Diyanet İşleri Meali - Kuranı Kerim
| |||
- Mukabele - Cüz
- Kuran Süreleri
- Kuran Meali
- Kuran Dersleri
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- Ders 01 - Diyanet
- Ders 02 - Diyanet
- Ders 03 - Diyanet
- Ders 04 - Diyanet
- Ders 05 - Diyanet
- Ders 06 - Diyanet
- Ders 07 - Diyanet
- Ders 08 - Diyanet
- Ders 09 - Diyanet
- Ders 10 - Diyanet
- Ders 11 - Diyanet
- Ders 12 - Diyanet
- Ders 13 - Diyanet
- Ders 14 - Diyanet
- Ders 15 - Diyanet
- Ders 16 - Diyanet
- Ders 17 - Diyanet
- Ders 18 - Diyanet
- Ders 19 - Diyanet
- Ders 20 - Diyanet
- Ders 21 - Diyanet
- Ders 22 - Diyanet
- Ders 23 - Diyanet
- Ders 24 - Diyanet
- Ders 25 - Diyanet
- Ders 26 - Diyanet
- Ders 27 - Diyanet
- Ders 28 - Diyanet
- Ders 29 - Diyanet
- Ders 30 - Diyanet
- Tecvidli Kuran Dersleri
- 00 - Giriş
- 01 - Harfler
- 02 - Harflerin Çıkış Yerleri
- 03 - Harekeler
- 04 - Harflerin Yazılışları
- 05 - Bitişmeyen Harfler
- 06 - Kalın ve İnce Harfler
- 07 - Peltek Harfler
- 08 - Cezm
- 09 - Şedde
- 10 - Tenvin
- 10.1 - Tevcid Kuralları
- 11 - Med Harfleri
- 12 - Elifin Yerini Tutan Vav ve Ya
- 13 - Çeker
- 14 - Meddi Tabii ve Meddi Feri
- 15 - Meddi Muttasıl
- 16 - Meddi Munfasıl
- 17 - Meddi Lazım
- 18 - Meddi Arız
- 19 - Meddi Lin
- 19.1 - Tekvin ve Nunu Sakin
- 20 - İhfa
- 21 - İzhar
- 22 - İklab
- 23 - İdğamı Mael Gunne
- 24 - İdğamı Bila Gunne
- 25 - İdğamı Misleyn
- 26 - Cezimli Mimin Okunuşu
- 27 - İğdamı Mütecaniseyn
- 28 - İğdamı Mütekaribeyn
- 29 - İğdamı Şemsiyye
- 30 - İzharı Kamerriye
- 31 - Kalkale
- 32 - Lafzatullahın Okunuşu
- 33 - Zamirin Okunuşu
- 34 - Ra Harfinin Okunuşu
- 35 - Sekte
- 36 - Hurufu Mukattaa
- 37 - Vakıf ve Durma işaretleri
- 38 - Küçük Nun ile Okuma
- Elmalılı Hamdi Tefsiri
- Submenu 4.4
- Submenu 4.5
- Submenu 4.6
- Kuran Öğreniyorum - Diyanet
- İlmihal
- Submenu 5.1
- Submenu 5.2
- Hadis-i Şerif
- Kütüb-ü Sitte 1-100
- Kütüb-ü Sitte 101-200
- Kütüb-ü Sitte 201-300
- Kütüb-ü Sitte 301-400
- Kütüb-ü Sitte 401-500
- Kütüb-ü Sitte 501-600
- Kütüb-ü Sitte 601-700
- Kütüb-ü Sitte 701-800
- Kütüb-ü Sitte 801-900
- Kütüb-ü Sitte 901-1000
- Kütüb-ü Sitte 1001-1100
- Kütüb-ü Sitte 1101-1200
- Kütüb-ü Sitte 1201-1300
- Kütüb-ü Sitte 1301-1400
- Kütüb-ü Sitte 1401-1500
- Kütüb-ü Sitte 1501-1600
- Kütüb-ü Sitte 1601-1700
- Kütüb-ü Sitte 1701-1800
- Kütüb-ü Sitte 1801-1900
- Kütüb-ü Sitte 1901-2000
- Kütüb-ü Sitte 2001-2100
- Kütüb-ü Sitte 2101-2200
- Kütüb-ü Sitte 2201-2300
- Kütüb-ü Sitte 2301-2400
- Kütüb-ü Sitte 2401-2500
- Kütüb-ü Sitte 2501-2600
- Kütüb-ü Sitte 2601-2700
- Kütüb-ü Sitte 2701-2800
- Kütüb-ü Sitte 2801-2900
- Kütüb-ü Sitte 2901-3000
- Kütüb-ü Sitte 3001-3100
- Kütüb-ü Sitte 3101-3200
- Kütüb-ü Sitte 3201-3300
- Kütüb-ü Sitte 3301-3400
- Kütüb-ü Sitte 3401-3500
- Kütüb-ü Sitte 3501-3600
- Kütüb-ü Sitte 3601-3700
- Kütüb-ü Sitte 3701-3800
- Kütüb-ü Sitte 3801-3900
- Kütüb-ü Sitte 3901-4000
- Kütüb-ü Sitte 4001-4100
- Kütüb-ü Sitte 4101-4200
- Kütüb-ü Sitte 4201-4300
- Kütüb-ü Sitte 4301-4400
- Kütüb-ü Sitte 4401-4500
- Kütüb-ü Sitte 4501-4600
- Kütüb-ü Sitte 4601-4700
- Kütüb-ü Sitte 4701-4800
- Kütüb-ü Sitte 4801-4900
- Kütüb-ü Sitte 4901-5000
- Kütüb-ü Sitte 5001-5100
- Kütüb-ü Sitte 5101-5200
- Kütüb-ü Sitte 5201-5300
- Kütüb-ü Sitte 5301-5400
- Kütüb-ü Sitte 5401-5500
- Kütüb-ü Sitte 5501-5600
- Kütüb-ü Sitte 5601-5700
- Kütüb-ü Sitte 5701-5800
- Kütüb-ü Sitte 5801-5900
- Kütüb-ü Sitte 5901-6000
- Kütüb-ü Sitte 6001-6100
- Kütüb-ü Sitte 6101-6200
- Kütüb-ü Sitte 6201-6300
- Kütüb-ü Sitte 6301-6400
- Kütüb-ü Sitte 6401-6500
- Kütüb-ü Sitte 6501-6600
- Kütüb-ü Sitte 6601-6700
- Kütüb-ü Sitte 6701-6800
- Kütüb-ü Sitte 6801-6900
- Kütüb-ü Sitte 6901-7000
- Kütüb-ü Sitte 7001-7100
- Kütüb-ü Sitte 7101-7200
- Kütüb-ü Sitte 7201-7300
Ahzab Suresi - Diyanet İşleri Meali
Medine'de nâzil olmuştur. 73 (yetmişüç)
âyettir. "Ahzâb", "hizb"in çoğuludur. Topluluk, gurup,
bölük, parti gibi manalara gelir. Her gün mutad olarak devam edilen dua
demetine, Kur'an cüzünün dörtte birine de hizip denir. Bu sûrede, müslümanlara
karşı savaşmak üzere birleşen Arap kabilelerinden bahsedildiği için, bu isim
verilmiştir. (Rivayete göre, bir takım ileri gelen müşrikler "Uhud"
savaşından sonra Medine'ye gelmişler, münafıkların lideri Abdullah b. Übeyy'in
evine misafir olmuşlardı. Hz. Peygamber bunlara, kendisiyle görüşmek üzere emân
vermişti. Bu görüşme esnasında Resûlullah'a: Sen bizim taptıklarımızı diline
dolamaktan vazgeç, "onlar menfaat sağlayabilir, şefâat edebilir" de,
biz de seni Rabbinle başbaşa bırakalım, dediler. Orada bulunan müslümanların
canları sıkıldı, onları öldürmek istediler. Bunun üzerine, verilmiş olan emânın
bozulması konusunda Allah'tan korkmalarını ve kâfirler ile münafıkların sözlerine
boyun eğmemelerini, Resûlullah'ın şahsında müminlerden isteyen 1. âyet nâzil
oldu.
33 – Ahzab Suresi - Diyanet İşleri Meali
Rahmân ve Rahîm
(olan) Allah'ın adıyla.
1. Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere
ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince
yapmaktadır.
2. Rabbinden sana vahyedilene uy. Şüphesiz
Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
3. Allah'a güven. Vekîl olarak Allah yeter.
4. Allah, bir adamın içinde iki kalp
yaratmadığı gibi, "zıhâr" yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde
tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin
ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru
yola O eriştirir.
5. Onları (evlât edindiklerinizi)
babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer
babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve
görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size
vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah
bağışlayandır, esirgeyendir.
6. Peygamber, müminlere kendi canlarından
daha yakındır. Eşleri, onların analarıdır. Akraba olanlar, Allah'ın Kitabına
göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden
daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır.
Bunlar Kitap'ta yazılı bulunmaktadır.
7. Hani biz peygamberlerden söz almıştık;
senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan da. (Evet) biz
onlardan pek sağlam bir söz aldık.
8. Allah bu sözü doğruları doğruluklarıyla
sorumlu kılmak için aldı. Kâfirler için de çok acıklı bir azap hazırladı.
9. Ey iman edenler! Allah'ın size olan
nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir
rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi
görmekteydi.
10. Onlar hem yukarınızdan hem aşağı
tarafınızdan (vâdinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman;
gözler yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü
şeyler düşündüğünüz zaman;
11. İşte orada iman sahipleri imtihandan
geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı.
12. Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde
hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve Resûlü bize sadece kuru
vaadlerde bulunmuşlar! diyorlardı.
13. Onlardan bir gurup da demişti ki: Ey
Yesribliler (Medineliler)! Artık sizin için durmanın sırası değil, haydi dönün!
İçlerinden bir kısmı ise: Gerçekten evlerimiz emniyette değil, diyerek
Peygamber'den izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı
arzuluyorlardı.
14. Medine'nin her yanından üzerlerine
saldırılsaydı da, o zaman savaşmaları istenseydi, şüphesiz hemen savaşa katılırlar
ve evlerinde pek eğlenmezlerdi.
15. Andolsun ki daha önce onlar, sırt
çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermişlerdi. Allah'a verilen söz
mesuliyeti gerektirir!
16. (Resûlüm!) De ki: Eğer ölümden veya
öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz
gelmemiş ise) o takdirde de, yaşatılacağınız süre çok değildir.
17. De ki: Allah size bir kötülük dilerse,
O'na karşı sizi kim korur; ya da size rahmet dilerse (size kim zarar
verebilir)? Onlar, kendilerine Allah'tan başka ne bir dost bulurlar ne de bir
yardımcı.
18. Allah, içinizden (savaştan)
alıkoyanları ve yandaşlarına: "Bize katılın" diyenleri gerçekten
biliyor. Zaten bunların pek azı savaşa gelir.
19. (Gelseler de) size karşı pek
hasistirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi
gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince ise, mala düşkünlük
göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir;
bunun için Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah'a göre
kolaydır.
20. Bunlar, düşman birliklerinin bozulup
gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa,
isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi
(uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi.
21. Andolsun ki, Resulullah, sizin için,
Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için
güzel bir örnektir.
22. Müminler ise, düşman birliklerini
gördüklerinde: İşte Allah ve Resûlü'nün bize vâdettiği! Allah ve Resûlü doğru
söylemiştir, dediler. Bu (orduların gelişi), onların ancak imanlarını ve
Allah'a bağlılıklarını arttırdı.
23. Müminler içinde Allah'a verdikleri
sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda
canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde
(sözlerini) değiştirmemişlerdir.
24. Çünkü Allah sadâkat gösterenleri
sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara -dilerse- azap edecek
yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir.
25. Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda
elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi. Allah (ın yardımı) savaşta müminlere
yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir.
26. Allah, ehl-i kitaptan, onlara (müşrik
ordularına) yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü;
bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.
27. Allah, onların yerlerine, yurtlarına,
mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı. Allah'ın her şeye
gücü yeter.
28. Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle:
Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma
bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim.
29. Eğer Allah'ı, Peygamberini ve ahiret
yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük
bir mükâfat hazırlamıştır.
30. Ey peygamber hanımları! Sizden kim açık
bir hayâsızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah'a göre
kolaydır.
31. Sizden kim, Allah'a ve Resûlüne itaat
eder ve yararlı iş yaparsa ona mükâfatını iki kat veririz. Ve ona (cennette)
bol rızık hazırlamışızdır.
32. Ey Peygamber hanımları! Siz,
kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız,
(yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde
hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin.
33. Evlerinizde oturun, eski cahiliye
âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve
Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve
sizi tertemiz yapmak istiyor.
34. Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini
ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her
şeyden haberi olandır.
35. Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar,
mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden
kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden
kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve
sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını
koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler
ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir
mükâfat hazırlamıştır.
36. Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği
zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş
olur.
37. (Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği,
senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork!
diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde
gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından
ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla
ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir
güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
38. Allah'ın, kendisine helâl kıldığı şeyde
Peygamber'e herhangi bir vebâl yoktur. Önce gelip geçenler arasında da Allah'ın
âdeti böyle idi. Allah'ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.
39. O peygamberler ki Allah'ın gönderdiği
emirleri duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar.
Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter.
40. Muhammed, sizin
erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve
peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
41. Ey inananlar! Allah'ı çokça zikredin.
42. Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin.
43. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak
için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istiğfar eder.
Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.
44. Kendisine kavuştukları gün, Allah'ın
onlara iltifatı, "selâm" dır. Allah onlara çok değerli mükâfat
hazırlamıştır.
46. Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nûr
saçan bir kandil olarak (gönderdik).
47. Allah'tan büyük bir lütfa ereceklerini
müminlere müjdele.
48. Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme.
Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekîl ve destek olarak
Allah yeter.
49. Ey iman edenler! Mümin kadınları
nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir
iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları (bir bağışla) memnun
edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın.
50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin
hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan
cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden
kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde,
kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana
mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında
bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu
hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk
olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
51. Onlardan dilediğini geriye bırakır,
dilediğini de yanına alırsın. Boşadığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar
yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onların mutlu
olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha
uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyle bilendir, halîmdir.
52. Bundan sonra artık başka kadınlarla
evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse
bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. Allah her şeyi
gözetler.
53. Ey iman edenler! Siz zamanını
gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamber'in evlerine girmeyin.
Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete
dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber'i üzmekte, fakat o (size bunu
söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber'in
hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin
kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin
Allah'ın Resûlünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız
asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah) tır.
54. Bir şeyi açığa vursanız da, gizleseniz
de şüphe yok ki Allah, her şeyi gayet iyi bilmektedir.
55. Onlara (Peygamber'in hanımlarına),
babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin
oğulları, kadınları (mümin kadınlar) ve ellerinin altında bulunan
câriyelerinden dolayı bir günah yoktur. (Ey Peygamber hanımları!) Allah'tan
korkun; şüphesiz Allah, her şeye şahittir.
56. Allah ve melekleri, Peygamber'e çok
salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir
teslimiyetle selam verin.
57. Allah ve Resûlünü incitenlere Allah,
dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.
58. Mümin erkeklere ve mümin kadınlara,
yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık
bir günah yüklenmişlerdir.59. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve
müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış
örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için
en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
60. Andolsun, iki yüzlüler, kalplerinde
hastalık bulunanlar (fuhuş düşüncesi taşıyanlar), şehirde kötü haber yayanlar
(bu hallerinden) vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz (onlarla savaşmanı
ve onları şehirden sürüp çıkarmanı sana emrederiz); sonra orada, senin yanında
ancak az bir zaman kalabilirler.
61. Hepsi de lânetlenmiş olarak nerede ele
geçirilirlerse, yakalanır ve mutlaka öldürülürler.
62. Allah'ın önceden geçenler hakkındaki
kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
63. İnsanlar sana kıyametin zamanını
soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı
yakındır.
64. Şu muhakkak ki, Allah kâfirleri
rahmetinden kovmuş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.
65. (Onlar) orada ebedî olarak kalacaklar,
(kendilerini koruyacak) ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardır.
66. Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün:
Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik!
derler.
67. Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve
büyüklerimize uyduk da onlar bizi yolda saptırdılar, derler.
68. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve
onları büyük bir lânetle rahmetinden kov.
69. Ey iman edenler! Siz de Musa'ya eziyet
edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı. O,
Allah yanında şerefli idi.
70. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve
doğru söz söyleyin.
71. (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi
düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük
bir kurtuluşa ermiş olur.
72. Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara
teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan)
korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.
73. (Allah bu emaneti insana vermek
sûretiyle), münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik
kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tevbesini
kabul buyuracaktır. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
----
Kategoriler
Hatim - Mukabele | Kuran Suresi | Kuran Meali | Kuran Öğreniyorum |
Ahzab Suresi - Diyanet İşleri Meali - Kuran Hatim sayfasını izlemektesiniz.
Kur’an’ı Kerim
Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’an’ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Sözlükte toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı olup, peygamberimizden bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan; okunmasıyla ibadet edilen ve insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı “ilahi kelâm”dır.
İlahi Kitapların Özelliği
İlahi kitapların en büyük özelliği ve değeri şüphesiz onların Allah’ın sözlerinden ibaret olmalarıdır. Ancak bugün bu özellik sadece Kur’ân-ı Kerîm’e mahsustur. Zira diğer ilâhî kitaplar peygamberlerinden sonra insanlarca tahrifat ile karşı karşıya kalmış ve sonunda bir insanın kaleme aldığı kitaplar haline gelmişlerdir. Zâten Kur’ân-ı Kerîm’in gönderilmesinin bir sebebi de budur. Son vahyedilen ilahi kelam olan Kur’ân-ı Kerîm, kendisinden önce gönderilen ilâhî kitapların bilgi ve hikmetlerini de içeren en mükemmel ilahi kitaptır. Kur’an Son ilahi kitap olması itibarıyla da bizzat Allah’ın muhafazası altındadır. O, hiç değişmeden kıyamete kadar insanlığa kurtuluş ve huzur reçetesi olmaya devam edecektir.
KUR’AN’IN NÜZÛLÜ (İNDİRİLMESİ)
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’tan Hz.Peygamber’e Cebrail aracılığıyla, vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenmesi, kısa zamanda insanlara ulaşması, manasının kolaylıkla anlaşılması, inançların ve hükümlerin müminlerin kalbinde yavaş yavaş kuvvetlenip kökleşmesi için Kur’an bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık yirmi üç senede, peyderpey indirilmiştir.
KURAN-I KERİM NASIL OKUNMALI? KURAN-I KERİM EN GÜZEL NASIL OKUNUR?
Kuran okurken dikkat edilmesi gerekenler
Kuran-ı Kerim'i doğru bir şekilde okumak için harflerin üzerilerindeki uzatmalarına ve mahreç yerlerine dikkat etmek oldukça önemlidir. Harflerin okunuşunu değiştiren medler yani uzatmalar kişinin Kuran-ı Kerim'i nağmeli okumasını sağlamaz. Nağmeli bir şekilde okumak demek, kişinin Kuran-ı Kerim'i okurken oluşturduğu güzel sesiyle dinleyicilerin gönlüne hitap etmesidir.
Nağmeli okunan bir ayet ise insanlara karşı Kuran-ı Kerimin daha fazla okunup, daha fazla dinlenmesini teşvik eder.