Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuranı Kerim
| |||
- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Nahl Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
16 - Nahl Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Allah'ın emri
geldi. Onunla yüz yüze gelmekte acele etmeyin. Tüm varlığın tespih ettiğidir o
Allah. Arınmıştır onların şirk koştuklarından.
2. Kullarından
dilediğine melekleri, emrinden olan Rûh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek
şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!"
3. Gökleri ve yeri
hak olarak yarattı. Arınmıştır onların ortak tuttukları şeylerden.
4. İnsanı bir
spermden yarattı. Bir de bakmışsın insan, açıkça kafa tutan bir hasım
oluvermiştir.
5. Davarları da O
yaratmıştır. Onlarda sizin için bir ısıtıcı-koruyucu ve nice nice yararlar
vardır. Onlardan bazı şeyleri/onlardan bazılarını yersiniz.
6. Bir güzellik de
vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada.
7. Ve
ağırlıklarınızı yüklenir, canlarınızın yarısını tüketmeden varamayacağınız
beldelere kadar taşırlar. Hiç kuşkusuz, Rabbiniz gerçekten Raûf'tur, çok acıyıp
esirger; Rahîm'dir, sınırsızca merhamet eder.
8. Hem binesiniz
diye hem de bir süs olarak atları, katırları, eşekleri de yarattı. Ve
bilemeyeceğiniz daha neler yaratır O...
9. Yolu doğrultup
denge noktasını bulmak Allah'ın işidir. Ondan sapan da var. Allah dileseydi,
sizi toptan hidayete erdirirdi.
10. O sizin için
gökten bir su indirdi; ondan bir içecek var. Kendisinden hayvanlarınıza
yedirdiğiniz bir ağaç da ondan oluşmaktadır.
11. O suyla sizin
için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her çeşitten meyvalar bitirir. Hiç
kuşkusuz, bunda, derin derin düşünen bir toplum için gerçek bir mucize vardır.
12. Geceyi,
gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı sizin emrinize vermiştir. Yıldızlar da O'nun emriyle
bir hizmete boyun eğmiştir. Bütün bunlarda, aklını çalıştıran bir topluluk için
elbette ibretler vardır.
13. Ve sizin için
yeryüzünde, çeşit çeşit renklerde başka şeylere de vücut vermiştir. Bütün
bunlarda, düşünüp ibret alacak bir toplum için elbette bir mucize vardır.
14. Ve O'dur ki,
içinden taze bir et yemeniz ve kuşanacağınız bir süs çıkarmanız için denizi
emrinize vermiştir. Gemileri onda yara yara gider görürsün. Böyle yapmıştır ki,
O'nun kereminden nasip arayasınız ve şükredebilesiniz.
15. Sizi çalkayıp
sarsar diye yerküreye ağır dağlar, ırmaklar, yollar koydu. İyiye ve doğruya
ulaşmanız umulmaktadır.
16. Ve nice
işaretler! Yıldızla da onlar, yol ve yön doğrulturlar.
17. Yaratan,
yaratmayana benzer mi? Hiç düşünmüyor musunuz?
18. Allah'ın
nimetlerini saymaya kalkarsanız, onların sonunu getiremezsiniz. Allah,
gerçekten Gafûr ve Rahîm'dir.
19. Allah, sizin
gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.
20. Allah dışında
yakardıklarınız hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmaktadır.
21. Hayat bulmaz
ölülerdir onlar. Ne zaman diriltileceklerini bile bilmezler.
22. Tanrınız bir
tek tanrıdır. Böyle iken, âhirete inanmayanlar, kibre saplandıkları için
kalpleri inkârcı olmuştur.
23. Hiç kuşkusuz
Allah, onların sakladıklarını da açığa vurduklarını da biliyor. Hiç kuşkusuz,
O, büyüklük taslayanları sevmiyor.
24. Onlara,
"Rabbiniz ne indirdi" dendiğinde şöyle dediler: "Öncekilerin
masallarını."
25. Şunun için ki,
onlar, kıyamet günü kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka, ilimsizlik
yüzünden saptırdıkları kişilerin günahlarının bir kısmını da yüklenecekler.
Bakın, ne kötü şey yükleniyorlar!
26. Onlardan
öncekiler tuzak kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah, binalarına temellerinden
çarpmış da üstlerindeki tavan tepelerine çökmüştü. Azap onlara hiç fark
edemedikleri yerden gelmişti.
27. Sonra, kıyamet
günü onları rezil edecek ve diyecek: "Kendileri için kavga çıkarıp
ayrılığa düştüğünüz ortaklarım nerede?" Kendilerine ilim verilmiş olanlar
diyecekler ki: "Bugün rezillik ve kötülük, gerçeği inkâr
edenleredir."
28. Öz
benliklerine zulmedip durdukları bir sırada, meleklerin vefat ettirdikleri
kişiler şöyle diyerek teslim bayrağını çekerler: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk."
İş hiç de öyle değil. Allah, sizin yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir.
29. Hadi, girin
cehennem kapılarından; sürekli kalacaksınız orada. Gerçekten kötü yermiş kibre
sapanların barınağı.
30. Korunup
sakınanlara, "Rabbiniz ne indirdi" dendiğinde şöyle dediler:
"Hayır indirdi." Bu dünyada güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik
vardır. Âhiret yurdu elbette ki daha hayırlıdır. Gerçekten ne güzelmiş takva
sahiplerinin yurdu!
31. Adn
cennetleri... Girecekler içlerine. Altlarından ırmaklar akacak. Orada
diledikleri şey kendilerinin olacak. Allah, korunup sakınanları işte böyle
ödüllendirir.
32. Melekler,
canlarını temiz insanlar olarak aldıklarına şöyle derler: "Selam size,
yapıp ettiklerinize karşılık olarak girin cennete!"
33. Neyi bekliyorlar?
Kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Allah'ın emrinin gelmesini mi?
Onlardan öncekiler de aynen böyle yapmışlardı. Allah onlara zulüm etmemişti.
Tam aksine, onlar kendi kendilerine zulüm ediyorlardı.
34. Sonunda, yapıp
ettiklerinin kötülükleri başlarına musibet olmuş, alay edip durdukları şey
kendilerini sarıvermiştir.
35. Ortak koşanlar
dediler ki: "Eğer Allah isteseydi biz de atalarımız da Allah dışında bir
şeye kulluk/ibadet etmez, O'na rağmen hiçbir şeyi haram kılmazdık."
Onlardan öncekiler de aynen böyle yaptılar. Resullere düşen, açık bir tebliğden
başkası değildir.
36. Yemin olsun,
biz her ümmette şöyle tebliğ yapan bir resul görevlendirdik: "Allah'a
kulluk/ibadet edin, tâğutttan kaçının. Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk
etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi, yeryüzünde gezip dolaşın da
yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün.
37. Sen onların
iyiye ve doğruya ulaşmalarını tutkuyla istesen de Allah, saptırdığına yol
göstermez. Hiçbir yardımcıları da olmaz onların.
38. Yeminlerinin
tüm gücüyle, "Allah ölen kimseyi diriltmez!" diye Allah'a yemin
ettiler. Hayır, öyle değil! Öleni diriltmek O'nun üzerinde hak bir vaattır,
fakat insanların çokları bilmezler.
39. Diriltecek ki,
onlara, ihtilafa düştükleri şeyi açık-seçik göstersin ve küfre sapanlar
kendilerinin yalancılar olduğunu bilsinler.
40. Biz bir şeyi
dilediğimizde, onun hakkında söyleyeceğimiz söz, "Ol!" demekten
ibarettir; o hemen oluverir.
41. Zulme
uğratıldıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere biz, dünyada elbette güzelce
mekân tutturacağız. Âhiretin ödülü mutlaka daha büyüktür. Bir bilselerdi!
42. O Allah
yolunda hicret edenler, sabrederler ve yalnız Rablerine tevekkül ederler.
43. Biz senden
önce de elçi olarak kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik.
Eğer bilmiyorsanız, zikir/Kur'an ehline sorun.
44. Açık
delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikiri/Kur'an'ı vahyettik ki,
kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de derin derin
düşünebilsinler.
45. Kötülükleri
yapmak için tuzak kuranlar, Allah'ın kendilerini yere geçirmeyeceğinden yahut
hiç fark edemeyecekleri bir yerden azabın kendilerine gelmeyeceğinden emin mi
oldular?
46. Yahut dönüp
dolaşmaları sırasında kendilerini yakalamayacağından... Onlar buna engel de
olamazlar.
47. Yoksa
kendilerini korkuta korkuta, sindire sindire yakalamayacağından emin midirler?
Kuşkusuz ki, sizin Rabbiniz gerçekten Raûf'tur, Rahîm'dir.
48. Bakıp
görmediler mi, Allah'ın yarattığı şeylerin gölgeleri bile, sağ ve sollarından
boyunları bükük bir halde, Allah için secdelere kapanarak dönüyor.
49. Göklerdeki ve
yerdeki canlı şeyler de melekler de yalnız Allah'a secde ederler ve hiç de
büyüklük taslamazlar.
50. Üstlerinde
egemen olan Rablerinden ürperirler ve emredildikleri şeyi yaparlar.
51. Allah buyurdu
ki: "İki ilah edinmeyin; O sadece bir tek ilahtır. Yalnız benden
korkun."
52. Göklerde ve
yerde ne varsa O'nundur. Din de sürekli olarak yalnız O'nundur. Hâlâ, Allah'tan
başkasından mı sakınıyorsunuz!
53. Sahip olduğunuz
her nimet Allah'tandır. Sonra size bir zorluk/keder dokunduğu zaman yalnız O'na
yakarırsınız.
54. Sonra da
zorluk ve kederi sizden kaldırdığında, içinizden bir zümre kendi Rablerine
hemen ortak koşuverir,
55. Kendilerine
verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Hadi, zevklenin/nimetlenin, yakında
bileceksiniz.
56. Tutuyor,
kendilerine verdiğimiz rızıklardan, hiçbir şeyin farkında olmayanlara pay
çıkarıyorlar. Allah'a yemin olsun ki, iftira edip durduğunuz şeylerden
kesinlikle hesaba çekileceksiniz.
57. Tutuyor,
Allah'a kızları nispet ediyorlar. Hâşâ! O, bunlardan arınmıştır. İştah
duydukları şeyler de kendilerinin mi?
58. Onlardan
birine kız çocuk müjdelendiğinde yüzü simsiyah kesilir. Öfkeden yutkunur da
yutkunur o!
59. Kendisine
muştulananın utancından ötürü toplumdan gizlenir. Hakaret/eziklik üzere tutsun
mu onu yoksa toprağın bağrına mı gömsün onu. Bakın ne kötü hüküm veriyorlar!
60. Âhirete
inanmayanlar için kötülük örneği var. En yüce örnekse Allah içindir. O'dur
Azîz, O'dur Hakîm.
61. Eğer Allah,
insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir şey
bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor.
Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler.
62. Kendilerinin
bile çirkin bulacağı şeyleri Allah'a isnat ediyorlar. Dilleri de yalan düzüp
donatıyor: En ileri güzellik onlarınmış! Kuşkusuz olan şu: Onlar için ateş
vardır. Ve ona en önden gideceklerdir.
63. Yemin olsun
Allah'a ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik de şeytan onlara
amellerini süslü gösterdi. O, bugün de onların dostudur/ o gün de onların dostu
idi. Onlar için acıklı bir azap var.
64. Bu Kitap'ı
sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice
açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.
65. Allah, gökten
bir su indirdi de onunla, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdi. Kuşkusuz,
bunda kulak verip dinleyen bir topluluk için mutlaka bir mucize vardır.
66. Hayvanlarda da
sizin için kesin bir ibret vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan
arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazlarından kayar gider.
67. Hurmalıkların
meyvalarından, üzümlerden de sarhoş edici bir içecek ve güzel bir rızık elde
edersiniz. İşte bunda, aklını işleten bir topluluk için kesin bir mucize
vardır.
68. Rabbin,
balarısına şöyle vahyetti: "Dağlardan evler edin, ağaçlardan ve insanların
kurdukları çardaklardan da..."
69. "Sonra,
meyvaların her türünden ye de boyun bükerek Rabbinin yollarına koyul."
Onun karıncıklarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki, insanlar için
onda şifa vardır. Derin derin düşünen bir topluluk için, bunda kesin bir mucize
var.
70. Allah sizi
yarattı, sonra sizi vefat ettirecek. İçinizden bazıları, ömrün en basit ve
düşük noktasına geri çevirilir ki, bir ilimden sonra hiçbir şey bilmez olsun.
Allah Alîm'dir, Kadîr'dir.
71. Allah, rızıkta
kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin
altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah'ın nimetini mi
inkâr ediyor bunlar?
72. Allah size,
kendi benliklerinizden eşler nasip etti. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve
torunlar oluşturdu. Ve sizleri güzel ve temiz nimetlerle rızıklandırdı. Şimdi
bunlar, bâtıla mı inanıyorlar? Ve bunlar, evet bunlar, Allah'ın nimetine
nankörlük mü ediyorlar?
73. Allah'ı
bırakıp da kendilerine, göklerden ve yerden bir parçacık rızık veremeyen, buna
güç yetiremeyen şeylere mi tapıyorlar?
74. Artık Allah'a
örnekler verip durmayın. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
75. Allah şöyle
bir örnekleme yaptı: Hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının eşyası durumunda bir
kul/köle ile bizden bir güzel rızıkla rızıklandırdığımız ve ondan gizli-açık
dağıtan bir kişi. Bunlar aynı olur mu?! Bütün övgüler Allah'adır ama onların
çokları bilmiyorlar.
76. Allah şöyle
bir örnekleme de yaptı: İki adam; birisi dilsiz; hiçbir şeye gücü yetmez,
efendisi/yöneticisi üstüne sadece bir yük. Efendi onu nereye gönderse hiçbir
hayır getiremez. Şimdi bu adam, dosdoğru bir yol üzerinde bulunup adaletle
emreden kişi ile aynı olur mu?
77. Göklerin ve
yerin gaybı Allah'ındır. O saate/dünyanın sonuna ilişkin emirse bir göz açıp
yummak gibi, hatta ondan da yakındır. Allah her şeye kadirdir.
78. Allah sizi
annelerinizin karınlarından çıkardı, hiçbir şey bilmiyordunuz; şükredebilesiniz
diye size işitme gücü, gözler ve gönüller verdi.
79. Gök
boşluğunda, bir emre boyun eğdirilmiş olan kuşlara bakmadılar mı? Onları
Allah'tan başkası tutmuyor. Bunda, inanan bir topluluk için elbette ki
izler-işaretler vardır.
80. Allah size,
evlerinizden huzur ve sükûn yeri yaptı. Hayvan derilerinden size, gerek güç
gününüzde gerek konduğunuz sırada rahatça taşıyacağınız evler yaptı. Ayrıca,
hayvanların; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından belli bir süreye kadar
kullanabileceğiniz giyimlikler, döşemelikler ve kullanım eşyası verdi.
81. Allah,
yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu. Dağlardan sizin için sığınak
evler yaptı. Sizin için, sıcaktan koruyacak elbiselerle savaşta koruyacak
elbiseler de yaptı. İşte nimetini üzerinizde böyle tamamlıyor ki, O'na teslim
olup esenliğe ulaşabilesiniz.
82. Yine de yüz
çevirirlerse artık sana düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.
83. Allah'ın nimetini
biliyorlar, sonra da onu inkâr ediyorlar. Çoğu nankördür bunların.
84. Her ümmetten
bir tanığı ortaya sürdüğümüz gün, küfre sapanlara ne izin verilir ne de özür
dilemelerine imkân sağlanır.
85. Zulme sapanlar
azapla yüz yüze geldiklerinde, ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine
bakılır.
86. Şirke
sapanlar, ortak tuttuklarını gördüklerinde şöyle derler: "Rabbimiz, işte
bunlar seni bırakıp da yalvarıp yakardığımız ortaklarımız." Bunun üzerine
ortakları onlara şöyle söz dokundururlar: "Siz, yalancılarsınız,
yalancılar!"
87. O gün hepsi
Allah huzurunda teslim bayrağı çekmiş, iftira aracı olarak kullandıklarının
tümü onları ortada bırakıp kaybolmuştur.
88. İnkâra sapıp
Allah yolundan geri çevirenler var ya, bozgunculuk edip durmalarından ötürü
onların azaplarına azap katmışızdır.
89. Gün olur, her
ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu
insanlar hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey
için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir
müjde ol
90. Şu bir gerçek
ki; Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm
pisliklerden/edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık-doymazlık ve kıskançlıktan
yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor.
91. Antlaşma
yaptığınızda, Allah'a verdiğiniz söze vefa gösterin. Bağlayıp pekiştirdikten
sonra yeminlerinizi bozmayın. Çünkü, kendinize Allah'ı kefil yapmış
durumdasınız. Allah, yaptıklarınızı biliyor.
92. Yeminleri
bozmada, ipliğini kuvvetle büktükten sonra bozup parçalayan karı gibi olmayın.
Bir topluluk ötekinden daha zengin ve kalabalık çıktığı için yeminlerinizi
aranızda bir hile aracı yapıyorsunuz. Allah sizi bununla imtihan ediyor;
ihtilafa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size açık bir biçimde elbette
gösterecektir.
93. Allah
dileseydi, elbette ki sizi bir tek ümmet yapardı. Ama O, dilediğini saptırıyor,
dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzluyor. Yapıp ettiklerinizden mutlaka
sorgu-suale çekileceksiniz.
94. Yeminlerinizi
aranızda hile ve aldatma aracı yapmayın; aksi halde, ayak sağlam bastıktan
sonra kayar ve Allah yolundan alıkoyduğunuz için acıyı tadarsınız. Üstelik
büyük bir azaba da uğrarsınız.
95. Allah'a
verdiğiniz sözü basit bir ücret karşılığı satmayın. Eğer bilirseniz, Allah
katında olan, sizin için daha hayırlıdır.
96. Sizin
yanınızdaki tükenir ama Allah'ın yanındaki sonsuza dek kalıcıdır. Sabredenlere
ödüllerini biz, işleyip ürettiklerinin en güzeliyle mutlaka vereceğiz.
97. Erkek yahut
kadın, her kim inanmış olarak hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa, onu
tertemiz bir hayatla yaşatırız. Ve böylelerinin ücretlerini, işleyip
ürettiklerinin en güzelleriyle karşılarız.
98. Kur'an'ı
okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah'a sığın!
99. Şu bir gerçek
ki şeytanın elinde, iman edip yalnız Rablerine dayananlar aleyhine hiçbir
sulta/hiçbir kanıt yoktur.
100. Onun sultası,
sadece onu dost edinenlerle Allah'a ortak koşanlar üstündedir.
101. Biz bir
ayeti, bir başka ayetin yerine koyduğumuzda -ki Allah neyi indirmekte olduğunu
daha iyi bilir- şöyle derler: "Sen düpedüz bir iftiracısın." Hayır,
öyle değil. Bunların çokları bilmiyorlar.
102. De ki:
"İman edenleri güçlendirip kökleştirmek için ve Müslümanlara bir müjde ve
kılavuz olarak, Ruhul-kudüs onu, senin Rabbinden indirdi.
103. Yemin olsun
ki, biz, onların, "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte
olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır.
Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir.
104. Allah'ın
ayetlerine inanmayanlara Allah kılavuzluk etmez. Onlar için acıklı bir azap
öngörülmüştür.
105. Yalanı ancak,
Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydururlar. Yalancılık edenler onların ta
kendileridir.
106. Her kim
imanından sonra Allah'a küfür eder, kalbi iman ile yatışmış halde iken baskıyla
zorlanan hariç olmak üzere, inkâra göğüs açarsa, böylelerinin üzerine Allah'tan
bir gazap iner. Bunlar için büyük bir azap da öngörülmüştür.
107. Bu böyledir,
çünkü, onlar şu iğreti hayatı âhirete tercih etmişlerdir. Ve Allah, küfre
sapanlar topluluğunu doğruya kılavuzlamaz.
108. Bunlar,
Allah'ın; kalpleri, kulakları ve gözleri üstüne mühür bastığı insanlardır.
Gaflete saplananlar da bunların ta kendileridir.
109. Hiç kuşkusuz,
âhirette hüsrana uğrayacaklar da bunlardır.
110. Kuşkusuz,
Rabbin; işkenceye uğratıldıktan sonra hicret eden, ardından da cihat edip
sabreden kişiler yanındadır. Bütün bunlardan sonra senin Rabbin elbette
cömertçe affedecek, cömertçe merhamet edecektir!
111. Gün olur,
herkes kendi nefsi için mücadele eder ve herkese, yaptığının karşılığı tam
tamına ödenir; onlar asla zulme uğratılmazlar.
112. Allah, şu
ülkeyi/medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu-huzurlu idi; rızkı her
yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler de
Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku
elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı.
113. Yemin olsun
ki, onlara içlerinden bir resul geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar
zulümlerine devam edip dururken azap kendilerini yakaladı.
114. Allah'ın sizi
rızıklandırdığı şeylerden helal ve temiz olarak yiyin! Eğer yalnız O'na ibadet
ediyorsanız, Allah'ın nimetlerine şükredin!
115. O size ancak
şunları haram kılmıştır: Ölü/hayvan/leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası
adına kesilen hayvan. Bununla birlikte, zorda kalan, başkasının hakkına tecavüz
etmemek, sınırı da aşmamak şartıyla bunlardan yerse, Allah bağışlayacak,
merhamet edecektir.
116. Yalan düzerek
Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu
helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler
kurtulamazlar.
117. Az bir
nimetlenme ardından, acıklı bir azap var onlara.
118. Sana
anlattıklarımızı daha önce, Yahudilere haram kılmıştık. Biz onlara haksızlık
etmedik; aksine, onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı.
119. Şu da var:
Rabbin, bilgisizlik yüzünden kötülük işleyip de bunun ardından tövbe edip hallerini
düzeltenler lehindedir. Sonra senin Rabbin gerçekten Gafûr ve Rahîm'dir.
120. Şu da
kuşkusuz ki, İbrahim başlı başına bir ümmet idi; bir hanîf olarak Allah'ın
önünde eğiliyordu, müşriklerden değildi.
121. O'nun
nimetlerine şükrediyordu. Allah onu seçip yüceltti ve dosdoğru bir yola
kılavuzladı.
122. Dünyada ona
güzellik verdik, âhirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer
alacaktır.
123. Daha sonra
sana şunu vahyettik: Bir hanîf olarak İbrahim'in milletine uy! O, müşriklerden
değildi.
124. Cumartesi
tatili, sadece onda ihtilaf edenlere farz kılındı. Rabbin, tartışmakta
oldukları şey hakkında, onlar arasında kıyamet günü hüküm verecektir.
125. Rabbinin
yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et ve onlarla, en güzel olan neyse o yolla
mücadele et. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. Ve
O, gerçeğe kılavuzlananları da en iyi bilendir.
126. Eğer ceza ile
karşılık verecekseniz, ancak size yapılan kötülüğün türü ve miktarı ile
karşılık verin. Eğer sabrederseniz, elbette ki bu, sabredenler için daha
hayırlıdır.
127. Sabret! Senin
sabrın da Allah'ın yardımıyladır. Onlar için tasalanma! Kurmakta oldukları
tuzaklar yüzünden de telaşlanma!
128. Hiç kuşkusuz,
Allah, sakınanlar ve güzel düşünüp güzel iş yapanlarla beraberdir.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Nahl Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.