Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuranı Kerim
| |||
- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Ankebut Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
29 - Ankebut Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Elif, Lâm, Mîm.
2. İnsanlar, inandık demeleriyle kendi
hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar!
3. Yemin olsun ki biz, onlardan öncekileri de
fitne yoluyla denemişizdir. Allah, özüyle sözü bir olanları elbette bilecektir.
Ve O, yalancıları da elbette bilecektir.
4. Yoksa o kötülükleri sergileyenler bizi
geçeceklerini mi sandılar! Ne kötü hüküm veriyorlar!
5. Allah'a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir
gerçek ki, Allah'ın belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî'dir,
Alîm'dir.
6. Ve kim didinir, gayret sarf ederse hiç
kuşkusuz, kendi benliği lehine gayret sarf etmiş olur. Gerçek olan şu ki,
Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir Ganî'dir.
7. İman edip hayra/barışa yönelik hareketler
sergileyenlere gelince, biz onların çirkinliklerini elbette ki örteceğiz! Ve
biz onları, yapmakta oldukları işlerin en güzeliyle elbette ödüllendireceğiz!
8. Biz insana, anne-babasına en güzel bir
biçimde davranmasını, şunu söyleyerek önerdik: "Eğer onlar, hakkında
hiçbir bilgin olmayan bir şeyle bana ortak koşman için seninle çekişirlerse, o
takdirde onlara itaat etme. Yalnız banadır dönüşünüz. Nihayet, ben size
yapıp-ettiğiniz şeylerin haberini bildireceğim."
9. İman edip hayra/barışa yönelik eylemler
sergileyenlere gelince, biz onları elbette ki iyilik/barış severler arasına
koyacağız.
10. İnsanlar içinden öylesi vardır ki,
"Allah'a inandık" der fakat Allah uğrunda bir eziyete uğratılınca,
insanlardan gelen fitneyi Allah'ın azabı gibi tutar. Ve eğer Rabbinden bir
yardım gelirse kesinlikle şöyle diyeceklerdir: "Biz sizinle
beraberdik." Allah, âlemlerin göğüslerindekini en iyi şekilde bilmiyor mu?
11. Allah iman edenleri elbette bilecektir. Ve
münafık olanları da elbette bilecektir.
12. İnkâr edenler, iman edenlere dediler ki:
"Bizim yolumuzu izleyin, sizin günahlarınızı biz taşırız." Oysa
onlar, iman edenlerin günahlarından hiçbir şeyin taşıyıcısı değillerdir. Gerçek
şu ki, onlar tamamen yalancıdırlar.
13. Onlar hem kendi yüklerini hem de kendi
yükleriyle beraber başkalarının yüklerini taşıyacaklar. Bunda kuşku yok.
Kıyamet günü de iftira edip durdukları şeylerden zorlu bir sorguya mutlaka
çekileceklerdir.
14. Yemin olsun, biz Nûh'u toplumuna gönderdik
de o onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan
yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar.
15. Biz, Nûh'u ve gemi halkını kurtardık ve o
gemiyi âlemlere ibret yaptık.
16. İbrahim'i de gönderdik. Toplumuna şöyle
demişti: "Allah'a kulluk/ibadet edin, O'ndan sakının. Eğer bilirseniz bu
sizin için daha hayırlıdır."
17. "Allah'ın berisinden; bir takım
putlara tapıyorsunuz, yalan/iftira üretiyorsunuz. Sizin Allah dışında
kulluk/kölelik ettikleriniz size hiçbir rızık veremezler. Rızkı Allah katında
arayın; O'na kulluk edin, O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz."
18. "Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden
önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey
değildir."
19. Hiç görmediler mi, Allah, yaratmayı nasıl
başlatıyor, sonra onu tekrarlıyor/yeni baştan yapıyor. Kuşkusuz bu, Allah için
çok kolaydır.
20. De ki: "Yeryüzünde dolaşın da
yaratılışın nasıl başladığına bir bakın. İleride Allah öteki oluşmaya da vücut
verecektir. Allah, her şeye Kadîr'dir.
21. Dilediğine/dileyene azap eder,
dilediğine/dileyene rahmet eder. O'na döndürüleceksiniz.
22. Siz ne yerde ne de gökte kimseyi âciz
bırakamazsınız. Ve sizin, Allah'tan başka ne bir dostunuz vardır ne de bir
yardımcınız.
23. Allah'ın ayetlerini ve Allah'a varmayı
inkâr edenler, işte onlar, rahmetimden ümidi kesmişlerdir. Ve bunlar için
acıklı bir azap öngörülmüştür.
24. Toplumunun İbrahim'e cevabı sadece şunu
söylemeleri oldu: "Bunu öldürün, yahut yakın!" Ama Allah onu ateşten
kurtardı. İnanan bir toplum için bunda elbette ibretler vardır.
25. İbrahim dedi: "Şu bir gerçek ki, siz
dünya hayatında aranızda sevgi oluşturmak için Allah'ın berisinden putlar
edindiniz. Sonra, kıyamet gününde birbirinizi tanımaz olacaksınız, bazınız
bazınıza lanet edecek. Hepinizin varacağı yer cehennemdir; hiçbir yardımcınız
da olmayacaktır."
26. O'na Lût iman etti. Ve dedi: "Ben
Rabbime hicret edeceğim. Kuşkusuz, O, mutlak Azîz, mutlak Hakîm'dir."
27. Biz, İbrahim'e İshak'ı ve Yakub'u armağan
ettik. Onun soyu içine peygamberliği ve Kitap'ı yerleştirdik ve onun ödülünü
dünyada verdik. Âhirette de o, elbette ki iyilik ve barış sevenler arasında olacaktır.
28. Lût'u da gönderdik. Toplumuna şöyle demişti
o: "Öyle bir iğrençliğe bulaşıyorsunuz ki, sizden önce âlemlerden bir tek
kişi bunu yapmamıştır."
29. "Erkeklere gidiyorsunuz, yol
kesiyorsunuz, toplantılarınızda çirkinlikler sergiliyorsunuz, öyle mi?"
Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: "Eğer doğru sözlülerdensen,
hadi getir bize Allah'ın azabını!"
30. Lût dedi: "Rabbim, şu bozguncular
topluluğuna karşı bana yardım et."
31. Elçilerimiz, İbrahim'e müjdeyi
getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz şu kentin halkını helâk edeceğiz.
Çünkü ora halkı zalim oldular."
32. İbrahim dedi: "Ama orada Lût
var." Dediler: "Orada kim olduğunu biz daha iyi biliyoruz. Elbette ki
onu ve ailesini kurtaracağız. Karısı hariç. O, geride kalanlardan olacak."
33. Elçilerimiz Lût'a gelince, onlar yüzünden
fenalaştı, eli-kolu birbirine dolandı. "Korkma, tasalanma dediler, biz
seni de aileni de kurtaracağız. Ama karın, azaba terk edilenlerden
olacaktır."
34. "Şu kent halkı üstüne, yaptıkları
fenalıklardan ötürü gökten bir felaket indireceğiz."
35. Yemin olsun, biz o kentten, aklını işleten
bir topluluk için geriye apaçık bir işaret bıraktık.
36. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik.
Şöyle dedi: "Ey toplumum, Allah'a ibadet edin. Âhiret gününe umut
bağlayın. Bozgunculuk yaparak ülkenin huzurunu kaçırmayın."
37. Onu hemen yalanladılar. Bunun üzerine
kendilerini o korkunç sarsıntı/korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında diz
üstü çömelenler haline geldiler.
38. Âd'ı, Semûd'u da böyle yaptık. Bu, onların
yurtlarından/meskenlerinden açıkça belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini
süsleyip püslemişti de kendilerini yoldan çıkarmıştı. Oysaki, bakıp görebilen
insanlardı.
39. Karun'u, Firavun'u, Hâmân'ı da öyle yaptık.
Yemin olsun, Mûsa onlara açık-seçik kanıtlarla geldiği halde, yeryüzünde
büyüklük tasladılar. Ama öne geçemezlerdi.
40. Her birini kendi günahı ile yakaladık.
Bazılarının üstüne taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Bir kısmını, o korkunç
titreşimli ses yakaladı. Onlardan, yere batırdıklarımız da oldu. Bazılarını da
boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi benliklerine
zulmediyorlardı.
41. Allah'ın berisinden veliler edinenlerin
durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en
güvensizi/en zayıfı elbette ki, dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!
42. Allah, onların, kendisinden başka ne gibi
bir şeye yalvardıklarını/nasıl bir şey için çağrı yaptıklarını bilir. O'dur
Azîz, O'dur, Hakîm.
43. Bunlar bizim, insanlara vermekte olduğumuz
örneklerdir ki ilim sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez.
44. Allah gökleri de yeri de hak olarak
yaratmıştır. Kuşkusuz, bunda, iman sahipleri için mutlak bir mucize vardır.
45. Kitap'tan sana vahyedileni oku!
Namazı/duayı yerine getir! Çünkü namaz/dua, çirkinliklerden ve kötülüklerden
alıkoyar. Elbette ki, Allah'ın zikri/Kur'an'ı daha büyüktür! Allah, neler
yaptığınızı biliyor.
46. Ehlikitap'la, en güzel olan yöntem dışında
bir yolla mücadele etmeyin! Onların zulme sapanları müstesna. Şöyle deyin:
"Bize indirilene de size indirilene de iman ettik; tanrımız ve tanrınız
bir. Ve biz O'na teslim olanlarız."
47. Kitap'ı sana işte böyle indirdik.
Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar içinden de ona inananlar
vardır. Bizim ayetlerimize, gerçeği örtenlerden başkası kafa tutmaz.
48. Sen bundan önce herhangi bir kitap
okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla
saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.
49. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin
göğüsleri içinde ayan-beyan ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başka
kimse inkâr etmez.
50. Dediler ki: "Ona Rabbinden mucizeler
indirilseydi ya!" De ki: "Mucizeler Allah katındadır. Bana gelince,
ben açıkça uyaran biriyim. Hepsi bu."
51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana
indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki
bir rahmet ve bir öğüt vardır.
52. De ki: "Sizinle benim aramda tanık
olarak Allah yeter. Göklerde ne var, yerde ne var biliyor O. Bâtıla iman edip Allah'ı
inkâr edenlere gelince, işte onlar hüsrana uğramışların ta kendileridir."
53. Azabı senden çarçabuk istiyorlar. Eğer
belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara elbette gelmiş olacaktı. Fakat o,
hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine ansızın geliverecektir. Bunda
kuşku yok.
54. Azabı senden acele istiyorlar. Oysa
cehennem, o küfre sapanları çepeçevre kuşatmış bulunuyor.
55. Gün olur, azap onları tepelerinden,
ayaklarının altından sarıverir ve der: "Tadın bakalım, yapıp
ettiklerinizi."
56. Ey benim iman eden kullarım! Hiç kuşkusuz,
benim yerkürem geniştir. O halde, yalnız bana kulluk/ibadet edin.
57. Her can, ölümü tadacaktır; sonra bize
döndürüleceksiniz.
58. İman edip hayra ve barışa yönelik işler
yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetin görkemli odalarına
yerleştireceğiz. Sürekli kalacaklardır orada. Ne güzeldir iş yapıp değer
üretenlerin ödülü!
59. Onlar ki sabrettiler ve yalnız Rablerine
dayanıp güvenmektedirler.
60. Nice hayvanlar var, kendi rızkını
taşıyamaz. Allah onları da rızıklandırıyor, sizi de. Semî'dir O, Alîm'dir.
61. Onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı,
Güneş'i ve Ay'ı kim boyun eğdirdi?" diye sorarsan, mutlaka şöyle
diyecekler: "Allah!" Peki nasıl döndürülüyorlar?
62. Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp
yayar da ölçülü verip kısar da. Allah her şeyi çok iyi bilir.
63. Onlara, "Gökten suyu kim indirdi de
onunla toprağı ölümünden sonra canlandırdı?" diye sorsan, mutlaka
"Allah!" derler. De ki: "Hamt Allah'adır. Fakat onların çokları
akletmiyorlar."
64. Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve
oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah,
bilebilselerdi!
65. Gemiye bindiklerinde, dini Allah'a
özgüleyerek yalvarıp yakarırlar. Fakat Allah onları kurtarıp karaya
çıkardığında, bir bakmışsın ortak koşuyorlar;
66. Verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve
birazcık zevklensinler diye... Yakında bilecekler.
67. Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar
çarpılıp götürülürken Harem'i güven içinde tuttuk. Hâlâ bâtıla inanıp Allah'ın
nimetine nankörlük mü ediyorlar?
68. Yalan düzüp Allah'a iftira eden, yahut
kendisine geldiği zaman hakkı yalanlayan kişiden daha zalim kim vardır?
Cehennemde değil midir kâfirlerin barınağı?
69. Bizim uğrumuzda didinenleri biz,
yollarımıza elbette ulaştıracağız. Allah, güzel düşünüp güzel davrananlarla
mutlaka beraberdir.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Ankebut Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.