Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuranı Kerim
| |||
- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Nisa Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
4 - Nisa Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Ey insanlar!
Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan eşini vücuda getiren ve o ikisinden birçok
erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının. Adını anarak
birbirinizden dilekler dilediğiniz Allah'tan korkun. Rahimlerin haklarına
saygısızlıktan da sakının. Şu bir gerçek ki Allah, Rakîb'dir, sizin üzerinizde
sürekli ve titiz bir gözetleyicidir.
2. Yetimlere
mallarını verin. Temizi pise değişmeyin. Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza
katarak yemeyin. Bunu yapmak gerçekten büyük bir vebaldir.
3. Yetimler
konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan
kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti
gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ
ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en
uygun yoldur.
4. Kadınlara
mehirlerini nazik ve cömert bir şekilde örf ve çevrenin kabullerine uygun
olarak verin. Eğer ondan birazını kendileri kişisel istekleriyle size
sunmuşlarsa artık onu içinize sine sine yiyin.
5. Allah'ın sizin
için ayakta durma aracı yaptığı mallarınızı kendini bilmez beyinsizlere
vermeyin, o mallar içinden onlara rızık ayırın, onları giydirin ve onlara tatlı
ve işe yarar bir söz söyleyin.
6. Yetimleri,
nikâh çağına gelmelerine kadar gözetleyip deneyin. O zaman onlarda içinize
sinecek bir olgunluk ve erginlik görürseniz, mallarını onlara geri verin.
Büyüyecekler diye bu malları tez elden saçıp savurarak yemeyin. Zengin olan,
iffetli davransın. Fakir olan ise örfün gerekli kıldığı oranda yesin. Mallarını
kendilerine teslim ettiğiniz zaman yanlarında tanıklar bulundurun. Hesap sorucu
olarak Allah yeter.
7. Ana-baba ve
akrabanın geriye bıraktığından erkeklere bir pay vardır. Ana-baba ve akrabanın
geriye bıraktığından -onun azından da çoğundan da- farz kılınmış bir nasip
olarak kadınlara da bir pay vardır.
8. Mirasın
paylaştırılmasında hısım-akraba, yetimler, yoksul ve çaresizler de hazır
bulunurlarsa, ondan onları da rızıklandırın ve onlara güzel ve hoş bir söz de
söyleyin.
9. Ürperip
titresin o kimseler ki, kendi arkalarında zayıf ve çaresiz aile fertleri
bırakmış olsalardı, onlar için korku ve endişe duyacaklardı. O halde, Allah'tan
korksunlar ve haksızlığı önleyici sağlam bir söz söylesinler.
10. Şunda kuşkunuz
olmasın ki, zulme başvurarak yetimlerin mallarını yiyenler karınlarına
doldurmak üzere bir ateş yemekten başka bir şey yapmazlar. Ve onlar yakın bir
zamanda, korkunç acılar veren bir azaba dalacaklardır.
11. Allah size
çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: Erkek için, iki dişinin payı kadar.
İkiden fazla kadın iseler ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer çocuk
sadece bir kadınsa, mirasın yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye
bıraktığından ana-babanın her biri için altıda bir hisse olacaktır. Ölenin
çocuğu yoksa ve kendisine ana-babası mirasçı olmuşsa bu durumda anasına üçte
bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının payı, yapacağı vasiyetten ve
borcundan arta kalanın altıda biridir. Babalarınız var, oğullarınız var. Siz
bunlardan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz.
Allah'tan bir buyruğu önemseyin. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bilir, tüm
hikmetlerin sahibidir.
12. Zevcelerinizin
geriye bıraktığının yarısı sizindir, eğer onların çocuğu yoksa. Eğer onların
çocuğu varsa, vasiyet ettikleri ve borçları ödendikten sonra geriye
bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın
dörtte biri zevcelerinizindir. Eğer sizin çocuğunuz varsa bu durumda,
yaptığınız vasiyet ve borcunuz ödendikten sonra geriye kalanın sekizde biri
zevcelerinizindir. Eğer miras bırakan erkek veya kadının ana-babası ve çocuğu
yok da erkek kardeşi veya kız kardeşi varsa, bu kardeşlerden herbirine altıda
bir düşer. Kardeşler bundan fazla ise bu takdirde onlar, yapılmış bulunan
vasiyet ve borç ödendikten sonra üçte bire ortaktırlar. Kimseye zarar
verilmemelidir. Allah'tan bir öneridir bu. Allah Alîm'dir, Halîm'dir.
13. İşte bunlar
Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve O'nun resulüne itaat ederse Allah onu,
altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar. İşte
bu, en büyük başarıdır.
14. Kim de Allah'a
ve O'nun resulüne isyan eder, Allah'ın sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde
sürekli kalıcı olarak ateşe sokar. Artık onun için yere batırıcı bir azap
vardır.
15.
Kadınlarınızdan eşcinsellik/sevicilik yapanlara karşı içinizden dört tanık
getirin; eğer tanıklık ederlerse o kadınları, ölüm canlarını alıncaya ya da
Allah kendileri için bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.
16. Eşcinselliği
içinizden iki erkek yaparsa onlara eziyet edin. Bu ikisi tövbe eder,
durumlarını düzeltirlerse onlara eziyetten vazgeçin. Allah Tevvâb'dır,
tövbeleri çok kabul eder; Rahîm'dir, merhametine sınır yoktur.
17. Allah'ın,
kabulünü üstlendiği tövbe, bilgisizlikle kötülük işleyip de çok geçmeden tövbe
edenler içindir. Allah, işte böylelerinin tövbesini kabul eder. Allah Alîm'dir,
Hakîm'dir.
18. Yoksa,
kötülükleri yapıp yapıp da her birine ölüm geldiğinde, "-İşte şimdi tövbe
ettim" diyenler için tövbe yoktur. Küfre batmış olarak ölenlere de tövbe
yoktur. Böylelerine biz korkunç bir azap hazırladık.
19. Ey iman
edenler! Kadınlara, zor ve baskı kullanarak mirasçı olmanız size helal olmaz.
Kendilerine vermiş bulunduğunuz şeylerin bir kısmını çarpıp götürmek için
onları sıkıştırmanız da helal değildir. Kanıta bağlanmış bir fuhuş yapmaları
hali müstesna. Onlarla iyi ve güzel geçinin. Onlardan tiksindinizse olabilir
ki, siz bir şeyi çirkin bulursunuz da Allah, ona çok hayır koymuş olur.
20. Bir zevcenin
yerine başka bir zevce almak istemişseniz onlardan birine yükler dolusu mal
vermiş olsanız da o maldan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek, açık bir
günah işleyerek mi geri alacaksınız onu?
21. Hem o malı
nasıl alırsınız ki? Daha önce birbirinizle derinden derine kaynaşmıştınız. Ve
onlar sizden çok sağlam bir söz de almışlardı.
22. Geçmişte
kalanlar hariç, babalarınızın nikâhlamış olduğu kadınlarla evlenmeyin. Böyle
bir şey açık bir edepsizlik, nefret gerektiren bir kötülüktür. Çirkin bir
yoldur bu.
23. Size, şu
kadınlarla evlenmek haram kılınmıştır: Analarınız, kızlarınız, kız
kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş
kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın
anneleri, kendileriyle birleştiğiniz hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde
oturan üvey kızlarınız -eğer anneleriyle birleşmemişseniz o takdirde sizin için
bir günah yoktur- ve sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları. İki kız kardeşi
birlikte almanız da haram kılınmıştır. Eskide kalanlar müstesna. Allah çok
affedici, çok merhametlidir.
24. Harpte elinize
geçmiş kadınlar hariç olmak üzere, nikâhlı kadınlarla evlenmeniz de haram
kılınmıştır. Bu, üzerinize Allah'ın yazdığıdır. Bunlar dışındakileri,
mallarınızı vererek almanız; şunu bunu dost tutmayarak iffetli yaşamanız, zina
etmemeniz şartıyla size helal kılınmıştır. Kendilerinden nimetlendiğiniz
kadınların mehirlerini onlara bir hak olarak verin. Mehir kesişmeden sonra
karşılıklı hoşnutluğa bağlı hallerde üzerinize günah yoktur. Allah, her şeyi
bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.
25. İnanmış hür
kadınları nikâhlama genişliğine gücü yetmeyeniniz, ellerinizin altındaki genç,
mümin köle kızlarından biriyle evlensin. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir.
Hep birbirinizdensiniz. O halde onları, ailelerinin izniyle nikâhlayın. Gizli
dost edinmeyerek, zinadan uzak kalarak, iffetli hanımlar olmaları şartıyla
onların mehirlerini örfe uygun bir biçimde verin. Evliliğe geçtikten sonra bir
fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara uygulanan cezasının yarısı
uygulanacaktır. Bu, köle ile evlenme yolu, günaha ve sıkıntıya girmekten
korkanınız içindir. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah çok affedici,
çok merhametlidir.
26. Allah size
açık-seçik bildirmek istiyor. Sizi, sizden öncekilerin yol ve yöntemlerinden
haberdar ediyor. Size tövbe nasip ediyor. Allah her şeyi bilir, tüm hikmetlerin
sahibidir.
27. Allah sizin
tövbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlarsa sizin büyük bir sapışla
sapmanızı isterler.
28. Allah size
hafiflik getirmek istiyor. Çünkü insan çok zayıf yaratılmıştır.
29. Ey inananlar!
Mallarınızı aranızda bâtıl bir yolla/tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi
hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi canlarınıza
kıymayın/intihar etmeyin. Hiç kuşkusuz, Allah, size karşı çok merhametlidir.
30. Kim düşmanlık
ve zulümle intihar günahını işlerse onu ateşe sokacağız. Bu, Allah için çok da
kolaydır.
31. Eğer
yasaklandığınız günahların büyüklerinden uzak kalırsanız, diğer kötülüklerinizi
örteriz ve sizi nimet ve bereket dolu bir varış yerine ulaştırırız.
32. Allah'ın, bir
kısmınıza bir kısmınızdan farklı olarak lütfettiği şeyleri isteyip durmayın.
Erkeklere kendi kazandıklarından bir pay var; kadınlara da kendi
kazandıklarından bir pay var. Allah'tan, O'nun lütfunu isteyin! Allah, her şeyi
iyice bilmektedir.
33. Ana-babanın ve
akrabanın geriye bıraktıkları malların hepsi için mirasçılar belirledik.
Yeminlerinizin/anlaşmalarınızın akde bağladığı kimselere gelince, onların
paylarını da kendilerine verin! Allah her şeyi dikkatli bir tanık olarak
gözetlemektedir.
34. Erkekler;
kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını
bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır.
İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi,
gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden
korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın
ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun
üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın.
Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.
35. Eğer
karı-kocanın aralarının açılmasından endişe ederseniz, bir hakem erkek
tarafından, bir hakem de kadın tarafından gönderin. Bunlar, barıştırmak
isterlerse Allah, kadınla erkeğin aralarını düzeltmede onları başarılı
kılacaktır. Allah Alîm'dir, her şeyi bilir; Habîr'dir, her şeyden haberdardır.
36. Allah'a ibadet
edin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetim ve
öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa,
yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın. Allah, kasılıp
böbürlenen şımarıkları sevmez.
37. Böyleleri
cimriliğe saparlar, insanlara cimriliği emrederler ve Allah'ın lütfundan
kendilerine verdiği şeyi saklarlar. Nankörler için biz, rezil edici bir azap
hazırladık.
38. Bunlar,
Allah'a ve âhiret gününe inanmazlar da halka gösteriş olsun diye mallarını
dağıtırlar. Arkadaşı şeytan olan için ne kötü arkadaştır o.
39. Ne olurdu
onlara, Allah'a ve âhiret gününe inanıp da Allah'ın kendilerine verdiği
rızıktan öyle dağıtsalardı! Allah onları bilmekteydi.
40. Allah zerre
kadar zulüm yapmaz. Küçücük bir iyilik olsa onu kat kat artırır ve kendi
katından da büyük bir ödül verir.
41. Her ümmetten
bir tanık getirip seni de şunlar üzerine bir tanık olarak diktiğimizde iş nice
olacak?!
42. Bir gündür ki
o, küfre sapıp resule isyan edenler toprağa karışıp gitmeyi isteyecekler ve
Allah'tan hiçbir sözü gizleyemeyecekler.
43. Ey iman
edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de -yolculuk
halinde olmanız müstesna- boy abdesti alıncaya kadar namaza/duaya yaklaşmayın.
Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz
tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, bütün bu durumlarda su da
bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve
ellerinizi meshedin. Allah Afüvv'dür, günahları affeder, Gafûr'dur, hataları
bağışlar.
44. Kendilerine
Kitap'tan bir nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar da istiyorlar
ki, siz de yolu şaşırasınız.
45. Allah sizin
düşmanlarınızı daha iyi bilir. Dost olarak, Allah yeter. Yardımcı olarak da
Allah yeter.
46. Yahudilerden
öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırırlar; din içinde sövgüler
üreterek, dillerini eğip-bükerek: "Dinledik, isyan ettik; dinle, dinlenmez
olası, davar güder gibi güt bizi" derler. Eğer onlar, "Dinledik,
boyun eğdik, dinle, bak bize!" demiş olsalardı, kendileri için daha
hayırlı ve daha yerinde olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden onlara lanet
etmiştir. Çok az bir kısmı hariç, iman etmezler.
47. Ey kendilerine
kitap verilenler! Biz bir takım yüzleri silip arkalarına çevirmeden, yahut
Cumartesi Ashabı'nı lanetlediğimiz gibi onları da lanetlemeden önce, yanınızda
bulunanı tasdikleyici olarak indirdiğimize inanın. Allah'ın emri yerine
getirilmiş olacaktır.
48. Şu bir gerçek
ki, Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, bunun dışında kalanı/bundan az
olanı dilediği kişi için affeder. Allah'a şirk koşan, gerçekten büyük bir günah
işlemiştir.
49. Bakmaz mısın,
şu benliklerini ak-berrak gösterip duranlara! Hayır! İş, sandıkları gibi değil.
Ancak Allah, dilediğini temizleyip aklar. Ve bir hurma lifi kadar zulme
uğratılmazlar.
50. Bir bak, nasıl
yalan düzüp iftira ediyorlar Allah'a! Açık günah olarak bu yeter.
51. Görmedin mi şu
kendilerine Kitap'tan bir pay verilmiş olanları? Puta, tâğuta inanıyorlar;
küfre batmışlar için, "Bunlar inananlardan daha doğru yoldadır!"
diyorlar.
52. İşte
bunlardır, Allah'ın kendilerine lanet ettiği. Allah'ın lanetlediği kişi için
bir yardımcı asla bulamazsın.
53. Yoksa
mülkten/yönetimden bir nasipleri mi var? Eğer öyle olsa, insanlara bir çekirdek
bile vermezler.
54. Yoksa
insanları, Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği nimet yüzünden kıskanıyorlar
mı? Evet biz, İbrahim Ailesi'ne de kitabı ve hikmeti vermiş, onlara çok büyük
bir mülk de lütfetmiştik.
55. Onlardan bir
kısmı ona inanmıştır; bir kısmı da ondan alıkoymaktadır. Böylesine, çılgın
alevli cehennem yeter.
56. Ayetlerimizi
inkâr edenleri yakında bir ateşe yaslayacağız. Derileri piştikçe, azabı
tatsınlar diye, derilerini öncekinden başka derilerle değiştireceğiz. Allah
Azîz ve Hakîm'dir.
57. İman edip
hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, onları altından ırmaklar akan
cennetlere koyacağız. Hep orada kalacaklardır. Orada kendileri için tertemiz
eşler de olacaktır. Ve onları, en güzel biçimde serinleten bir gölgeye
kavuşturacağız.
58. Şu bir gerçek
ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında
hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel
öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür.
59. Ey iman
sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiğiniz
hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde tartışmaya girdiniz
mi, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve resule arz
edin. Böyle yapmanız hem daha hayırlı hem de sonuç bakımından daha güzeldir.
60. Şunları
görmedin mi? Kendilerinin, sana indirilene de senden önce indirilene de
inandıklarını sanarken, inkâr etmekle emrolundukları tâğutu aralarında hakem
yapmak istiyorlar. Zaten şeytan da onları geri dönülmez bir sapıklıkla sersem
hale getirmek istiyor.
61. Kendilerine,
Allah'ın indirdiğine ve resule gelin denince, o ikiyüzlülerin senden iyice yüz
çevirdiklerini görürsün.
62. Peki, nasıl
oluyor da ellerinin hazırladıkları yüzünden başlarına bir musibet çöktüğünde,
sana gelip, "Biz sadece iyilik yapmak, barıştırmak istedik!" diye
Allah'a yeminler ediyorlar!
63. Allah bunların
kalplerindekini biliyor. Artık aldırma onlara; öğüt ver kendilerine ve öz
benlikleri hakkında etkili sözler söyle onlara.
64. Biz hiçbir
resulü, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi dışında bir amaçla
göndermedik. Eğer onlar, öz benliklerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan
af dileseler, resul de kendileri için af dileseydi, elbette ki Allah'ı
tövbeleri cömertçe kabul eden bir Rahîm olarak bulacaklardı.
65. Hayır, Rabbine
yemin olsun ki iş, onların sandığı gibi değil. Onlar, aralarında çıkan karmaşık
işlerde seni hakem yapıp verdiğin hükümle ilgili olarak, içlerinde hiçbir
burukluk duymadan tam bir teslimiyete ulaşmadıkça iman etmiş olamazlar.
66. Eğer onlar
üzerine, "Kendinizi öldürün yahut yurtlarınızdan çıkın!" diye yazmış
olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Ama onlar kendilerine
öğütleneni yapsalardı, onlar için hem daha hayırlı olurdu hem de ömürlü
olmaları bakımından daha yarayışlı.
67. O takdirde
kendilerine katımızdan büyük bir ödül elbette verirdik.
68. Ve onları
dosdoğru bir yolla elbette kılavuzlardık.
69. Allah'a ve
resule itaat eden kişilere gelince, bunlar, Allah'ın kendilerine nimet
verdikleriyle beraberdirler. Peygamberlerle, hak dostlarıyla, şehitlerle, hayır
ve barışı sevenlerle. Ne güzel dosttur bunlar!
70. Böylesi bir
beraberlik Allah'ın lütfudur. Her şeyi bilici olarak Allah yeter.
71. Ey inananlar!
Savunma tedbirlerinizi alın. Gerektiğinde de bölükler halinde hareket geçin
yahut toplu halde savaşa çıkın.
72. İçinizden
öylesi de var ki, ne olursa olsun ağırdan alır. Size bir musibet gelip çatarsa
şöyle diyecektir: "İyi ki onlarla birlikte şehit olmadım. Allah bana lütufta
bulundu."
73. Eğer size
Allah'tan bir lütuf erişirse o -sizinle kendisi arasında hiçbir sevgi yokmuş
gibi- şöyle diyecektir: "Keşke ben de onlarla olsaydım da büyük bir başarı
kazansaydım!"
74. İğreti hayatı
âhiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda çarpışsınlar. Allah yolunda
çarpışıp da öldürülen yahut galip gelene biz, yakında, büyük bir ödül
vereceğiz.
75. Size ne oluyor
da Allah yolunda ve "Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten
çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder!"
diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için
savaşmıyorsunuz!
76. İman edenler
Allah yolunda savaşırlar; küfre sapanlarsa tâğut yolunda savaşırlar. O halde,
şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç kuşkusuz, şeytanın tuzağı çok zayıftır.
77. Kendilerine,
"Ellerinizi çekin, namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin!"
denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir grup,
insanlardan Allah'tan korkmuş gibi, hatta daha şiddetli bir korkuyla korkar oldu.
Ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı; yakın bir
süreye kadar bizi erteleseydin ya!" De ki: "Dünya nimeti çok azdır.
Kötülükten sakınan için âhiret daha hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme
uğratılmazsınız."
78. Nerede olursanız
olun ölüm sizi yakalayacaktır. titizlikle korunan muhteşem kulelerde olsanız
bile. Onlara bir iyilik isabet ettiğinde, "Bu, Allah katındandır!"
derler. Ama kendilerine bir kötülük dokunduğunda, "Bu senin
yüzündendir." derler. De ki: "Hepsi, Allah katındandır." Şu
topluluğa ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!
79. İyilik ve
güzellikten sana her ne ererse Allah'tandır. Kötülük ve çirkinlikten sana
ulaşan şeyse kendi nefsindendir. Biz seni insanlara bir resul olarak gönderdik.
Tanık olarak Allah yeter.
80. Resule itaat
eden Allah'a itaat etmiş olur. Yan çizen çizsin, biz seni onlar üzerine bekçi
göndermedik.
81. "Baş
üstüne" diyorlar ama senin yanından ayrıldıklarında, içlerinden bir grup
senin söylediğinin tam tersini planlıyor. Allah, onların sabahlara kadar kurup
durduklarını yazıyor. Onlardan yüz çevir, Allah'ı vekil et. Vekil olarak Allah
yeter.
82. Kur'an'ı,
iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından
gelseydi, elbetteki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.
83. Onlara, güven
yahut korkuya ilişkin bir haber ulaştığında onu hemen yaydılar. Oysaki, onu
resule ve içlerindeki sorumluluk sahiplerine götürmüş olsalardı, aralarındaki
okuyup araştırarak hüküm çıkaranlar, onu elbette bileceklerdi. Eğer Allah'ın
lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız/pek az kişiniz hariç şeytanın
ardı sıra giderdiniz.
84. Allah yolunda
savaş. Kendinden başkasından sorumlu değilsin. İnananları da teşvik et. Umulur
ki Allah, küfre sapanların gücünü kırar. Allah, kuvvetçe daha üstün,
cezalandırmada daha güçlüdür.
85. Kim güzel bir
işe aracı olursa ondan ona bir pay vardır. Kim kötü bir şeye aracı olursa ondan
da ona bir pay vardır. Allah her şeye, herkese gıda ulaştırır, Mukît'tir.
86. Bir selam ile
selamlandığınızda, onun daha güzeliyle yahut aynısıyla karşılık verin. Hiç
kuşkusuz Allah Hasîb'dir, her şeyi güzelce hesaplamaktadır.
87. Allah'tır O,
ilah yoktur O'ndan başka. Hakkında hiçbir kuşku bulunmayan kıyamet gününde,
hepinizi muhakkak bir araya toplayacaktır. Hadis/söz bakımından, Allah'tan daha
sadık kim olabilir?
88. Size ne oluyor
da münafıklar hakkında iki gruba ayrılıyorsunuz? Allah onları kazandıkları
yüzünden baş aşağı etmişken, Allah'ın saptırdığını yola getirmek mi
istiyorsunuz? Allah'ın şaşırttığına sen asla yol sağlayamazsın.
89. Onlarla
eşitlenesiniz diye kendilerinin küfre saptığı gibi küfre sapmanızı istediler. O
halde, Allah yolunda göç edecekleri vakte kadar onlardan dostlar edinmeyin.
Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Bir daha da
onlardan ne dost edinin ne de yardımcı.
90. Ancak sizinle
aralarında antlaşma olan bir topluma sığınanlarla, kendi toplumlarıyla yahut
sizinle savaşma konusunda yürekleri yetersiz kalıp da size gelenlere
dokunmayın. Allah dileseydi onları elbette sizin üstünüze salardı, onlar da
sizinle mutlaka savaşırlardı. O halde, sizden uzak durur, sizinle savaşmaz,
size barış eli uzatırlarsa, artık Allah size, üzerlerine gitmek için bir yol
vermemiştir.
91. Diğer
bazılarını da bulacaksınız ki, hem sizden emin olmak hem de kendi
toplumlarından emin olmak isterler. Ama fitneyle yüz yüze getirildiklerinde baş
aşağı içine dalarlar. Bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barışa gitmezler ve
ellerini sizden çekmezlerse onları yakalayın, tuttuğunuz yerde öldürün. İşte
böylelerinin üstüne gitmeniz için size açık bir izin ve kuvvet verilmiştir.
92. Yanlışlık hali
müstesna, bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Yanlışlıkla bir
mümini öldürenin, özgürlüğü elinden alınmış bir mümini özgürlüğüne
kavuşturması, ölenin ailesine de üzerinde anlaşmaya varılacak tatmin edici bir
diyet vermesi gerekir. Vârislerin, diyeti bağışlaması hali müstesna. Eğer
öldürülen, mümin olmakla birlikte size düşman bir topluluktan ise o zaman
öldürenin, özgürlüğünden yoksun bir mümini özgürlüğüne kavuşturması gerekir.
Öldürülen, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir toplumdan ise o durumda,
öldürülenin ailesine tatmin edici bir diyet verme yanında, hürriyetinden yoksun
bir mümini hürriyetine kavuşturmak da gerekli olur. Bunlara imkân bulamayan,
Allah'a tövbe olarak iki ay kesiksiz oruç tutar. Allah, gereğince bilendir,
hikmeti sonsuzdur.
93. Bir mümini
kasten öldürene gelince, onun cezası, içinde uzun süre kalmak üzere
cehennemdir. Allah gazap etmiştir böylesine, lanetlemiştir onu; çok büyük bir
azap hazırlamıştır ona.
94. Ey iman
edenler! Allah yolunda gaza için dolaştığınızda, iyice anlayıp dinleyin de size
selam verene/barış teklifi sunana "Sen mümin değilsin!" demeyin.
İğreti hayatın menfaatine göz dikiyorsunuz ama Allah katında çok ganimetler
vardır. Önceden siz de öyle idiniz ama Allah size lütufta bulundu. O halde, iyice
araştırın, anlayın dinleyin. Çünkü Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
95. İnananların;
özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla
didinip gayret gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla yoğun
gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine
güzellik vaat etmiştir ama yoğun gayret gösterenleri, çok büyük bir ödülle,
oturanlardan üstün kılmıştır.
96. Allah katından
dereceler, bir bağışlanma, bir rahmet... Allah çok affedici çok merhametlidir.
97. Melekler, öz
benliklerine zulmetmiş olanların canlarını alırken, onlara şöyle dediler:
"Neredeydiniz siz?" Cevap verdiler: "Yeryüzünde ezilip
horlananlardandık biz." Melekler dediler ki: "Allah'ın yeryüzü geniş
değil miydi ki orada bir yerden bir yere göçesiniz?" İşte böylelerinin
varacağı yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o!
98. Kadınlardan,
erkeklerden, yavrulardan hiçbiri beceri gösteremeyen, hiçbir yol bulamayanların
durumu farklıdır.
99. Bunların,
Allah tarafından affedilmeleri umulur. Allah affedicidir, günahları
bağışlayıcıdır.
100. Kim Allah
yolunda hicret ederse yeryüzünde, varıp sığınarak karşı harekete girişecek çok
yer bulur; geniş bir imkân da bulur. Ve her kim, evinden Allah'a ve resulüne
hicret niyetiyle çıkar da kendisine ölüm yetişirse onun ödülünü vermek Allah'a
düşer. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
101. Yeryüzünde
dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik vermesinden korkarsanız,
namazı/duayı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şu bir gerçek ki, inkârcı
nankörler sizin için açık bir düşmandırlar.
102. Sen içlerinde
olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza
dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında
beklesinler. Sonra namaz kılmamış/dua etmemiş olan diğer grup gelip seninle
birlikte namaz kılsınlar/dua etsinler. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına
alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz
olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir
sıkıntı varsa yahut hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için
bir sakınca yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için
rezil edici bir azap hazırlamıştır.
103. Namazı/duayı
tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet
bulduğunuzda, namazı/duayı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz/dua, müminler
üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.
104. Düşman
topluluğu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Siz sıkıntıya düşüyorsanız, hiç
kuşkusuz tıpkı sizin gibi onlar da sıkıntıya düşüyorlar; ama siz, Allah'tan
onların umamayacağı şeyleri umuyorsunuz. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.
105. Kuşku yok ki,
biz bu Kitap'ı sana, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin
diye hak olarak indirdik. Sakın hainlere yardakçı olma!
106. Allah'tan af
dile; Allah çok affedici, çok merhametlidir.
107. Öz
benliklerine hainlik edenler için didinip durma. Çünkü Allah, sürekli hainlik
eden günahkârı sevmez.
108. İnsanlardan
gizleniyorlar/gizliyorlar da Allah'tan gizlenmiyorlar/gizlemiyorlar. Oysaki O,
O'nun hoşlanmadığı sözü gece boyu sarf ederlerken onlarla beraberdir. Allah,
onların yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır.
109. Diyelim, siz
onlar için dünya hayatında mücadele verdiniz. Peki, kıyamet günü Allah'a karşı
onlar için kim mücadele verir, onlar hakkında kim vekillik yapar?
110. Kim bir
kötülük yapar yahut öz benliğine zulmeder de sonra Allah'tan af dilerse Allah'ı
çok affedici, çok merhametli bulur.
111. Günah kazanan
onu kendi nefsi aleyhine kazanır. Allah Alîm ve Hakîm'dir.
112. Kim bir hata
yahut günah işler de sonra onunla bir suçsuzu itham ederse hiç kuşkusuz, büyük
bir iftira ve açık bir günah yüklenmiş olur.
113. Eğer Allah'ın
senin üzerindeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir grup seni şaşırtmaya
mutlaka yeltenecekti. Ama onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar. Ve sana
hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah sana Kitap'ı ve hikmeti indirmiş ve sana
bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın senin üzerindeki lütfu çok büyüktür.
114. Onların
fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak, bir sadakaya, bir iyiliğe ve
insanlar arasında bir barıştırmaya özendiren başka. Kim böyle bir şeyi Allah'ın
hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle yaparsa biz ona yakında çok büyük bir ödül
vereceğiz.
115. Erdirici
kılavuzluk kendisine ayan-beyan geldikten sonra, resulden kopup müminlerin
yolunun dışını izleyeni biz, yöneldiğiyle kaynaştırır, sonra da cehenneme
sallarız. Ne kötü bir dönüş yeridir o!
116. Allah,
kendisine ortak koşulmasını affetmez ama bunun dışında kalanı/bundan az olanı
dilediği kişi için affeder. Allah'a şirk koşan, dönüşü olmayan bir sapıklığa
dalıp gitmiştir.
117. Allah'ın
berisindekilere davet/dua edenler sadece dişilere/dişileşmiş halde davet/dua
ederler. Ve onlar inatçı bir şeytandan başkasına çağırıp yakarmıyorlar.
118. Allah o
şeytana lanet etmiştir. Demişti ki o: "Senin kullarından belirli bir pay
elbette alacağım."
119. "Yemin
olsun, onları saptıracağım, onları kuruntulara/hurafelere/anlamını bilmeden
okumaya mutlaka iteceğim. Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların
kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah'ın
yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı
yandaş edinirse açık bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmış olacaktır.
120. Şeytan,
onlara söz verir, ümit verip hayal kurdurur, hurafeye/anlamını bilmeden okumaya
iter. Ama o, onlara bir aldanıştan başka hiçbir şey vaat etmez.
121. Bunların
varacakları yer cehennemdir. Ve cehennemden kaçıp kurtulacak bir yer
bulamazlar.
122. İnanıp hayra
ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere
sokacağız.Uzun süre kalacaklardır orada. Allah'ın şaşmaz vaadidir bu. Söz
söyleme bakımından Allah'tan daha doğru ve tutarlı kim olabilir?
123. İş ne sizin
kuruntularınızla/hurafelerinizle/anlamını bilmeden okuyuşlarınızla ne de
Ehlikitap'ın kuruntuları/hurafeleri/anlamını bilmeden okuyuşlarıyla çözülür.
Kötülük yapan onunla cezalandırılır. Ve böyle biri, kendisi için Allah dışında
ne bir dost bulur ne de bir yardımcı.
124. Erkek veya
kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete
gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır.
125. Güzel
düşünüp/güzellikler sergileyerek ve özü-sözü doğru bir halde İbrahim'in
milletine uyarak yüzünü Allah'a teslim edenden daha güzel dinli kim olabilir!
Allah İbrahim'i dost edinmişti.
126. Göklerde ne
var, yerde ne varsa Allah'ındır. Allah Muhît'tir, her şeyi çepeçevre
kuşatmıştır.
127. Senden
kadınlar hakkında fetva soruyorlar. De ki: "Onlar hakkında fetvayı size
Allah veriyor." Yazılmış hakları olanı kendilerine vermeyip de
kendileriyle nikâhlanmak istediğiniz kadınların yetimleri hakkında, ezilip
horlanan çocuklar hakkında, yetimler için adaleti yerine getirmeniz hakkında.
Kitap'ta olup da yüzünüze karşı okunan şeyler var. Hayır olarak yaptığınız her
şeyi Allah, hakkıyla bilmektedir.
128. Eğer bir
kadın, kocasının sadakatsizliğinden, yahut kendisine sırt çevirmesinden endişe
ederse aralarını bir barış girişimiyle düzeltmelerinde kendileri için bir
sakınca yoktur. Ve barış hep hayırdır. Nefisler, cimrilik ve doymazlığa hazır
hale getirilmiştir. Güzel davranır, sakınıp korunursanız Allah, yapmakta
olduklarınızdan haberdar olacaktır.
129. Tutkunluk
derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç
yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış
gibi bırakmayın. Barışı esas alıp sakınırsanız, Allah çok affedici, çok
merhametli olacaktır.
130. Eğer ayrılırlarsa
Allah, geniş nimetinden her birini zenginleştirir. Allah Vâsi'dir, genişler ve
genişletir; Hakîm'dir, hikmeti sınırsızdır.
131. Göklerde ne
var, yerde ne varsa yalnız Allah'ındır. İnan olsun, hem sizden önce kitap
verilenlere hem de size, "Allah'tan sakının!" diye önerdik.
Nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, göklerdekiler de yerdekiler de
Allah'ındır. Allah Ganî'dir, zenginliğine sınır yoktur; Hamîd'dir, övülen ve
övendir.
132. Hem
göklerdekiler hem yerdekiler Allah içindir. Vekil olarak Allah yeter.
133. Ey insanlar!
O dilerse sizi ortadan kaldırır, başkalarını getirir. Allah buna gerçekten
Kadîr'dir.
134. Dünya nimeti
ve bereketini isteyen bilsin ki, dünya nimeti de âhiret mutluluğu da Allah
katındadır. Allah, çok iyi işitir, çok iyi görür.
135. Ey iman
edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin
veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık
edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde, nefsinizin
arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser
kalırsanız, Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
136. Ey iman
edenler! Allah'a, O'nun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a, daha önce
indirmiş olduğu Kitap'a inanın. Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını,
resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse geri dönüşü olmayan bir sapıklığa
düşmüş olur.
137. Onlar ki
inandılar, sonra küfre saptılar; yine inandılar, tekrar küfre saptılar, sonra
da küfrü artırdılar; işte Allah onları affetmeyecek, onları hiçbir yola
kılavuzlamayacaktır.
138. İkiyüzlülere
şunu muştula: Kendileri için korkunç bir azap öngörülmüştür.
139. Öyle kişiler
ki onlar, müminleri bırakıp da küfre sapanları dostlar ediniyorlar. Onların
yanında onur ve yücelik mi arıyorlar? Onur ve yüceliğin tümü Allah'ındır.
140. Allah,
Kitap'ta size şunu da indirmiştir: Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini, bu
ayetlerle alay edildiğini işittiğinizde, bir başka lakırdıya dalıp gittikleri
zamana kadar, o münafıkların yanında oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi
sayılırsınız. Hiç kuşkusuz Allah, münafıklarla kâfirleri cehennemde bir araya
getirecektir.
141. Sizi
gözetleyip duruyorlar. Allah'tan size fetih nasip olursa, "-Sizinle
birlikte değil miydik" diyecekler. Kâfirlere bir nasip ulaşırsa şunu
söyleyecekler: "-Başarınıza destek vermedik mi, müminlere karşı size siper
olmadık mı?" Artık kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir. Allah,
müminler aleyhine kâfirlere bir yol asla nasip etmez.
142. Şu bir gerçek
ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah'ı aldatmaya uğraşıyorlar. Ama Allah da
onları aldatıyor. Onlar namaza/duaya kalktıklarında tembel-miskin bir halde
kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Onlar Allah'ı çok az hatırlarlar.
143. Arada
bocalayıp dururlar. Ne şunlardan yanadırlar ne bunlardan yana. Allah'ın
şaşırttığına sen asla yol sağlayamazsın.
144. Ey iman
sahipleri! Müminleri bırakıp da küfre sapanları dostlar edinmeyin. Kendi
aleyhinize Allah'a açık bir kanıt mı vermek istiyorsunuz?
145. Şu da bir
gerçek ki ikiyüzlüler, ateşin en alt katındadırlar. Onlar için bir yardımcı
asla bulamayacaksın.
146. Ancak tövbe
edip hallerini düzelterek Allah'a yapışan ve dinlerini samimiyetle Allah'a
özgüleyenler müstesnadır. İşte böyleleri, müminlerle beraber olacaktır. Ve
Allah, müminlere yakında çok büyük bir ödül verecektir.
147. İnanır
şükrederseniz, Allah size azabı ne yapacak? Allah da teşekkür eder, O her şeyi
gereğince bilir.
148. Allah çirkin
sözün açıklanmasını sevmez. Zulme uğratılan kişi müstesna. Allah Semî'dir,
Alîm'dir.
149. Bir hayrı
açıklar yahut gizlerseniz, bir kötülüğü affederseniz, Allah da çok affedicidir,
her şeye güç yetirendir.
150. Onlar ki
Allah'ı ve O'nun resullerini inkâr ederler, Allah'la O'nun resulleri arasını
açmak isterler de "-Bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz"
derler; böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak isterler.
151. İşte bunlar
gerçek kâfirlerdir. Ve biz, kâfirler için yere batırıcı bir azap hazırladık.
152. Allah'a ve
O'nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince,
Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafûr'dur,
Rahîm'dir.
153. Ehlikitap,
senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Zaten onlar Mûsa'dan da
bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Allah'ı bize açıktan
göster." Bunun üzerine zulümlerinden ötürü kendilerini yıldırım çarpmıştı.
Sonra kendilerine açık-seçik kanıtların gelişi ardından buzağıya taptılar. Biz
onların bu günahını da affettik. Biz Mûsa'ya apaçık bir kanıt/bir hükmetme gücü
verdik.
154. Kesin söz
vermeleri için Tûr'u üzerlerine kaldırdık ve onlara: "Kapıdan secde ederek
girin." dedik. Onlara şunu da söyledik: "Cumartesi gününde azgınlık
yapmayın." Onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
155. Başlarına
gelenler; ahitlerini bozmaları, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri, haksız yere
peygamberleri öldürmeleri ve "Kalplerimiz kılıflıdır" demeleri, daha
doğrusu, küfürleri yüzünden Allah, kalpleri üzerine mühür basmıştır da pek azı
müstesna, iman etmezler.
156. Küfürleri
sebebiyle, Meryem aleyhinde büyük bir yalan söylemeleri yüzünden...
157. "Biz,
Allah'ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleri yüzünden.
Oysaki onu öldürmediler, onu asmadılar da; sadece o onlara benzer gösterildi.
Onun hakkında tartışmaya girenler, onunla ilgili olarak tam bir kuşku
içindedirler. Onların, ona ilişkin bir bilgileri yoktur; sadece sanıya
uymaktalar. Onu kesinlikle öldürmediler.
158. Tam aksine,
Allah onu kendisine yükseltti. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.
159. Ehlikitap'tan
her biri ölümünden önce ona mutlaka inanacaktır. Kıyamet günü de o, onlar
aleyhine bir tanık olacaktır.
160. Yaptıkları
zulümler ve birçok insanı Allah yolundan alıkoymaları yüzünden daha önce
kendilerine helal kılınmış tertemiz şeyleri, Yahudilere haram kıldık.
161. Ve ribayı
almaları yüzünden -oysaki ondan yasaklanmışlardı- ve haksız yollarla insanların
mallarını yemeleri yüzünden onların küfre sapanlarına korkunç bir azap
hazırladık.
162. Ama onların
ilimde derinleşmiş olanları ve müminler, sana indirilene de senden önce
indirilene de inanırlar. Namazı/duayı yerine getirirler, zekâtı vericidirler,
Allah'a ve âhiret gününe inanırlar. İşte bunlara yakında büyük bir ödül
vereceğiz.
163. Biz, tıpkı
Nûh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Biz
İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'e, Yûnus'a,
Hârun'a, Süleyman'a da vahyettik. Dâvûd'a da Zebur'u verdik.
164. Resuller var,
hayat ve hatıralarını daha önce sana anlattık; resuller var, hayat ve
hatıralarını sana anlatmadık. Allah, Mûsa'ya kelime kelime söz söylemişti.
165. Müjdeleyici
ve uyarıcı resuller gönderdik ki, elçiler geldikten sonra insanların Allah'a
karşı kanıtı olmasın. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.
166. Şu da var ki,
Allah sana indirdiğini, kendi ilmiyle indirdiğine tanıklık eder. Melekler de
tanıklık ediyorlar. Zaten tanık olarak Allah yeter.
167. İnkâr edip
Allah yolundan geri çevirenler, dönüşü olmayan bir sapıklığa düşmüşlerdir.
168. İnkâr edip
zulme sapanlar var ya, Allah onları affetmeyecek, onları hiçbir yola
kılavuzlamayacaktır.
169. Cehennem yolu
hariç! Uzun süre kalacaklardır orada. Allah için çok kolaydır bu.
170. Ey insanlar!
Resul size Rabbinizden hakkı getirdi; artık inanın ona ki hayrınıza olsun. Nankörlük
ederseniz göklerdekiler de yerdekiler de Allah'ındır. Allah Alîm'dir,
Hakîm'dir.
171. Ey Ehlikitap!
Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey
söylemeyin! Meryem'in oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu,
kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine
inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah
Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır
O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter.
172. Ne Mesih
Allah'ın bir kulu olmaktan çekinir ne de Allah'a yakınlaştırılmış melekler.
Allah'a kulluk ve ibadetten çekinerek kibre saplanan bilsin ki, Allah onların
tümünü huzurunda haşredecekir.
173. Bunun
ardından da inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanların ödüllerini tam
verecek ve lütfundan onlara fazlalıklar da bağışlayacaktır. Kulluktan çekinip
büyüklük taslayanlara gelince, onlara korkunç bir azapla azap edecektir.
Böyleleri, kendileri için Allah'tan başka ne bir dost bulacaklardır ne de bir
yardımcı.
174. Ey insanlar!
Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her
şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik.
175. Allah'a
inanıp O'na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve
onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.
176. Fetva
istiyorlar senden. De ki: "Allah size, ana-babasız ve çocuksuz kişi
hakkında şöyle fetva veriyor: "Çocuğu olmayan, bir kız kardeşi bulunan
kişi öldüğünde, onun terekesinin yarısı kız kardeşindir. Böyle bir kişi, çocuğu
olmayan kız kardeşi öldüğünde, onun terekesinin tamamına mirasçı olur. Eğer
ölenin iki kız kardeşi varsa terekenin üçte ikisi onlarındır. Eğer mirasçılar,
kadın-erkek, birçok kardeşlerse bu durumda erkek kardeşe, iki kız kardeşin payı
kadar verilir." Allah size açık-seçik bildiriyor ki sapmayasınız. Allah,
her şeyi gereğince bilmektedir.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Nisa Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.