demistir:
"-Cenab-i
Hakk ayeti kerimede: "Kafirlerin size fenalik yapacagindan endise
ederseniz, namazdan kisaltmanizda uzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101)
diyerek (savas ve korku halinde) kisaltmaya izin verdigi halde, seferde namaz
neye dayanilarak kisaltilir?"
Ibnu Omer
(radiyallahu anhuma) su cevabi verdi:
"- Ey
kardesimoglu! Bizler hep dalalette iken Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
bize geldi ve dinimizi ogretti. Bize ogrettikleri arasinda namazi sefer
sirasinda iki rekat kilmak da var."
Nesai'de yer
alan rivayet (Taksiru's-Salat Fi's-Sefer 1 (3, 117)) bu manadadir. Hadisin
lafzen bu sekli Nesai'nin es-Sunenu'l-Kubra'da yer almis olabilir.
577 - Katade
Ibnu'n-Nu'man (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kendilerine Benu Ubeyrik denen
bizden bir aile halki vardi. Ferdlerinin isimleri Bisr, Buseyr ve Mubessir idi.
Buseyr
munafik bir kimseydi. Siir duzer, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in
ashabini (radiyallahu anh) hicveder, sonra da bu siiri bir Arab'a nisbet edip:
Falanca soyle dedi, fismakanca boyle dedi (diye onlardan naklederek kendi
yazdigi hicviyeleri okurdu). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabi bu siirleri
duyunca tanirlar ve: "Allah'a kasem olsun bu siiri su habis heriften
baskasi soylemez -ravi suphe ediyor: "su habis herifi" mi derlerdi,
yoksa "su herif" mi derlerdi diye- "onu mutlaka Ibnu'l- Ubeyrik
soyledi" derlerdi.
Bu aile,
cahiliye devrinde de Islam doneminde de hep fakir ve ihtiyac icinde kaldi. O
zaman Medine'de halkin gidasini hurma ve arpa teskil ediyordu. Kisi zenginse,
beyaz un tuccari geldigi vakit, o undan satin alir, boylece zenginligini izhar
ederdi. Fakirlerin yiyecekleri ise hurma ve arpa idi.
Bir seferinde
Sam'dan bir tuccar geldi. Amcam Rifa'a Ibnu Zeyd bir yuk beyaz un aldi. Onu
mesrube denen tenezzuh odasina koydu. Mesrubesinde silah, zirh ve kilinc vardi.
Bir gece evine giren hirsizlar mesrubeyi yarip yiyecek, silah orada ne varsa
alip goturduler. Sabah olunca amcam Rifa'a bana ugradi ve: "Ey yegenim,
geceleyin evime hirsiz girmis, mesrubemizi yardilar, silah, yiyecek ne varsa
goturduler" dedi. Biz de mahallede bir arastirma yaptik, sorusturduk.
Bize: "Bu gece Benu Ubeyrik'leri gorduk, ates yakiyorlardi.
Gorduklerimizin bir kismi mutlaka sizin yiyecekleriniz idi" dediler.
Biz mahallede
sorusturma yaparken, Benu Ubeyrik de: "Allah'a kasem olsun, biz (bu isin
faili olarak) dostunuz Lebid Ibnu Sehl'i goruyoruz" dediler.
Lebid Ibnu
Sehl bizden birisiydi, salih ve Musluman bir kimseydi. Lebid onlarin sozunu
isitince kilincini cekti: "Yani ben mi caldim? Allah'a yemin olsun ya bu
hirsizligi aciklayacaksiniz ya da bu kilincla sizi deseliyecegim" dedi.
Onlar:
"Be adam senden bize ne, sen kim, hirsizlik kim" diye lafi
cevirdiler.
Mahallede
iyice sorusturuyorduk. Sonunda hirsizligi bunlarin yaptigi hususunda suphemez
kalmadi. Amcambana: "Ey yegenim, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a
kadar gidip, durumu anlatmaz misin?" dedi. Ben de O'na gelip: "Bizden
bir aile zalimlik yapti, amcam Rifa'a'yi hedef kilip mesrubesini yardilar.
Icinde silah, yiyecek ne varsa asirdilar. Hic olmazsa silahimizi iade etsinler,
yiyecege ihtiyacimiz yok, onu istemiyoruz" dedim. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam): "Ben bunu emredecegim" dedi.
Benu Ubeyrik
bunu duyunca, Esir Ibnu Urve adindaki adamlarina gelip bu hususta kendisiyle
konustular.
Mahalle
halkindan bir grup bu meselede ittifak edip: "Ey Allah'in Resulu, Katade
ve amcasi bizden salih ve Musluman bir aile halkini hedef alip hicbir delil ve
huccete dayanmadan iftira atip hirsiz diyor" dediler.
Katade:
"Ben de Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gidip kendisiyle konustum.
Bana: "Musluman ve salih olduklari soylenen bir aileyi hedef yapip delil
ve huccet olmadan hirsizlikla mi itham ediyorsun?" dedi. Ben de oradan
ayrilip eve dondum. "Keske bir cok malim gitseydi de bu hususta Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'a soylememis olsaydim" diye icten temenni ettim.
Derken amcam geldi ve "Yegenim ne yaptin?" diye sordu. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'in bana soylediklerini anlattim. Amcam bana:
"Allah yardimcimizdir" dedi. Aradan cok gecmeden su ayet indi:
"(Ey Muhammed!) Dogrusu insanlar arasinda Allah'in sana gosterdigi gibi
hukmedesin diye Kitab'i sana hak olarak indirdik; hakki gozet, hainlerden taraf
(yani Benu Ubeyrik tarafinda) olma. (Katade'ye soyledigin soz icin) Allah'tan
magfiret dile. Allah bagislar ve magfiret eder. Kendilerine hainlik edenlerden
yana ugrasmaya kalkma. Allah hainlikte direnen sucluyu sevmet. Allah'in razi
olmadigi sozu gece kurarlarken onu insanlardan gizliyorlar da kendileriyle
beraber olan Allah'tan gizlemiyorlar. Allah islediklerinin hepsini bilmektedir.
Iste siz, dunya hayatinda onlari mudafaa ediyorsunuz, ama kiyamet gunu onlari
Allah'a karsi kim mudafaa edecek? Veya onlarin vekaletini kim uzerine alacak?
Kim kotuluk isler, kendine yazik eder de sonra da Allah'tan bagislanma dilerse
Allah'i magfiret ve merhametsahibi olarak bulur" (yani "Eger onlar tevbe
ederse Allah onlari bagislayacaktir"). "Kim gunah islerse bunu ancak
kendi aleyhine yapmis olur. Allah bilendir, Hakimdir. Kim yanilir veya suc
islerde sonra onu bir sucsuzun uzerine atarsa, suphesiz iftira etmis, apacik
bir gunah yuklenmis olur" (Lebid'e soyledikleri soz). "Ey Muhammed!
(Eger sana Allah'in bol nimeti ve rahmeti olmasaydi onlardan birtakimi seni
sapitmaya calisirdi. Halbuki onlar kendilerinden baskasini saptiramazlar. Sana
da bir zarar veremezler. Allah sana Kitap ve hikmet indirmis, sana bilmedigini
ogretmistir. Allah'in sana olan nimeti ne buyuktur. Ancak sadaka vermeyi yahut
iyilik yapmayi ve insanlarin arasini duzeltmeyi gozeten kimseler mustesna,
onlarin gizli toplantilarinin cogunda hayir yoktur. Bunlari Allah'in rizasini
kazanmak icin yapana buyuk ecir verecegiz" (Nisa 104-114).
Bu ayetler
nazil olunca Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a silahlar getirildi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlari Rifaa'ya geri verdi.
Katade
devamla dedi ki: "Ben silahi amcama getirip verdim. Amcam cahiliye
devrinde yaslanmis veya (ravilerden Ebu Isa'nin tereddudune gore) gozleri cok
zayif goren bir ihtiyardi. Bu sebeple ben onun Muslumanligini biraz karisik
goruyordum. Ne var ki silahi kendisine teslim ettigim zaman bana: "Ey
yegenim, bunu Allah icin bagisladim" dedi. O zaman anladim ki, imani
saglammis.
Yukaridaki
ayetler inince Buseyr, musriklere iltihak etti. Gidip Sulafe Bintu Sa'd Ibni
Sumeyye'ye misafir oldu. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi:
"Dogru yol kendisine apacik belli olduktan sonra, Peygamberden ayrilip,
inananlarin yolundan baskasina uyan kimseyi, dondugu yone dondurur ve onu
cehenneme sokariz. Orasi ne kotu bir donus yeridir. Allah kendisine ortak
kosulmasini elbette bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar. Allah'a ortak
kosan derin bir sapikliga sapmis olur." (Nisa, 115-116).
Buseyr,
Sulafe'nin yanina misafir olarak inince, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in
sairi Hassan Ibnu Sabit (radiyallahu anh) kadini taslayici siirler yazdi.
Bunlar kulagina gelince, Sulafe, Buseyr'in havidini basinin uzerine koyup
goturdu ve sel yatagina firlatti. Sonra kendisine sunu soyledi: "Defol!
Bana Hassan'in siirini hediyeden baska bir hayir getirmedin"
Tirmizi,
Tefsir, Nisa (3039).
578 - Ebu
Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kim fenalik yaparsa cezasini gorur.
Kendisine Allah'tan baska ne dost ne de yardimci bulur" (Nisa 123)
mealindeki ayet nazil oldugu zaman, Muslumanlari cok ciddi bir kedere sevketti.
Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle tavsiye etti: "Amellerinizde
orta yolu ve dogruyu bulmaya calisin. Mu'mine musibet nevinden her ne ulasir
ise gunahlarina bir kefaret olur. Musibet, beklenmedik bir hadise olmus,
ayagina batan bir diken olmus farketmez."
Muslim, Birr
(2574). Bu metin Muslim'in metnidir. Tirmizi, Tefsir, Nisa (3041).
Tirmizi'nin
rivayetinde su ziyade var: "Ayet(in hukmu) Muslumanlari cok uzdu.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sikayet ettiler. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) sunu soyledi..."
579 - Ebu
Bekir es-Siddik (radiyallahu anh) buyurdu ki: "Ben Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'in yaninda oturuyor idim. O'na su ayet indirildi:
"Kim fenalik yaparsa cezasini gorur. Kendisine Allah'tan baska ne dost ne
de yardimci bulur" (Nisa, 123). Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Bana inen bir ayeti sana okutayim mi?" dedi. Ben: "Pek
tabii" dedim. Bana onu okuttu. Sanki belimin ayrildigini hissettim ve o
yuzden gerindim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Neyin var, ne oldu
Ey Ebu Bekr?" diye sordu. "Annem babam sana feda olsun Ey Allah'in
Resulu, dedim, hangimiz kotu amelde bulunmaz ki, demek hepimiz islediklerimiz
yuzunden cezalandirilacagiz ha?" diye uzuntumu ifade ettim.
Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) su aciklamayi yapti: "Ey Ebu Bekr, sen ve
mu'minler, bunlar sebebiyle dunyada cezalandiriliyorsunuz. Oyle ki Allah'a
kavustugunuz zaman sizde gunah kalmaz. Digerlerine gelince onlarinkiler
biriktirilir, kiyamet gunu cezalari toptan verilir.
Tirmizi,
Tefsir, Nisa (3042).
580 - Ali
Ibnu Zeyd annesinden anlatiyor: Annesi Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye Cenab-i
Hakk'in su ayetinden: "...Icinizdekini aciklasaniz da gizleseniz de Allah
sizi onunla hesaba ceker ve diledigini bagislar" (Bakara, 284) ve keza:
"Kim fenalik yaparsa cezasini gorur" (Nisa 123) ayetinden sordu. Hz.
Aise su cevabi verdi: "Benim Resullullah (aleyhissalatu vesselam)'tan bu
hususta sordugum gunden bu yana kimse meseleyi bana sormadi. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) soyle cevap vermisti: "Bu, Allah'in hastalik ve
kazadan tut, cebine koydugu basit bir esyanin kaybiyla duydugu uzuntuye
varincaya kadar maruz kaldigi musibetlerle kulunu (dunyada) cezalandirmasidir.
Boylece kul, peyderpey gunahlarindan arinmis olarak cikar, tipki ham altinin
korukten saf kizil ciktigi gibi."
Tirmizi,
Tefsir, Bakara (2993).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 571-580 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.