- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1711-1720 )
1711 - Hz. Aise
(radiyallahu anha) anlatiyor: "Hz. Fatima ve Hz. Abbas (radiyallahu
anhuma) Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'e ugrayip, Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'tan kendilerine kalan mirasi sordular. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu
anh) onlara:
"Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'in: "Bize kimse varis olamaz, biraktiklarimiz hep
sadakadir. Ancak Al-i Muhammed bu maldan (ihtiyaci kadarini) yer" dedigini
isittim. Allah'a yemin olsun Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yaptigini
gordugum bir seyi terketmem, mutlaka onu yaparim. Ben O'nun emrinden bir sey
terkedecek olsam sapitmaktan korkarim!" dedi.
Bunun uzerine Hz. Fatima,
Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anhuma)'e kustu ve alti ay sonra olunceye kadar
onunla konusmadi. Hz. Ali, onu geceleyin defnetti. Olumunu Hz. Ebu Bekir
(radiyallahu anh)'e haber vermedi.
Hz. Ali, Fatima
(radiyallahu anhuma) sagken halk nazarinda ayri bir makama, izzete sahipti. Hz.
Fatima vefat edince, halkin alakasi ondan kesildi.
Bir adam Zuhri
(rahimehullah)'ye: Ali, (Hz. Ebu Bekir'e) alti ay biat etmedi mi?" diye
sordu.
"Hayir, vallahi hayir,
Beni Hasim'den hic kimse geri kalmadi. Ali (radiyallahu anh), insanlarin
nazarlarinin kendinden cevrildigini gorunce Hz. Ebu Bekir (radiyall hu anh)'le
musalahaya mecbur kaldi. Ona haber salarak: "Yaninda kimse olmadan, yalniz
olarak bize gel!" dedi. kendisine Hz. Omer'in gelmesini istemiyordu, cunku
ondaki siddet ve hiddet halini biliyordu. Hz. Omer (radiyallahu anh):
"Onlara tek basina
gitme!" dedi. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh):
"Vallahi tek basima
gidecegim. Bana ne yapabilirler ki?" dedi ve Ebu Bekir (radiyallahu anh)
onlara gitti. Hz. Ali (radiyallahu anh)'nin yanina girdi. Beni Hasim, yaninda
toplanmislar idi. (Hz. Ebu Bekir'i gorunce) kalkti. Allah'a hamd u senada
bulundu. Sonra sunu soyledi:
"Emma ba'd! Ey Ebu
Bekir, bizim sana biat etmemize mani olan sey senin faziletini inkarimiz
degildir, sana karsi bir rekabet dusuncemiz de yok. Ancak, biz, bu
"is"te bizim de bir hakkimiz olduguna inaniyorduk. Bize karsi
mustebit davrandiniz!"
Sonra Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'a olan yakinligini zikretti.
Ali bunlari zikrettikce Hz.
Ebu Bekir (radiyallahu anhuma) aglamaktan kendini alamiyordu. Hz. Ebu Bekir
(radiyallahu anh) sehadet getirdi, Allah Teala'ya hamdetti, senada bulundu.
Sonra sunlari soyledi:
"Emma ba'd! Allah'a
kasem olsun, surasi muhakkak ki, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in
akrabalari bana, kendi akrabalarimdan daha yakin, daha sevgili. Ve ben, yeminle
soyluyorum, benimle sizin aranizda olan bu mal meselesinde haktan ve hayirdan
hic ayrilmis degilim. Zira, ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'tan sunu
isittim:
"Bize kimse varis
olamaz, biraktigimiz sadakadir. Al-i Muhammed bu maldan yer. " Vallahi
ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yaptigini gordugum bir isi
terketmem, Allah'in izniyle mutlaka yaparim" dedi. Hz. Ali (radiyallahu
anh):
"Biat icin ogleden
sonra bulusalim"dedi. Ebu Bekir (radiyallahu anh) ogleyi kilinca, cemaate
yonelip Hz. Ali (radiyallahu anh)'nin (biati geciktirmedeki) beyan ettigi
ozurleri halka anlatti. Sonra da Hz. Ali (radiyallahu anh) kalkip, Hz. Ebu Bekir
(radiyallahu anh)'in hakkini tazim buyurdu, faziletlerini, Islam'a sebkat eden
hizmetlerini zikretti. Sonra Ebu Bekir (radiyallahu anh)'e yaklasip biat etti.
Halk, Hz. Ali (radiyallahu anh)'nin etrafini sarip:
"Isabet ettin, cok iyi
bir davranista bulundun" diyerek takdir ettiler. Hz. Ali (radiyallahu anh)
bu ma'ruf ise dondugu zaman halk (tekrar) kendisine yakinlik (ve alaka)
gosterdi."
Buhari, Fedailu'l-Ashab 12;
Muslim, Cihad 53, (1759). Metin Muslim'dendir. Hadis BuharI'de muhtasardir.
1712 - Kasim Ibnu Muhammed
anlatiyor: "Hz. Aise (radiyallahu anha) bir gun hastalanmis:
"Vay basim,
(oluyorum)!" demisti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) (saka olsun
diye):
"Keske bu ben sagken
olsa, sana istigfàr eder, dua ediveririm!"dedi. Bunun uzerine Hz. Aise
(radiyallahu anha) birden parladi:
"Vay basima gelen.
Vallahi goruyorum ki olmemi istiyorsun. Ben olecegim, sen de aksama
zevcelerinden biriyle basbasa kalacaksin ha!" dedi. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) (sozu degistirerek) dedi ki:
"Bilakis ben oluyorum,
vay basim! Ebu Bekir'e ve ogluna birinzi gonderip (benden sonra hilafet
hususunda "ben daha layigim" iddia veya temennisinde bulunacaklara
karsi) yerime gececegi tesbit etmek istemistim. Sonradan (kendi kendime:
"Boyle bir iddiayi Ebu Bekir disinda kim yaparsa) Allah kabul etmez,
mu'min1er de reddederler" dedim (ve vasiyet yapmaktan vazgectim)."
Buhari, Ahkam 51, Merda 16;
Muslim, Fedailu's-Sahabe 11, (2387).
1713 - Hz. Aise
(radiyallahu anh ) anlatiyor:
"Hz. Ebu Bekir
(radiyallahu anh), olum ani yaklasinca (muhtazar olunca), Hz. Omer'i cagirtti
ve:
"Ey Omer, ben
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabi uzerine seni halife seciyorum.
Mizani agir olan, hakka uymasi sebebiyle kiyamet gunu mizani agir basacak ve
agirlik kendine olacak kimsedir. Sadece hakkin girdigi mizanin agir olmasi da
hak olmustur.
Ey Omer! Mizani hafif olan
da, batila uymasi sebebiyle, kiyamet gunu sevabi az ve hafif olan ve bu
hafiflikle teraziye girecek olandir. Icerisine sadece batil giren mizanin hafif
olmasi da haktir."
Ayrica, askerlerin
komutanlarina da sunu yazdi: "Basiniza Omer'i sectim. Kendim icin de,
Muslumanlar icin de hayri sectim."
Sonra Ebu Bekir
(radiyallahu anh) vefat etti ve geceleyin defnedildi. Bilahere Hz.Omer
(radiyallahu anh), ayaga kalkip hamd u sena ettikten sonra sunlari soyledi:
"Ey insanlar, ben
size, hic bilmediginiz bir seyi kendimden uydurup ogretecek degilim. Ben
Omer'im. Size emir olma hususunda hirsim yok. Ancak vefat eden Ebu Bekir
(radiyallahu anh) bunu bana vasiyet etti. Bu isi ona Allah'in ilham ettigine
inaniyorum. Imamligimi, ona ehil olmayan kimseye birakmam. Fakat onu,
Muslumanlara saygi gostermeye gayret edenlere birakirim. Iste boyleleri,
Muslumanlara emir olamya baskalarindan daha cok layiktir."
Muvatta'da bulunamamistir.
1714 - Ma'dan Ibnu Ebi
Talha anlatiyor:
"Hz. Omer (radiyallahu
anh), cuma gunu hutbe verdi. Once Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i
hatirlatti, sonra Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'i andi. Sonra da sunlari
soyledi:
"Ben ruyamda bir horoz
gordum, bana uc gaga vurdu. Bunu, ecelim yaklasti diye yordum. Bazi kimseler,
yerime birini secmemi soyluyorlar, Allah ne dini, ne hilafetini, ne de Resulu
(aleyhissalatu vesselam) ile gonderdigi seyi zayi edecek degildir. Eger ecelim
cabucak gelirse hilafet, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) olurken
kendilerinden razi bulundugu su alti kisinin musaveresi ile belirlenecektir.
Ben biliyorum ki, bazilari bu secime dil uzatacaklardir. Bunlar benim su elimle
Islam'a kattigim kimselerdir. Eger bunu yaparlarsa bilin ki, onlar ancak
Allah'in dusmanlaridir, kafirlerdir, sapiklardir.
Sonra sozune soyle devam
etti:
"Ey Rabbim, seni
Ensar'in umerasina sahid kiliyorum. (Bilin ki) ben onlari, adaletli olsunlar ve
halka dinlerini, Peygamberlerinin (aleyhissalatu vesselam) sunnetini
ogretsinler (zekati) aralarinda taksim etsinler, dini meselelerde muskilatla
karsilasinca bana bildirsinler diye baslarina tayin ettim."
Hz. Omer (radiyallahu
anh)'in bu hutbesinden bir cuma gecmisti ki hancerlendi. Yanina girmek icin
once Muhacirler'e, sonra Ensar'a, sonra Medineliler'e, sonra Samlilar'a, sonra
Iraklilar'a sirayla izin verdi. Biz huzura girenlerin sonuncusu idik. Siyah bir
burde ile yarasi sarilmis, uzerinden kanlar akiyor vaziyette gorduk.
"Bize vasiyette
bulun!" dedik. Ona bizden baska vasiyet talebinde bulunan olmadi.
"Size dedi, Allah'in
Kitabi'ni vasiyet ediyorum. Zira ona uydugunuz muddetce asla sapitmazsiniz.
Size Muhacirler'i de vasiyet ediyorum. Zira insanlar cogalirken onlar azaliyor.
Size Ensar'i da vasiyet ediyorum. Zira onlar, imanin sigindigi melcedir. Size
bedevileri de vasiyet ediyorum.
Zira onlar asliniz,
dayanaginizdir."
Bir rivayette soyle
denmistir: "...Zira onlar kardeslerinizdir, dusmaninizin dusmanidir. Size
zimmileri de vasiyet ediyorum, zira onlar Peygamberimiz (aleyhissalatu
vesselam)'in zimmeti ve ailenizin rizkidir. Beni terkedin artik."
Buhari, Ahkam 51, Muslim,
Imaret 12, (1823); Tirmizi, Fiten 48, (2226); Ebu Davud, Harac 8, (2939).
Bir rivayette soyle
gelmistir: "Hz. Omer (radiyallahu anh) hancerlendigi zaman kendisine:
"Birini yerinize secseniz!" denilmisti. Su cevabi verdi:
"Yani isinizi sagken
de, olmusken de ben mi sirtimda tasiyayim? Mamafih, birisini sececek olsam (bu
caizdir, zira) benden daha hayirliolan Ebu Bekir secmistir. Secimi terkedecek
olsam (bu da caizdir zira) benden daha hayirli olan Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) da secimi terketti. Ben istedim ki, bundaki nasibim basa bas olsun,
ne lehime ne dealeyhime"
Abdullah Ibnu Omer
(radiyallahu anhuma) dedi ki: "(Omer'in bu sozu uzerine) anladim ki,
yerine kimseyi tayin etmeyecektir." Oradakiler:
"Allah hayirli
mukafaatlar versin. Sen su su hizmetleri yaptin" dediler. O da: "Uman
ve korkan" diye cevap verdi."
1715 - Hz. Aise
(radiyallahu anh ) anlatiyor:
"Hz. Ebu Bekir
(radiyallahu anh), olum ani yaklasinca (muhtazar olunca), Hz. Omer'i cagirtti
ve:
"Ey Omer, ben
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabi uzerine seni halife seciyorum.
Mizani agir olan, hakka uymasi sebebiyle kiyamet gunu mizani agir basacak ve
agirlik kendine olacak kimsedir. Sadece hakkin girdigi mizanin agir olmasi da
hak olmustur.
Ey Omer! Mizani hafif olan
da, batila uymasi sebebiyle, kiyamet gunu sevabi az ve hafif olan ve bu
hafiflikle teraziye girecek olandir. Icerisine sadece batil giren mizanin hafif
olmasi da haktir."
Ayrica, askerlerin
komutanlarina da sunu yazdi: "Basiniza Omer'i sectim. Kendim icin de,
Muslumanlar icin de hayri sectim."
Sonra Ebu Bekir
(radiyallahu anh) vefat etti ve geceleyin defnedildi. Bilahere Hz.Omer
(radiyallahu anh), ayaga kalkip hamd u sena ettikten sonra sunlari soyledi:
"Ey insanlar, ben
size, hic bilmediginiz bir seyi kendimden uydurup ogretecek degilim. Ben Omer'im.
Size emir olma hususunda hirsim yok. Ancak vefat eden Ebu Bekir (radiyallahu
anh) bunu bana vasiyet etti. Bu isi ona Allah'in ilham ettigine inaniyorum.
Imamligimi, ona ehil olmayan kimseye birakmam. Fakat onu, Muslumanlara saygi
gostermeye gayret edenlere birakirim. Iste boyleleri, Muslumanlara emir olamya
baskalarindan daha cok layiktir."
Muvatta'da bulunamamistir.
1716 - Ma'dan Ibnu Ebi
Talha anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), cuma gunu hutbe verdi. Once
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i hatirlatti, sonra Hz. Ebu Bekir
(radiyallahu anh)'i andi. Sonra da sunlari soyledi:
"Ben ruyamda bir horoz
gordum, bana uc gaga vurdu. Bunu, ecelim yaklasti diye yordum. Bazi kimseler,
yerime birini secmemi soyluyorlar, Allah ne dini, ne hilafetini, ne de Resulu
(aleyhissalatu vesselam) ile gonderdigi seyi zayi edecek degildir. Eger ecelim
cabucak gelirse hilafet, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) olurken
kendilerinden razi bulundugu su alti kisinin musaveresi ile belirlenecektir.
Ben biliyorum ki, bazilari bu secime dil uzatacaklardir. Bunlar benim su elimle
Islam'a kattigim kimselerdir. Eger bunu yaparlarsa bilin ki, onlar ancak
Allah'in dusmanlaridir, kafirlerdir, sapiklardir.
Sonra sozune soyle devam
etti: "Ey Rabbim, seni Ensar'in umerasina sahid kiliyorum. (Bilin ki) ben
onlari, adaletli olsunlar ve halka dinlerini, Peygamberlerinin (aleyhissalatu
vesselam) sunnetini ogretsinler (zekati) aralarinda taksim etsinler, dini
meselelerde muskilatla karsilasinca bana bildirsinler diye baslarina tayin ettim."
Hz. Omer (radiyallahu
anh)'in bu hutbesinden bir cuma gecmisti ki hancerlendi. Yanina girmek icin
once Muhacirler'e, sonra Ensar'a, sonra Medineliler'e, sonra Samlilar'a, sonra
Iraklilar'a sirayla izin verdi. Biz huzura girenlerin sonuncusu idik. Siyah bir
burde ile yarasi sarilmis, uzerinden kanlar akiyor vaziyette gorduk.
"Bize vasiyette
bulun!" dedik. Ona bizden baska vasiyet talebinde bulunan olmadi.
"Size dedi, Allah'in
Kitabi'ni vasiyet ediyorum. Zira ona uydugunuz muddetce asla sapitmazsiniz.
Size Muhacirler'i de vasiyet ediyorum. Zira insanlar cogalirken onlar azaliyor.
Size Ensar'i da vasiyet ediyorum. Zira onlar, imanin sigindigi melcedir. Size
bedevileri de vasiyet ediyorum.
Zira onlar asliniz,
dayanaginizdir."
Bir rivayette soyle denmistir:
"...Zira onlar kardeslerinizdir, dusmaninizin dusmanidir. Size zimmileri
de vasiyet ediyorum, zira onlar Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam)'in
zimmeti ve ailenizin rizkidir. Beni terkedin artik."
Buhari, Ahkam 51, Muslim,
Imaret 12, (1823); Tirmizi, Fiten 48, (2226); Ebu Davud, Harac 8, (2939).
Bir rivayette soyle
gelmistir: "Hz. Omer (radiyallahu anh) hancerlendigi zaman kendisine:
"Birini yerinize secseniz!" denilmisti. Su cevabi verdi:
"Yani isinizi sagken
de, olmusken de ben mi sirtimda tasiyayim? Mamafih, birisini sececek olsam (bu
caizdir, zira) benden daha hayirliolan Ebu Bekir secmistir. Secimi terkedecek
olsam (bu da caizdir zira) benden daha hayirli olan Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
da secimi terketti. Ben istedim ki, bundaki nasibim basa bas olsun, ne lehime
ne de aleyhime. . . "
Abdullah Ibnu Omer
(radiyallahu anhuma) dedi ki: "(Omer'in bu sozu uzerine) anladim ki,
yerine kimseyi tayin etmeyecektir." Oradakiler:
"Allah hayirli
mukafaatlar versin. Sen su su hizmetleri yaptin" dediler. O da: "Uman
ve korkan" diye cevap verdi."
1717 - Abdullah Ibnu Selam
(radiyallahu anh) anlatiyor:
"Hz. Osman
(radiyallahu anh) muhasara edildign zaman, namaz kildirma isine Hz. Ebu Hureyre
(radiyallahu anh)'yi tayin etti. Bazan Hz. Ibnu Abbas kildiriyordu. Sonra, Hz.
Osman (isyancilara) elci yollayip, benden ne istiyorsunuz? diye sordu. Onlar:
"Hilafetten ayrilmani istiyoruz" dediler. O da: "Allah'in bana
giydirdigi bir kaftani cikarmam" diyerek reddetti.
"Onlar seni
oldurecekler!" dediler. O:
"Beni oldurdugunuz
takdirde, ebediyyen birbirinizi sevmeyecek, dusmanla elbirlik
savasamayacaksiniz. Gore gore ihtilafa duseceksiniz. Ey kavm, bana karsi
cikardignniz su ihtilaf sakin ola basiniza, sizden oncekilerin maruz kaldigi
belayi dolamasin!" dedi. Ihtilalcilerin tazyikleri artinca, cuma gunune
oruclu olarak girdi. Gun biraz ilerleyince uyudu.Uyaninca:
"Su anda ruyamda
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i gordum. Bana: "Aksam yanimizda
iftarini yapacaksin" buyurdu" dedi.
O gun olduruldu. Sonra Hz.
Ali (radiyallahu anh) hutbe okumak uzere kalkti. Hamd u senadan sonra:
"Ey insanlar, dedi,
bana yaklasin, gozlerinizi, kulaklarinizi dort acin. Sahsen ben ve sizler
hepimizin fitnenin icine dusmemizden korkuyorum. Fitne sirasinda, hepimize
gayret gerekecek." Devamla dedi ki:
"Allah bu ummeti iki
edeble terbiye etti: Kitap ve Sunnet. Bunlarin (tatbiki hususunda), sultan
nezdinde gevseklik olamaz. Oyle ise Allah'tan korkun, aranizdaki meseleleri
halledin."
Hz. Ali (radiyallahu anh)
bunlari soyleyip minberden indi ve beytu'l-maldan arta kalan servete yonelerek
Muslumanlar arasinda taksim etti."
Rezin ilavesidir, kaynagi
bulunamamistir.
1718 - Hasan Basri
(rahimehullah) hazretleri anlatiyor:
"Hasan Ibnu Ali,
vallahi Hz. Muaviye (radiyallahu anhuma)'yi daglar gibi buyuk askeri
birliklerle karsiladi. Bunun uzerine Amr Ibnu'1-As, Hz. Muauiye ye:
"Ben vallahi, oyle
askeri birlikler goruyorum ki, bunlar kendileri gibi (sayica ve keyfiyetce)
akran olan birlikleri oldurmedikce geri donmezler" dedi. Muaviye de Amr
(radiyallahu anh)'a -ki vallahi Hz. Muaviye bu iki adamin hayirlisidir- su
cevabi verdi:
"Ey Amr, soyle
bakalim! Sunlar (bizimkiler) oburlerini, oburleri de sunlari oldurseler
Muslumanlarin islerini kim benim adima yurutecek, kim kadinlarinin,
yetimlerinin bakimini benim adima uzerine alacak?"
Sulh yapmak icin, Kureys'in
Beni Abdissems boyundan iki kisiyi yani Abdurrahman Ibnu Semure ve Abdullah
Ibnu Amir'i, Hz. Hasan (radiyallahu anh)'a gonderdi. Bunlara:
"Haydi, su zata gidin,
ona (sulh yapmak istedigimizi) soyleyin. (Hilafet arzusundan vazgecmesini)
taleb edin, (buna mukabil ne isterlerse) verin!" dedi. Bunlar Hz. Hasan
(radiyallahu anh)'in yanina gidip, huzuruna ciktilar. (Hz. Muaviye'nin tenbihine
uygun olarak) konustular. (Hilafeti Hz. Muaviyeye birakmasi halinde ne isterse
verecegini) soylediler. Hz. Hasan (radiyallahu anh) onlara:
"Bizler
Abdulmuttalib'in ogullariyiz. Beytu'l-maldan bir hissemiz var. Bu ummet
(ihtiyac karsisinda mal icin) kanini israf etmeye basladi. (Beytu'1-maldan bize
ayrilacak hisse nedir?)" dedi. Onlar:
"Hz. Muaviye size
sunlari teklif ediyor, hilafetten vazgecmenizi taleb ediyor, mukabilinde ne
istediginizi soruyor" dediler. Hz. Hasan (radiyallahu anh):
"Sizin bu vaadlerinizi
bize kim tekefful edecek?" dedi. Elciler:
"Sana biz tekefful
ediyor, garanti veriyoruz!" dediler. Hz. Hasan her ne talebte bulundu ise
hepsine:
"Biz tekefful
ediyoruz!" diyerek teminat verdiler. Boylece Hz. Hasan, Hz. Muaviye
(radiyallahu anhuma) ile sulh yapti.
Hasan Basri demistir ki:
"Ben Ebu Bekir (radiyallahu anh)'i isittim soyle demisti: "Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'i minberde gordum, yaninda Hz.Hasan Ibnu Ali vardi.
Bazan halka yoneliyor, bazan Hasan'a yoneliyor ve: "Su oglum, seyyiddir.
Umulur ki, Allah bununla iki muazzam Musluman orduyu sulha kavusturacak"
diyordu."
Buhari, Sulh 9, Menakib 25,
Fedailu'l-Ashab 22, Fiten 20.
HUL' BOLUMU
1719 - Sevban (radiyallahu
anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Ciddi bir sebep
olmadan, kocasindan hul' yoluyla bosanan kadin, cennetin kokusunu alamaz."
Tirmizi,Talak 11,
(1186,1187); Ebu Davud, Talak 18 (2226); Nesai, Talak 34, (6,168).
Ebu Davud'un bir
rivayetinde soyle denmistir: "Hangi kadin zevcesinden bosanma taleb
ederse..." Ebu Hureyre'nin Nesai'de gelen bir rivayetinde:
"Kocasindan hul' suretiyle bosanan kadinlar (gunahca) munafiklar
gibidir" buyurulmustur.
1720 - Ibnu Abbas
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Sabit Ibnu Kays Ibni Semmas (radiyallahu
anh)'in hanimi Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek:
"Ben Sabit'i ahlak ve
diyanetinden dolayi itab etmiyorum. Ancak Islam'da kufre dusmekten korkuyorum
-bu sozuyle nefret ettigini soylemek istedi-" dedi. Resulullah
(aleyhissalatu vesselam):
"(Mehir olarak
aldigin) bahcesini iade eder misin?" diye sordu. Kadin:
"Evet!" deyince,
Sabit'e:
"Bahceyi al ve onu
bosa!" dedi.
Buhari, Talak 12; Nesai,
Talak 34, (6,169); Ibnu Mace, Talak 22, (2056).
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1711-1720 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.