Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuranı Kerim
| |||
- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Tevbe Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
9 - Tevbe
Suresi
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Allah ve
resulünden, kendileriyle antlaşma yapmış bulunduğunuz müşriklere bir
ültimatomdur bu;
2. Yeryüzünde dört
ay daha dolaşın ve bilin ki siz, Allah'ı âciz bırakamazsınız. Şu da bir gerçek
ki, Allah inkârcı nankörleri rezil eder.
3. Bir de Allah ve
resulünden insanlara Büyük Hac günü bir duyuru var: Allah da O'nun elçisi de
müşriklerden kesinlikle uzaktır. O halde, tövbe ederseniz bu sizin için
hayırlıdır. Yok eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, siz Allah'ı acze
düşüremezsiniz. Küfre saplananlara acıklı bir azabı muştula!
4. Antlaşma yapmış
olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve aleyhinizde
başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü
belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah,
sakınanları sever.
5. O haram aylar
çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın
onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından
tövbe eder, namazı/duayı yerine getirir, zekâtı verirlerse, yollarını açın
onların. Kesin olan şu ki, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
6. Eğer
müşriklerden biri senden güvence dilerse/senin yakınına gelmek, sana komşu
olmak isterse, ona güvence ver/onun yakınlaşma isteğini kabul et ki, Allah'ın
kelamını dinleyebilsin. Sonra da onu, güvenli gördüğü yere kadar götür. Böyle
yapmanın gerekçesi şudur: Bunlar bilmeyen bir topluluktur.
7. Müşriklerin
Allah katında, O'nun resulü katında ahitleri nasıl olabilir! Mescid-i Haram yanında
antlaşma yaptıklarınız müstesna. Bu şekilde antlaşması olanlara, onlar size
doğru-dürüst davrandıkça, siz de doğru-dürüst davranın. Allah, sakınanları
sever.
8. Onların ahdine
nasıl güvenilebilir! Eğer üzerinizde egemenlik kurarlarsa, sizinle ilgili ne
bir antlaşmaya saygı duyarlar ne de bir yemine. Ağızlarıyla size hoşnutluk
sunarlar, fakat kalpleri inat eder durur. Ve onların çoğu gerçeğe uzak düşmüş
sapıklardır.
9. Allah'ın
ayetlerini nasıl basit bir ücret karşılığı sattılar da Allah'ın yolundan alıkoydular.
Gerçekten ne fena şeylerdir onların yapmakta oldukları.
10. Bir mümin
hakkında onlar ne bir yemine saygı gösterirler ne de bir antlaşma şartına.
Onlar düşmanlık dolu, azmış kişilerin ta kendileridir.
11. Bununla
birlikte tövbe eder, namazı/duayı yerine getirir, zekâtı verirlerse, artık
sizin, dinde kardeşlerinizdirler. Biz ayetlerimizi, bilen bir topluluk için
böyle açık seçik ortaya koyarız.
12. Eğer
verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o zaman
küfrün elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Böyle yaparsanız
hal ve gidişlerine son verebilirler.
13. Yeminlerini
bozan, resulü yurdundan çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı savaşmayacak
mısınız? Üstelik size saldırıyı ilkin onlar başlattı. Korkuyor musunuz
onlardan? Eğer mümin kişilerseniz, kendisinden korkmanıza en layık olan,
Allah'tır.
14. Savaşın
onlarla ki, sizin elinizle Allah onlara azap etsin, onları rezil etsin. Onlara
karşı size yardım etsin. Ve inananlar toplumunun göğüslerine şifa ulaştırsın.
15. Ve
yüreklerinin öfkesini gidersin. Allah dilediğine tövbe nasip eder. Allah
Alîm'dir, Hakîm'dir.
16. Allah;
içinizden cihat edenleri, Allah'tan, resulünden ve müminlerden başkasını
kendisine sırdaş edinmeyenleri belirlemedikçe bırakılacağınızı mı sandınız?
Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
17. Müşrikler, öz
benliklerinin küfre sapışına tanık olup dururlarken, Allah'ın mescitlerini
onarmaya girişemezler. Tüm amelleri boşa çıkmıştır onların. Ateşte uzun süre
kalacaklardır onlar.
18. Allah'ın
mescitlerini; ancak Allah'a, âhiret gününe inanan, namazı/duayı yerine getiren,
zekâtı veren ve Allah'tan başka kimseden korkmayan kişiler onarır. İşte
bunların, hidayete erenlerden olmaları beklenir.
19. Siz; hacı
sakalığını, Mescid-i Haram tamirciliğini, Allah'a ve âhiret gününe inanıp Allah
yolunda cihat eden kişinin yaptığıyla bir mi tuttunuz? Allah katında bir
olmazlar bunlar. Allah, zulüm sergileyenler topluluğuna kılavuzluk etmez.
20. İman edip hicret
eden, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat edenler, derece bakımından
Allah katında daha yücedir. Kurtuluşa erenler de işte bunlardır.
21. Rableri onlara
kendisinden bir rahmet, bir hoşnutluk ve içinde çok değerli/kalıcı nimetlerin
bulunduğu cennetler müjdeliyor.
22. Onlar orada
sürekli kalacaklardır. Hiç kuşkusuz, Allah'ın katında büyük bir ödül daha
vardır.
23. Ey iman
edenler! Babalarınız ve kardeşleriniz, eğer imana karşı inkârı seviyorlarsa,
onları dostlar edinmeyin. İçinizden onları dost edinenler zalimlerin ta
kendileridirler.
24. De ki:
"Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz,
kabileniz/menfaat çevreniz, elde ettiğiniz mallar, kesadından korktuğunuz
ticaret, hoşunuza giden konutlar sizin için Allah'tan, resulünden ve Allah
yolunda cihattan daha sevimli ise artık Allah, emrini getirinceye kadar
bekleyin. Allah, yoldan ayrılmış bir topluluğu doğruya ve güzele
kılavuzlamaz."
25. Yemin olsun
ki, Allah size birçok yerde yardım etti. Huneyn gününde de. Hani, çokluğunuz
sizi böbürlendirmişti de bu hiçbir işinize yaramamıştı. Tüm genişliğine rağmen,
yeryüzü size dar gelmişti. Sonra da sırtınızı dönüp kaçmıştınız.
26. Sonra Allah,
resulünün üzerine de müminlerin üzerine de sükûnetini indirmiş, ayrıca sizin
görmediğiniz orduları göndermiş de küfre sapanlara azap etmişti. Kâfirlerin
cezası işte budur.
27. Sonra Allah,
bunun ardından da dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
28. Ey inananlar!
Müşrikler bir pisliktir. Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a
yaklaşmasınlar! Eğer yoksulluktan korkarsanız bilin ki, Allah dilediği takdirde
sizi yakında lütfundan zengin edecektir. Allah her şeyi bilir, tüm hikmetlerin
sahibidir.
29. Kendilerine
kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve resulünün
yasakladığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun eğerek kendi
elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın.
30. Yahudiler:
"Uzeyr, Allah'ın oğludur." dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih,
Allah'ın oğludur." dediler. Kendi ağızlarının sözüdür bu. Kendilerinden
önce inkâr edenlerin sözlerine benzetme yapıyorlar. Allah onları kahretsin!
Nasıl da yüz geri çevriliyorlar!
31. Allah'ın
yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem'in oğlu Mesih'i
de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet/kulluk
etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak
koştuklarından arınmıştır O.
32. Allah'ın
nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Allah ise kâfirler hoşlanmasa da
nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemiyor.
33. O, resulünü
hidayet ve hak dinle gönderdi ki, müşrikler hoşlanmasa da o dini dinlerin
tümünün üstüne çıkarsın.
34. Ey iman
sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın
mallarını uydurma yollarla tıka basa yerler ve Allah'ın yolundan geri
çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara
korkunç bir azap muştula!
35. Gün olur,
cehennem ateşinde onların üzerine lav dökülür de bununla onların alınları,
böğürleri, sırtları dağlanır: "İşte egolarınız için yığdıklarınız. Hadi,
tadın biriktirmiş olduklarınızı!"
36. Gökleri ve
yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı on ikidir.
Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık o aylar içinde
benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz
de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle
beraberdir.
37. Haram ayları
ertelemek, küfürde bir artırmadır ki, onunla inkâr edenler saptırılır. Onu bir
yıl helal sayarlar, bir yıl haramlaştırırlar ki, Allah'ın yasakladığının
sayısını denkleştirip Allah'ın haram kıldığını helalleştirsinler. Amellerinin
kötülüğü kendilerine süslü gösterilmiştir. Allah, küfre batan bir topluluğu
iyiye ve güzele kılavuzlamaz.
38. Ey iman
sahipleri! Size ne oldu ki, "Allah yolunda seferber olun" denilince
yere çakılıp kaldınız. Âhiretten vazgeçip iğreti hayata mı razı oldunuz? O
iğreti hayatın nimeti âhiret yanında pek azdır.
39. Eğer seferber
olmazsanız Allah size korkunç bir azapla azap eder ve yerinize sizden başka bir
topluluk getirir. Allah'a hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Allah her şeye
Kadîr'dir.
40. Eğer siz ona
yardım etmezseniz bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani, küfredenler
onu iki kişinin ikincisi olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada
bulundukları bir sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Tasalanma, Allah
bizimle!" Bunun üzerine Allah ona sükûnet indirmiş ve kendisini sizin
görmediğiniz ordularla desteklemişti de küfre sapanların sözünü sefil kılıp
alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise yüce olanın ta kendisidir. Allah Azîz'dir,
Hakîm'dir.
41. Gerek hafif,
gerek ağırlıklı olarak mutlaka seferber olun ve Allah yolunda mallarınızla,
canlarınızla cihat edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
42. Eğer o, yakın
bir dünya menfaati yahut orta bir yolculuk olsa idi, elbette seni
izleyeceklerdi. Ama o zorluklarla dolu yolculuk kendilerine uzak geldi.
"Gücümüz yetseydi sizinle çıkacaktık" diye Allah'a yemin de ederler.
Kendilerini mahvediyorlar. Allah biliyor ki onlar, kesinlikle yalancıdırlar.
43. Allah seni
affetsin; neden onlara izin verdin de beklemedin ki, doğru söyleyenler sana
açık-seçik belli olsun da yalancıları bilesin.
44. Allah'a ve
âhiret gününe iman edenler; mallarıyla, canlarıyla cihat edecekleri için senden
izin istemezler. Allah, takva sahiplerini iyice bilmektedir.
45. Ancak Allah'a
ve âhiret gününe inanmayanlar, kalpleri kuşkuyla karışmış olup da işkilleri
içinde çalkanıp duranlar, sefere katılmak için senden izin isterler.
46. Sefere çıkmak
isteselerdi elbette ki, bir sefer hazırlığına girişirlerdi. Ama Allah, harekete
geçmelerini istemedi de onları yerlerine çiviledi ve "-Oturun, oturanlarla
beraber" denildi.
47. Aranızda
sefere çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacaktı;
sizi fitneye uğratmak isteğiyle aranıza sokulacaklardı. İçinizde onlara
gerçekten kulak verecekler de vardı. Allah, zalimleri iyice biliyor.
48. Yemin olsun
ki, onlar önceden de fitne çıkarmak istemiş ve nice işleri sana, olduğundan
başka türlü göstermişlerdi. Nihayet hak geldi, onların istememesine rağmen
Allah'ın emri galebe çaldı.
49. İçlerinden
bazısı: "Bana izin ver, beni fitneye düşürme." der. Dikkat edin,
fitnenin ta içine kendileri düşmüşlerdir. Ve cehennem o nankörleri elbette
çepeçevre kuşatacaktır.
50. Sana bir
iyilik isabet etse bu onları üzer. Sana bir musibet dokunsa: "İşimizi
önceden sağlam tutmuşuz." derler ve kibirli bir sevinçle dönüp giderler.
51. De ki onlara:
"Hakkımızda Allah'ın yazdığından başkası bize asla ulaşmaz. O'dur bizim
Mevlâ'mız. Yalnız Allah'a güvenip dayansın inananlar."
52. De ki:
"Bizim için iki güzelliğin birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Biz de
size Allah'ın, kendi katından veya bizim ellerimizle bir azap çarptırmasını
bekliyoruz. Artık bekleyin, sizinle beraber biz de bekliyoruz."
53. Şunu da söyle:
"İster kendi arzunuzla ister baskı ve zorla infak edin; sizden asla kabul
edilmeyecektir. Çünkü siz, yoldan çıkan bir topluluk oldunuz."
54. İnfaklarının
onlardan kabul edilmesini engelleyen sadece şudur: Onlar, Allah'a ve resulüne
nankörlük ettiler. Namaza/duaya ancak üşene üşene gelirler, infak edip
dağıttıklarını da içlerinden gelmeyerek verirler.
55. Onların
malları da evlatları da seni imrendirmesin. İş sadece şudur: Allah onlara şu
iğreti hayatta azap etmeyi ve canlarının küfre sapmış bir halde çıkmasını
istiyor.
56. Kesinlikle
sizden oldukları yolunda Allah'a yemin ederler. Gerçekte onlar sizden
değillerdir. Doğrusu şu ki onlar, ödleri patlayasıya korkan bir topluluktur.
57. Eğer bir
sığınak yahut bazı mağaralar veya girilecek bir delik bulsalar, yüzlerini döner
o tarafa koşarlardı.
58. İçlerinden bir
kısmı da sadakalar konusunda sana laf dokundurur. Ondan kendilerine verilmişse
memnun olurlar. Verilmemişse hemen öfkelenirler.
59. Ne olurdu,
bunlar, Allah ve resulünün kendilerine verdiklerine razı olsalardı da şöyle
deselerdi: "Allah bize yeter. Allah bize lütfundan verecektir; resulü de.
Zaten biz, gönlümüzü yalnız Allah'a bağlamışız."
60.
Sadakalar/zekât malları Allah'tan bir farz olarak sadece şunlar içindir:
Fakirler, düşkünler, sadakalarla ilgilenmeye memur edilenler, kalpleri
yakınlaştırılıp ısındırılacak olanlar, özgürlüğünü yitirmiş olanlar, borçlular,
Allah yolundakiler, yolda kalmış kişi. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.
61. İçlerinden
bazıları da o Peygamber'i incitirler ve şöyle derler: "O, her şeye kulak
kesilir." De ki: "Hayır kulağıdır sizin için o; Allah'a iman eder,
müminlere güvenir. İnananlarınız için de bir rahmettir o." Allah'ın
resulüne eza edenler için korkunç bir azap öngörülmüştür.
62. Sizin
gönlünüzü hoş etmek için Allah'a yemin ederler. Eğer bunlar inanmış iseler
Allah'ın ve resulünün hoşnutluğunu öne almaları daha uygun düşer.
63. Bilmediler mi
ki, her kim Allah'a ve resulüne kafa tutarsa ona, içinde uzun süre kalacağı
cehennem ateşi vardır. Büyük utanç işte budur.
64. İkiyüzlüler,
kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin tepelerine inmesinden
çekinir dururlar. De ki: "Siz alay edin! Allah, o çekinip durduklarınızı
ortaya çıkaracaktır."
65. Onlara
sorarsan elbette şöyle diyeceklerdir: "Lakırdıya dalmış, şakalaşıyorduk,
hepsi bu!" De ki: "Allah ile, O'nun ayetleriyle, O'nun resulüyle mi
eğleniyordunuz?"
66. Özür beyan
etmeyin; imanınızdan sonra küfre saptınız. İçinizden bir grubu affetsek bile
diğer bir grubu, günaha batmış kişiler oldukları için azaba uğratacağız.
67. İkiyüzlülerin
erkekleri de kadınları da birbirinin aynıdır: Kötülüğe özendirirler, iyilikten
alıkoyarlar, harcamamak için ellerini sıkarlar. Onlar Allah'ı unuttular, Allah
da onları unuttu. İkiyüzlüler, yoldan sapmışların ta kendileridir.
68. Allah, erkek
münafıklara da kadın münafıklara da küfre sapanlara da içinde uzun süre
kalacakları cehennem ateşini vaat etmiştir. O yeter onlara. Allah lanet
etmiştir onlara. Köklü bir azap var onlar için.
69. Tıpkı sizden
öncekiler gibi. Onlar kuvvetçe sizden daha zorlu, mallar ve çocuklar bakımından
daha zengindiler. Kendi nasipleriyle zevk sürdüler. Siz de kendi payınıza
düşenle zevk sürdünüz. Tıpkı sizden öncekilerin kendi nasipleriyle
zevklendikleri gibi. Tıpkı onların dalıp gittiği gibi siz de dalıp gittiniz.
İşte böylelerinin amelleri dünyada da âhirette de boşa çıkmıştır. İşte
böyleleri hüsrana batmıştır.
70. Gelmedi mi
onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un, İbrahim
kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara
açık-seçik ayetler getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz
benliklerine onlar zulmediyorlardı.
71. Mümin
erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve güzelliği
belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar.
Namazı/duayı yerine getirirler, zekâtı verirler. Allah'a ve resulüne itaat
ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.
72. Allah, mümin
erkeklerle mümin kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir.
Sürekli kalacaklardır orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat
etmiştir. Allah'ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük
başarı/o büyük kurtuluş.
73. Ey Peygamber!
Küfre sapanlarla, ikiyüzlülerle cihat et! Onlara sert davran! Onların
varacakları yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o!
74.
Söylemediklerine ilişkin Allah'a yemin ediyorlar. Yemin olsun ki, o küfür
sözünü söylediler. İslam'a girmeleri ardından küfre saptılar. Başaramadıkları
bir şeyi tasarladılar. Oysaki intikam almaları için, Allah'ın ve resulünün,
Allah'ın lütfuyla kendilerini zengin etmiş olmasından başka bir sebep de yoktu.
Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah
onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde
onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı.
75. İçlerinden
bazıları da Allah'a şöyle ant içti: "Eğer Allah, lütfundan bize verirse,
elbette sadaka dağıtacağız ve elbette iyilik ve barış için çalışanlardan
olacağız."
76. Lütfundan
kendilerine verdiği zaman ise o lütfa cimrilik ederek yüz çevirmiş bir halde
dönüp gittiler.
77. Nihayet,
Allah, kendisine verdikleri söze ters düştüklerinden, yalana sapıp
durduklarından, huzuruna çıkacakları güne kadar onların kalplerine ikiyüzlülük
yerleştirdi.
78. Bilmediler mi
ki, Allah onların sırrını da fısıldaşmalarını da bilir; Allah gaybları çok iyi
bilendir.
79. Sadakalar
hususunda içten bir cömertlik göstermiş müminlere laf atanlarla, öz
gayretlerinden başkasını bulamayanları alay konusu edenlere gelince, Allah
onları maskaraya çevirecektir. Onlar için acıklı bir azap da vardır.
80. İster af dile
onlar için, ister dileme. Yetmiş kez af dilesen de onlar için, Allah onları
affetmeyecektir. Çünkü onlar Allah'ı da resulünü de inkâr ettiler. Allah,
yoldan çıkmış böyle bir topluluğa kılavuzluk etmez.
81. Allah'ın
resulüne ters düşmek için arkada kalanlar, çöküp oturdukları için sevindiler;
Allah yolunda, mallarıyla canlarıyla cihadı tiksindirici bulup şöyle dediler:
"Bu sıcakta seferber olmayın!" De ki: "Hararet bakımından
cehennem daha zorludur." Bir anlayabilselerdi!
82. Kazanır
oldukları yüzünden artık az gülsünler, çok ağlasınlar.
83. Bundan böyle
Allah, seni onlardan bir zümrenin yanına döndürür de savaşa çıkmak için senden
izin isterlerse şöyle söyle: "Benimle birlikte asla çıkmayacaksınız,
benimle birlikte herhangi bir düşmanla savaşmayacaksınız. İlk defasında oturup
kalmayı yeğlemiştiniz. O halde geri kalanlarla birlikte oturadurun."
84. Onlardan ölen
biri üzerine asla dua etme; böyle birinin mezarı başında da durma. Bunlar
Allah'a ve resulüne nankörlük ettiler ve yoldan sapmış olarak ölüp gittiler.
85. Malları da
evlatları da seni imrendirmesin. Allah bunlarla, dünyada onlara azap etmek
istiyor. Kâfir olarak çıkacaktır canları.
86. "Allah'a
inanın, O'nun resulüyle yan yana cihat edin!" anlamında bir sure
indirildiği zaman, onların imkân ve servet sahibi olanları, senden izin
isteyerek şöyle demişlerdi: "Bırak bizi, oturanlarla beraber olalım!"
87. Geride kalan
kadınlarla beraber olmayı yeğlediler. Kalpleri üzerine mühür basılmıştır. Artık
anlayıp kavrayamazlar.
88. Fakat resul ve
onunla birlikte iman edenler, mallarıyla, canlarıyla cihat ettiler. İşte
bunlarındır tüm hayırlar. İşte bunlardır tam kurtulanlar.
89. Allah onlar
için, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sürekli kalacaklardır
orada. İşte budur büyük başarı.
90. Göçebe
Arapların özür bahane edenleri kendilerine izin verilmesi için geldiler;
Allah'a ve resulüne yalan söyleyenler oturdular. Onların küfre sapanlarına
korkunç bir azap erişecektir.
91. Güçsüzlere,
hastalara, infak edecek bir şey bulamayanlara, Allah ve resulü için öğüt
verdikleri takdirde bir günah yoktur. Güzel davrananlar aleyhine bir yol yok.
Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
92. Kendilerini
bindirmen için sana geldiklerinde sen, "Sizi bindirecek bir şey
bulamam" deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından, üzüntüyle
gözlerinden yaşlar boşalarak geri dönen kimseler için de herhangi bir günah
yoktur.
93. Ancak şu
kimseler aleyhine yol vardır: Zengin oldukları halde senden izin isterler.
Arkada kalan kadınlarla beraber oturmaya razı olmuştur bunlar. Ve Allah,
kalplerine mühür basmıştır, artık bilemezler.
94. Dönüp
yanlarına geldiğinizde sizden özür dilerler. De ki: "Özür dilemeyin. Size
asla inanmayacağız! Allah bize sizin hallerinizden birçoğunu haber vermiştir.
Yapıp ettiğinizi Allah da resulü de görecektir. Sonra görünmeyen ve görünen
âlemleri bilenin huzuruna çıkarılacaksınız da O size yapmakta olduklarınızı
haber verecektir."
95. Yanlarına
döndüğünüzde kendilerini paylamaktan vazgeçesiniz diye Allah'a yemin edecekler.
Vazgeçin onlardan, çünkü hepsi pisliktir! Kazandıklarının karşılığı olarak,
varacakları yer cehennemdir.
96. Kendilerinden
hoşnut olasınız diye karşınızda yemin ediyorlar. Siz onlardan razı olsanız da
Allah, yoldan sapmış bir topluluktan razı olmaz.
97. Çöl Arapları;
küfür, parçalanma/ikiyüzlülük yönünden daha şiddetli; Allah'ın resulüne
indirdiği şeylerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah Alîm'dir,
Hakîm'dir.
98. Çöl
Araplarından öylesi vardır ki, infak ettiğini bir angarya/bir ceza ödeme sayar
ve sizin başınıza belaların gelmesini bekler durur. En kötü bela onların başına
olsun! Allah çok iyi işitir, çok iyi bilir.
99. Çöl
Araplarından bazıları da Allah'a ve âhiret gününe inanır, harcadığını Allah
yanında yakınlıklara ve resulün dualarına vesîle edinir. Dikkat edin! O
harcadıkları gerçekten kendileri için bir yakınlık vesîlesidir. Allah onları
rahmetinin içine sokacaktır. Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.
100. Muhacirlerden
ve Ensar'dan ilklerle, güzel düşünüp güzel davranmada onları izleyenler var ya,
Allah onlardan razı olmuştur; onlar da O'ndan razıdırlar. Onlara altlarından
ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sürekli orada kalacaklardır. Büyük
kurtuluş işte budur!
101. Çevrenizdeki
Bedevî Araplardan münafıklar var. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmış
olanlar var. Sen bilmezsin onları. Ama biz biliriz onları. İki kez azap
edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba itilecekler.
102. Diğer
bazıları da günahlarını itiraf ettiler. Bunlar, iyi bir işle kötü olan diğer
bir işi birbirine karıştırdılar. Belki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü
Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
103. Bunların
mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini iyice temizleyip arıtasın.
Onlar için dua et/onlara destek ol; çünkü senin duan/desteğin onlar için bir
sükûnettir. Allah Semî'dir, Alîm'dir.
104. Bilmediler mi
ki, Allah'tır kullarından o tövbeyi kabul eden, o sadakaları alan. Ve
Allah'tır, O Tevvâb, O Rahîm...
105. De ki:
"İş yapıp değer üretin; yapıp ürettiğinizi Allah da resulü de müminler de
görecektir. Ve siz, görülmeyen âlemi de görülen âlemi de bilenin huzuruna
döndürüleceksiniz, O size, yapıp ettiklerinizi bir bir haber verecektir."
106. Bir kısmı da
umutları Allah'ın emrine bağlı, beklemektedir. Allah onlara ya azap edecektir
ya tövbe nasib edecektir. Allah, Alîm'dir, Hakîm'dir.
107. Bir de şunlar
var: Tutup bir mescit yapmışlardır: Zarar vermek için, nankörlük/gerçeği örtmek
için, inananları fırkalara bölmek için, daha önceden Allah ve resulüyle
savaşmış kişiye gözetleme yeri kurmak için. "İyilik ve güzellikten başka
bir şey istemiş değiliz!" diye gerile gerile yemin de edecekler. Allah
şahittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar.
108. Böyle bir
mescitte sakın namaza durma! Daha ilk gününde takva üzerine kurulan bir mescit,
içinde namaz kılman için çok daha uygundur. Temizlenmek arzusu taşıyan erler
vardır o mescitte. Allah, temizlenenleri sever.
109. Peki,
binasını Allah'tan gelen bir sakınma duygusu ve hoşnutluk üzerine kuran mı
hayırlıdır yoksa binasını sel artıklarının ucundaki yarın kenarına kurup da
onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı? Allah, zalimler topluluğuna kılavuzluk
etmez.
110. Kurdukları
bina, kalpleri parçalanıncaya kadar yüreklerinde bir kuşku olmaya devam
edecektir. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.
111. Allah, müminlerin
canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere satın
almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler. Allah'ın;
Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kendi üzerine hak olarak yazdığı bir vaattır
bu. Ahdine, Allah'tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz bu antlaşmanızdan
ötürü müjdeler olsun size. İşte budur o büyük başarının ta kendisi.
112. Tövbe
edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahat ederken oruç tutanlar, rükû
edenler, secdeye kapananlar, iyiliğe özendirip kötülükten sakındıranlar,
Allah'ın sınırlarını koruyanlar... Müjdele o müminleri!
113. Akraba bile
olsalar, cehennem halkı oldukları açıkça belli olduktan sonra müşrikler için af
dilemek ne peygambere yakışır ne de iman edenlere.
114. İbrahim'in, babası
için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun Allah düşmanı
olduğu kendisi için açıklık kazanınca, ondan uzaklaştı. Şu bir gerçek ki,
İbrahim başkaları için gamlanıp ah eden ince yürekli, yumuşak bir insandı/tam
bir evvâhtı.
115. Allah bir
topluluğa kılavuzluk ettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine
ayan-beyan bildirinceye kadar, onların sapıklığına hükmetmez. Allah her şeyi
hakkıyla bilendir.
116. Göklerin de
yerin de mülk ve yönetimi Allah'ındır. Diriltir de öldürür de. Sizin için Allah
dışında ne bir dost vardır ne de bir yardımcı.
117. Yemin olsun
ki, Allah, içlerinden bir grubun kalpleri kaymaya yüz tuttuktan sonra,
peygambere ve o güçlük saatinde ona uymuş olan Muhacirlerle Ensar'a tövbe nasip
etmiş, sonra da onların tövbelerini kabul buyurmuştur. Çünkü onlara karşı Raûf
ve Rahîm'dir.
118. Geride
bırakılan üç kişinin de tövbesini kabul etmiştir. Bütün genişliğine rağmen
yeryüzü onlara dar gelmiş, öz benlikleri kendilerini sıkıştırmıştı; Allah'ın
öfkesinden kurtulmak için yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını fark
etmişlerdi. Sonra onlara tövbe nasip etti ki, eski hallerine dönsünler. Hiç
kuşkusuz, Allah, tövbeleri çok çok kabul eden, rahmeti sınırsız olandır.
119. Ey iman
edenler! Allah'tan korkun ve özü-sözü bir kişilerle beraber olun.
120. Medine
halkına ve çevrelerindeki Bedevî Araplara, Allah resulünden geri kalmaları ve
onu bırakıp da kendi canlarının derdine düşmeleri yakışmaz. Çünkü Allah yolunda
uğrayacakları bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri öfkelendirmek
üzere bir yere ayak basmaları, düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları
durumunda kendileri için, barışa yönelik iyi bir amel mutlaka yazılacaktır.
Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez.
121. Küçük-büyük
bir infakta bulunmaları, bir vadiyi geçmeleri, kendileri lehine mutlaka yazılır
ki, Allah onlara yapıp ettiklerinden daha güzeliyle karşılık versin.
122. İnananların
hepsinin birden savaşa çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminden bir
grubun dinde derin bilgiler edinmek ve sefere çıkan topluluk geri döndüğünde,
korunmaları ümidiyle onları uyarmak için arkada kalmaları gerekmez mi?
123. Ey iman
sahipleri! Küfre sapanların yakınınızda bulunanlarıyla savaşın. Sizde bir
sertlik bulsunlar. Şunu bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir.
124. Ne zaman bir
sure indirilse içlerinden biri, "Bu hanginizin imanını artırdı?" diye
konuşur. İmanı olanların imanını artırmıştır. İşte sevinip duruyorlar!
125. Kalplerinde
maraz olanlara gelince, inen sure onların pisliğine pislik ekler. Kâfir olarak
ölüp gittiler onlar.
126. Görmüyorlar
mı ki, her yıl bir veya iki kez imtihan ediliyorlar. Hâlâ ne tövbeye
yelteniyorlar ne de öğüt alıyorlar.
127. Bir sure
indirildi mi "Sizi birisi görüyor mu?" diye birbirlerine bakar, sonra
da sıvışıp giderler. Allah, kalplerini yamultmuştur. Çünkü gereğince anlamayan
bir topluluktur bunlar.
128. Yemin olsun,
içinizden size onurlu bir resul gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu da üzer.
Çok düşkündür size. Müminlere ise daha şefkatli, daha merhametlidir.
129. Eğer çekip
giderlerse de ki: "Allah bana yeter. İlah yok O'ndan başka. Yalnız O'na
dayandım ben; büyük arşın sahibi O'dur."
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Tevbe Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.