- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1701-1710 )
1701 - Ebu Hureyre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki:
"Kim itaatten disari
cikar ve cemaatten ayrilir ve bu halde olurse, cahiliye olumu ile Olur."
Buhari, Ahkam 4; Muslim,
Imaret 53, (1848); Nesai, Tahrim 28, (7,123); Ibnu Mace, Fiten 7, (3948).
Ebu Hureyre'nin bir
rivayetinde soyle gelmistir: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Kim itaatten cikar,
cematten ayrilir (ve bu halde olurse) cahiliye olumu ile olmus olur. Kim de
korukorune cekilmis (ummiyye) bir bayrak altinda savasir, asabiyet (irkcilik)
icin gadablanir veya asabiyete cagirir veya asabiyete yardim eder, bu esnada da
oldurulurse bu olum de cahiliye olumudur. Kim ummetimin uzerine gelip iyi olana
da, kotu olana da ayirim yapmadan vurur, mu'min olanlarina hurmet tanimaz, ahid
sahibine verdigi sozu de yerine getirmezse o benden degildir, ben de ondan
degilim. "
Muslim, Imaret 53, (1848);
Nesai, Tahrim 28, (7,123); Ibnu Mace, Fiten 7, (3948).
1702 - Ebu Bekre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki: "Kim Allah'in yeryuzundeki sultanini alcaltirsa, Allah da
onu alcaltir. "
Tirmizi, Fiten 47, (2225).
IMAMLARIN VE EMIRLERIN
YARDIMClLARI
1703 - Hz. Aise
(radiyallahu anha) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)
buyurdular ki:
"Allah bir emir icin
hayir diledi mi ona dogru sozlu bir vezir nasib eder. Bu, ona unutunca
hatirlatir, hatirladigi zaman da yardim eder. Allah emire hayir dilemezse, kotu
bir vezir musallat eder. Bu vezir, ona unuttugunu hatirlatmaz, hatirlayinca da
yardimci olmaz."
Ebu Davud 'Harac 4, (2932);
Nesai, Bey'at 33, (7,159).
1704 - Ebu Said ve Ebu
Hureyre (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) buyurdular ki:
"Allah bir peygamber
gonderdigi veya onun yerine bir halife getirdigi zaman mutlaka onun iki tane de
yakini olmustur: Biri ma'rufu emretmis ve ona tesvik etmis, digeri de serri
emretmis ve serre tesvik etmistir. Ma'sum (yani kotulukten korunmus) olan,
Allah'inkorudugu kimsedir."
Buhari, Ahkam 42; Nesai,
Bey'at 32, (7,158).
1705 - Ka'b Ibnu Ucre
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana
sunu soyledi:
"Ey Ka'b Ibnu Ucre,
seni, benden sonra gelecek umeraya karsi Allah'a sigindiririm. Kim onlarin
kapilarina gider ve onlari, yalanlarinda tasdik eder, zulumlerinde onlara
yardimci olursa, o benden degildir, ben de ondan degilim; ahirette havz-i
kevserin basinda yanima da gelemez. Kim onlarin kapisina gitmez, yalanlarinda
onlari tasdik etmez, zulumlerinde yardimci olmazsa o bendendir, ben de ondanim;
o kimse, havzin basinda yanima gelecektir. Ey Ka'b Ibnu Ucre! Namaz burhandir.
Oruc saglam bir kalkandir. Sadaka hatalari sondurur, tipki suyun atesi
sondurdugu gibi. Ey Ka'b Ibnu Ucre ! Haramla biten bir ete mutlaka ates
gerekir. "
Tirmizi, Salat 433. (614);
Nesai, Bey'at 35, 36, (7,160).
1706 - Cubeyr Ibnu Nufeyr
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Kesir Ibnu Murre, Amr Ibnu 'l-Esved ve
el-Mikdam (radiyallahu anhum) dediler ki: "Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) buyurdular ki: "Emir, halka karsi suizanna duserse halki ifsad
eder."
Ebu Davud, Edeb 44, (4989).
HULEFA-I RASIDIN VE ONLARIN
SECIMLERI
1707 - Ibnu Abbas
(radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Ali (radiyallahu anh), Resulullah
(aleyhissalatu vesselam)'i rahmeti Rahman'a kavusturan hastaligi sirasinda
yanindan disari cikti. (Disarida bekleyen) halk:
"Ey Ebu'1-Hasan,
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ne durumda?" diye sodular.
"Allah'a hamdolsun
iyilesti!" dedi. Hz. Abbas (radiyallahu anh) elinden tuttu. Ve:
"Uc gun sonra
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) olecek, sen bir baskasina) me'mur
olacaksin. Ben, vallahi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bu hastaligindan
(kurtulamayip) vefat edecegini goruyorum. Zira ben, Abdulmuttalibogullarinin
olum sirasinda aldign sekli biliyorum. Gel Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'a gidip bu "is" (hilafet) kimde kalacak onu soralim. Bizde
kalacaksa (simdiden) bilmis oluruz. Bizden baskasina kalacaksa kendisiyle
konusuruz, bizi (ona) tavsiye eder" dedi.
Ali (radiyallahu anh):
"Eger, biz onu sorsak bunun uzerine (hilafeti) bize yasaklasa, halk ondan
sonra onu asla bize vermez. Vallahi ben boyle bir sey soramam!"dedi."
Buhari, Istizan 29, Megazi
83.
1708 - Cubeyr Ibnu Mut'im
(radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir kadin, Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'a gelerek bir hususta kendi siyle konustu. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam), (kendisine) tekrar gelmesini emretti. Bunun uzerine kadin:
"Ya seni
bulamazsam!" dedi. Kadin ( bu sozuyle) sanki olumu kasdetmisti, Resulullah
(aleyhissalatu vesselam):
"Eger beni bulamazsan,
Ebu Bekir'e ugra!" diye cevap verdi."
Buhari Ahkam 57, Fedailu
Ashabi'n-Nebi 5, I'tisam 24; Muslim, Fedailu's-Sahabe 10, (2386); Tirmizi,
Menakib, (3677).
1709 - Hz. Aise
(radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) vefat
ettigi zaman, babam Ebu Bekir (radiyallahu anh), Mescid-i Nebi'den bir mil
kadar uzaklikta olan) Sunh nam mevkide idi-ki Aliye (denen Medine'nin yuksek
kismini ki burasi Hazrec'e mensup Beni'l-Harise'nin menzillerinin bulundugu
mevki)yi kasdetmektedir-Hz. Omer (radiyallahu anh) kalkip :
"Vallahi Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) vefat etmedi. Allah mutlaka onu geri gonderecektir, o
da (munafik) kimselerin ellerini ve ayaklarini kesecek. . ." diyordu.
Derken Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) geldi. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'in yuzunu acti ve optu.
"Annem babam sana feda
olsun. Sagliginda hostun, olumunde de hossun! Nefsimi kudret elinde tutan Zat-i
Zulcelal'e yemin olsun, Allah sana ebediyyen iki olum tattirmayacak!"
dedi. Sonra disari cikip:
"(Hz. Omer'i
kasdeterek): "Ey (Peygamber olmedi diye) yemin eden kisi, agir ol!"
dedi. Hz. Ebu Bekir konusmaya baslayinca Hz. Omer (radiyallahu anhuma) oturdu.
Hz. Ebu Bekir Allah'a hamd u sena ettikten sonra:
"Haberiniz olsun! Kim
Muhammed'e tapiyor idiyse bilsin ki artik Muhammed olmustur. Kim de Allah'a
tapiyor idiyse o da bilsin ki Allah hayydir, olumsuzdur!" dedi ve su ayeti
okudu:"Ey Muhammed, suphesiz sen de oleceksin, onlar da olecekler"
(Zumer 30). Su ayeti de okudu:
"Muhammed ancak bir
peygamberdir. Ondan once de peygamberler gecmisti. Olur veya oldurulurse geriye
mi doneceksiniz? Geriye donen, Allah'a hicbir zarar vermez. Allah,
Surkederlerin mukafatini verecektir" (Al-i Imran 144).
Bu aciklama uzerine halk
boguk boguk aglamaya" basladi. Ensar (radiyallahu anhum), Beni Saide
yurdunda, Sa'd Ibnu Ubade'nin etrafinda toplandi. (Muhacir de oraya geldi. Ensariler):
"Bizden bir emir,
sizden de bir emir!" dediler. Hz. Ebu Bekir, Hz. Omer, Hz. Ebu Ubeyde
(radiyallahu anhum) de oraya geldiler. Hz. Omer konusmaya basladi ise de Hz.
Ebu Bekir onu susturdu.Hz. Omer (bilahere) soyle diyordu:
"Vallahi, ben
konusmayi su sebeple arzu etmistim: (Zihnimde) hosuma giden sozler hazirlamis,
Ebu Bekir bunlara ulasamaz (onun hatirindan bunlar gecmeyebilir) diye endise
etmistim. Ama, yemin olsun, Ebu Bekir oyle bir konustu ki, vallahi icimde hazirlamis
oldugum guzel sozlerin hepsine isabet etti, (benim aklima gelmeyen daha da
guzelini) belig sekilde ifade etti. Onun sozleri arasinda su da vardi:
"(Ey Ensar) biz
(Kureysli)ler emirleriz, sizler de vezirlersiniz!" Bu soz uzerine Hubab
Ibnu'1-Munzir ayaga kalkti ve :
"Hayir vallahi bunu
yapmayiz. Bizden bir emir, sizden de bir emir olacak!" dedi. Hz. Ebu Bekir
(radiyallahu anh): '
"Hayir! Olmaz bu.
Bizler emirleriz, sizler de vezirlersiniz" dedi.
Rezin sunu ilave etti:
"Hz. Ebu Bekir devamla sunu soyledi: "Bu "is" (hilafet), su
Kureys cemaati icin mesru taninacaktir. Onlar, yer itibariyla Araplarin
ortasindadir, serefce de (eskiden beri) en gozdeleridir. Oyleyse, Omer'e veya
Ebu Ubeyde'ye biat edin!"
Hz. Omer atilarak:
"Bilakis, biz sana biat ediyoruz. Sen bizim efendimizsin, en
hayirlimizsin, ustelik Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a da en sevgili
olanimizsin!" dedi ve Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'in elinden tutup ona
biat etti. Hz. Omer (radiyallahu anh)'i muteakip halk da ona biat etti.
Bunun uzerine biri:
"Sa'd Ibnu Ubade'yi katlettiniz!" diye bagirdi. Hz. Omer (radiyallahu
anh) ofkeyle:
"Allah onu
katletsin!" dedi. Hz. Aise (radiyallahu anha) devamla der ki: "Bu her
iki konusmada gecen sozleri de Allah faideli kildi. Nitekim Hz. Omer'in konusmasi
halki korkuttu. Aralarinda nifak vardi, onun konusmasiyla Cenab-i Hakk nifaki
bertaraf etti. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) de halkin nazarini Allah'a
cevirip, uzerinde olduklari hakki (Islam'i) ogretti. Oradan su ayeti okuyarak
ayrildilar. (Mealen): "Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan once de
peygamberler gecmisti. Olur veya oldurulurse geriye mi doneceksiniz? Geriye
donen, Allah'a hicbir zarar vermez.. Allah sukredenlerin mukafaatini
Verecektir" (A1-i Imran 144).
Buhari, Fedailu'l-Ashab 5,
Cenaiz 3, Megazi 83; Nesai, Cenaiz 11, (4,11). (Ibnu Deybe diyor ki:)
"Derim ki: "Rezin sunu ilave etti" sozu, et-Tecrid'de ve
Tecrid'in aslinda mevcuttur. Bu ziyade aynisiyla Sahih-i Buhari'de mevcuttur.
Allahu a'lem."
Es-Sunuh (veya es-Sunh)
avali'l-Medine'de bir yer adidir. Orada Beni'l-Haris Ibnu'l-Hazrec'in evleri
vardir.
"Allah sana iki olumu
tattirmasin" sozu, yani dunyada.. tattirmasin demektir. Hz. Ebu Bekir, bu
sozu Hz. Omer (radiyallahu anhuma)'in su sozunu red maksadiyla soylemistir:
"Allah, peygamberini geri gonderecek, O da (munafik) kimselerin ellerini
ve ayaklarini kesecek." Sakife: Evin sofa (ustu kapali onu acik) kismi.
Toroslarda evin bu kismina yazliktabir edilir.
Nesic: Aglayan kisinin
hickirigini icine tikarak sessiz aglamasi.
1710 - Ibnu Abbas
(radiyallahu anhuma) anlatiyor; "Ben, Muhacirler'den bir cogundan Kur'an
ogreniyordum. Abdurrahman Ibnu Avf, onlardan biri idi. (Ben Mina'da onun
menzilinde iken, o da, Hz. Omer'in son defa yapmis oldugu haccda onun yaninda
idi. Abdurrahman yanima donuste:)
"Bugun Hz. Omer'in
yanina gelen bir adami keske sen de gorseydin. Dedi ki: "Ey mu'minlerin
emiri, bir adam gorsen ki sana: "Keske Omer olmus olsa da falancaya
(Bezzar'in rivayetinde Talha Ibnu Ubeydillah'a) biat etsem. Vallahi Hz. Ebu
Bekir (radiyallahu anh)'in biati cabucak oldu bitti" dese ne dersin?"
dedi. Hz. Omer bu soze (daha once hic gormedigim kadar) ofkelendi ve:
"Insaallah bu aksam
halka hitab edip, (ahd ve musaverede olmaksizin) idareyi gasbetmek isteyen bu
heriflere karsi onlari uyaracagim" dedi.
Abdurrahman ilaveten dedi
ki: "(Bunun uzerine) Hz. Omer'e: "Ey mu'minlerin emiri, dedim, boyle
bir sey yapma. Zira hacc mevsiminde insanlarin cuhela ve serseri takimi
biraraya gelir. Konusmak uzere halkin icinde dogruldugnun zaman bunlar olaki,
etrafinda ekseriyeti teskil ederler. Korkum su ki, siz kalkar birseyler
soylersiniz, o cahillerin her biri bir baska sey anlar, esas ifade etmek
istediginiz maksad tamamen kaybolur. Su halde acele etmeyin, Medine'ye varin.
Orasi daru'l-hicret ve sunnettir (hicretin yapildigi, sunnetin yasandigi
mahaldir). Orada fikih ulemasi ve insanlarin esrafiyla basbasa kalir,
dilediginizi rahatca soylersiniz. Alimler sozlerinizi eksiksiz ogrenirler ve
maksadiniz ne ise onu anlarlar."
(Bu sozum uzerine) Hz. Omer
(radiyallahu anh): "Pekala, vallahi insaallah Medine'ye vardigimda ilk
firsatta bu toplantiyi aktedecegim!" dedi. Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)
devamla dedi ki:
"Zilhicce'nin
sonlarinda Medine'ye geldik. Cuma gunu ogle olur olmaz camiye gitmede acele
ettim."
Rezin su ilavede bulundu:
"Ogle sicaginda ciktim." Sonra onceki hadisi anlatmaya (Ibnu Abbas)
devam etti ve dedi ki:
"(Camiye gelince) Said
Ibnu Zeyd Ibni Amr Ibni Nufeyl (radiyallahu anh)'i minberin kosesinde oturmus
buldum. Dizim dizine degecek sekilde yanina oturdum. (Sagima soluma bakmaya)
baslamadan Omer Ibnu'1- Hattab (yerinden minbere dogru) cikti. Onun gelmekte
oldugunu gorunce yanimdaki Said Ibnu Zeyd Ibni Amr Ibni Nufeyl'e:
"Bu ogle, Omer, halife
oldugu gunden beri hic yapmadigi bir konusma yapacak" dedim. Zeyd,
soyledigimi hos karsilamadi ve:
"Daha once konusmadigi
seyi konusmasi ne mumkun!" deyip beni reddetti.
Hz. Omer (radiyallahu anh)
minbere oturdu. Muezzin ezanini tamamlayinca, dogruldu. Cenab-i Hakk'a layik
oldugu hamd ve senada bulundu. Sonra sunlari soyledi:
"Emma ba'd. Ben simdi
sizlere, Cenab-i Hakk'in soylememi takdir buyuracagi bir konusma yapacagim.
Bilemiyorum, belki de ecelim yakindir, (bu son hutbem olur). Kim bu sozlerimi
anlar ve hafizasina alabilirse bineginin goturdugu her yerde nakletsin. Kim de
anlamis o1maktan korkarsa, hic kimseye hakkimda yalan soylemesini helal
etmiyorum. Allah celle sanuhu, Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'i hakla
gonderdi, kendisine kitap indirdi. Allah'in indirdikleri meyaninda recm ayeti
de vardi. Biz onu okuduk, anladik ve ezberledik. Resulullah (aleyhissalatu
vesselam) recm cezasi verdi. O'ndan sonra da bizler verdik. Sahsen aradan fazla
zaman gecince, bazilarinin cikip: "Allah'in kitabinda biz recm ayeti
bulamiyoruz" diyerek Allah'in indirmis oldugu bir farzi terkedip
sapitmalarindan korkuyorum, recm, Allah'in kitabinda muhsan yani balig, akil,
sahih bir evlilikle evlenmis ve gerdek yapmis oldugu halde zina eden kadin ve
erkeklere -isbatlayici beyyine veya hamilelik, veya itiraf oldugu takdirde-uygulanmasi
gereken bir haktir."
Zina haddiyle ilgili babta
zikri gecmis olan Ibnu Abbas hadisi zikrettikten sonra dedi ki:
"...Ve dahi bana
ulasti ki, birileri soyle demis: "Omer olunce, (herkesle istisare, biat
aramaksizin) falancaya biat edecegim." Sakin ha! Hic kimseyi, "Hz.
Ebu Bekirin secimi de oldu bittiye geldi. (Biz de onun secilme tarzina uygun
olarak birini secebiliriz)" gibi sozler aldatmasin. Haberiniz olsun, -evet
onun secimi cabuk olmustur bu dogru- ancak, Allah (umumiyetle cabuk yapilan
islerde bilahere karsilasilan) serlerden (bu ummeti) korumustur. Sizden hic
kimseye, Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'e yapildigi sekilde (alaka
gosterilerek) boyunlar koparcasina nazarlar cevrilip bas uzatilmaz. Oyle ise,
Muslumanlarin istisare ve te'yidi tahakkuk etmeksizin kim bir baskasina biat
ederse bilsin ki, ne biat edene, ne de edilene itibar edilmeyecektir. Boyle bir
biat akdi, edeni de edileni de olume maruz birakacaktir. (Hz. Ebu Bekir'e
yapilan biat boyle kit dusuncelilerin zannettigi gibi degildir. Ic yuzunu
anlatayim:)
Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'in ruhunu Cenab-i Hakk kabzettigi vakit, haberimiz oldu ki, Ensar
buyuk bir grup halinde bizden ayri olarak Beni Saide saki inde toplanmislar.
Ali, Zubeyr ve bunlarla birlikte (Abbas gibi diger) bazilari bizden ayrilarak
(cenazeyle mesgul olmak uzere) geride kaldilar. Muhacirler de Hz. Ebu Bekir
(radiyallahu anh)'in etrafinda toplandilar. Hz. Ebu Bekir'e:
"Ey Ebu Bekir, haydi
su Ensari kardeslerimizin yanlarina gidelim!" dedim. Onlara (bir an once
yetismek uzere) yuruduk. Yakinlarina varinca, onlardan iki salih zatla
karsilastik. Kavmin (Sa'd Ibnu Ubade'yi halife secme hususundaki) kararlarini
zikrettiler, sonra da:
"Ey Muhacirler cemaati
nereye gidiyorsunuz?" diye sordular. Biz: "Su Ensari kardeslerimize
gidiyoruz!" dedik.
"Hayir, onlara
yaklasmayin, hukumlerini versinler" dediler. Ben:
"Vallahi onlara
gidecegiz" dedim ve yuruduk. Onlari Beni Saide sakifinde bulduk.
Ortalarinda uzeri ortulu birisi vardi.
"Bu da kim?"
dedim.
"Bu Sa'd Ibnu
Ubade'dir!" dediler. Ben:
"Nesi var?" diye
sordum.
"Titriyor!"
dediler. Biraz oturmustu ki, hatipleri sehadet getirerek soze basladi. Cenab-i
Hakk'a layik oldugu hamd ve senayi ifade ettikten sonra su konusmayi yapti:
"Emma ba'd! Biz
Allah'in ensari ve Islam'in ordusuyuz. Siz ey Muhacirler, asil kavminden kopup
gelmis (icimizde) az bir grupsunuz!"
(Anladik ki) bunlar, aslen
mustehak oldugumuz fonksiyonumuzdan bizi koparmak, emirlikten uzak tutmak
istiyorlardi.
Hatip sozlerini
tamamlayinca konusmak arzu ettim. Bu esnada, icimden soyleyecek guzel sozler
hazirlamistim, bunlar hosuma da gitmisti. Bunlari Ebu Bekir (radiyallahu
anh)'in huzurunda soylemek istiyordum. Ben bazan onun hiddetini
yatistiriyordum. Konusmak istedigim sirada Ebu Bekir:
"Acele
etme!"dedi. Onu ofkelendirmek istemedim (ve konusmaktan vazgectim). Ebu
Bekir (radiyall hu anh) konustu. O aslinda benden daha cok hilme sahip, daha
vakur idi. Allah'a yeminle soyluyorum, icimde hazirladigim butun guzel sozleri
eksiksiz ayni guzellikte ve hatta daha da guzel bir bicimde bu konusmasi
esnasinda soyledi. Demisti ki:
"Hakkinizda
soylediginiz hayir (ve fazilet ne varsa) hepsine layiksiniz. Ancak bu (emirlik)
isi, Kureys kabilesine (mesru) taninir. Onlar, neseb yonuyle de, yurt yonuyle
de Arab'in ortasinda yer alir. Ben sizin icin su iki sahistan birini uygun
buldum, bunlardan hangisini isterseniz ona biat edin!"
Boyle deyip -benim ve Ebu
Ubeyde Ibnu'l-Cerrah'in ellerimizden tuttu. Ebu Bekir, ikimizin arasinda
oturuyordu. Onun (ikimizi imamliga teklif eden cumlesinden baska) butun
soyledikleri hosuma gitti. Vallahi, Ebu Bekir'in bulundugu bir kavmin basina
emir secilmektense, ortaya cikarilip boynumun vurulmasini gerektirecek bir
gunah islemek bana daha sevgili gelirdi. Ancak, nefsimin bana olum aninda hos
gosterdigi seyi simdi bulamiyorum. Derken Ensar'in (Hubab Ibnu'l-Munzir
adindaki) bir sozcusu:
"Beni (hasta
hayvanlarin kasinarak rahatladiklari) kasinma cubukcagizi, yaslandigi dikme ile
ayakta duran hurma fidancigi kabul edin (ve fikrimi dinleyin. Diyorum ki):
"Sizden bir emir,
bizden de bir emir olsun, ey Kureys cemaati!" dedi.
Bunun uzerine her kafadan
bir soz cikmaya basladi, gurultu cogaldi. Oyle ki ihtilafcikacak diye korktum.
Hz. Ebu Bekir'e:
"Ey Ebu Bekr, uzat
elini!" dedim. Elini uzatti, ben ona biat ettim. Muhacirler de biat
ettiler. Sonra da Ensar biat etti. Sa'd Ibnu Ubade (radiyallahu anh)'nin
uzerine atildik. Derken onlardan biri:
"Sa'd Ibnu Ubade'yi
oldurdunuz!" demez mi? Ben de: "Sa'd Ibnu Ubade'yi Allah
oldursun!" dedim.
Hz. Omer (radiyallahu anh)
der ki: "Vallahi biz, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in defni
sirasinda, Hz. Ebu Bekir'in seciminden daha ehemmiyetli bir sey dusunemedik.
Biat gerceklesmeden halki terketmemiz halinde, oradan ayrilinca, arkamizdan
kendilerinden birini halife seciverecekler diye korktuk. Boyle bir durumda ya
bize de razi olmaya olmaya biat edecek veya muhalefet edecek ikisi de fesad
olacakti.
Bilesiniz, Muslumanlarla
istisare etmeden kim bir baskasina biat ederse, ne biat edene, ne de kendisine
biat edilene itibar edilmez, ikisinin de oldurulmesinden korkulur.
Buhari, Muharibin 30, 31,
I'tisam 16, Mezalim 19, Menakibu'l-Ensar 46, Megazi 11; Muslim, Hudud 15,
(1691) Muslim'de hadis muhtasar olarak kaydedilmistir.
Kütüb-i Sitte, İslam dininin en önemli iki kaynağından biri niteliğindeki sünnet
malzemesini meydana getiren ve en sahih (güvenilir) hadislerden oluşan altı
hadis kitabına verilen genel isimdir. Söz konusu bu altı kitap Kur’ân-ı
Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak kabul edilen Buharî ile Müslim’in
Câmiu’s-Sahîh adlı eserleri ile Ebû Davud, Tirmizî, Nesai ve İbn
Mace’nin sünen türündeki eserlerinden ibarettir.Kütüb-i Sitte, Arapça
“kitaplar” manasına gelen “kütüb” kelimesiyle “altı” manasına gelen “sitte”
kelimesinden meydana gelmiş bir tabir olup, “altı kitap” anlamındadır.
.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Kütüb-i Sitte Hadis-i Şerif ( 1701-1710 ) - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.