- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1761-1770 )
1761 - Hz. Aise
(radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Her kim, kendine zulmedene beddua ederse, ondan intikamini
(dunyada) almis olur."
Tirmizi, Daavat 115,
(3547).
ISM-I AZAM VEESMA-I HUSNA
DUALARI
1762 - Hz. Bureyde
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), bir
adamin soyle soyledigini isitti: "Allah'im, sehadet ettigim su hususlar
sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden baska ilah olmayan Allah'sin,
birsin, samedsin (hicbir seye ihtiyacin yok, her sey sana muhtac), dogurmadin,
dogmadin, bir esin ve benzerin yoktur."
Bunun uzerine Efendimiz
(aleyhissalatu vesselam) buyurdular:
"Nefsimi kudret elinde
tutan Zat'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan Ism-i Azàmi adina talepte bulundu.
Sunu bilin ki, kim Ism-i Azamla dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla
talepde bulunursa (Allah ona diledigini mutlaka) verir. "
Tirmizi, Daavat 65, (3471);
Ebu Davud, Salat 358, (1493).
1763 - Mihcen Ibnu'l-Edra'
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir
adamin: "Ey Allah'im, bir ve samed olan, dogurmayan ve dogurulmayan, esi
ve benzeri de olmayan Allah adiy-la senden istiyorum. Gunahlarimi magfiret et,
sen Gafursun, Rahimsin!" dedigini isitmisti, hemen sunu soyledi:
"O magfiret edildi. O
magfiret edildi. O magfiret edildi!"
Ebu Davud, Salat 184,
(985); Nesai, Sehv 57, (3, 52).
1764 - Hz. Enes
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam soyle dua etmisti: "Ey Allah'im,
hamdlerim sanadir, nimetleri veren sensin, senden baska ilah yoktur, Sen
semavat ve arzin celal ve ikram sahibi yaraticisisin, Hayy ve Kayyumsun
(kainati ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini sefaatci yaparak senden
istiyorum!"
(Bu duayi isiten)
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sordu:
"Bu adam neyi vesile
kilarak dua ediyor, biliyor musunuz?"
"Allah ve Resulu daha
iyi bilir`?"
"Nefsimi kudret elinde
tutan Zat'a yemin ederim ki, o Allah'a, Ism-i Azam'i ile dua etti. O Ism-i Azam
ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir."
Tirmizi, Daavat 109 (3538);
Ebu Davud, Salat 358, (1495); Nesai, Sehv 57, (3, 52).
1765 - Esma Bintu Yezid
(radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Allah'in Ism-i Azam'i su iki ayettedir:
1- "Ilahiniz, tek olan
ilahdir, ondan baska ilah yoktur. O Rahman ve Rahim'dir." (Bakara 163).
2- Al-i Imran suresinin bas
kismi: Elif Lam-Mim. O Allah ki, O'ndan baska ilah yoktur, O Hayy ve
Kayyumdur" (Al-i Imran 1-3).
Ebu Davud, Salat 358,
(1496); Tirmizi Daavat 65, (3472).
1766 - Hz. Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resululah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Allah'in doksan dokuz ismi vardir. Kim bunlari ezberlerse
cennete girer. Allah tektir, teki sever."
Bir rivayette: "Kim o
isimleri sayarsa cenntete girer" buyurmustur. Buhari hadisi bu lafizla
tahric etmistir. Muslim'de "tek" kelimesi yoktur.
Buhari, Daavat 68; Muslim,
Zikr 5, (2677); Tirmizi, Daavat 87, (3502).
Tirmizi'nin rivayetinde Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) Allah'in isimlerini soyle yazdi:
"O Allah ki O'nda
baska ilah yoktur. Rahman'dir. Rahim'dir. E1-Meliku'l-Kuddusu, es-Selamu,
el-Mu'minu, el-Muheyminu, el-Azizu, el-Cebbaru, el-Mutekebbiru, el-Haliku,
el-Bariu, el-Musavviru, el-Gaffaru, el-Kahharu, el-Vehhabu, er-Rezzaku,
el-Fettahu, el-Alimu, el-Kabizu, el-Basitu, el-Hafidu, er-Rafiu, el-Muizzu,
el-Muzillu, es-Semiu, el-Basiru, el-Hakemu, el-Adlu, el-Latifu, el-Habiru,
el-Halimu, el-Azimu, el-Gafuru, es-Sekuru, el-Aliyyu, eI-Kebiru, el-Hafizu,
el-Mukitu, el-Hasibu, el-Celilu, el-Kerimu, er-Rakibu, el-Mucibu, el-Vasiu,
el-Hakimu, el-Vedudu, el-Mecidu, el-Baisu, es-Sehidu, el-Hakku, el-Vekilu,
el-Kaviyyu, el-Metinu, el-Veliyyu, el-Hamidu, el-Muhsi, el-Mubdiu, el-Muidu,
el-Muhyi, el-Mumitu, el-Hayyu, el-Kayyumu, el-Vacidu, el-Macidu, el-Vahidu,
el-Ahadu, es-Samedu, el-Kadiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Ahiru,
ez-Zahiru, el-Batinu, el-Vali, el-Mute'ali, el-Berru, et-Tevvabu, el-Muntekimu,
el-Afuvvu, er-Raufu, Maliku'l-Mulki, Zu'l-Celali ve'l-Ikram, el-Muksitu,
el-Camiu, el-Ganiyyu, el-Mugni, el-Mani', ed-Darru, en-Nafiu,en-Nuru, el-Hadi,
el-Bediu, el-Baki, el-Varisu, er-Residu es-Saburu."
Isimleri bu sekilde, sadece
Tirmizi saymistir.
ALLAH'IN GUZEL ISIMLERI NIN
SERHI
1767 - El - Kuddus:
Ayiplardan temiz demektir.
es-Selam: Selam sahibi‚
yani her cesit ayiptan selamette‚ her turlu afetten beri demektir.
El-Mu'min: Kullarina
va'dinde sadik olan demektir. Tasdik manasina olan imandan gelir. Yahut‚
kiyamet gunu kullarina‚ azabina karsi garanti veren‚ guven veren demektir‚ bu
mana eman'dan gelir.
el-Muheyyim: Sahid olan
(gorup, gozeten) demektir. Emin manasina geldigi de soylenmistir. Asli‚
mueymin'dir‚ ancak hemze‚ ha'ya kalbolmustur. Keza er-Rakib ve el-Hafiz manasina
geldigi de soylenmistir.
el-Azizu: Kahreden‚ galebe
calan demektir. "Izzet"‚ galebe calmak manasina gelir.
el Cebbar: Mahlukati mecbur
eden; emir veya yasak her ne dilerse ona zorlayan demektir. Bu kelimenin‚ butun
mahlukatinin fevkinde yucedir manasina geldigi de soylenmistir.
el-Mutekebbir: Mahlukata
ait sifatlardan yuce‚ uzak manasina gelir. Ayrica "Mahlukatindan buyukluk
taslayarak kendisiyle azamet yarisina kalkanlara buyuklugunu gosteren ve onlara
haddini bildiren manasina geldigi de soylenmistir. Keza su manaya geldigi de
belirtilmistir: "Mutekebbir" Allah'in azametini ifade eden kibriya
kelmesinden gelir‚ tezyifi bir mana tasiyan kibir kelimesinden gelmez.
el-Bariu: Mahlukati‚ mevcut
bir misale bakmaksizin‚ yoktan‚ orneksiz olarak yaratan manasina gelir. Bu
kelime‚ oncelikle hayvanlar icin kullanilir‚ diger mahluklar icin pek
kullanilmaz. Hayvanlar disindaki mahlukat hakkinda nadiren kullanilir.
el-Musavvir: Mahlukati
farkli suretlerde yaratan" demektir. Tasvir lugat olarak hat ve sekil
cizmek manasina gelir.
el-Gaffar: Kullarin
gunahlarini tekrar tekrar affeden‚ manasina gelir. Gafr kelimesi‚ aslinda setr
(ortmek) ve kapatmak manalarina gelir. Allah Teala kullarinin gunahlarini
affedici‚ onlar icin cezayi terketmek suretiyle (gunahlari) ortucudur.
el-Fettah: Kullari arasinda
hakim demektir. Araplar, hakim iki hasmin (davali-davaci) arasindaki ihtilafi
cozdugu zaman: "Hakim iki hasmin arasini fethetti" derler. Hukmetti,
cozume kavusturdu manasinda, hakime fatih dendigi de olmustur. Mamafih
"Kullarina rizk ve rahmet kapilarini acan", riziklarindan kapanmis
olanlari acan manasina da gelir.
el-Kabiz: Kullarinin
rizkini lutfu ve hikmetiyle tutan manasina gelir.
el-Basit: Kullarina rizki
acip cud ve rahmetiyle genisleten demektir. Boylece Cenab-i Hakk, hem ihsan
sahibi, hem de onu men edici olmaktadir.
el-Hafid: Cebbarlari ve
firavunlari alcaltan demektir. Yani onlari horlar ve degersiz kilar demektir.
er-Rafi': Velilerini,
dostlarini yueltir. Aziz kilardemektir. Boylece Allah, hem zelil hem de aziz
kilici olmaktadir.
el-Hakem: Hakim demektir.
Bu da hakikati hukmetme yetkisi kendis ne verilen, ona gonderilen demek olur.
el-Adlu: Kendinde heva
meyli olmayan, hukumde dogruluktan ayrilmayan cevre yer vermeyen manasina
gelir. Aslinda masdardir. Ancak adil makaminda kullanilmistir. Adil'den daha
beligdir, cunku musemma, fiilin kendisiyle isimlenmistir.
el-Latifu: Arzunu sana
rifkla ulastiran demektir. "Mahiyeti, idrak edilemeyecek kadar latif"
manasina geldigi de soylenmistir.
el-Habiru: Olani ve olacagi
bilen kimseye denir.
el-Gafuru: Bagislamada
mubalaga eden, cok bagislayan demektir.
es-Sekuru: Kullarini, salih
fiilleri sebebiyle mukafatlandiran ve sevap veren demektir. Allah'in kullarina
sukru, onlara magfireti ve ibadetlerini kabul etmesidir.
el-Kebiru: Cela1 (buyukluk)
ve saninin yuceligi sifatlarini tasiyan kimsedir.
el-Mukitu: Muktedir
demektir. Ayrica, mahlukata gidalarini veren manasina geldigi de soylenmistir.
el-Hasibu: el-Kafi
demektir. Muf'il manasinda faildir, tipki mu'lim manasinda elim gibi, hasib'in
muhasib manasinda kullanildigi da soylenmistir.
er-Rakibu: Kendisinden
hicbir sey gaib olmayan hafiz (muhafiz) demektir.
el-Mucibu: Kullarinin
duasini kabul edip, icabet eden zat demektir.
el-Vasiu: Zenginligi, butun
fakrlar buruyen; rahmeti herseyi kusatan demektir.
el-Vedudu: el-Vedd (sevgi)
kelimesinden mef'u1 manasinda feul'dur. Allah Teala Mevdud'dur. Cok sevilir.
Yani velilerinin kalbinde sevgilidir. Veya fail manasinda feuldur. Yani Allah
Teala salih kullarini sever, bu da "onlardan razi olur" demektir.
el-Mecidu: Keremi genis
olan demektir. Serif manasini tasidigi da soylenmistir.
el-Baisu: Mahlukati,
olumden sonra kiyamet gunu yeniden diriltir demektir.
es-Sehidu: Kendisinden
hicbir sey gaib olmayan kimse demektir. Sahid ve sehid ayni manada kullanilir,
tipki alim ve alim kelimeleri gibi. Mana soyledir: Allah, (her yerde) hazirdir.
Esyayi musahede edip her an gorur.
el-Hakku: Varligi ve vucudu
gercek olan demektir.
el-Vekilu: Kullarin
riziklarina kefil demektir. Hakikat sudur: Kendisine tevkil edilmis olani
isinde mustakil soz sahibi olmaktir. Bu hususta su ayet hatirlanabilir: "(Dediler
ki) Allah bize yeter, O ne guzel vekildir" (A1-i Imran 173).
el-Kaviyyu: el-Kadir
(guclu) demektir. Ayrica: "Kudreti ve kuvveti tam, O'nu hicbir sey aciz
kilamaz" manasina da gelir.
el-Metinu: Sedid ve kavi
olup, hicbir fiilinde mesakkatle karsilasmayan demektir.
el-Veliyyu: Nasir
(yardimci) demektir. Ayrica: "Islerin kendisiyle yurudugu mutevelli,
yetimin velisi gibi" diye de aciklanmistir.
el-Hamidu: Fiiliyle hamde
hak kazanan mahmud kimsedir. Bu kelime mef'ul manasinda faildir.
el-Muhsi: Ilmiyle herseyi
sayan, nazarindan buyuk veya kucuk hicbir sey kacmayan kimse demektir.
el-Mubdiu: Esyayi yoktan
ilk defa var eden, yaratan demektir.
el-Muidu: Mahlukati
hayattan sonra tekrar olume, oldukten sonra da tekrar hayata iade eden kimse
demektir.
el-Vacidu: Fakirlige
dusmeyen zengin demektir. Bu kelime, gina demek olan cide kokunden gelir.
el-Vahidu: Tek basina devam
eden, yaninda bir baskasi olmayan ferd'dir. Ayrica, serik ve arkadasi olmayan
kimse manas da mevcuttur.
El-Ahadu: Ferd demektir.
Ahad ile vahid arasindaki farka gelince, ahad, kendisiyle bir baska adedin
zikredilmesini men edecek bir yapiya sahiptir. Kelime hem muzekker, hem de
muennestir. "Bana kimse (ahad) gelmedi derken, gelmeyen hem erkektir, hem
de kadindir." Vahid'e gelince bu sayilarin ilki olarak vazedilmistir:
"Bana halktan biri (vahid) geldi" denir ama, "Bana haktan kimse
(ahad) geldi" denmez. Vahid, emsal ve naziri kabul etmeyen bir mana uzere
bina edilmistir. Ahad ise ifrad ve arkadaslardan yalnizlik uzere bina
edilmistir. Oyle ise, vahid, zat itibariyle munferiddir, ahad ise mana
itibariyle munferiddir.
es-Samedu: Ihtiyaclarini
temin etmek uzere, halkin kendisine basvurdugu efendidir. Yani halkin kendisine
yoneldigi kimsedir.
el-Muktediru: Kudret
kokunden mufteil babindandir. Kadir'den dahaote bir gucluluk ifade eder.
el-Mukaddimu: Esyayi takdim
edip, yerli yerine koyan demektir.
el-Muahhiru:
Esyayiyerlerine te'hir eden demektir. Kim takdime hak kazanirsa ona takdim
eder, kim de te'hire hak kazanirsa ona da te'hir eder.
el-Evvelu: Butun esyadan
once var olan demektir.
el-Ahiru: Butun esyadan
sonra baki kalacak olan demektir.
ez-Zahiru: Herseyin ustunde
zahir olan ve onlarin ustune cikan sey demektir.
el-Batinu: Mahlukatin
nazarlarindan gizlenen demektir.
el-Vali: Esyanin maliki ve
onlarda tasarruf eden demektir.
el-Muteali: Mahlukatin
sifatlarindan munezzeh olan, bu sifatlarin biriyle muttasif olmaktan yuce ve
ali olan.
el-Berru: Katindan gelen
bir iyilik ve lutufla, kullarina karsi merhametli, sefkatli demektir.
el-Muntakimu: Diledigine
ceza vermede siddetli davranan demektir. Nekame kokunden mufteil babinda bir
kelimedir. Nekame, hosnudsuzlugun ofke ve nefret derecesine ulasmasidir.
el-Afuvvu: Afv'dan feul
babinda bir kelimedir. Bu bab mubalaga ifade eder. Oyle ise mana:
"Gunahlari cokca bagislayan" dcmek olur.
er-Raufu: Katindan gelen
bir re'fetle (sefkatle) kullarina merhametli ve sefkatli olan demektir.
Re'fetle rahmet arasindaki farka gelince; rahmet bazan maslahat geregi
istemeyerek de olabilir. Re'fet isteksiz olmaz, isteyerek olur.
Zu'l-Celal: Celal, celil'in
masdaridir. Celal, celalet, nihayet derecede buyukluk, azamet demektir.
Zu'l-Celal buyukluk sahibi olan manasina gelir.
el-Muksidu: Hukmunde adil,
demektir. Ef'àl babinda adaletli oldu manasina olan bu kelime, sulasi aslinda
zulmetti manasina gelir. Nitekim kasit; cevreden, zalim demektir.
el-Camiu: Kiyamet gunu
mahlukati toplayan demektir.
el-Maniu: Dostlarini,
baskalarinin eziyetinden koruyan yardimci demektir.
en-Nuru: Korlugu olanlari
nuruyla gorur kilan, dalalette olanlari da hidayetiyle irsad eden demektir.
el-Varisu: Mahlukatin yok
olmasindan sonra da baki kalan demektir.
er-Residu: Mahlukata
maslahatlarin gosteren demektir.
es-Saburu: Asilerden
intikam almada acele etmeyen, cezalandirmayi belli bir muddet te'hir eden
demektir. Allah'in sifati olarak sabur'un manasi halim'in manasina yakindir.
Ancak ikisi arasinda soyle bir fark vardir: Sabur sifatinda cezanin mutlaka
olacagini beklemeyebilirler. Ancak halim sifatiyla Allah'in cezasina kesin
nazariyla bakarlar.
Allah inkarcilarin
soylediklerinden munezzeh ve mukaddestir, uludur, yucedir.
NAMAZ DUALARI
1768 - Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namaz
icin tahrime tekbirini alinca kiraate gecmezden once bir muddet sukut
buyurmustur. Ben:
"Ey Allah'in Resulu,
dedim, anam babam sana feda olsun, tekbir ile kiraat arasindaki sukut esnasinda
ne okuyorsunuz?" Bana su cevabi verdi:
"Ey Allahim, beni
hatalarimdan oyle temizle ki, kirden paklanan be-yaz elbise gibi olayim.
Allahim beni, hatalarimdan su, kar ve dolu ile yika" diyorum."
Buhari, Ezan 89; Muslim,
Mesacid 147, (598); Ebu Davud, Salat 123, (781); Nesai, Iftitah 15,
(2,128,129).
Ebu Davud, Nesai (ve
Buhari'nin) rivayetlerinin basinda su ziyade vardir: "Allahim, benimle
hatalarimin arasini dogu ile batinin arasi gibi uzak kil,"
1769 - Ibnu Omer
(radyallahu anhuma) anlatiyor: "Biz, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
ile birlikte namaz kilarken, cemaatten biri aniden:
"Allahu ekber kebira,
velhamdu lillahi kesira, subhanallahi bukraten ve asila (Allah, buyukte
buyuktur, Allah'a hamdimiz coktur, sabah aksam tesbihimiz Allah'adir!"
dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz:
"Bu sozleri kim
soyledi?" diye sordu. Soyleyen adam:
"Ben, ey Allah'in
Resulu" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesellam) efendimiz:"
"O sozler hosuma
gitti. Sema kapilari onlara acildi" buyurdu. Ibnu Omer (radiyallahu
anhuma) der ki: "Soyledigi gunden beri o zikri okumayi hic
terketmedim."
Muslim, Mesacid 150, (601);
Tirmizi, Daavat 137, (3586); Nesai Iftitah 8, (2,125).
Nesai, bir rivayette su
ziyadede bulunmustur: "On iki adet melegin, bu sozleri (yukseltmek uzere)
kosustuklarini gordum."
1770 - Hz. Enes
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namaz
kilarken nefes nefese bir adam geldi ve:
"Allahu ekber, Elhamdu
lillahi hamden kesiran tayyiben mubareken fihi. (Allah buyuktur, cok temiz ve
mubarek hamdler Allah'adir!)" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
namazi bitirince:
"Su kelimeleri
hanginiz soyledi?" diye sordu. Cemaat bir muddet sessiz kaldi, Resulullah
(aleyhissalatu vesselam):
"(Kim soylediyse
cekinmesin, benim desin), Zira fena bir sey soylemis degil)" dedi. Bunun
uzerine adam:
"Ben, ey Allah'in
Resulu!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da:
"Ben on iki melek
gordum. Her biri, bu kelimeleri (Allah'in huzuruna) kendisi yukseltmek icin
kosusmuslardi."
Muslim, Mesacid 149, (600);
Ebu Davud, Salat 121, (763): Nesai, Iftitah 19, (2,132,133).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1761-1770 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.