Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuranı Kerim
| |||
- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Maide Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
5 - Maide Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Ey iman edenler! Akitlerin ve ahitlerin icaplarını yerine
getirin. Siz ihramlı iken avlanmayı helal saymamak şartıyla ve ileride size
okunacaklar müstesna olmak üzere, davar cinsinden hayvanlar size helal
kılınmıştır. Kuşkunuz olmasın ki, Allah, iradesi yönünde hüküm verir.
2. Ey iman edenler! Allah'ın ibadet, iyilik ve güzellik
alâmeti kıldığı şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık
hediyelere, gerdanlıklara, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescid-i
Haram'a gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınız vakit avlanın.
Bir topluluğun, sizi Mescid-i Haram'dan uzak tutmak için sergilediği kötülük,
sizi saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin! Hayırda erginlik/dürüstlük ve
takva üzere yardımlaşın! Kötülük/çirkinlik, düşmanlık/saldırganlık üzere yardımlaşmayın.
Allah'tan sakının! Kuşkunuz olmasın ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
3. Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş
hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış,
boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip
kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak
taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet
paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden
ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için
dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din
olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir
açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek
zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir.
4. Sana soruyorlar, onlar için helal kılınan ne? Şöyle söyle:
"Sizin için bütün temiz nimetler helal kılınmıştır. Eğittiğiniz avcı
kuşların tuttukları ile eğittiğiniz av köpeklerinin tuttukları da size helal
kılındı. Siz bu hayvanlara, Allah'ın size öğrettiklerinden öğretiyorsunuz. O
halde onların sizin için tuttuklarından da yiyin ve üzerine Allah'ın adını
anın. Allah'tan sakının! Allah gerçekten hesabı çok çabuk görür."
5. Bugün size bütün temiz nimetler helal kılındı. Kendilerine
kitap verilmiş olanların yemekleri size helaldir. Sizin yemekleriniz de onlara
helaldir. Mümin kadınların iffetlileriyle, sizden önce kendilerine kitap
verilmiş olanların iffetli hanımları da mehirlerini verdiğiniz takdirde;
iffetinizi korumanız, zinadan uzak kalmanız ve şunu-bunu dost tutmamanız
şartıyla size helaldir. İmanı tanımayıp nankörlük edenin ameli boşa gitmiştir.
Ve o, âhirette de hüsrana uğrayanlardandır.
6. Ey iman sahipleri! Namaza/duaya duracağınız zaman
yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve
topuklara kadar ayaklarınızı meshedin/yahut yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice
temizlenin! Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten
gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla
teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk
çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak
istiyor ki, şükredebilesiniz.
7. Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve sizi bağladığı mîsakını
unutmayın. Hani, "İşittik, boyun eğdik!" demiştiniz. Allah'tan
sakının. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilir.
8. Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak
Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü
sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup
sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan
haberdardır.
9. Allah, inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlara
vaatte bulunmuştur: Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.
10. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, bunlar
cehennemin dostlarıdırlar.
11. Ey iman edenler! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini
hatırlayın! Hani bir topluluk ellerini size uzatmaya niyet etmişti de Allah
onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan sakının! Müminler yalnız Allah'a
tevekkül etsinler!
12. Yemin olsun ki, Allah İsrailoğullarının mîsakını almıştı da
içlerinden on iki temsilci/başkan göndermiştik. Allah şöyle demişti: "Ben
sizinle beraberim. Namazı/duayı yerine getirirseniz, zekâtı verirseniz,
resullerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel bir biçimde borç
verirseniz, kötülüklerinizi elbette örteceğim ve sizi, altlarından ırmaklar
akan cennetlere elbette koyacağım. Artık bundan sonra küfre gideniniz yolun
denge noktasından sapmış olur."
13. Sonunda, verdikleri mîsakı bozdukları için onları
lanetledik de kalplerini kaskatı yaptık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar.
Öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular. İçlerinden çok
azı hariç, sen onlardan hep hainlik görürsün. Bununla birlikte onları affet,
ellerini tut. Çünkü Allah güzellik sergileyenleri sever.
14. "Biz Hıristiyanlarız!" diyenlerden de mîsaklarını
almıştık. Onlar da öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi
unuttular. Bu yüzden, aralarına kıyamete değin düşmanlık ve şiddetli nefret
saldık. Sınaat/teknoloji olarak ürettikleri şeylerin ne olduğunu Allah onlara
yakında haber verecektir.
15. Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış
olduklarınızın çoğunu size ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir
gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir.
16. Allah, rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış
yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp
şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar.
17. Yemin olsun ki, "Allah Meryem'in oğlu Mesih'tir"
diyenler küfre batmışlardır. De ki: "Allah; Meryem'in oğlu Mesih'i,
annesini ve yeryüzündeki insanların hepsini helâk etmek istese Allah'a karşı
kimin elinde bir güç vardır!" Hem göklerin hem yerin hem de bunlar
arasındakilerin mülkü/ yönetimi Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Allah her şeye
Kadîr'dir.
18. Yahudiler ve Hıristiyanlar dediler ki, biz Allah'ın
oğulları ve sevgilileriyiz. De ki: "O halde, niçin size günahlarınız
yüzünden azap ediyor?" Hayır, siz de O'nun yarattıklarından birer
insansınız. Dilediğini affeder O, dilediğine azap eder. Hem göklerin hem yerin
hem de bunlar arasındakilerin mülkü/yönetimi Allah'ındır. Dönüş de O'nadır.
19. Ey Ehlikitap! Resullerin arası kesildiği bir sırada
resulümüz size geldi; ayan-beyan açıklamalarda bulunuyor. "Bize ne müjdeci
geldi ne uyarıcı" demeyesiniz. İşte müjdeci de geldi size, uyarıcı da.
Allah her şeye kadirdir.
20. Mûsa, kavmine şöyle demişti: "Ey toplumum! Allah'ın,
üzerinizdeki nimetini hatırlayın. İçinizde peygamberler vücuda getirdi, sizi
krallar yaptı, âlemlerden hiç kimseye vermediklerini size verdi."
21. "Ey toplumum! Allah'ın sizin için yazdığı kutsal
toprağa girin, arkanıza dönmeyin; yoksa hüsrana uğramışlar durumuna
düşersiniz."
22. Şöyle dediler: "Ey Mûsa, orada zorbalardan oluşan bir
toplum var. Onlar ordan çıkıncaya kadar biz oraya asla girmeyeceğiz. Eğer
oradan çıkarlarsa biz o zaman gireceğiz."
23. İçine ürperti düşenlerden, Allah'ın nimet verdiği iki adam
dedi ki: "Onların içine kapıdan girin. Oraya girdiğinizde galip
geleceksiniz. Eğer inananlar iseniz yalnız Allah'a güvenin."
24. Dediler ki: "Ey Mûsa! Onlar orada oldukça biz oraya
asla girmeyeceğiz! Hadi sen git, Rabbinle birlikte savaşın. Biz şuracıkta
oturacağız."
25. Şöyle yakardı Mûsa: "Rabbim! Nefsimle kardeşimden
başkasına söz geçiremiyorum. Artık sapıklar topluluğu ile bizim aramızı
ayır!"
26. Allah dedi ki: "Orası onlara kırk yıl haram
kılınmıştır. Yeryüzünde sersem sersem dolaşacaklar. Sen o sapıklar topluluğu
için kederlenme."
27. Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini de gerçek olarak oku.
Hani, ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti, ötekinden
kabul edilmemişti. "Seni mutlaka öldüreceğim." dedi. Öteki:
"Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder." dedi.
28. Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek
için elimi sana uzatmayacağım. Şu bir gerçek ki, ben, âlemlerin Rabbi olan
Allah'tan korkarım."
29. "Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da senin
günahını da yüklenip ateş halkından olasın. İşte budur zalimlerin cezası!"
30. Nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye ısındırdı, o da onu
öldürdü. Böylece hüsrana uğramışlardan oldu.
31. Derken, Allah, kardeşinin cesedini nasıl saklayacağını ona
göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. O dedi ki: "Vay be! Şu
karga kadar bile olamıyor muyum ki, kardeşimin cesedini saklayayım." Bu
arada, pişmanlık duyanlardan olmuştu.
32. İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim
bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın
öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse
insanlara toptan hayat vermiş gibidir. Andolsun, resullerimiz onlara açık-seçik
kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bunun ardından da yeryüzünde
zulüm ve azgınlığa sapmaktadır.
33. Allah ve resulüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk
yapmaya çalışanların cezası şudur: Öldürülürler yahut asılırlar yahut elleriyle
ayakları çaprazlamasına kesilir yahut bulundukları yerden sürülürler. Bu onlar
için dünyada bir rezilliktir. Âhirette de onlara büyük bir azap vardır.
34. Ancak onları gücünüz altına almadan önce tövbe edenler
olursa biliniz ki, Allah Gafûr ve Rahîm'dir.
35. Ey iman edenler! Allah'ın buyruğuna ters düşmekten sakının;
O'na varmaya vesîle arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa
erebilesiniz.
36. Küfre batanlar var ya, yeryüzündekilerin hepsi ve yanında
bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için
hepsini fidye verseler, onlardan bu bile kabul edilmez. Korkunç bir azap vardır
onlar için.
37. Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkamayacaklardır. Onlar
için tepelerinden hiç inmeyecek bir azap vardır.
38. Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık
Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.
39. Kim zulmünden sonra tövbe eder, halini düzeltirse kuşkusuz
Allah onun tövbesini kabul eder. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
40. Göklerin de yerin de mülkünün/saltanatının Allah'ın
olduğunu bilmedin mi? Dilediğine azap eder O, dilediğini affeder. Allah'ın gücü
her şeye yeter.
41. Ey resul! Kalpleri inanmamış olduğu halde ağızlarıyla
"İnandık" diyenlerin küfürde yarışırcasına koşanları seni üzmesin.
Yahudilerden bazıları yalancılık etmek için dinlerler; huzuruna çıkmamış olan
başka bir topluluk için dinlerler. Yerlerine oturmuş kelimeleri, yapılarını
bozup değiştirirler. "Size şu verilirse alın, eğer o verilmezse
çekinin." derler. Allah birini fitneye çarptırmak isterse sen onun için
Allah karşısında hiçbir şey yapamazsın. Bunlar o kişilerdir ki, Allah
kalplerini temizlemek istemiyor. Dünyada bir rezillik vardır onlar için;
âhirette de büyük bir azap var onlara.
42. Yalana iyice kulak verirler, haramı tıka-basa yerler. Sana
geldiklerinde, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan
yüz çevirirsen sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Ama aralarında
hükmedersen, adaletle hükmet. Allah, adaletle hükmedenleri/adaleti ayakta
tutanları sever.
43. İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, nasıl
oluyor da senin hakemliğine baş vuruyorlar? Daha sonra da verilen hükümden yüz
çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir.
44. Biz indirdik Tevrat'ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var
onda, ışık var. Allah'a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik
yaparlardı. Kendini Rabb'e adayanlarla ilim ve hikmette derinleşmiş olanlar da
Allah'ın Kitabı'ndan korumakla görevli olduklarıyla hükmederlerdi. Zaten onlar
Allah'ın Kitabı'na tanıklardı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun da
ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın. Allah'ın indirdiği ile
hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.
45. O Kitap'ta onlar üzerine şöyle yazmıştık: Cana can, göze
göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalar karşılığında da kısas.
Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur.
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.
46. Ardından o peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı
gönderdik. Tevrat'tan yanında bulunanı doğruluyordu. Ona İncil'i verdik.
Hidayet ve ışık vardı onda. Tevrat'tan yanında olanı tasdikleyici idi. Doğruya
ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt.
47. İncil bağlıları Allah'ın onda indirdiğiyle hükmetsinler.
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler sapıkların ta kendileridir.
48. Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında
bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O
halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden
uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir
yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size
vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde
hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz
şeylerin esasını bildirecektir.
49. Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların
keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni
uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları
bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları
doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.
50. Yoksa cahiliye devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği
görebilen bir toplum için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?
51. Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları gönül
dostları edinmeyin. Onlar birbirlerinin gönül dostlarıdır. Sizden kim onları
gönül dostu edinirse o, onlardandır. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve
güzele kılavuzlamaz.
52. Kalplerinde hastalık olanların, "Başımıza bir felaket
gelmesinden korkuyoruz." diyerek onların içine daldıklarını görürsün.
Olabilir ki Allah, bir fetih yahut katından bir buyruk getirir de bunu
yapanlar, benliklerinde sakladıkları şeye pişmanlık duyar hale gelirler.
53. İman edenler derler ki: "Şunlar mıdır o tüm güçleriyle
sizinle beraber olduklarına yemin edenler?" Bütün amelleri boşa çıkmıştır
da hüsrana uğrayanlardan oluvermişlerdir.
54. Ey inananlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin:
Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu
bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda
tüm gayretleriyle didinirler, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu,
Allah'ın dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve
yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir.
55. Sizin gönül dostunuz Allah'tır, O'nun resulüdür, bir de
rükû eder bir halde namazı/duayı yerine getirip, zekâtı vererek iman
edenlerdir.
56. Allah'ı, O'nun resulünü ve iman edenleri dost
edinen/Allah'tan, O'nun resulünden ve iman edenlerden yüz çeviren bilsin ki,
galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır.
57. Ey iman edenler! Sizden önce kitap verilenlerden ve küfre
sapanlardan, dininizi oyun ve eğlence edinenleri dost tutmayın. Eğer
inanıyorsanız Allah'tan sakının.
58. Namaza/duaya çağırdığınızda onu oyun ve eğlence edindiler.
Böyle yaptılar; çünkü onlar akıllarını işletmeyen bir topluluktur.
59. De ki: "Ey Ehlikitap! Sadece şunun için bizden
hoşlanmıyorsunuz: Allah'a, bize indirilene, daha önce indirilene inanmışız.
Doğrusu şu ki, sizin çoğunuz yoldan sapmış olanlardır."
60. De ki: "Allah katında ceza olarak bundan daha kötüsünü
size bildireyim mi? Allah'ın lanetlediği, üzerine gazap indirdiğidir o. Allah
böylelerinden maymunlar, domuzlar ve tâğut uşakları yapmıştır. İşte bunlardır
yer bakımından daha kötü, yolun denge noktasını kaybetme bakımından daha şaşkın
olanlar."
61. Size geldiklerinde "İnandık!" derler. Gerçekte
ise küfürle girmiş, yine onunla çıkmışlardır. Neler saklıyor olduklarını Allah
daha iyi bilir.
62. Onların birçoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede
yarıştıklarını görürsün. Ne kötüdür o yapmakta oldukları!
63. Ruhbanları ve hahamları onları, günah oluşturan
sözlerinden, haram yemekten alıkoysalardı olmaz mıydı? Ne kötüdür onların
sınaat/teknoloji olarak üretmekte oldukları.
64. Yahudiler dediler ki: "Allah'ın eli bağlıdır."
Kendi elleri bağlandı/elleri bağlanasıcalar! Söylemiş oldukları yüzünden
lanetlendiler. Söylediklerinin aksine, Allah'ın iki eli de alabildiğine
açıktır; dilediği gibi bağışta bulunur. İnan olsun ki, Rabbinden sana
indirilen, küfür ve taşkınlık yönünden onları iyice azdıracaktır. Onların
arasına, ta kıyamet gününe kadar düşmanlık ve nefret atmışızdır. Ne zaman savaş
için bir ateş yaksalar, Allah onu söndürür de onlar yeryüzünde yine
bozgunculuğa koşarlar. Ama Allah, bozguncuları sevmez.
65. Eğer Ehlikitap, iman edip korunsaydı, onların kötülüklerini
mutlaka örter ve kendilerini bol nimetli cennetlere mutlaka sokardık.
66. Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirilmiş
olanı gerektiği şekilde uygulasalardı elbette ki hem üstlerinden hem
ayaklarının altından rızıklanacaklardı. İçlerinde orta yolu izleyen bir
topluluk var. Ama onların çoğunluğunun yapmakta olduğu ne kadar da kötü!
67. Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu
yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah
seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.
68. De ki: "Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve
Rabbinizden size indirileni tam uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz."
Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun küfür ve azgınlığını elbette
artıracaktır. Küfre batan topluluk için tasalanma artık.
69. Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve
Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş
yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.
70. Yemin olsun ki biz, İsrailoğullarının kesin sözlerini almış
da onlara resuller göndermiştik. Ne zaman bir resul onlara nefislerinin
hoşlanmadığı bir şeyi getirdiyse bir kısmını yalanladılar; bir kısmını da
öldürüyorlardı.
71. Bir fitne kopmayacak sandılar. Kör oldular, sağır
kesildiler. Derken Allah tövbelerini kabul etti. Sonra yine birçokları
körleştiler, sağırlaştılar. Allah, onların yaptıklarını ayan-beyan görür.
72. Yemin olsun ki, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'in ta
kendisidir!" diyenler küfre batmışlardır. Mesih şöyle demişti: "Ey
İsrailoğulları, hem sizin Rabbiniz hem de benim Rabbim olan Allah'a
kulluk/ibadet edin! Gerçek olan şu ki, Allah'a ortak koşana Allah, cenneti
haram kılmıştır. Varacağı yer ateştir onun. Zalimlerin yardımcıları
olmayacaktır."
73. Yemin olsun ki, "Allah, üçün üçüncüsüdür!"
diyenler de küfre batmıştır. Bir tek Tanrı dışında hiçbir ilah yoktur. Bu
söyleyegeldiklerine son vermezlerse, onların küfre sapanlarına korkunç bir azap
mutlaka gelip çatacaktır.
74. Hâlâ Allah'a yönelip tövbe ederek ondan af dilemiyorlar mı?
Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
75. Meryem'in oğlu Mesih, bir resulden başkası değildir. Ondan
önce de resuller gelip geçmiştir. Onun annesi de özü-sözü doğru biriydi. İkisi
de yemek yerlerdi. Bak nasıl açıklıyoruz onlara ayetleri! Sonra bak, nasıl
gerisin geri çevriliyorlar!
76. Söyle onlara: "Allah'ın yanında bir de, size zarar
yahut yarar sağlama gücü olmayan şeylere mi kölelik/kulluk ediyorsunuz? Allah,
en iyi duyan, en iyi bilenin ta kendisidir."
77. De ki: "Ey Ehlikitap! Dininizde azgınlık edip hak
dışına çıkarak aşırılığa gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış ve
yolun denge noktasından uzağa düşmüş bir topluluğun keyiflerine uymayın."
78. İsrailoğullarının küfre sapanları, Meryem'in oğlu İsa'nın
ve Dâvûd'un diliyle lanetlendiler. Bu böyledir; çünkü onlar sınır tanımazlık,
haksızlık, düşmanlık ediyorlardı.
79. İşledikleri kötülükten birbirlerini sakındırmıyorlardı. Ne
kötü şeydi yapmayı sürdürdükleri!
80. Onlardan birçoğunun, küfre sapanlarla dostluk kurduklarını
görürsün. Öz benliklerinin onlar için hazırlayıp sunduğu şey gerçekten çok
kötü! Allah, üzerlerine gazap indirmiştir. Azap içinde de onlar sürekli
kalacaklardır.
81. Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene inanmış
olsalardı, küfre sapanları dostlar edinmezlerdi. Ama onların çokları yoldan
sapmışlardır.
82. Şu tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere
en şiddetli düşmanlık duyanlarını, Yahudilerle şirke batanlar bulursun. Şu da
tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere sevgide en yakın
olanlarını "Biz Hıristiyanlarız" diyenler bulursun. Bu böyledir.
Çünkü o Hıristiyanlar içinde derin araştırmalar yapan keşişler, kendini Allah'a
adamış rahipler vardır. Ve onlar, kibre sapmazlar.
83. Resule indirileni dinlediklerinde farkına vardıkları
gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Şöyle derler:
"Ey Rabbimiz, iman ettik. Artık bizi de gerçeğin tanıklarıyla birlikte
kaydet."
84. "Rabbimizin bizi barışseverler arasına koymasını umup
dururken, Allah'a ve Hak'tan bize gelene neden inanmayacakmışız?"
85. Böyle söyledikleri için Allah onları, altlarından ırmaklar
akan cennetlerle lütuflandırdı. Sürekli kalıcıdırlar orada. İşte budur güzel
davrananların ödülü.
86. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlar da cehennemin
dostlarıdır.
87. Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin
temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp
sınırı aşanları sevmez.
88. Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan
yiyin. Kendisine iman ettiğiniz Allah'tan sakının!
89. Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba
çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar.
Böyle bir yeminin keffâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden
on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek, yahut da özgürlüğüne
kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde
yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size
ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.
90. Ey iman edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için
dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki
kurtuluşa eresiniz.
91. Şeytan; uyuşturucu ve kumara sokularak aranıza düşmanlık ve
şiddetli nefret yerleştirip sizi Allah'ı anmaktan, namazdan/duadan geri
çevirmek ister. Artık son veriyorsunuz değil mi?
92. Allah'a itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz
çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
93. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara; bundan
böyle korunup iman ederek iyi işler yaptıkları, sonra takvaya sarılıp imanda
kemale erdikleri, sonra bir mertebe daha korunup güzellikler sergiledikleri
takdirde, daha önce tatmış olduklarından ötürü hiçbir günah yoktur. Allah,
güzel düşünüp güzel davrananları sever.
94. Ey iman sahipleri! Allah sizi, ellerinizin ve
mızraklarınızın erişeceği av türünden bir şeyle mutlaka deneyecektir ki, gözün
fark edemediği alanlarda O'ndan kim korkuyor bilsin. Bundan sonra azıp sınırı
çiğneyen için korkunç bir azap olacaktır.
95. Ey iman sahipleri! İhramda olduğunuz zaman av öldürmeyin.
Sizden kim kasten onu öldürürse cezası şudur: Öldürdüğü hayvana denk
deve-sığır, davar cinsinden, Kâbe'ye varacak kurbanlık bir hediye ki, içinizden
adalet sahibi iki kişi belirleyecektir. Yahut yoksullara yedirme şeklinde bir
keffâret, yahut buna denk oruç. Ta ki yaptığının vebalini tatsın. Allah,
geçmişi affetmiştir. Kim bir daha yaparsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah çok
güçlüdür, öc alıcıdır.
96. Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı
yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada
avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunda haşredileceğiniz Allah'tan korkun.
97. Allah Kâbe'yi, o saygıya layık evi, o saygıya layık
"ay"ı, o kurbanlık hediyeleri ve gerdanlıkları insanlar için bir
dayanak, bir ayağa kalkış aracı kıldı. Böyle yaptı ki, Allah'ın göklerde olanı
da yerde olanı da bildiğini, Allah'ın her şeyi bilici olduğunu siz de
bilesiniz.
98. Bilin ki Allah, azap ettiğinde çok şiddetli eder. Allah;
Gafûr'dur, Rahîm'dir.
99. Resule düşen, tebliğden başka bir şey değildir. Allah sizin
açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.
100. De ki: "Pisin çokluğu seni hayrete düşürse de pisle
temiz bir olmaz. O halde, ey akıl ve gönül sahipleri! Allah'tan korkun ki
kurtuluşa erebilesiniz."
101. Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak
şeylerle ilgili soru sormayın. Kur'an indirilmekte iken onları sorarsanız size
açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafûr'dur, Halîm'dir.
102. Sizden önceki bir toplum da onları sormuştu; sonra tutup
hepsini inkâr ettiler.
103. Allah ne bahîre yapmıştır ne sâibe ne vasîle ne de hâm. Ne
var ki küfre sapanlar yalan uydurarak Allah'a iftira ediyorlar ve çokları da
akıl erdiremiyorlar.
104. Onlara, Allah'ın indirdiğine ve resule gelin dendiğinde
şöyle derler: "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter." Peki,
ataları hiçbir şey bilmiyor, doğru yolu bulamıyor idiyseler de mi?
105. Ey iman edenler! Siz, kendinizi düzeltmeye bakın. Siz,
doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü
Allah'adır. O size neler yapıyor olduğunuzu haber verecektir.
106. Ey iman edenler! Herhangi birinize ölüm gelip çattığında,
vasiyet zamanı aranızdaki tanıklık şöyle olsun: Kendinizden adalet sahibi iki
kişi yahut yolculuk etmekte iken ölüm musibeti başınıza geldiyse sizin
dışınızdan iki kişi. Bunları namazdan/duadan sonra alıkoyarsınız;
kuşkulanırsanız şöyle yemin etsinler: "Vallahi, yakınlarımız da olsa
yeminimizi hiçbir ücret karşılığı satmayacağız, Allah'ın tanıklığını
saklamayacağız. Çünkü böyle yaparsak mutlaka günahkârlardan oluruz."
107. Eğer onların bir günah işledikleri kesinlikle anlaşılırsa o
zaman, tercih edilmiş olan bu ikisinin yerine bunların aleyhinde bulundukları
taraftan iki kişi geçerek şöyle yemin edeceklerdir: "Allah şahit olsun ki,
bizim tanıklığımız, onların tanıklığından daha doğrudur. Biz hiçbir haksızlık
yapmadık. Aksi halde mutlaka zalimlerden olurduk."
108. İşte bu yol, tanıklığı gereğince yerine getirmelerine,
yemin etmelerinden sonra yeminlerinin reddedileceğinden korkmalarına en
yarayışlı olandır. Allah'tan sakının ve söylenene kulak verin. Allah, sapıklar
topluluğunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.
109. Allah, resulleri bir araya getireceği gün şöyle der:
"Size ne cevap verildi?" Şöyle derler: "Hiçbir bilgimiz yok.
Gaybları en iyi biçimde bilen sensin, sen!"
110. Hani, Allah şöyle demişti: "Ey Meryem'in oğlu İsa!
Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhul-kudüs'le
desteklemiştim, beşikte iken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana
Kitap'ı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş
görünümünde bir şey yaratıyor, içine üflüyordun da o benim iznimle kuş
oluyordu. Doğuştan körü, abraşı benim iznimle iyileştiriyordun. Benim iznimle
ölüleri çıkarıyordun. İsrailoğullarını senden uzak tutmuştum. Hani, sen onlara
açık-seçik ayetleri getirdiğinde, küfre sapanları şöyle deyivermişti:
"Açık bir büyüden başka bir şey değil bu."
111. Havarilere şunu vahyetmiştim: "Bana ve resulüme iman
edin." Şöyle demişlerdi: "İman ettik, sen de tanık ol ki biz,
müslümanlarız/Allah'a teslim olanlarız!"
112. Havariler demişlerdi ki: "Ey Meryem'in oğlu İsa!
Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" İsa dedi ki: "Eğer
müminlerseniz Allah'tan sakının!"
113. Dediler: "İstiyoruz ki ondan yiyelim, gönüllerimiz
tatmin bulsun, senin bize doğruyu söylediğini bilelim ve buna tanıklık
edenlerden olalım!"
114. Meryem oğlu İsa şöyle yakardı: "Allahım, ey Rabbimiz!
Üzerimize gökten bir sofra indir de bizim hem öncekilerimize hem
sonrakilerimize bir bayram olsun, senden bir mucize olsun. Rızıklandır bizi!
Rızık verenlerin en hayırlısı sensin!"
115. Allah dedi ki: "Ben onu üzerinize indireceğim. Ama
bundan sonra küfre sapanınıza öyle bir azapla azap edeceğim ki, âlemlerden hiç
kimseye böyle bir azap yapmamışım."
116. Allah şunu da söyledi: "Ey Meryem oğlu İsa! Allah'ın
yanında beni ve annemi de iki tanrı olarak kabul edin diye insanlara sen mi
söyledin?" İsa dedi: "Hâşâ! Tespih ederim seni. Hakkım olmayan bir
şeyi söylemek benim haddime değildir. Eğer onu söylemişsem sen onu elbette
bilirsin. Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında olanı bilmem.
Çünkü sen, evet sen, gaybları çok iyi bilensin!"
117. "Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey
söylemedim: "Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk
edin." İçlerinde olduğum sürece üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat
ettirince üzerlerine yalnız sen gözetleyici oldun. Ve sen zaten her şey
üzerinde bir Şehîdsin, bir tanıksın."
118. "Onlara azap edersen, onlar senin kullarındır. Ama
onları bağışlarsan hiç kuşkusuz, sen tüm gücün sahibi, tüm hikmetlerin
sahibisin."
119. Allah buyurdu: "Özü-sözü doğru olanlara,
doğruluklarının yarar sağlayacağı gün budur. Altlarından ırmaklar akan
cennetler var onlar için. Sürekli kalacaklardır orada." Allah onlardan
razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte budur büyük kurtuluş.
120. Göklerin, yerin ve bunlarda bulunanların mülkü/yönetimi
Allah'ındır. O'nun her şeye gücü yeter.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Maide Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.