Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuranı Kerim
| |||
- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Enam Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
6 - Enam Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Hamt
Allah'adır! O ki gökleri ve yeri yaratmış, karanlıklara ve nura vücut
vermiştir. Sonra, gerçeği örtenler bunları Rablerine denk tutuyorlar.
2. Sizi bir
balçıktan yaratmış olan O'dur. Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir.
Belirlenmiş başka bir süre de onun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hâlâ
kuşkulanıp duruyorsunuz.
3. O,
göklerde de Allah'tır, yerde de. O, sizin iç dünyanızı da bilir, açığa
vurduklarınızı da. Neler kazanmakta olduğunuzu da bilir O!
4. Onlara
Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelir gelmez, ondan hemen yüz çeviriyorlardı.
5. Böylece hakkı,
kendilerine geldiği anda yalanladılar. Fakat yakında onlara, alay etmekte
oldukları şeyin haberleri gelecektir.
6. Kendilerinden
önce nice yurt ve medeniyeti yerle bir ettiğimizi görmediler mi? Biz o yurtlara
yeryüzünde size vermediğimiz imkânları vermiş, üzerlerine gök bereketini bol
bol indirmiş, nehirleri altlarından akar hale getirmiştik. Derken, onları kendi
günahlarıyla helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil oluşturduk.
7. Eğer biz
sana parşömen üzerine yazılı bir kitap göndermiş olsaydık, onlar da ona
elleriyle dokunmuş olsalardı, o küfre batmışlar, hiç kuşkusuz şöyle
deyivereceklerdi: "Bu, apaçık bir büyüden başka şey değildir."
8. Şunu da
söylediler: "Bu peygambere bir melek indirilseydi ya!" Eğer böyle bir
melek indirmiş olsaydık iş mutlaka bitirilmiş olurdu da kendilerine göz bile
açtırılmazdı.
9. Eğer o
peygamberi bir melek kılsaydık kuşkusuz onu bir er kişi yapacaktık ve içine
yuvalandıkları kuşku ve karmaşayı onların üzerlerine giydirmiş olacaktık.
10. Yemin
olsun ki, senden önceki resullerle de alay edildi; fakat eğlence konusu
yaptıkları şey, o maskaralığı sergileyenleri kıskıvrak sarıverdi.
11. Şunu
söyle: Dolaşın yeryüzünde de bakın nasıl olmuş gerçeği yalanlayanların sonu!
12. Sor:
"Kimindir gökler ve yer?" Cevap ver: "Allah'ındır." O Allah
ki, rahmeti öz benliği üzerine yazmıştır. O sizi, varlığında hiç kuşku
bulunmayan kıyamet gününde bir araya mutlaka toplayacaktır. Benliklerini
hüsrana yuvarlamış kişiler var ya, onlar iman etmezler.
13. Gecenin ve
gündüzün içinde yer alan her şey O'nundur. O, Semî'dir, her şeyi duyar;
Alîm'dir, her şeyi bilir.
14. De ki:
"Göklerin ve yerin Fâtır'ı olan o yaratıcıdan, o yedirip doyuran ama
kendisi yedirilip beslenmeyen Allah'tan başkasını mı velî edineyim?" De
ki: "Bana, İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçenlerin ilki olmam
emredildi." Ve sakın şirke sapanlardan olma!
15. Şunu da
söyle: "Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım
ben."
16. Kendisinden
azap uzaklaştırılana o gün rahmet etmiştir. İşte açık kurtuluş budur.
17. Allah sana
bir keder dokundurursa, onu O'ndan başka açacak yoktur. Eğer sana bir hayır
dokundurursa, O, her şey üzerinde güç sahibidir.
18. Ve kulları
üzerinde hüküm ve egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Tüm hikmetlerin kaynağıdır O.
Her şeyden haberdardır.
19. Sor:
"Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Benimle
sizin aranızda Allah tanıktır. Bu Kur'an bana vahyolundu ki, onunla sizi ve
ulaştığı herkesi uyarayım. Siz gerçekten Allah'ın yanında başka ilahların
bulunduğuna tanıklık ediyor musunuz?" De ki: "Ben buna tanıklık
etmiyorum." De ki: "O, sadece tek bir tanrıdır! Ve ben, sizin ortak
tuttuğunuz şeylerden uzağım!"
20. O
kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, onu, öz oğullarını tanıdıkları gibi
tanıyıp bilirler. Ama öz benliklerini hüsrana uğratan bunlar, iman etmezler.
21. Yalan
düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim
vardır? Şu da bir gerçek ki, zalimler asla kurtulamazlar!
22. Gün olur,
onları bir araya toplayıp haşrederiz. Sonra, şirke batanlara sorarız:
"Nerededir o bir şey zannedip durduğunuz ortaklarınız?"
23. Sonunda
şunu söylemekten başka bahaneleri kalmaz: "Rabbimiz Allah'a yemin olsun
ki, biz, ortak koşanlar değildik."
24. Bak da
gör, nasıl yalan söylediler öz benliklerine karşı! Ve iftira için kullandıkları
şeyler, onları bırakıp kayboldu.
25. İçlerinden
sana kulak verenler vardır; ama biz onu gereğince anlamamaları için kalplerine
kılıflar geçirmiş, kulaklarına bir ağırlık koymuşuzdur. Tüm mucizeleri görseler
de onlara inanmazlar. Nihayet sana gelip seninle çekişerek söyle derler küfre
sapanlar: "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir."
26. Hem ondan
alıkoyarlar hem ondan uzaklaşırlar. Öz benliklerinden başkasını helâk
etmiyorlar. Ama farkında değiller.
27. Ah bir
görsen, ateşin başında durdurulup da şöyle dediklerini: "Ne olurdu, geri
gönderilsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden oluversek."
28. İşin
doğrusu şu: Önceden gizlemekte oldukları karşılarına dikildi. Geri
gönderilselerdi yasaklandıkları şeyi mutlaka yineleyeceklerdi. Doğrusu, onlar,
tam yalancıdırlar.
29. Dediler
ki: "Şu dünya hayatımızdan başkası yok. Biz diriltilecek de değiliz."
30. Rableri
huzurunda durdurulduklarını bir görsen! Sordu: "Gerçek değil miymiş
bu?" Dediler: "Rabbimize yemin olsun ki, gerçekmiş." Dedi:
"O halde, küfre sapmış olmanızdan dolayı tadın azabı."
31. Allah'ın
huzuruna varmayı yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramıştır. Sonunda o saat
ansızın kendilerine gelip çatınca, sırtlarında günahlarını taşır bir halde
şöyle demişlerdir: "Dünya hayatında düştüğümüz aşırılıklardan dolayı vay
hasretimize!" Dikkat edin! Ne kötü şeylerdir taşıyıp durdukları.
32. Şu iğreti,
basit hayat bir oyun ve eğlenceden başka şey değildir. Sakınıp korunanlar için
âhiret yurdu elbette ki daha iyidir. Hâlâ aklınızı işletemeyecek misiniz?
33. Söylediklerinin
seni kederlendirdiğini çok iyi biliyoruz. Gerçek şu ki, onlar seni
yalanlamıyorlar; o zalimler Allah'ın ayetlerine karşı direnmekteler.
34. Yemin
olsun ki, senden önce de resuller yalanlanmış ama yalanlanmalarına, eziyet
görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın
kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. Yemin olsun, elçi olarak
gönderilenlerin haberinden bir kısmı sana da gelmiştir.
35. Eğer yüz
çevirip gitmeleri sana ağır geldiyse, haydi gücün yetiyorsa, yerin içinde bir
delik yahut gökte bir merdiven ara da onlara bir mucize getir. Allah dileseydi
onları doğru ve güzelde birleştirirdi. Artık cahillerden olma.
36. Ancak
gereğince dinleyenler çağrıya cevap verir. Ölülere gelince, Allah onları
diriltecektir, sonra O'na döndürülecekler.
37. Dediler
ki: "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" De ki:
"Kuşkusuz, Allah bir mucize indirmeye Kaadir'dir. Fakat çokları
bilmiyorlar."
38. Yeryüzünde
debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere
hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap'ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık
ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde haşredilirler.
39. Bizim
ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklara gömülmüş sağır ve dilsizlerdir. Allah,
dilediği/dileyen kişiyi şaşırtır, dilediğini/dileyeni de dosdoğru yol üzerine
koyar.
40. De ki: "Bir
düşünün bakalım! Allah'ın azabı yakanıza yapışsa yahut o saat gelip çatsa,
Allah'tan başkasına mı yakarırsınız? Doğru sözlü iseniz söyleyin!"
41. Hayır,
yalnız O'na yakarırsınız da O dilerse yakındığınız belayı uzaklaştırır. Ve siz,
ortak koştuklarınızı unutuverirsiniz.
42. And olsun
ki, senden önce de ümmetlere elçiler göndermiştik. O ümmetleri, bize yaklaşıp
sığınsınlar diye zorluklar ve darlıklarla yakalamıştık.
43. Zorluğumuz
kendilerine gelip çattığında bir sığınabilselerdi! Ne yazık ki kalpleri
katılaştı; şeytan, yapmakta olduklarını onlara süslü-püslü gösterdi.
44. Öğütlenmeye
çağırıldıkları şeyi unutunca, her şeyin kapılarını üzerlerine açıverdik.
Nihayet, kendilerine verilenle sevinç şımarıklığına daldıkları bir sırada,
ansızın onları yakaladık. Tüm ümitlerini bir anda yitirdiler.
45. Böylece,
zulme saplanan topluluğun kökü kesilmişti; hamt olsun âlemlerin Rabbi Allah'a!
46. De ki:
"Düşünün bakalım; Allah, işitme gücünüzü, gözlerinizi alsa, kalpleriniz
üzerine mühür bassa, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri verecek?"
Bak nasıl türlü türlü açıklıyoruz ayetleri, yine de yüz çeviriyorlar!
47. Şunu da
söyle: "Düşünün bakalım; Allah'ın azabı size ansızın, açıktan geliverse,
zalimler topluluğundan başkası mı helâk edilecek?"
48. Biz o
gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için
göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur.
Tasalanmayacaklardır onlar.
49. Ayetlerimizi
yalanlayanlara gelince, fenalığa bulaşmaları yüzünden kendilerine azap
dokunacaktır.
50. Onlara
şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da
bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyarım
ben!" Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor
musunuz?"
51. Rablerinin
huzurunda haşredileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler.
Onların O'ndan başka ne bir dostu vardır ne de şefaatçısı.
52. Sabah
akşam, yüzünü isteyerek Rablerine yalvarıp yakaranları kovma! Onların
hesabından bir şey sana ait olmadığı gibi, senin hesabından bir şey de onlara
ait değildir. O halde onları kovarsan zalimlerden olursun.
53. Biz
böylece onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihana çektik ki, şunu
söylesinler: "Allah aramızdan şunlara mı lütufta bulundu?" Allah
şükredenleri daha iyi bilmiyor mu?
54. Ayetlerimize
iman edenler sana geldiğinde şöyle söyle: "Selam size! Rabbiniz, benliği
üzerine rahmeti yazmıştır. İçinizden her kim bilgisizlikle bir kötülük işler de
ardından tövbe edip halini düzeltirse, hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok
merhametlidir."
55. İşte biz,
ayetlerimizi bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, günaha sapmışların yolu
açık-seçik ortaya çıksın/günaha sapmışların yolunu açık-seçik göresin!
56. De ki:
"Ben, Allah'ı bırakıp da yakardıklarınıza kulluk etmekten
yasaklandım!" De ki: "Sizin keyiflerinize uymam! Çünkü bunu yaparsam
sapıtmış olurum, doğruyu ve güzeli bulanlardan olmam."
57. De ki:
"Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız.
Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır.
Hakkı O anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur."
58. Şunu da
söyle: "Acele istediğiniz şey benim yanımda olsaydı, benimle sizin
aranızdaki iş çoktan bitirilmiş olurdu. Zalimleri, Allah daha iyi bilir."
59. Gaybın
anahtarları O'nun yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve
denizde olanı da bilir. O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Toprağın
karanlıklarındaki bir dâne, yaş ve kuru her şey apaçık bir Kitap'ın içindedir.
60. O, odur
ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir.
Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir.
Nihayet O'nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp ettiklerinizi size haber verecektir.
61. Kulları
üzerinde egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet
ölüm birinize geldiğinde, elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce
iş yaparlar onlar ne de vaktinden sonra.
62. Nihayet
onlar gerçek Mevlâ'ları olan Allah'a götürülürler. Gözünüzü açın! Hüküm yalnız
O'nundur. Ve hesap görenlerin en süratlisi de O'dur.
63. Şunu sor:
"Bizi bu durumdan kurtarırsa andolsun şükredenlerden olacağız" diye
boyun büküp ürpererek O'na yakardığınızda, karanın ve denizin karanlıklarından
sizi kim kurtarıyor?"
64. De ki:
"Ondan da tüm sıkıntılardan da sizi Allah kurtarıyor; sonra siz O'na ortak
koşuyorsunuz."
65. De ki:
"O size, üstünüzden yahut ayaklarınızın altından bir azap göndermeye yahut
sizi fırka fırka birbirinize düşürerek/fırkalara bölüp içinden çıkılmaz
durumlara düşürerek/fırkaları elbise gibi size giydirerek kiminizin şiddetini
kiminize tattırmaya Kaadir'dir." Bak nasıl sıralıyoruz ayetleri, iyice
kavrayabilsinler diye.
66. O, hak
olduğu halde senin toplumun onu yalanladı. De ki: "Ben size vekil
değilim."
67. Her
haberin gerçekleşeceği bir zaman/mekân vardır. Yakında bileceksiniz.
68. Ayetlerimiz
hakkında lakırdıya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze dalıncaya değin
onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra o
zalimler topluluğu ile oturma.
69. Allah'tan
korkanlarla onların hesabından bir şey yoktur ama yine de bir hatırlatma
olmalı. Belki sakınırlar.
70. Dinlerini
oyun ve eğlence haline getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları
bırak da o Kur'an ile şunu hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığına
teslim edilirse onun, Allah dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçısı. Her
türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte bunlar, kazandıklarına teslim
edilmişlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki
ve korkunç bir azap vardır.
71. De ki:
"Allah'ın berisinden, bize yarar da zarar da veremeyecek şeylere mi yakaralım?
Allah bize kılavuzluk ettikten sonra ökçelerimiz üstüne geri mi döndürelim? O
kişi gibi, şeytanlar kendisini ayartıp yeryüzünde şaşkın dolaşır hale
getirmişlerdir. Oysaki onun, "Bize gel!" diye doğruya ve güzele
çağıran arkadaşları vardır." De ki: "Allah'ın kılavuzluğudur gerçek
kılavuzluk. Âlemlerin Rabbi Allah'a teslim olmakla emrolunduk biz."
72. Ve
"Namazı kılın/duayı yerine getirin, O'ndan sakının!" diye emrolunduk.
Huzurunda haşrolunacağınız O'dur.
73. Gökleri ve
yeri hak olarak yaratan da O'dur. "Ol!" dediği gün, hemen oluverir.
Sözü haktır O'nun. Sûra üfleneceği gün de mülk/yönetim O'nundur. Alîm'dir,
görünmeyeni de görüneni de bilen O'dur. O'dur Hakîm, O'dur Habîr.
74. İbrahim,
babası Âzer'e şöyle demişti: "Putları tanrılar mı ediniyorsun? Seni de
toplumunu da açık bir sapıklık içinde görüyorum."
75. Böylece
biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk ki, gerçeği görüp
bilerek inananlardan olsun.
76. Gece onun
üstünü örtünce bir yıldız gördü de "İşte Rabbim bu!" dedi. Yıldız
battığında ise "Batıp gidenleri sevmem!" diye konuştu.
77. Ay'ı doğar
halde görünce, "Rabbim bu!" dedi. O batınca da şöyle konuştu:
"Eğer Rabbim bana kılavuzluk etmeseydi sapıtan topluluktan olurdum."
78. Nihayet
Güneş'in doğmakta olduğunu gördüğünde, "Benim Rabbim bu, bu daha
büyük!" dedi. O da batıp gidince şöyle seslendi: "Ortak koştuğunuz
şeylerden uzağım ben."
79. "Ben
bir hanîf olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden
değilim ben."
80. Toplumu
ona karşı çıkıp kanıt getirmeye kalkıştı. O dedi ki: "Allah hakkında
benimle çekişiyor musunuz? Beni doğru yola O iletti. O'na ortak koştuğunuz
şeylerden korkmam. Rabbimin dilediği dışında hiçbir şey olmaz. Rabbim bilgice
her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Hâlâ öğüt almayacak mısınız?"
81. "Hem
siz, hakkında size hiçbir kanıt indirmediği şeyleri Allah'a ortak koştuğunuz
halde korkmuyorsunuz da ben, ortak tuttuğunuz şeylerden nasıl korkarım!"
Şimdi, eğer biliyorsanız, iki gruptan hangisi güvende olmaya/güvenilmeye daha
layıktır?
82. İman edip
de imanlarını herhangi bir zulümle kirletmeyenler var ya, güvende
olma/güvenilir olma işte onların hakkıdır; doğruyu ve güzeli yakalayanlar da
onlardır.
83. İşte
bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz kanıtlardır. Dilediklerimizi derece
derece yükseltiriz. Senin Rabbin Hakîm'dir, Alîm'dir.
84. Biz ona
İshak'ı ve Yakub'u hediye ettik. Hepsini doğruya ve güzele kılavuzladık. Daha
önce Nûh'a ve onun soyundan olan Dâvûd'a, Süleyman'a, Eyyûb'e, Yûsuf'a,
Mûsa'ya, Hârun'a da kılavuzluk etmiştik. Güzel düşünüp güzel davrananları böyle
ödüllendiririz biz.
85. Zekeriyya,
Yahya, İsa ve İlyas... Hepsi iyilik ve barış için çalışanlardandı.
86. İsmail,
Elyesa', Yûnus ve Lût... Hepsini âlemlere üstün kıldık.
87. Atalarından,
soylarından, kardeşlerinden bir kısmını da... Onları seçtik ve onları dosdoğru
bir yola kılavuzladık.
88. Allah'ın
yol göstermesidir bu. Kullarından dilediğini bununla iletir iyiye ve güzele.
Eğer onlar şirke bulaşsalardı yapıp ettikleri kendilerine yararsız hale
gelirdi.
89. İşte
bunlardır kendilerine kitap, hükmetme gücü ve peygamberlik verdiklerimiz. Şimdi
şu insanlar bütün bunları inkâr ederlerse biz, bunları inkâr etmeyecek bir
topluluğu onlara vekil ederiz.
90. İşte
böyleleri, Allah'ın yol gösterdiği kimselerdir. Sen de onların yolunu izle ve
şöyle söyle: "Ben şu yaptığıma karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O
sadece âlemlere bir öğüttür."
91. Allah'ı,
kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir
şey vahyetmemiştir." dediler. De ki: "Mûsa'nın insanlara bir ışık,
bir kılavuz olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Siz o kitabı birtakım
parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin
de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah!" de,
sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.
92. Bu da
bizim, kentlerin/medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir kitap.
Kutsal-bereketli, kendinden öncekini doğrulayıcı. Âhirete inananlar, ona da
inanırlar ve onlar namazlarına/dualarına devam ederler.
93. Yalan
düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde "Bana
vahyedildi" diyen kişi ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de
indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır! Bir görsen o zalimleri
ölüm dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış, "Çıkarın
canlarınızı!" diye! Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü
Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı
büyüklük taslıyordunuz.
94. Yemin
olsun, sizi ilk yarattığımızdaki gibi yapayalnız/teker teker bize geldiniz.
Size verip hayaline daldırdığımız şeyleri de sırtlarınızın arkasında
bıraktınız. Sizinle ilgili hususlarda ortaklar olduklarını sandığınız
şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyorsunuz. Yemin olsun, koptu aranızdaki tüm
bağlar ve uzaklaşıp kayboldu yanınızdan o bir şey sandıklarınız.
95. Hiç
kuşkusuz, Allah'tır Fâlık olan/dâneyi yaran, çekirdeği patlatan. Ölüden diri
çıkarır O; diriden ölüyü çıkaran da O'dur! İşte budur Allah! Peki nasıl ters
bir yöne çevriliyorsunuz?
96. Şafağı
yarıp sabahı ortaya çıkaran/Fâlık O'dur! Geceyi dinlenme zamanı yaptı; Güneş'i
ve Ay'ı hesap aracı. İşte budur ölçülendirmesi o Azîz'in, o Alîm'in!
97. Karanın ve
denizin karanlıklarında, kendileriyle yol bulmanız için yıldızları hizmetinize
veren O'dur! Bilgiden nasipli bir topluluk için ayetleri gerçekten ayrıntılı
kılmışızdır.
98. Sizi bir
tek canlıdan vücuda getiren O'dur! Bu oluşumda bir karar kılma yeri var, bir de
emanet olarak kalma yeri. İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri
biz tam bir biçimde ayrıntılı kıldık.
99. Size
gökten su indiren de O'dur! Biz o suyla her şeyin bitkisini çıkardık. Ondan da
bir yeşillik çıkardık. O yeşillikten birbiri üzerine binmiş dâneler çıkardık.
Hurma ağacının da tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzümlerden bağlar, zeytin,
nar çıkardık. Birbirine benzeyeni var, benzemeyeni var. Meyve verdiğinde ve
meyveler olgunlaştığında bir bakın onun ürününe! Bu size gösterilenlerde, iman
eden bir topluluk için, çok ibret vardır!
100. Allah'a
bir de cinleri/gözle görülmeyen yaratıkları ortak koştular. Oysaki, onları O
yaratmıştır. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar isnat etme saçmalığını
gösterdiler. Şanı yücedir O'nun! Onların nitelemelerinin ötesindedir O!
101. Gökleri ve
yeri yaratıp donatan Bedî' O'dur! Nasıl çocuğu olur O'nun, kendisinin bir eşi
olmadı ki! Her şeyi O yarattı ve her şeyi en iyi şekilde bilen de O'dur!
102. Rabbiniz
Allah işte budur! İlah yok O'ndan başka. Her şeyin yaratıcısıdır, Haalik'tir O.
O'na kulluk/ibadet edin! O her şeye Vekîl'dir.
103. Gözler onu
fark edip kavrayamaz. Oysaki O, gözleri görür/bilir. O Latîf'tir, lütfu çok
olduğu halde kendisi görülemez; Habîr'dir, her şeyden haberdardır.
104. Gerçek şu
ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim
körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim.
105. Ayetleri
bu şekilde, çeşitli başlıklarla veriyoruz ki, "Sen ders aldın!"
desinler, biz de ilimden nasiplenen bir toplum için onu iyice açıklayalım.
106. Rabbinden
sana vahyedilene uy! O'ndan başka ilah yoktur. Müşriklerden yüz çevir!
107. Allah
dileseydi, şirke batmazlardı. Biz seni onlar üzerine bekçi yapmadık. Sen onlara
vekil de değilsin.
108. Allah'ın
berisinden birilerine niyazda bulunanlara/Allah dışında birileri için çağrı
yapanlara/onların, Allah dışında yakardıklarına sövmeyin. Yoksa onlar da
düşmanlıkla ve bilgisizce Allah'a söverler. Biz her ümmete yaptığı işi bu
şekilde süslü gösterdik. Sonra hepsinin dönüşü Rablerinedir. O, onlara,
yapmakta olduklarını haber verecektir.
109. Tüm
yeminleriyle Allah'a yemin ettiler ki, eğer kendilerine bir mucize gelirse ona
mutlaka inanacaklar. Söyle onlara: "Mucizeler ancak Allah'ın
katındadır." Mucize geldiğinde de iman etmeyeceklerini anlamıyor musunuz?
110. Biz
onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz, ilk seferinde buna iman
etmedikleri gibi bırakırız kendilerini de azgınlıkları içinde körü körüne
bocalar dururlar.
111. Eğer biz
onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi
toplayıp karşılarına dikseydik, Allah'ın dilemesi dışında, yine de
inanmazlardı. Ne var ki, çokları cehalet sergiliyorlar.
112. İşte
böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak
için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu
yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla baş başa kalsınlar;
113. Ki âhirete
inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar, elde ettikleri
şeylere sahip olmaya devam etsinler.
114. Allah size
Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi
arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak
indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.
115. Rabbinin
sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini
değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi işiten, en iyi bilendir O.
116. Yeryüzündeki
insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya
uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.
117. Kendi
yolundan kimin saptığını en iyi senin Rabbin bilir. Hidayete ermiş olanları en
iyi bilen de O'dur.
118. O halde,
O'nun ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yiyin.
119. Size ne
oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz? Zorda kalışınız
dışında üzerinize haram kıldığını bizzat kendisi size ayrıntılı olarak
açıklamıştır. Birçokları ilimsiz bir biçimde kendi keyiflerine uyarak halkı
şaşırtıyorlar. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin sınır tanımaz azgınları çok iyi
bilmektedir.
120. Günahın
açığını da bırakın, gizlisini de. Günah kazananlar yapıp ettiklerinin
karşılığını yakında göreceklerdir.
121. Üzerine
Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır.
Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri
için elbette ki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz
kesinlikle müşrikler oldunuz demektir.
122. Bir ölü
iken kendisine hayat verdiğimiz, insanlar içinde yürümesi için kendisine bir
ışık tuttuğumuz kişinin durumu, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan
çıkamayan kişininki gibi olur mu? İşte böyle! Küfre sapanlara, yapmakta
oldukları süslü-püslü gösterilmiştir.
123. Biz bu
şekilde her kentte/her medeniyette kodamanları, o kent ve medeniyetin suçluları
yaptık ki, orada oyunlar tezgâhlayıp tuzaklar kursunlar. Aslında onlar öz
benliklerinden başkasına oyun oynamıyorlar ama farkında değiller.
124. Onlara bir
ayet geldiğinde şöyle demişlerdi: "Allah resullerine verilenin tıpkısı
bize de verilmedikçe asla inanmayacağız." Allah resullük görevini nereye
vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere, oynadıkları oyunlar yüzünden Allah
katında bir küçüklük ve şiddetli bir azap öngörülmüştür.
125. Allah,
iyiye ve güzele götürmek istediğinin göğsünü İslam'a açar. Saptırmak
dilediğinin de göğsünü öylesine daraltıp tıkar ki, o, göğe yükseliyormuş gibi
olur. Allah, iman etmeyenler üzerine pisliği işte böyle atıverir.
126. Rabbinin
yolu işte budur; dosdoğru, kıvamında... Biz öğüt alan bir topluluğa ayetleri
ayrıntılı bir biçimde açıkladık.
127. Rableri
katındaki huzur ve esenlik yurdu onlarındır. İşler oldukları ameller yüzünden
O, onların Velî'si oluvermiştir.
128. Gün olur
şöyle diyerek onları huzurunda toplar: "Ey cinler/görünmez varlıklar
topluluğu! Şu insanlara gerçekten çok ettiniz/insanların birçoğuna göz
diktiniz." Onların insanlardan olan dostları şöyle derler: "Rabbimiz,
kimimiz kimimizden yararlanmıştı. Bizim için belirlediğin sürenin sonuna
geldik." Buyurur ki: "Barınağınız ateştir. Allah'ın dilediği zamanlar
hariç orada süreklisiniz." Senin Rabbin Hakîm'dir, Alîm'dir.
129. İşte biz,
zalimlerin bir kısmını bir kısmına, kazanır oldukları şeyler yüzünden bu
şekilde dost/yardımcı/yönetici/önder yaparız.
130. Ey cinler
ve insanlar topluluğu! İçinizden, size ayetlerimi anlatan ve şu gününüzle yüz
yüze geleceğiniz hususunda sizi uyaran resuller gelmedi mi? "Kendi
aleyhimize tanıklık ettik." dediler. İğreti hayat onları aldattı da küfre
saptıklarına ilişkin, öz benlikleri aleyhinde tanıklık ettiler.
131. Sebep
şudur: Rabbin, halkı habersiz bir haldeyken kentleri helâk edici değildir.
132. Her
birinin, yapıp ettiklerinden kaynaklanan dereceleri vardır. Rabbin onların
işlediklerinden gafil değildir.
133. Senin o
Ganî Rabbin rahmet sahibidir. Dilerse sizi ortadan kaldırır ve sizi bir başka
topluluğun soyundan vücuda getirdiği gibi, ardınızdan da dilediğini sizin
yerinize getirir.
134. Size vaat
edilen şeyler kesinlikle meydana gelecektir. Siz engel olamazsınız.
135. Ey
toplumum! Yapabileceğinizi yapın. Ben de yapıp ediyorum. Yakında yurdun sonunun
kime ait olacağını bileceksiniz. Gerçek olan şu ki, zalimler
kurtulamayacaklardır.
136. Kendi
döllendirip yaydığı ekinden ve hayvanlardan Allah'a bir pay ayırdılar da kendi
zanlarınca şöyle dediler: "Bu Allah için, bu da ortaklarımız için."
Ortakları için olan Allah'a ulaşmaz. Ama Allah için olan, ortaklarına ulaşıyor.
Ne kötü hüküm veriyorlar!
137. Aynen
bunun gibi, müşriklerden birçoğuna, Allah'a ortak koştukları kişiler, öz
evlatlarını öldürmeyi güzel göstermiştir ki, hem onları yok etsinler hem de
dinlerini onlar aleyhine karmakarışık hale getirsinler. Allah dileseydi bunu
yapamazlardı. O halde onları, düzdükleri iftiralarla baş başa bırak.
138. Kendi
kuruntularına uygun olarak şöyle dediler: "Şunlar, dokunulmaz hayvanlar ve
ekinlerdir. Bizim dilediğimizden başkası yiyemez bunları." Hayvanlar var,
sırtlarına binmek yasaklanmıştır; hayvanlar var, Allah'a iftira yüzünden
üzerlerine Allah'ın adını anmıyorlar. Allah onları üretmekte oldukları
iftiralar yüzünden cezalandıracaktır.
139. Şunu da
söylediler: "Şu hayvanların karınlarındakiler erkeklerimize özgülenmiştir;
kadınlarımıza haramdır. Yavru ölü doğarsa kadın-erkek hepsi onda hak
sahibidir." Bu nitelendirmeleri yüzünden Allah cezalarını verecektir.
Hakîm'dir O, Alîm'dir.
140. Şu bir
gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle Allah'ın
kendilerine verdiği rızıkları, Allah'a iftira ederek haramlaştıranlar gerçekten
hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu
ve güzeli bulamazlar.
141. Çardaklı
ve çardaksız bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, sebzeleri, zeytinleri,
narları, birbirine benzer ve benzemez biçimde oluşturan O'dur. Her birinin
meyvesinden, olgunlaştığı zaman yiyin ve hasat gününde onun hakkını da verin.
İsraf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez.
142. Hayvanlardan
yük taşıyanı da yaygı/döşek yapılanı da yaratan yine O'dur. Allah'ın size
verdiği rızıklardan yiyin, şeytanın adımlarını izlemeyin! Çünkü o sizin için
açık bir düşmandır.
143. Sekiz
çift: Koyundan iki, keçiden de iki. De ki: "İki erkeği mi haram kıldı, iki
dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin kuşattığını mı? Eğer doğru sözlü
iseniz bana ilimle haber verin."
144. Ve deveden
iki, sığırdan iki. De ki: "İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa
iki dişinin rahimlerince kuşatılanı mı? Yoksa Allah size bunu önerirken siz de
tanıklık mı ediyordunuz?" İlim dışı bir şekilde insanları şaşırtmak için
yalan düzüp Allah'a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Allah, zulme sapan
bir topluluğa kılavuzluk etmiyor.
145. De ki:
"Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek birine yasaklanmış
bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa başka: leş, akıtılmış kan,
domuz eti -ki o bir pisliktir- Allah'tan başkası adına boğazlanmış bir
murdar." Iztırar haline düşen, başkasının hakkına dokunmamak, zorunluluk
sınırını da aşmamak şartıyla bunlardan yiyebilir. Çünkü senin Rabbin çok
bağışlayıcı, çok merhametlidir.
146. Yahudilere
tüm tırnaklı hayvanları haram kıldık. Onlara ayrıca sığır ve koyunun yağlarını
da haram kıldık. Sığır ve koyunun sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı
yağlarla, kemiklerle karışan yağlar bunun dışındadır. Bunu onlara azgınlıkları
yüzünden bir ceza olarak yaptık. Biz elbette sözünde duranlarız.
147. Artık seni
yalanlarlarsa şunu söyle: "Rabbiniz çok geniş bir rahmetin sahibidir.
Ancak, O'nun azabı günaha batmışlar topluluğundan uzak tutulamaz."
148. Şirke
batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi, ne biz şirke sapardık ne de
atalarımız. Hiçbir şeyi haram da yapmazdık." Onlardan öncekiler de
azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda,
önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı? Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz.
Sadece saçmalıyorsunuz siz."
149. En
mükemmel kanıt Allah'ındır. O dileseydi hepinizi toptan doğru yola iletirdi.
150. Şunu da
söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi
getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme!
Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme!
Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.
151. De ki
onlara: "Hadi gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını yüzünüze karşı
okuyayım: Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Ana-babaya çok iyi davranın.
Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; biz sizi de onları da
rızıklandırırız. Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın.
Allah'ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında kıymayın.
Allah size bunları önerdi ki, aklınızı işletebilesiniz."
152. "Yetimin
malına yaklaşmayın! Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme
hali müstesna. Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç
kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz
zaman, yakınlarınız/aleyhine de olsa, adaleti gözetin. Ve Allah'a verdiğiniz
söze sadık kalın. Düşünüp öğüt alasınız diye O size bunları önerdi.
153. Bu benim
dosdoğru yolumdur, onu izleyin, başka yolları izlemeyin! Yoksa bu hal sizi
O'nun yolundan uzaklaştırıp parçalara böler. Sakınıp korunasınız diye O bunu
önermiştir size.
154. Sonra,
güzel davrananlara nimetimizi tamamlamak, her şeyi ayrıntılı kılmak, bir
kılavuz ve rahmet olmak üzere Mûsa'ya o Kitap'ı verdik ki onlar Rablerine
kavuşacaklarına inanabilsinler.
155. Bu da
bizim indirdiğimiz bir kitaptır. Kutsal ve bereketli. Artık ona uyun ve sakının
ki size rahmet edebilsin.
156. "Kitap,
bizden önce iki topluluğa indirildi. Biz onu okuyup araştırmaktan gerçekten
habersizdik." demeyesiniz.
157. Şunu da
söylemelisiniz: "Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha doğru
yürüyüşlü olurduk." Artık size Rabbinizden bir beyyine, bir kılavuz ve bir
rahmet gelmiş bulunuyor. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden
daha zalim kim var? Ayetlerimize sırt dönenleri, yüz çevirmeleri yüzünden
azabın en acıklısıyla cezalandıracağız.
158. Neyi
bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, Rabbinin gelmesini mi, yoksa
Rabbinin bazı mucizelerinin gelmesini mi? Rabbinin bazı mucizeleri geldiği gün,
daha önce iman etmemiş yahut imanında bir hayır sahibi olamamış kişiye imanı
hiçbir yarar sağlamayacaktır. De ki: "Bekleyin! Doğrusu biz de
bekliyoruz."
159. Dinlerini
parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir
ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini
haber verecektir.
160. Kim bir
güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise
yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa
uğratılmayacaklardır.
161. De ki:
"Beni, dosdoğru yola Rabbim iletmiştir. Güçlü, pürüzsüz bir dine, hanîf
olan İbrahim'in milletine. Müşriklerden değildi o."
162. De ki:
"Benim namazım/duam, kulluğum/bağışım, hayatım, ölümüm âlemlerin Rabbi
olan Allah içindir."
163. "Ortağı
yoktur O'nun. Bununla emrolundum ben. Ve Müslümanların ilkiyim ben."
164. Şunu da
söyle: "Allah her şeyin Rabbi iken O'ndan başka rab mı arayayım? Her
benliğin kazandığı kendi üstünde kalır. Hiçbir günahkâr bir başka günahkârın
yükünü taşımaz. Nihayet dönüşünüz Rabbinizedir. Tartışmaya girdiğiniz şeyleri O
size haber verecektir."
165. Sizi
yeryüzünde öncekilere halefler yapan O'dur. Verdiği nimetlerle sizi denemek
için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle yükseltmiştir. Rabbin ceza verdiğinde
çok süratli verir. Ama O, gerçekten çok affedici, çok merhametlidir.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Enam Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.