Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuranı Kerim
| |||
- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Ali İmran Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
3 - Ali İmran Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Elif, Lâm, Mîm.
2. Allah... İlâh yok O'ndan başka... Hayy'dır
O, Kayyûm'dur.
3. O, sana Kitap'ı, önündekileri tasdikleyici
olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti.
4. Daha önce insanlara bir yol gösterici olarak
Furkan'ı da indirdi. Şu bir gerçek ki, Allah'ın ayetlerini örtüp inkâr edenler
için şiddetli bir azap vardır. Ve Allah hem Azîz'dir hem intikam alıcı...
5. Allah... Gökte ve yerde hiçbir şey O'na
gizli kalmaz.
6. Rahimlerde sizi dilediğince şekillendiren
O'dur. İlâh yok O'ndan başka. Azîz'dir O, Hakîm'dir.
7. Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun
ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap'ın anasıdır. Diğer
ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk
bulunanlar, fitne aramak, onun teviline öncelik tanımak için Kitap'ın sadece
müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de
ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin
katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince
düşünemez.
8. Ey Rabbimiz! Bizi doğruya ve güzele
yönelttikten sonra kalplerimizi bozup eğriltme ve bize katından bir rahmet
bağışla! Sen, yalnız sen Vahhâb'sın, bol bol bağışta bulunansın.
9. Ey Rabbimiz! Sen Câmî'sin; insanları
varlığında kuşku bulunmayan bir günde mutlaka toplayacaksın. Allah, sözünü
yerine getireceği yer ve zamanı asla şaşırmaz.
10. Küfre sapanlara gelince, onların malları da
çocukları da Allah'a karşı kendilerine hiçbir yarar sağlamayacaktır. Onlar,
işte onlar, ateşin yakıtıdırlar.
11. Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan
öncekilerin durumu gibi. Ayetlerimizi yalanlamışlardı da Allah, onları
günahları yüzünden yakalamıştı. Allah, cezayı çok şiddetli vermektedir.
12. De o küfre sapanlara: "Yenileceksiniz
ve cehenneme sürüleceksiniz. Ne kötü döşektir o!"
13. Yüz yüze gelen şu iki toplulukta sizin için
bir ibret vardır: Biri Allah yolunda çarpışıyordu; ötekisi küfre batmıştı.
Allah yolunda çarpışanları, kafa gözleriyle kendilerinin iki katı görüyorlardı.
Allah, öz yardımıyla dilediğini destekler. İşte bunda, gözleri olanlar için
gerçek bir ibret vardır.
14. Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşten
oluşturulmuş yığınlara, salma atlara, davarlara ve ekinlere tutkunlukların
sevgisi, insanlar için süslenip püslenmiştir. Tüm bunlar geçici-iğreti hayatın
nimetidir. Allah'a gelince, varılacak yerin en güzeli onun yanındadır.
15. De ki: "Bu sayılanlardan daha iyisini
size haber vereyim mi? Sakınıp korunanlar için, Rableri katında, altlarından
nehirler akan, içinde sürekli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve
Allah'tan bir hoşnutluk olacaktır. Allah, kulları en iyi biçimde
görmektedir."
16. Kullar ki, şöyle derler: "Ey Rabbimiz,
kuşkusuz olarak sana inandık. Bağışla günahlarımızı, ateş azabından koru
bizi!"
17. Kullar ki, sabredenlerdir, özü-sözü doğru
olanlardır, ilahî huzurda duranlardır, nimet ve imkânlardan başkalarını
yararlandıranlardır; seherlerde, bağışlanmak için yakaranlardır.
18. Allah, kendisinden başka tanrı olmadığına
tanıktır. Meleklerle ilim sahipleri de adalet ölçüsüne sarılarak tanıklık
etmişlerdir ki, o Azîz ve Hakîm olandan başka hiçbir ilah yoktur.
19. Allah katında din İslam'dır/barış ve
esenlik için Allah'a teslim olmaktır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim
geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından
sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden ihtilafa düştü. Kim Allah'ın
ayetlerine nankörlük/Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, Allah, hesabı çabucak
görecektir.
20. Seninle kanıt yarıştırmaya girerlerse şöyle
söyle: "Ben yüzümü Allah'a teslim ettim. Bana uyanlar da." Kitap
verilenlerle ümmîlere de sor: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim
olurlarsa doğruya ve güzele kılavuzlanmışlardır. Yüz çevirirlerse sana düşen
sadece tebliğ etmektir. Allah, kullarını görmektedir.
21. Allah'ın ayetlerini inkâr edip haksız yere
peygamberleri öldürenler ve insanlar içinden adaletle emredenlerin canına
kıyanlar var ya, işte onlara korkunç bir azabı muştula.
22. Çalışıp ürettikleri hem dünyada hem de
âhirette boşa çıkmıştır. Hiçbir yardımcıları da yoktur onların.
23. Şu kendilerine Kitap'tan bir pay verilmiş
olanlara bak, aralarında hüküm vermesi için Allah'ın kitabına çağırılıyorlar da
içlerinden bir zümre yüz çevirerek dönüp gidiyor.
24. Bunun sebebi onların, "Ateş bize
sayılı birkaç gün dışında asla dokunmayacaktır" demeleridir. Uydurmuş
oldukları yalanlar, dinlerinde kendilerini aldatmaktadır.
25. Peki, o kendisinde kuşku bulunmayan günde,
onları bir araya topladığımız vakit halleri nice olacak! O gün her benlik,
kazandığının karşılığını tam almıştır. Onlar, hiçbir zulme uğratılmazlar.
26. Şöyle yakar: "Ey mülkün/saltanatın
Mâlik'i/sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü/saltanatı dilediğine verir, mülkü/
saltanatı dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltip aziz edersin,
dilediğini alçaltıp zelil kılarsın. İmkân, mal ve nimet senin elindedir. Sen,
her şeye kadirsin."
27. "Geceyi gündüzün içine sokarsın,
gündüzü de gecenin içine sokarsın. Diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü diriden
çıkarırsın. Dilediğini hesapsızca rızıklandırırsın."
28. Müminler, müminleri bırakıp da küfre
sapanları gönül dostu edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'la ilişiği kesilir.
Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah sizi kendisinden
sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız Allah'adır.
29. De ki: "Göğüslerinizde olanı
gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerdekileri, yerdekileri de
bilir. Allah her şeye Kadîr'dir."
30. Gün gelecek, her benlik, hayırdan
işlediğini önünde bulacaktır. Kötülükten işlediğini de... İsteyecektir ki,
önüne getirilenle kendisi arasında uzun bir mesafe olsun. Allah sizi,
kendisinden sakınmaya çağırır. Allah, kullarına karşı Raûf'tur, çok
şefkatlidir.
31. De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana
uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok affedici,
çok merhametlidir."
32. Şunu da söyle: "Allah'a ve resule
itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse, Allah küfre sapanları sevmez.
33. Allah; Âdem'i, Nûh'u, İbrahim Ailesi'ni,
İmran Ailesi'ni seçerek âlemlere üstün kılmıştır;
34. Birbirinden gelen soylar halinde. Allah,
hakkıyla işiten, gereğince bilendir.
35. Hani, İmran'ın karısı şöyle demişti:
"Rabbim, karnımdakini özgür bir biçimde sana adadım; onu benden kabul et!
Kuşkusuz, sen, evet sen, her şeyi duyan, her şeyi bilensin!"
36. Onu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu
daha iyi bildiği halde- şöyle dedi: "Rabbim, onu kız olarak doğurdum ve
erkek, kız gibi değildir. Adını Meryem koydum onun. Onu ve soyunu, kovulmuş
şeytandan sana sığındırıyorum!"
37. Allah, onu güzel bir kabulle kabul etti ve
onu güzel bir bitki gibi besleyip büyüttü. Onu, Zekeriyya'nın korumasına verdi.
Zekeriyya, mihrapta onun yanına her girdiğinde, orada bir rızık bulur ve
sorardı: "Meryem, bu sana nereden?" Meryem de "Bu, Allah
katındandır; çünkü Allah dilediğini hesapsızca rızıklandırır." derdi.
38. Zekeriyya orada Rabbine yakarmıştı:
"-Rabbim" demişti, "-Katından bana tertemiz bir soy bağışla! Sen
yakarışı en iyi duyansın!"
39. Zekeriyya mihrapta durmuş dua ederken/
namaz kılarken, melekler ona şöyle çağırmışlardı: "Allah sana, Allah'tan
bir kelimeyi doğrulayıcı bir efendi; nefsine egemen bir benlik, hayır ve barışı
sevenlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeliyor."
40. Dedi ki: "Rabbim, benim nasıl çocuğum
olur? İhtiyarlık tam bir biçimde üstüme binmiş, karım ise kısır!" Allah
cevap verdi: "Allah, dilediği şeyi işte böyle yapar!"
41. Zekeriyya dedi: "Rabbim, bana bir
belirti ver!" Allah buyurdu: "Sana belirti şudur: "İnsanlarla üç
gün, işaretleşme dışında konuşmayacaksın. Rabbini çok an. Akşam-sabah tespih
et!"
42. Bir de melekler şöyle demişlerdi: "Ey
Meryem, Allah seni seçti. Seni tertemiz kıldı ve seni âlemlerin kadınları
üstüne yüceltti."
43. "Ey Meryem, Rabbinin huzurunda
saygıyla el bağla. Secdeye kapan ve rükû edenlerle birlikte rükû et!"
44. Bu, gayb haberlerindendir ki, sana
vahyediyoruz. Onlar, Meryem'in bakımını kimin üstleneceğini belirlemek için
kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Çekiştikleri sırada da
yanlarında değildin.
45. Bir de, melekler şöyle demişti: "Ey
Meryem! Allah seni, kendisinden bir kelimeyle muştuluyor. Adı, Meryem'in oğlu
İsa Mesih'tir. Dünya ve âhirette yüz akıdır. Allah'a
yaklaştırılanlardandır."
46. "Beşikte ve yetişkin çağında
insanlarla konuşacaktır. Barışa ve hayra yönelik iş yapanlardandır."
47. Meryem dedi ki: "Rabbim, çocuğum nasıl
olur benim? Bana hiçbir insan dokunmadı ki!" Allah cevap verdi:
"Allah dilediğini işte böyle yaratır! Bir iş ve oluşa karar verdiğinde
sadece ona "Ol!" der; ve o hemen oluverir."
48. Ona Kitap'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i
öğretecek.
49. Onu Beniisrail'e şöyle konuşan bir resul
yapacak: "Şu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben,
çamurdan, kuş görünümünde bir şey yapar, ona üflerim de Allah'ın izniyle kuş
oluverir. Ben, körü ve abraşı iyileştirir, ölüleri Allah'ın izniyle diriltirim.
Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarınızı size haber veririm. Eğer
inananlarsanız, bunda sizin için tam bir mucize vardır."
50. "Tevrat'tan önümde bulunanı
doğrulayıcıyım. Size haram kılınmış olanın bir kısmını size helal yapacağım.
Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat
edin!"
51. "Allah benim de Rabbimdir, sizin de
Rabbinizdir; o halde, O'na kulluk edin! İşte bu, dosdoğru bir yoldur."
52. İsa onlardan inkârı sezince şöyle konuştu:
"Allah'a gidişte benim yardımcılarım kim?" Havâriler dediler ki:
"Biz Allah'ın yardımcılarıyız! Allah'a iman ettik biz! Tanık ol, biz
müslümanlarız/Allah'a teslim olanlarız."
53. "Ey Rabbimiz! Senin indirdiğine iman
ettik, resule uyduk; artık bizi gerçeğin tanıklarıyla beraber yaz!"
54. Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu.
Ve Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.
55. Allah şunu da demişti: "Ey İsa, senin
canını alacağım, seni kendime yükselteceğim; seni, inkâr edenlerden uzaklaştırıp
arındıracağım. Ve sana uyanları, inkâr edenlerin, kıyamete kadar üstünde
tutacağım. Sonra bana olacak dönüşünüz; tartışıp durduğunuz şeyler hakkında
aranızda ben hüküm vereceğim."
56. "Küfre sapanlar var ya, işte onlara
dünyada ve âhirette şiddetle azap edeceğim. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır
onların."
57. İman edip hayra ve barışa yönelik işler
yapanlara gelince, Allah onlara ödüllerini tam olarak verecektir. Allah
zalimleri sevmez.
58. İşte bu sana ayetlerden ve hikmetlerle dolu
Zikir'den okuduğumuzdur.
59. Allah katında İsa'nın durumu, Âdem'in
durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "Ol!" dedi. Artık o,
olur.
60. Hak, Rabbindendir. O halde, kuşku
duyanlardan olma.
61. Sana ilimden bir nasip geldikten sonra, hak
konusunda seninle tartışana de ki: "Gelin; oğullarımızı ve oğullarınızı,
kadınlarımızı ve kadınlarınızı, öz benliklerimizi ve öz benliklerinizi
çağıralım, mübâhele edelim de Allah'ın lanetini yalancılar üzerine
salalım."
62. İşte, gerçek kıssanın ta kendisi budur.
Allah'tan başka ilah yoktur. Ve Allah, elbette Azîz'dir, elbette Hakîm'dir.
63. Eğer yüz çevirirlerse, hiç kuşkusuz Allah,
bozguncuları çok iyi bilmektedir.
64. De ki: "Ey Ehlikitap! Sizin ve bizim
aramızda aynı olan şu söze gelin: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim,
O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ın berisinden birbirimizi rabler
edinmeyelim!" Eğer yüz çevirirlerse şöyle söyle: "Tanık olun, biz
müslümanlarız/Allah'a teslim olanlarız!"
65. Ey Ehlikitap! İbrahim hakkında neden
çekişiyorsunuz? Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Hâlâ aklınızı
işletmeyecek misiniz?
66. İşte siz böyle insanlarsınız! Hakkında
biraz bilginiz olan şeyde çekişmeye girdiniz. Peki, hakkında hiçbir bilginiz
olmayan şeyde neden tartışmaya giriyorsunuz? Allah bilir ama siz bilmezsiniz.
67. İbrahim ne bir Yahudi idi ne de bir
Hıristiyan. O, sadece Hanîf bir müslümandı/Allah'a teslim olandı. O
müşriklerden değildi.
68. Şu bir gerçek ki, insanların İbrahim'e
gönülce en yakın olanları, elbette ona uyanlar, bu peygamber, bir de iman
sahipleridir. Allah, müminlerin Velî'sidir.
69. Kitap ehlinden bir zümre, sizi bir
saptırabilseler diye arzu ettiler. Oysaki onlar, kendilerinden başkasını
saptırmazlar. Ama bunu fark etmiyorlar.
70. Ey Ehlikitap! Gerçeğe tanık olup durduğunuz
halde, Allah'ın ayetlerini neden inkâr ediyorsunuz/Allah'ın ayetlerine neden
nankörlük ediyorsunuz?!
71. Ey Ehlikitap! Neden hakkı bâtılla
kirletiyorsunuz ve bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz?
72. Ehlikitap'tan bir zümre şöyle dedi:
"Şu iman edenlere indirilene günün başlangıcında inanın, günün sonunda
karşı çıkın. Belki bu sayede geriye/eskiye dönerler.
73. Dininize uyandan başkasına inanmayın."
Söyle onlara: "Hidayet, Allah'ın kılavuzlamasıdır. Size verilenin benzeri
bir başkasına veriliyor yahut Rabbinizin katında tartışarak size üstün
gelecekler diye mi bütün bunlar?" De ki: "Lütuf Allah'ın elindedir;
onu dilediğine verir. Allah Vâsî'dir, varlığı sürekli genişletir; Alîm'dir, her
şeyi en iyi şekilde bilir."
74. Rahmetini dilediğine özgüler. Allah, büyük
lütfun sahibidir.
75. Ehlikitap'tan öylesi vardır ki, ona
yüklerle emanet teslim etsen onu sana iade eder. Onlardan öylesi de vardır ki,
ona bir dînar emanet etsen, tepesine çökmedikçe onu sana geri vermez. Bunun
sebebi şudur: Onlar: "Ümmîlerin, bizim aleyhimize yol bulmaları mümkün
değildir." demişlerdir. Onlar, bilip durdukları halde, Allah hakkında
yalan söylerler.
76. İş öyle değil! Kim ahdine vefa eder,
takvaya sarılırsa hiç kuşkusuz, Allah takvaya sarılanları sever.
77. Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini
basit bir bedel karşılığı satanlar var ya, işte onlar için âhirette hiçbir
nasip yoktur. Allah onlarla konuşmayacaktır, kıyamet günü onlara bakmayacaktır,
onları temizleyip arıtmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır.
78. Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan
olmayan bir şeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip
bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır."
derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler.
79. Hiçbir insana yakışmaz ki, Allah kendisine
kitap, hüküm-hikmet ve peygamberlik versin de sonra o, insanlara "Allah'ı
bırakıp bana kullar olun" desin. O ancak şöyle der: "Öğrettiğiniz şu
Kitap'a ve okuyup araştırdıklarınıza dayanarak benliklerini Allah'a adamış
kullar/Rabbânîler olun!"
80. Ve size melekleri ve peygamberleri rabler
edinmenizi de emretmez. Siz, müslümanlar haline geldikten sonra inkârı mı
emreder size?
81. Ve unutma ki Allah, peygamberlerden
mîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip
verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka
inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü
üzerinize aldınız mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde
tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi.
82. Tüm bunlardan sonra yüz çevirenler,
sapıkların ta kendileridir.
83. Hâlâ Allah'ın dininden gayrısını mı
arıyorlar? Oysaki, göklerdeki şuurlular da, yerdekiler de ister istemez O'na
teslim olmuşlardır ve yalnız O'na döndürüleceklerdir.
84. De ki: "Allah'a, bize indirilene,
İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına indirilmiş olana, Mûsa'ya,
İsa'ya ve diğer nebilere Rablerinden verilmiş bulunana inandık. Onlardan
hiçbirini ötekinden ayırmayız. Biz O'na teslim olanlarız."
85. Kim İslam'dan/Allah'a teslim olmaktan gayrı
bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir. Ve o, âhirette hüsrana
düşenlerdendir.
86. İmanlarından, resulün hak olduğuna tanıklık
ettikten ve kendilerine ayan-beyan deliller geldikten sonra küfre sapmış bir
topluluğa Allah nasıl kılavuzluk eder? Allah, zalimler topluluğuna yol
göstermez.
87. İşte böylelerinin cezası: Allah'ın,
meleklerin ve tüm insanların laneti üzerlerine!
88. O lanet içinde sürekli kalacaklardır. Ne
azap hafifletilecektir onlardan ne de yüzlerine bakılacaktır onların.
89. Ondan sonra tövbe edip hallerini
düzeltenler müstesna. Hiç şüphesiz, Allah, çok affedici, çok merhametlidir.
90. İmanlarından sonra küfre sapmış, sonra da
küfürde daha da azıtmış olanların tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar,
sapıkların ta kendileridir.
91. Gerçeği örtüp de küfre sapmış olarak
ölenlere gelince, onların her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın
verse de asla kabul edilmeyecektir. Korkunç bir azap vardır onlar için. Hiçbir
yardımcıları olmayacaktır.
92. Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe
hayırda erginliğe/dürüstlüğe asla ulaşamazsınız. İnfak etmekte olduğunuz her
şeyi, Allah çok iyi bilmektedir.
93. Tevrat indirilmeden önce İsrail'in kendi
nefsine haram kıldığı şeyler dışında tüm yiyecekler İsrailoğullarına helaldi.
Onlara de ki: "Tevrat'ı ortaya getirin; doğru sözlü iseniz onu
okuyun."
94. Artık bundan sonra kim yalan düzüp Allah'a
iftira ederse böyleleri zalimlerin ta kendileridir.
95. De ki: "Allah, doğrusunu
söylemiştir/vaadinde sadıktır. Hadi artık hanîf olarak İbrahim'in milletine
uyun! Müşriklerden değildi o."
96. Şu bir gerçek ki, âlemlere bir bereket
kaynağı ve yol gösterici halinde insanlar için kurulan ilk ev Mekke'dekidir.
97. Açık-seçik deliller, İbrahim'in makamı
vardır orada. Oraya giren, güvene ermiş olur. Yoluna gücü yetenin o evi ziyaret
etmesi, insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır. Kim nankörlük ederse hiç
kuşkusuz, Allah bütün âlemlere muhtaç olmayacak bir Ganî'dir.
98. De ki: "Ey Ehlikitap! Allah,
yaptıklarınıza tanıklık ederken, Allah'ın ayetlerini neden inkâr
ediyorsunuz?"
99. Şunu da söyle: "Ey Ehlikitap! Neden
iman edenleri Allah yolundan alıkoyuyorsunuz? Gözünüzle gördüğünüz halde, Allah
yolunu neden çarpıtmak istiyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan habersiz
değildir."
100. Ey iman edenler! Kendilerine kitap
verilenlerden bir zümreye boyun eğerseniz sizi, imanınızdan sonra kâfirler
haline getirirler.
101. Allah'ın ayetleri size okunuyor, Resulü de
aranızda; peki, nasıl küfre sapıyorsunuz? Kim Allah'a sarılırsa dosdoğru yola
iletilmiştir o...
102. Ey iman edenler! Allah'tan, kendisinden
korkmaya yaraşır biçimde korkun. Müslümanlar olmanın/Allah'a teslim olmanın
dışında bir hal üzere sakın can vermeyin.
103. Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın,
fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın.
Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun
nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında
idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki,
doğruya ve güzele yol bulasınız.
104. İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve
güzelliği belirlenene özendiren, kötülük ve çirkinliğe belirlenenden sakındıran
bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır.
105. Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten
sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın. Böyle
olanlar için çok büyük bir azap vardır.
106. Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler
kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: "İmanınızdan sonra küfre mi
düştünüz? Hadi, saptığınız küfür yüzünden tadın azabı!"
107. Yüzleri ağaranlara gelince, onlar,
Allah'ın rahmeti içindedirler. Sürekli ondadır onlar.
108. Bunlar sana Allah'ın ayetleri. Hak olarak
okuyoruz sana onları. Allah, âlemlere zulüm istemiyor.
109. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi
Allah'ındır. İş ve oluşlar Allah'a döndürülür.
110. Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı
ümmetsiniz: İyilik ve güzelliği belirlenmiş olana özendirirsiniz, kötülük ve
çirkinliği belirlenmiş olandan sakındırırsınız, Allah'a iman edersiniz.
Ehlikitap da iman etseydi, kendileri için, elbette hayırlı olurdu. İçlerinde
müminler vardır ama onların çoğu sapıkların ta kendileridir.
111. Biraz eziyet dışında size asla zarar
veremezler. Sizinle savaşırlarsa size sırtlarını dönerler. Sonra onlara yardım
da edilmez.
112. Allah'tan bir ipe ve insanlardan bir ipe
tutunmaları dışında, nerede bulunsalar üzerlerine zillet damgası vurulur.
Allah'ın hışmına uğramışlardır. Üzerlerine miskinlik damgası vurulmuştur. Bu
böyledir. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerine küfrediyor, haksız yere
peygamberleri öldürüyorlardı; isyan etmişlerdi, zulüm ve azgınlık
sergiliyorlardı.
113. Ama hepsi bir değildir. Ehlikitap içinden
Allah için başkaldıran/Allah huzurunda el bağlayan/hak ve adaleti ayakta
tutan/kalkınıp yükselen bir zümre de vardır; gece saatlerinde secdelere
kapanmış olarak Allah'ın ayetlerini okurlar.
114. Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, iyilik
ve güzelliği belirlenmiş olana özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenmiş
olandan sakındırırlar. Hayır işlerde yarışırcasına koşarlar. İşte bunlar hayra
ve barışa yönelik hizmet üretenlerdendir.
115. Yapmakta oldukları/yapacakları hiçbir
hayır, nankörlükle karşılanmayacak/karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takva
sahiplerini çok iyi bilmektedir.
116. Küfre sapanlara gelince, onların malları
da çocukları da kendilerine Allah'a karşı bir yarar asla sağlamayacaktır.
Ateşin dostlarıdır onlar. Sürekli kalacaklardır onun içinde.
117. Bu dünya hayatında harcamakta olduklarının
durumu, bir rüzgâr örneğine benzer: Onda kavurucu bir soğuk vardır. Öz
benliklerine zulmetmiş bir topluluğun ekinine değmiş de onu mahvetmiştir. Allah
onlara zulmetmedi, onlar kendilerine zulmediyorlardı.
118. Ey iman sahipleri! Kendi
dışınızdakilerden/seviyenizin altındakilerden bir kimseyi sırdaş edinmeyin.
Sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı verecek şeyi pek
severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin saklamakta
olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini
açık-seçik göstermiştir.
119. Siz öyle kişilersiniz ki, onlar sizi
sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Ve Kitap'ın tümüne inanırsınız. Onlar
ise sizinle karşılaştıklarında "İnandık!" derler; baş başa
kaldıklarında ise size öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara:
"Öfkenizle geberin!" Allah, göğüslerin içindekini çok iyi
bilmektedir.
120. Size bir iyilik dokunsa bu onları rahatsız
eder. Size bir kötülük dokunsa bununla sevinir, ferahlarlar. Eğer sabreder,
sakınır/korunursanız onların tuzakları size hiçbir şekilde zarar veremez. Allah
Muhît'tir, yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır.
121. Hani, sen ailenden erkenden ayrılmıştın da
müminleri savaş için tutulması gereken noktalara yerleştiriyordun. Allah her
şeyi çok iyi duyar, çok iyi bilir.
122. Sizden iki takım, korku ile bozulmak
üzereydi. Halbuki Allah onların Velî'siydi. Müminler yalnız Allah'a güvenip
dayansınlar.
123. Yemin olsun ki, ezik-boynu bükük olduğunuz
bir sırada Allah size Bedir'de de yardım etmişti. O halde Allah'tan korkun ki,
şükredebilesiniz.
124. O sırada sen, müminlere şöyle diyordun:
"Rabbinizin, indirilmiş üç bin melekle destek vermesi, size yetmiyor
mu?"
125. İş, sanıldığı gibi değildir. Onlar, hemen
şu anda üstünüze gelseler bile, eğer siz sabreder ve korunursanız, Rabbiniz
sizi, üzerlerine nişan vurulmuş beş bin melekle destekler.
126. Allah bunu size bir müjde olması ve onunla
kalplerinizi yatıştırması dışında hiçbir şey yapmamıştır. Yardım, Azîz ve Hakîm
olan Allah katından başka hiçbir yerden gelmez.
127. Allah bunu yaptı ki, küfre sapanlardan bir
kısmını bölüp ayırsın veya onları zelîl etsin de yıkık ve ürkek bir halde dönüp
gitsinler.
128. İş ve hüküm konusunda sana düşen bir şey
yoktur. Allah ya tövbelerini kabul ederek onları bağışlar yahut da zalim
oldukları için onlara azap eder.
129. Göklerde ne var, yerde ne varsa
Allah'ındır. Dilediğini/dileyeni affeder; dilediğine/dileyene azap eder. Allah
çok affedici, çok merhametlidir.
130. Ey iman sahipleri! Ribayı öyle kat kat
katlayarak yemeyin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz.
131. Kâfirler için hazırlanmış ateşten korkun.
132. Allah'a ve resule itaat edin ki, merhamet
görebilesiniz.
133. Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni
göklerle yer kadar olan cennete doğru yarışır gibi koşuşun. O, takva sahipleri
için hazırlanmıştır.
134. Onlar bollukta ve darlıkta infak ederler.
Öfkelerini yutanlardır onlar, insanları affedenlerdir. Allah, güzel düşünüp
güzel davrananları sever.
135. Onlar, çirkin bir iş yaptıklarında yahut
öz benliklerine zulmettiklerinde, Allah'ı hatırlar da günahları için af
dilerler. Günahları Allah'tan başka kim affeder ki? Ve onlar yaptıklarında bile
bile ısrar etmezler.
136. İşte bunların ödülleri Rablerinden bir
bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan cennetler olacaktır. Sürekli
kalacaklardır orada. İş yapıp değer üretenlerin ücreti ne güzeldir!
137. Sizden önce de yollar-yöntemler gelip
geçmiştir. O halde yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nice olmuştur
görün.
138. Bu, insanlara bir açıklama, korunup
sakınanlara da bir öğüt ve kılavuzdur.
139. Gevşemeyin, tasalanmayın. Eğer
inanıyorsanız üstün olan sizsiniz.
140. Size bir yara değiyorsa, o topluma da
benzeri bir yara mutlaka değmiştir. Bak işte günler! Biz onları insanlar
arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden
tanıklar/şehitler edinecektir. Allah zulme sapanları sevmez.
141. Tüm bunlar, Allah iman edenleri iyice
seçip arındırsın ve küfre sapanları mahvetsin diyedir.
142. Yoksa siz, Allah içinizden uğraşıp
didinenleri seçmeden, sabredenleri seçmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
143. Yemin olsun ki siz, onunla karşılaşmadan
önce ölümü arzuluyordunuz. İşte gördünüz onu ve bakıp duruyorsunuz.
144. Muhammed bir resulden başkası değildir.
Ondan önce de resuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölse yahut öldürülse
ökçeleriniz üzerine gerisin geri mi döneceksiniz! İki ökçesi üzerine geri
dönen, Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah, şükredenleri
ödüllendirecektir.
145. Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kişi ölmez.
Vakti belirlenmiş bir yazıdır o. Dünya çıkarını gözetene ondan veririz; âhiret
yararını gözetene de ondan veririz. Şükredenleri ödüllendireceğiz biz.
146. Nice peygamber, beraberinde kendisini
Rabb'e adayan birçok kişi bulunduğu halde savaşmıştır. Onlar, Allah yolunda
kendilerine gelip çatan zorluklar yüzünden gevşememiş, zayıflık göstermemiş,
susup pusmamışlardır. Allah sabredenleri sever.
147. Sözleri yalnız şu olmuştur: "Ey Rabbimiz!
Bağışla bizim günahlarımızı, affet işlerimizdeki taşkınlığımızı, sağlam bastır
ayaklarımızı ve yardım et bize küfre sapan topluma karşı!"
148. Allah da onlara, hem dünya nimetini verdi
hem de âhiret sevabının en güzelini. Allah, güzel düşünüp güzellik
sergileyenleri sever.
149. Ey iman edenler! Eğer küfre sapanlara
boyun eğerseniz sizi ökçeleriniz üstüne yüz geri çevirirler de hüsrana
uğrayanlar haline gelirsiniz.
150. Hayır, hayır! Sizin Mevlâ'nız Allah'tır.
Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.
151. Allah'ın, kendileri hakkında hiçbir delil
indirmediği şeyleri Allah'a ortak koştukları için, küfre sapanların kalplerine
korku salacağız. Barınakları ateştir onların. Ne kötüdür o zalimlerin
varacakları yer!
152. Yemin olsun ki, siz onları Allah'ın
izniyle öldürmekteyken, Allah size vaadini doğrulamıştı. Nihayet, siz korkuya
kapıldınız, yapılacak iş hususunda çekiştiniz. Ve Allah, sevdiğiniz şeyi size
gösterdikten sonra isyan ettiniz. İçinizden bir kısmı dünyayı istiyordu, bir
kısmınız ise âhireti istiyordu. Sonra sizi imtihan etmek için onlardan
uzaklaştırdı. Yemin olsun, sizi affetmişti. Allah, müminlere karşı lütuf
sahibidir.
153. Siz şaşkınlıkla sağa-sola kaçıyor, hiç
kimseye dönüp bakmıyordunuz. Resul ise arkanızdan sizi çağırıyordu. Böylece
Allah size keder üstüne keder verdi ki, elinizden uçup gidene de size isabet
edene de üzülmeyesiniz. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
154. Sonra bu kederin ardından üzerinize,
içinizden bir grubu sarıp kuşatan, güven verici bir uyku indirdi. Bir grup da -gerçekten
onlar kendi canlarının derdine düşmüştü- Allah hakkında gerçek dışı sanılara,
cahiliye düşüncelerine kapılıyordu. "Şu işten bize bir şey var mı?"
diyorlardı. De ki: "Emir/iş ve oluş tümüyle Allah'ındır." Öz
benliklerinde, sana açıklamaz oldukları şeyler saklıyorlar. Diyorlar ki:
"Bu işten bizim lehimize bir şey olsaydı, şuracıkta öldürülmezdik."
Söyle onlara: "Evlerinizde kalsaydınız bile, üzerlerine ölüm yazılmış
olanlar, uzanacakları yerleri muhakkak boylayacaklardı." Bu, Allah,
göğüslerinizdekini denesin, kalplerinizdekini ortaya çıkarsın diyedir. Allah,
göğüslerin özünü çok iyi bilir.
155. İki topluluğun karşılaştığı gün geri dönüp
gidenleriniz var ya, yaptıkları bazı işler yüzünden şeytan onların ayağını
kaydırmak istemişti. Yemin olsun, Allah onları yine de affetti. Allah
Gafûr'dur, Halîm'dir.
156. Ey iman sahipleri! Yeryüzünde dolaşan
yahut gazaya çıkan kardeşleri için şöyle diyen inkârcılar gibi olmayın:
"Yanımızda olsaydılar ölmezlerdi, öldürülmezlerdi." Allah bunu
onların kalplerinde bir özlem yapacaktır. Allah, diriltir de öldürür de. Allah,
yapıp ettiklerinizi en iyi şekilde görmektedir.
157. Allah yolunda öldürülür yahut ölürseniz,
Allah'tan bir bağışlanma ve bir merhamet/bir sevgi onların derleyip
topladıklarından çok daha iyidir.
158. Ölür yahut öldürülürseniz elbette ki
Allah'a götürüleceksiniz.
159. Allah'tan bir merhamet/bir sevgi
sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba-saba, katı yürekli
olsaydın senin çevrenden kesinlikle dağılır giderlerdi. O halde bağışla onları,
af dile onlar için; iş ve yönetim konusunda da onlarla şûraya git. Bir kez
azmettin mi de artık Allah'a güvenip dayan! Allah, tevekkül edenleri sever.
160. Allah size yardım ederse hiç kimse size
galip gelemez. Eğer sizi yüzüstü bırakırsa O'ndan başka size kim yardım
edebilir? Artık müminler yalnız Allah'a güvenip dayansınlar.
161. Bir peygamberin emanete hıyanet
etmesi/kamu malından aşırması olacak şey değildir. Her kim hıyanet eder, kamu
malından bir şey aşırırsa, aşırdığını kıyamet günü yüklenip getirir. Sonra her
benliğe; kazandığı tam olarak ödenir. Hiç birine zulmedilmez.
162. Allah'ın hoşnutluğunu izleyen kişi,
Allah'ın gazabına uğrayan ve barınağı cehennem olan kişiyle aynı mıdır? Ne kötü
varış yeridir o!
163. Onlar, Allah katında derece derecedirler.
Allah, yapmakta olduklarını iyice görmektedir.
164. Yemin olsun ki, Allah müminlere lütufta
bulunup onları minnettar bırakmıştır: Kendi içlerinde onlara öyle bir resul
gönderdi ki, onlara Allah'ın ayetlerini okuyor, onları temizleyip arındırıyor,
onlara Kitap'ı ve hikmeti öğretiyor. Oysaki onlar, bundan önce açık bir
sapıklığın tam içindeydiler.
165. Size, başkalarına iki katını
dokundurduğumuz bir musibet dokununca: "Bu da nereden!" mi dediniz?
De ki: "O, sizin öz benliklerinizdendir." Allah, her şeye Kadîr'dir.
166. İki topluluğun karşılaştığı gün sizin
başınıza gelen, Allah'ın izniyledir ve Allah, müminleri bilsin diyedir.
167. Ve ikiyüzlülük yapan münafıkları bilsin
diye. Onlara, "Hadi gelin, Allah yolunda çarpışın yahut savunma
yapın!" dendiğinde: "Savaştan haberimiz olsaydı sizi elbette
izlerdik." dediler. O gün onlar, imandan çok küfre yakın idiler.
Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Allah, onların gizlemekte
oldukları şeyi çok iyi bilmektedir.
168. Yerlerinde oturup da kardeşleri için,
"Bizi dinlemiş olsalardı öldürülmeyeceklerdi." diyenlere şöyle söyle:
"Eğer doğru sözlüler iseniz, kendi benliklerinizden uzaklaştırın
ölümü!"
169. Allah yolunda öldürülmüş olanları ölüler
sanma sakın. Hayır! Onlar diridirler. Rablerinin katında rızıklandırılıyorlar.
170. Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiğiyle
sevinçlidirler. Ve arkada kalıp kendilerine katılmamış olanlara şunu
müjdeliyorlar: Onlar için korku yoktur; tasalanmayacaklardır onlar.
171. Allah'tan bir nimeti, bir lütfu ve
Allah'ın müminlerin ödülünü vermezlik etmeyeceğini de müjdelerler.
172. O müminler ki, kendilerine yara isabet
ettikten sonra bile Allah'ın ve resulün çağrısına cevap verdiler. Onlar
içinden, güzel işler yapıp takvaya sarılanlara büyük bir ödül vardır.
173. O müminler ki, insanlar kendilerine,
"Halk size karşı bir araya gelmiş, korkun onlardan!" dediklerinde, bu
onların imanını artırdı da şöyle söylediler: "Allah bize yeter. Ne güzel
Vekîl'dir O!"
174. Böyle olduğu içindir ki, Allah'tan bir
nimet ve lütufla geri döndüler, hiçbir kötülük dokunmamıştı onlara. Allah'ın
rızasını izlediler. Allah çok büyük bir lütfun sahibidir.
175. İşte size şeytan. O yalnız kendi
dostlarını korkutur. Eğer inananlarsanız onlardan korkmayın, benden korkun.
176. Küfür içinde koşuşanlar sana üzüntü
vermesin. Şu bir gerçek ki, onlar Allah'a hiçbir şekilde zarar veremezler.
Allah, onlara âhirette bir nasip vermemeyi istemektedir. Onlar için çok büyük
bir azap öngörülmüştür.
177. İman karşılığında küfrü satın alanlar,
Allah'a herhangi bir biçimde asla zarar veremezler. Korkunç bir azap vardır
onlar için.
178. Küfre sapanlar, onlara süre tanımamızın
kendileri için hayırlı olduğunu asla düşünmesinler. Onlara, biraz daha günah
işlesinler diye süre veriyoruz. Yere geçirecek bir azap var onlar için.
179. Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz
halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı
bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini
seçer. O halde Allah'a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin
için büyük bir ödül vardır.
180. Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği
şeyde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Tam
aksine bu onlar için bir şerdir. O cimrilik konusu yaptıkları şey, kıyamet günü
bir tasma gibi boyunlarına dolandırılacaktır. Göklerin ve yerin mirası
Allah'ındır. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
181. Yemin olsun ki, Allah, "Allah
yoksuldur, bizler zenginleriz!" diyenlerin sözünü işitti. Dediklerini de
yazacağız, haksız yere peygamberleri öldürmelerini de. Ve şöyle diyeceğiz:
"Tadın, yakıp pişiren azabı!"
182. Bu, kendi, ellerinizin üretip önden
gönderdiği yüzündendir. Allah, kullara asla zulmedici değildir.
183. Onlar şöyle demişlerdi: "Allah bize
ant verdi, kendisi bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir resule
inanmayacağız." Söyle onlara: "Size benden önce o dediğinizle
birlikte açık deliller getiren resuller gelmişti. Peki, madem doğru
sözlülerdiniz neden onları katlettiniz?"
184. Seni yalanladılarsa, senden önce de
resuller yalanlandı. Açık-seçik deliller, kutsal sayfalar ve aydınlatıcı kitabı
getirmişlerdi onlar.
185. Her benlik ölümü tadacaktır. Hak ettiğiniz
karşılıklar size, kıyamet günü, eksiksiz bir biçimde mutlaka verilecektir.
Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kesinlikle kurtulmuş olacaktır.
İğreti-sefil hayat aldatıcı bir yararlanmadan başka şey değildir.
186. Yemin olsun ki, mallarınızda da
canlarınızda da imtihan edileceksiniz. Ve yemin olsun ki, sizden önce kendilerine
kitap verilenlerden de şirke batanlardan da incitici çok şey dinleyeceksiniz.
Sabreder, sakınıp korunursanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır.
187. Allah, kendilerine kitap verilenlerden şu
yolda mîsak almıştı: "Onu insanlara mutlaka açık-seçik bildireceksiniz,
onu saklamayacaksınız." Ama onlar Kitap'ı sırtlarının gerisine attılar,
basit bir ücret karşılığı onu sattılar. Ne kötü şey satın alıyorlar!
188. O ettikleriyle zevklenen, yapmadıkları
şeylerle övünmeyi seven kişileri bir şey sanma. Artık, onları azaptan kurtulmuş
da sanma. Korkunç bir azap vardır onlar için.
189. Göklerin de yerin de mülkü/yönetimi
Allah'ındır. Allah Kadîr'dir, her şeye gücü yeter.
190. Şu bir gerçek ki, göklerin ve yerin
yaratılışında, geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde,
akıllarını/gönüllerini işletenler için çok ibretler vardır.
191. Onlar o kişilerdir ki, ayakta, otururken,
yan yatarken hep Allah'ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında
derin derin düşünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Şanın
yücedir senin! Ateş azabından koru bizi!"
192. "Ey Rabbimiz! Sen birini ateşe soktun
mu onu tam rezil etmişsindir. Zalimlerin, yardımcıları olmayacaktır."
193. "Ey Rabbimiz! Bir çağırıcının,
"Rabbinize inanın!" diye imana çağırdığını işittik ve iman ettik. Ey
Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla bizim. Kötülüklerimizin üstünü ört ve bize
iyilerle birlikte ölmek nasip et."
194. "Ey Rabbimiz! Resullerin aracılığıyla
bize vaat etmiş olduğunu da bize ver; kıyamet günü bizi rezil etme! Sen,
vaadine asla ters düşmezsin."
195. Rableri onlara cevap verdi: "Ben
sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hep
birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkenceye
uğratılanlar, çarpışıp da öldürülenler var ya, onların kötülüklerini yemin
olsun örteceğim. Ve yemin olsun ki onları, Allah katından bir karşılık olarak,
altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım." Allah katındandır
karşılıkların en güzeli.
196. Küfre sapanların öyle belde belde
dolaşmaları seni sakın aldatmasın.
197. Azıcık bir nimetlenmedir o. Sonra onların
varacağı yer cehennem olacaktır. Ne kötü yataktır o!
198. Ama Rablerinden sakınanlar için
altlarından ırmaklar akan cennetler var. Allah katından bir konukseverlikle
sürekli kalıcıdırlar orada. Allah katındaki ödüller iyiler için daha
hayırlıdır.
199. Ehlikitap'tan öyleleri var ki, Allah'a,
size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar. Allah karşısında
ürperirler; Allah'ın ayetlerini basit bir ücret karşılığı satmazlar. İşte
bunlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. Allah, hesabı,
çabucak görüverir.
200. Ey iman sahipleri! Sabredin, sabır yarışı
yapın, nöbet tutarak savaşa hazırlıklı bulunun ve Allah'tan sakının ki,
kurtuluşa erebilesiniz.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Ali İmran Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.